Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kitaplar Adası M. SADIK ASLANKARA Roman Zamanı: roman kahramanları... irmi yıl boyunca verimlediği on roman, Kaan Arslanoğlu’nun gerek roman sanatımız, gerekse siyasal romancılığımız açısından dikkatle izlenmesi gereken bir yazar olduğunu gösteriyor bize. Yazarın farklı evreler içinde birbirinden doğurtarak, birbirinden besleyerek geliştirdiği romancılığı için tüm değişim, gelişim aşamalarında yansıttığı farklılığa karşın, yine de bunun genelde bitki yapraklarının gövde üzerindeki ardışık, bakışık vb. diziliş düzenine benzer biçimde bir kurgulamaya dayandığı söylenebilir. Kaan Arslanoğlu’nun Y lendikleri görülebiliyor. Ölenleri kalanları, saf değiştirenleri, inançlarını sürdürenleri, ajanları, satılmışları, dönekleri ile Kaan Arslanoğlu, devrimcileri büyülü bir aynalar koridorundan geçiriyor romanlarında. Bu arada söz konusu karakterlerin dar bir bölümü, ötekilerinin birer izleyicisi, inceleyicisi konumu da sergiliyor, ilginç bir veri bu! Müthiş kişilikler bunlar. Böylesi zengin bir karakter bahçesi, bizi de çabucak içine çekmekte gecikmiyor elbette. Bütün bu karakter çeşitlemeleri, aynı bir kişilikten kalkılarak varılan karakter değişkeleri, toplumsal kahramana dönüştürülmüş, peşinden sürüklendiğimiz devrimcilerin nece bir açmazla sakatlandığını ortaya koyarken asıl sakatlığın bizde ortaya çıktığını da gösteriyor bir bakıma. Öte yandan bu romanlar bir başka gözle, daha farklı bir genelleme altında da toplanabilir gibi gözüküyor bana. Öyle ya yazarın, bu yapıtlarda yaşadığı dönemin siyasal analizini yaptığı, son otuz yıldan bu yana (19782008) toplumumuzdaki bireyleri, bunların karakterlerini, kişilik çatışmalarını, hırslarını, devrimcilikleri kadar tutuculuklarıyla çirkinliklerini vb. kaleme aldığı açık yazarın. Ama güzel olan, Arslanoğlu’nun bunları birer deneme, yorum, eleştiri değil roman türünün gerekirlikleri yönünde verimlemiş olması… ÇAĞDAŞ “YABAN”LAR... Kaan Arslanoğlu, ülke, toplum sorunsalları kadar, bizleri peşinde sürükleyen dünya sorunsallarını da buyur ediyor her kezinde romanına. Bu arada farklı coğrafyalarla toplumlardan, kültürlerden insanları da katıyor roman evrenine. Ona göre dünya küçülmüş, kürecil hale gelmiştir, evet, ama insanoğlunun sorunları hâlâ orta yerde durmaktadır. Hiç çözülmemişçesine, öylece… Tam bu noktada kahramanların devrimciliklerinin bir yabanıllıkla yer değiştirdiği söylenebilir pekâlâ. Bir başka deyişle Arslanoğlu’nun roman kahramanlarının birer “devrimci yaban” olduklarının kesinlikle göz ardı edilmemesi gerekiyor. Öte yandan kahramanların serüvenlerini romanlarına yerleştirmede büyük hüner gösteren bir yazar Kaan Arslanoğlu. Kişilerin serüvenleri, ilişkilenişleri, başlarından geçenler romana türdeşlik içinde katılamadan öylece kalmış öyküler halinde duruyor değil ama. Böyle olsa romanlar bir anadamar yarılmasına uğrardı kuşkusuz. Arslanoğlu, kurgu içinde karakterlerin başından geçen, romanın gereksindiği bölümceler olarak yerleştirip zorunluluk bağıyla bütünlüyor anlatısını. Kaan Arslanoğlu, belki tıp mesleğinin de getirdiği itkiyle, kahramanlarının rüyalarına, azımsanmayacak yer açıyor denebilir. Hatta kahramanlar, bu rüyaların etkisinde kalıyor; bu durum, zayıf yanlarını da gösteriyor onların. Romandaki karakterlerin kişiliklerini gösterme yönünde önemli köprü işlevi üstleniyor bu nedenle rüyalar. Çeşitli karmaşaların etkisinde yaşayan kişilere de geniş yer ayırıyor yazar. Kaldı ki birer kahraman olarak psikiyatrlar, psikologlar geniş yer buluyor kendilerine bu romanlarda. Kaan Arslanoğlu’nun tüm romanlarında genelde bir