22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sevgi Özel’den ‘Dilleri Uzun’... Türkçenin yaralanması, ülkenin yaralanmasıdır! Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel’in ‘Dilleri Uzun’ adını taşıyan kitabı iki bölümde toplanmış yazılardan oluşuyor. Türkçenin bal kovanına ‘eşek arıları’ ile ‘dilleri uzun’ların saldırısı önlenemez boyutlarda... Sevgi Özel’in Cumhuriyet Kitapları arasında yayımlanan son kitabı Dilleri Uzun bunu belgeleyen bir kitap. SAYFA 18 Ë İsmet ERCAN N evruz kutlandı. Doğa çiçek– böcek, kuş–kelebek bahara durdu. Şair Can Yücel serçelerle yine kavgada! Hele bir yol kulak verelim çekişmelerine: “Çok oldunuz ama serçeler/ Bak kapatırım sonra kapıyı dedim/ Dinlemediler/ Ben de kapatmadım kapıyı,/ Varsın dinlemesinler” Bu güzelim duygulanımın kurgulandığı dilimizin bugün gelip dayandığı çizgi ise, Dil Devriminin 75. yılında, Dil Derneği’nin 21. yaşında: “Türkçenin Yaralanması, ülkenin yaralanmasıdır!” haykırışıdır... Bu savsöz niteliğindeki seslenme, Dil Derneğimizin “Türkçemiz İçin: Kamuoyuna Çağ rı”sının başlığı. (Yazının bütünü için bakınız 26 Şubat 2008, Ayın Yazısı–Sevgi Özel; http://www.dildernegi.org.tr/) Günümüz dil, kültür, yazın ortamına bakınca tam yerinde ve zamanında yapılmış bir çıkışın, devinimin, eylem başlatıcılığın anlatımlamasıdır bu savsöz! Çünkü bir sanayi kuruluşunun üretim biriminin başına getirilmiş bir mühendis düşünün! Sabah akşam servis taşıtında ya da her boş zamanında “İngilizceden Türkçeye Sözlük ve Teknik Sözlük” okuyor. Nedeni sorulunca da: “Mesleki ve teknik terimlerin – kavramların Türkçelerini bilmiyorum. İşçilerle anlaşmakta zorlanıyorum. Onun için ilk elde gerekli teknik ve mesleki terimler ile makine parçalarının Türkçelerini, adlandırmalarını ezberlemeye çalışıyorum.” diye yanıtlıyorsa ne denebilir! Ya İngilizce düşünülüp Türkçe yazılmış iş yazanakları nasıl sökülecek! İlkokuldan sonraki tüm öğrenimini yabancı dilde görmüş bu meslek insanımızın durumu Türkçemizle birlikte ülkemizin de yaralandığının göstergesi değil midir? (Örneklemedeki ilgili kuruluş da kişi de gerçek yaşamdan alınmıştır) İŞİN BAŞI... Toplumlar yaşamın tüm alanlarında tek anlaşma aracı olan dillerini özleştirip geliştiremiyorlarsa, onunla ortaklaşa bir kültür, sanat, bilim yapamıyor, bir bilgi birikimi yaratamıyorsa yaşadığı coğrafyaya yurt – ülke demek mümkün olur mu? Öyle ise Türkçenin yaralanmasını önlemek, hırpalanışına seyirci kalmamak için bu savsözün anlam kapsamını yaşama geçirmek gerekir. Ne yapmalıyız dersek: Gün erken tüm Türkçe sevdalıları, yazarlar, konuşmacılar, eğitimöğretim görevlileri, bilim insanlarımız, siyasa insanlarımız diyeceklerine bu savsözle başlamalı. Akılda tutmak için, belleğe kazımak için. Bir kavram olarak da zihnimizde tasarımlanabilir olması için! Dil Derneği’nin yanında yer alarak, dayanışma içinde olarak. Eylemine katılarak... Çünkü işin başı dil... Ama öte yandan da biliyoruz ki: “Bilim ve sanat insanlarının, bütün kişi ve kurumların düşüncelerini özgürce dile getirmesi, bireylerin doğruya ulaşmak için her şeyi sorgulaması; toplumun her kesiminin birbirini doğru anlaması, Dil Devrimiyle kazandığımız bilincin kısa tanımıdır. Ancak Türkçenin geliştirilmesi ve korunmasıyla görevli olan devlet kurumları bile Dil Devrimini tanımamakta, bilim dışı yollarla dille oynamakta ya da suskun kalmayı yeğleyerek dilin bozulmasına çanak tutmaktadırlar.” (Sevgi Özel, a.g. yazı) Bu noktadan bakılınca görünen ise; Türkçenin Bal Kovanına “eşek arıları” ile “dilleri uzun”ların saldırısının önlenemez boyutlara doğru tırmanmakta olduğudur... Sevgi Özel’in Cumhuriyet Kitapları arasında yayımlanan son kitabı “Dilleri Uzun” (*) baştan beri söylemeye çalıştıklarımızın belgesi niteliğindedir... DEĞERİNİ BİLMEK Dilleri Uzun’ u okurken Oscar Wilde’ın bir sözünü anımsadım: “Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor. Fakat hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.” Bugüne baktığımızda ise en az değeri bilinen şey giderek bilgi, kültür ve yazın. Özellikle de onların aktarım aracı olan dil. Dilimiz Türkçe... Dil Derneği Başkanı, Dilci Yazar Sevgi Özel, “Dilleri Uzun” adlı yapıtının Sunuş yazısında bu durumu bir başka şekilde anlatılmamış. Şöyle diyor: “Sizi bilmem; ben bunaldım. Ülkemiz için, Türkçemiz için, çocuklarımızın geleceği için uğraşıp didinen, kaygılanan herkes bunaldı. Bunaldık... Bir yanda dil otu yemiş gibi vır vır edip de hiçbir şey söylemeyenler, öte yanda olup bitenleri göre göre dut yemiş bülbüle dönenler... Adamsendeciler, vurdumduymazlar... Doğru olmayanı, dayatılan her şeyi ‘milliyetçilik’, yenilik, küresellik, çağdaşlık sanan ya da böyle değerlendiren ‘saf’lar, salak ayağına yatanlar, salaklaştırılanlar... Dil kullanımındaki özensizlik hem gülünç, hem acı görüntüler yaratıyor. Yazılıyor okumuyorlar; söyleniyor dinlemiyorlar. Politikacılar, işadamları, işletmeciler, ‘bir kısım’ bilimci ve aydınlar duymuyor; daha doğrusu kimse kimseyi duymak istemiyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Duymadığı, dinlemediği için de kimse kimseyi doğru anlamıyor. Çokları dinliyor, anlıyormuş gibi yaparak beceriksizce oynuyor. Rol kesen kesene... Ciğerini okuduğumuz çöpten çelebiler, ortalıkta cirit atıyor.”... Bu kara tabloya bakıp da bunalmayan var mı dersek var elbette: Bu bunalımı yaratanlar! Uşak İlimizden sökülüp Güney Afrika Cumhuriyeti’ne taşınmış Battaniye Fabrikalarının işsiz kalmış kadın işçileri (Türkiye’de bir ilk) Uşak’ta “kadın işçi pazarı” oluşturmuş. Bu fotoğrafı görmezden gelip, her gün her saat alanlarda, TV’lerde tozpembe tablolar boyayanlara o güzelim Türkçemizden tokat gibi bir atasözümüz var. Belki biliyorsunuz: “Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur.”... Dilleri Uzun yapıtı iki bölümde toplanmış yazılardan oluşturulmuş: İlk bölümün başlığı: “Özelce Güzelce ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 958
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear