05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

¥ varlık hakkı ve nedenidir. Bütün gelişmiş toplumlar Demokrasiye ve insan haklarına böyle ulaşmışlardır. Türkiye için de aynı durum söz konusudur. Daha iyi, daha eşitlikçi bir yaşam istiyorsak STÖ’lerde yer almak ve çalışmaktan korkmamalıyız. GONGOLAR… Örgütlü bir sivil toplum denilince akla hep solcular mı geliyor? Genelde haksızlıklarla, baskılara direnmekle, egemenlerin kendi çıkarlarını öne alışlarıyla, işkence ve diğer insanlık dışı davranışlarla, sosyal eğitsel eksikliklerle, çevreyle uğraşan STÖ’ler, eşitlikten yana oldukları için sol ya da sosyal demokrat olarak toplumda yerlerini alırlar. Buna karşın ülkemizde son yıllarda artan şekildi sağcı, radikal İslamcı ya da siyasetçilerce yönlendirilip kurdurtulan, GONGO denen (hükümetlerin yönlendirdiği STÖ’ler) kurulmaktadır. Bunlar taşıdıkları adlarından, kendilerine tanınan ayrıcalıklardan hemen fark edilmektedirler. (Cumhuriyet 23.07.2008 Deniz Som) ‘DEVLET STÖ’LERDEN NEFRET EDİYOR’ Devlet STÖ’lerden nefret ediyor diyorsunuz kitapta… Kuma olayı… Nedense pek çok gelmiş geçmiş hükümetler STÖ’leri sevmedi. İktidarlar eylemlerini eleştiren gruplar istemedi. Hep derim: Biz asılız, siz vekilsiniz. Halk bir süre için sizleri seçti. Eleştirileri, önerilerimizi dinlemeli, yer vermelisiniz. Bizi kuma gibi, yani iktidarınıza ortak gibi görmeyin. Siz bugün varsınız, bir süre sonra başkaları olacak. Oysa halk, vatandaşlar, bizler hep olacağız. Gelin elbirliğiyle eşitlikçi bir kalkınmayı, örneğin çağdaş bir eğitimi temellendirelim. Ne yazık ki bu anlayışsızlık ve isteksizlik ülkenin gelişimine set çekiyor. ‘HALKIN DESTEĞİ YANIMIZDA’ STÖ’lere duyulan güven ne noktada günümüzde? Halk nezdinde en sık “ama”lar neler? STÖ’ler özellikle hükümeti eleştiren, çözümler üreten başarılı STÖ’ler diğer uysal, şakşakçı GONGO’larca sürekli taciz edilir. Haklarında uydurma ihbarlar yapılır, öyle noktalara varılır ki çoğu pes eder, “ben miyim her şeyi kurtaracak? Böyle gelmiş böyle gider” deyip çekilir arenadan, işte bu çok yanlış bir tutumdur. Halk her zaman STÖ’lere destek verir. Kendi katılmaz belki, korkudan; oysa sizi en candan duygularla kucaklar. Sizin onların iyiliği için çalıştığınızı hemen kavrar, kucak açar. Ne yazık ki bu arada pek çok da istismar edilebilir. Yılmamayı öğrenmeli, her türlü zorluğu yenmeliyiz. Çözüm önerilerimizi ısrarla topluma anlatmalı, yanlış ya da doğruları bulmayı onlara bırakmalıyız. Günümüzde halkımız, cahili, okumuşuyla kendisine destek olacak STÖ’lerin yolunu beklemektedir. ‘DURMAK YOK, DEVAM!’ Türkan Saylan, tedirgin ve daha çok bilgilenmek, çözümün bir parçası olabilmek isteyen insanlara nasıl bir yol gösteriyor? Şu gün geldiğimiz nokta çok acı bir karmaşa içinde, sanki bir bilim kurgu filmindeyiz. STÖ’lerin muhalif sayılanları çok tedirgin. Bu bir süreçtir, sonsuza dek sürmez. Biraz bekleyip düğümün CUMHURİYET KİTAP SAYI 966 çözülmesini görmeliyiz. Durmak yok, devam! Bir de dernek enflasyonu konusu var, anlatır mısınız? Sapla saman nasıl birbirine karıştı? Ben böyle düşünmüyorum. 