psikiyatr karakteriyle karşılaşmak olası elbette. Bu, romanlardaki karakter bahçesine hem renkli bir kişilik kazandırmış oluyor hem de böylece roman evreninde toprağı havalandıran koridorlar açılıp yapıtın derinlik kazanmasına, katmanlarının derinleşmesine, zenginleşmesine yol açıyor. Arslanoğlu, roman kahramanları için tutkal olarak da kullanıyor psikiyatrı aynı zamanda. Bu tutumu, yazarın ustalığı, deneyimi bağlamında öne çıkıyor. Romanların tümünde aşk, çok geniş yer tutmakla birlikte cinsel eyleme, eylemliliğe neredeyse hiç rastlanmıyor. Yazarın, aşkı temel insani davranış olarak almakla birlikte, cinselliği yazınsallaştırmaktan uzak durduğu söylenebilir. Kaan Arslanoğlu’nun romanları üzerine düşüncelerimi burada sonlandırmış değilim. Dört yazı boyunca yer açtığım öne sürüşler birer düşünce uçkunu yalnızca. İleriki haftaların birinde Kaan Arslanoğlu romanlarına, ondaki “baba” imgesine, romanların “yumuşak karnı” saydığım diline değineceğim son olarak… ? Bu arada gerek bireyin ya da roman kahramanlarının yaratılışının, gerekse bunların birer karakter olarak roman evrenine yerleştiriminin ustalıklı roman çatıları ortaya çıkardığı da eklenebilir buna. Sonra geniş oylumlu bunca romanda ayrıntıların hemen hiç yinelenmeyişi de dikkati çekiyor. Bana kalırsa yalnızca bu tutumu bile başarısını göstermeye yetiyor yazarın. Bu çerçevede kahramanlarını yalnızca gereksineceği verilerle donatırken, yapmacık süs, yapay takı, iğreti aksesuar, orta malı yapıntı ile yapılandırmaktan özellikle kaçınan, uzak duran bir tutum sergiliyor Arslanoğlu. Kadın karakterlerinde yansıttığı özen de bunu ele veriyor zaten. Sözgelimi hastayı karaktere dönüştürüp ona “dişi” niteliği yükleyebilmek, kolay olmasa gerek! Karakterlerin yaratılışı, bunların roman evrenlerine yerleştirimi, birbirleri arasında kurulacak bağlar konusunda yazarı yeterli veri sunsa da Arslanoğlu’nun romancılığıyla ilgili doyurucu bir çalışmanın yapıldığını söyleyebilmek çok güç. Öte yandan roman kahramanlarının, kişilik, karakter yapısı ile yazgıları arasında kurulabilecek bağlar konusunda da yazarın, yazınsal birikimimiz açısından yararlı bir açılım sağladığını gözden uzak tutmamalıyız derim. Romanlara yönelik genel değerlendirmeye girişirken yazarın İthaki tarafından yayımlanan yapıtlarının, yayımlanış tarihlerine göre bir listesini vereyim ilkin: Devrimciler (1988), Kimlik (1989), Çağrısız Hayalim (1992), Kişilikler (1995), Öteki Kayıp (1998), İntihar/ Zamanımızın Bir Kahramanı (1999), Kuş Bakışı (2001), Yoldaki İşaretler (2004), Sessizlik Kuleleri (2007), Karşıdevrimciler (2008). BİR KARAKTER BAHÇESİ Kaan Arslanoğlu, insanların kişilik yapılarını, karakterlerini kendine dert edinmiş bir romancı izlenimi bırakıyor bütün romanlarında. Hastaneler, hekimler, psikiyatrlar, romancılar, yazarlar, ormancılar, devrimciler, öğrenci çevreleri, üniversiteler, örgütler, sivil toplum kuruluşları, vakıflar, küçük kentler, taşra olgusu, spor etkinlikleri, bu kentlerin yerleşiği aileler, bunların çevreleri ile SAYFA 24 bağları, meslekler, ticari ilişkilenişler vb. Arslanoğlu’nun yapıtlarında önümüzü sıklıkla kesen kahramanlar, kuruluşlar, uzamlar, konular. Bunların, bir açıdan yazarın yaşamöyküsüne karşılık geldiği düşünülebilir. Ancak yaratılan kahramanların soyutlayımsız, dönüştürümsüz yapılandırılmadığı, yola çıkılan örnek ne olursa olsun, bunların yaşamdan alınan birer çalıntı ya da kopya halinde kalmadığı söylenebilir. Kaan Arslanoğlu, kahramanlarını yapılandırırken, dikkat çekici bir güven duygusuna sahip. Bunu nereden anlıyoruz? Yarattığı karakterleri, en büyüğünden en küçüğüne öylesine özenle verimliyor ki, yazarın bu bağlamda kendine duyabileceği güven apaçık görülebiliyor. Kendi payıma çizgisel denebilecek tek bir kahramana rastlamadığımı söyleyebilirim onun romanlarında. Gerçekten de Kaan Arslanoğlu’nun romanları bizi, daha başlangıçta “figüran” konumunda bırakılanlar dışında eksikleri giderilmiş, karakter donanımı tamamlanmış kahramanlarla tanıştırıyor sürekli. Yazar, yarattığı kişileri etli canlı hale getirirken psikiyatri alanındaki birikimlerini elbette yanına alıyor. Ancak bunu dıştan eklenti olarak değil, içselleştirilmiş biçimiyle katıyor romanlarına. Yani teknik terimlere, kavramlara sığınma zorunluluğu duyan, bu tür kolaycılığa kaçan biri konumuna düşmüyor hiçbir zaman. Nitekim karakterlerin neleri, nereye dek yapabileceklerini, nasıl davranacaklarını inceden inceye düşünüyor, tartışıp öyle karar veriyor, ancak bundan sonra roman evrenine taşıyor kahramanlarını… Karakter, kişilik, kimlik vb. insan durumları, insana özgü sorunsallar konusunda derinliğine kazı yapan bir yazar çünkü o. Yine de ben, ondaki kahramanların ortak bir “temel kişilik”ten hareket ettiği kanısındayım. Bu, bir hekim ya da psikiyatrist değil, yazarın özyaşamına bakılarak kolayca yakıştırılabileceği gibi. Elbette bu da var, ancak farklı meslekleri, yaşantıları olan öteki kahramanların genel kişilik yapısı üzerinde duralım istiyorum bu konuda. Nasıl kişiler bunlar? Dongun, durgun, içini hemen ele vermeyen, yalnız, hatta bir ölçüde toplum dışı, ailedostluk bağları, ilişkileri gevşek, inceliği, esprisi ancak kendince anlamlı vb. karakterler. Kahramanlar, bu genel kişilik özelliklerini yansıtırken, bir yandan şaşılacak ölçüde devrimci tutum sergiliyorlar, öte yandan devrimcilikleriyle taban tabana zıt bir yabanıllık yansıtıyorlar. Çelişkili kişilik yapısı Arslanoğlu’nun romanlarındaki tüm kahramanlar için geçerli zaten. Ancak yazarın, bu anlamda anlaşılabildiğini söylemek çok güç! Onun kimi romanlarındaki şaşırtıcılığa, bunlardan yayılan gerçektenlik duygusuna eğilenler, bu karakter bahçesine girmedikçe, karakterler arasında sıkı bir gezintiye çıkmadıkça, Arslanoğlu romanlarındaki evrenlerin gizil gücünü alımlayabilmekte zorluk çekecektir. Oysa yazınsal biyopsi yapmaya girişilse, hiç kuşkum yok Kaan Arslanoğlu romanlarındaki karakterlerin, tüm romancılığımız içinde farklı bir duruşa sahip olduğu da görülecektir hemence… KAHRAMANLARIN “DEVRİMCİ” YANI... Kaan Arslanoğlu’nun roman kahramanları, çocukluklarından getirdikleri, ötesinde besleyip büyüttükleri acıları olan, geçmişleriyle ilgili eksiklik duygusu yaşayan, kişilikleri de bu yönde ortaya çıkıp evrilen karakterler hep. Bu çerçevede aktarılan psikolojik oluntular, bunlara yönelik verilen ayrıntılar da bunu pekiştiriyor sürekli. Neredeyse eksiksiz yapılandırılmış bu kahramanlar, birbirinin değişkesi bağlamında alınabilecek kimi örneklere karşın öylesine çeşitlilik, zenginlik yansıtıyor ki, söz konusu onlarca kahraman bağımsız bir çalışma için kaynak oluşturabilecek debide yoğunluk gösteriyor. Gerçekten çok geniş bir insan coğrafyası, karakter dağarı yansıtıyor bu romanlar. Bir deneme kitabına verdiği adda olduğunca “memleketimizden karakter manzaraları” sunuyor yazar bize. Yerleştikleri çevre açısından genelde belirli öbekler altında toplanıyor yine de kahramanlar: 1) Aile çevresi, 2) İşçalışma ortamı, çevresi, 3) Entelektüel çevre, 4) Sağlıksağlık sorunları çevresi, 5) Gençlik çevresi, 6) Siyasal çevre (örgütler, tutumlar), 7) Üniversite çevresi, 8) Kısıtlıdar işçiçalışan kesimi. Ancak kahramanların tümünün de geçmişte bir biçimde devrimci yaşamla ilişki CUMHURİYET KİTAP SAYI 958