72 milyon için 67 bin STÖ vardı kayıtlı. Şimdi biraz daha artmıştır. Bu sayı yetersiz ve çoğu büyük kentlerdedir bu STÖ’lerin. Oysa örgütlenme köyde, kasabada, “güzelleştirme dernekleri” gibi kuruluşlarla başlamalı ve gelişmeli, hak aramayı öğrenmeliyiz. Toz duman var ortada ama STÖ’lerden değil belki de STÖ’lerle GONGO’ların karmaşasındandır. GİZİLGÜÇ… Herkesin içindeki gizilgücü keşfedebileceğini söylüyorsunuz kitapta… Nasıl? Ben kimim ki, ne yapabilirim ki, baş eğmekten, susmaktan ve köşemde oturmaktan başka diyen ama içi dolu ne çok insan var. İşte onlar bir kez olsun başarılı bir katkı yaratsalar, kendilerini keşfetseler açılacaklar. Kuşkusuz kendi kendini keşfetme okullarda başlamalıdır. Oysa eğitim sistemimizdeki yozlaşma, itaate dayalı olup sorgulamayı, tepki göstermeyi (her ne kadar aksi söylenir ve yazılırsa da) yasaklar neredeyse. Bazen bir dost, çoğu kez bir kitap, bir öğretmenin iki sözü insanın kendi gizil gücünü yakalamasına yol açabilir. Yeter ki antenlerimizi açık tutalım ve yaptığımız işi, arkadaşlarımızı sevelim, inanalım ve değer verelim; işe yaramaktan keyif alalım. Gönüllüler uygulaması… İyi gidiyor, başarı sağlanıyor değil mi? Diyelim ki bir yurttaş daha önce bir sivil toplum örgütüne hiç üye olmadı ama olmak istiyor, ne yapması gerek? Öncelikle kendi görüşüne, bilgi birikimine uygun bir STÖ’yü incelemeli, dinlemeli, izlemeli. Sonra ben bu örgüte üye olursam nasıl bir hizmet verebilirim, bir gönüllü olarak diye kendini sorgulamalı, üyeliğe bu hazırlıkla başvurmalı ve de öncelikle mutfakta çalışmaktan kaçmamalı. Ben Prof.’um, ben şuyum buyum diye hemen en öne geçmeyi hesaplamamalı. İçtenlik ve eşitlikçi düşüncede olmak her şeyi çözecektir. ‘KORKULARA TESLİM OLMAYIN’ Son soruda kitaptaki yanıtlarınızdan birinde “sabır sabır sabır” düsturundan bahsediyorsunuz. Bu, mücadele azmini nasıl perçinliyor Türkan Saylan’ın? Sabır, yerinde duramayan, atak bir STÖ lideri için nasıl bir erdem olsa gerek? Eğer siz birey ya da STÖ sorumlusu iseniz ve belli konularda çalışmayı hedeflemişseniz, istemlerinizde haklı olduğunuza inanıyor, kendinize ve ekiplerinize güveniyorsanız, öncelikle hedefe ulaşmakta sonsuz bir kararlılık ve sabır örneği olabilmelisiniz. Bıktırıcı ve yıldırıcı engeller karşısında sabırla ve sakinlikle yol alınması şarttır ve de ancak bu şekilde sürdürülebilir projeler yürütebilirsiniz. Böyle sabırlı olurken, hedeften kaçmadan, pes etmeden heyecanınızı da canlı tutabilir, etrafınıza coşku saçabilirsiniz. Bunlar çelişki gibi gözükse de aslında birbirini tamamlayıcı durumlardır. Önümüze birbiri ardına konan engeller, iftiralar, gammazlıklar çoğu kez size güç katabilir, yeter ki korkulara teslim olmayın. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr 100 Soruda Sivil Toplum/ Türkan Saylan/ Cumhuriyet Kitapları/ 173 s. SAYFA 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear