22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

¥ sürer, karşısına çıkan her durumda nesnel bir bakış sergiler. Bu özelliğiyle hayvana daha çok benzer; ama zaten hayvan olduğumuza göre, öyle olması gerekir. Ahlak insanlara yabancı bir hastalık, iyi yaşamsa hayvanların erdemlerinin iyileştirilmişidir. Batılı geleneğin en etkili ürünü olan bilim, Gray’in görüşünü desteklemek için artık özüne karşı çıkıyor. Örneğin, Benjamin Libet’nin deneyleri harekete geçmek için bilinçli karar vermeden önce hareketi başlatan beyindeki elektrik kalıplarını göstermekte. Gray’e göre bu özgürlük ve özerklik anlayışımızı alay konusu haline getiren bir durum. Daha doğrusu, bilinci diğer bütün niteliklerden daha ayrıcalıklı gören kendini beğenmiş tutumumuzu anlamsız kılar. Bilgi işlemci olarak insan saniyede yaklaşık on dört milyon biti ele alır, fakat bilincin bant aralığı yalnızca on sekiz bitle sınırlıdır. “Bu da demektir ki sağ kalmak için günlük kullandığımız bilginin milyonda birine bilinçli erişiriz.” Yaşamlarımızın büyük bölümünde tamı tamına hayvanlar gibi bilinçsizce yaşarız ve bütün sanrılarımızı, adına “bilinç” dediğimiz benliklerimizin bu küçücük parçası üzerine kurarız. Gray kuşkusuz yeşilci, hem de koyu yeşilci. Çok az sayıdaki kahramanlarından biri olan James Lovelock, onun çevrecilik anlayışının odak noktasına oturtur. Yeryüzünde hayatın küçük, rastlantısal bir yönünü görmesi bakımından Lovelock’un Gaia varsayımını antihümanist bulur. Gaia haksız isteklerimize öfkelenmektedir, eğer onun egemenlik alanını yağmalayacak olursak, bizi bir kenara fırlatacak ve eskisi gibi yoluna devam edecektir. HAYATIN AMACI Gaia’ya olan bağımlılığımızdan kurtulup “ilerleyebileceğimiz” fikri de kuruntularımızdan biridir. Hayvan özelliğimizden, doğadaki yerimizden geriye dönüş yoktur. İnsanı iyileştirmeye yönelik bütün tasarılar gözle görülen hakikati, onların da aynı günahkâr insanlardan geldikleri gerçeğini göz ardı etmektedir. John Ashbery, “Günah, henüz doğmamış arzularla örülmüştür,” diye yazmıştı. Yol aldıkça doğayı darmadağınık ve yıkıcı bir şekilde baltalayarak büyürüz. Yeryüzünde hafifçe gezinmeyi, sanrılarımızdan, eylemlerimizden kurtulmayı öğrenebilirdik elbet. Gray, “Hayatın anlamını eylem olarak görenler açısından, dünya düşlerin canlandırıldığı bir sahnedir,” diyor. Dünyayı iyileştirmek için mücadele eden eylemciler kendilerini kahraman olarak görmektedir; oysa “kaldıramayacakları kadar ağır bir hakikatte teselli ararlar. Esasında dünyanın insan iradesiyle dönüştürülebileceği inancı, kendi ölümlülüklerinin inkârıdır.” Hayatın amacı eylem değil, derin düşünmedir. Çabalarımızı bırakmalı, yalnızca bakmalıyız. Ama bunu yapmayacağımız kesin: Köhne inancımız haline gelmiş “cılız seküler idealizmin” yolundan gitmeyi sürdüreceğiz. Henüz bu kısa kitabı üstünkörü tanıtmadım bile. Kısa ve öz, nükteli ve imbikten geçirilmiş bu kitap, derin bir bilgi ve merakın ürünü. Akıl yüCUMHURİYET KİTAP SAYI 956 rütme olarak kolaylıkla yanlış okunabilirdi. Ama öyle değil. Daha çok düşünme biçimi öneriyor. Akıl yürütme, Gray’in yok etmeye çalıştığı sanrıları andıran bir eylemdir. Saman Köpekler ise derin düşünmenin ürünü. Bununla birlikte içinde karşı çıktığım pek çok şey var. Bir kere, Gray’in Hıristiyanlığı bir kalemde silmesini yanlış buluyorum. Bunu yapmasının nedeni insanlıkla ilgili kendi görüşünün Hıristiyanlığın ilk günah kavramıyla örtüşmesi değil. Çözümlenmemiş daha önemli belirsizlikler söz konusu. Örneğin, Gray’in bilimi kullanması kuşku uyandırıyor. Eğer bilinç öncesinde beyindeki faaliyetin tam olarak bilinçli eyleme denk geldiği ortaya konamazsa, Libet’nin deneyleri özerkliğin varolmadığını kanıtlayamaz. Bu belirli bant aralığının özel bir anlamı olduğu kanıtlanabilirse, bilinç bant aralığı konu dışı kalır. Çağımızın görülmedik ölçüde baskıcı ideolojisini gören Gray de bilimin savlarına kuşkuyla bakmaktadır. DÜNYAYLA BARIŞMAK Buna ek olarak yaşamın kısıtlı yolları kendi içinde seküler idealizmimizin evrenselci özlemlerine karşıdır, kendilerince çevreci savunmayı göreve çağırırlar. Fakat aynı zamanda Gray’in benimsemeye hazır olmadığı geleneğe karşı bir tutum da sergilerler. Bizler hayvan olabiliriz, gelgelelim türler birbirlerinden ayrıdırlar. Bizim farkımız, beğensek de beğenmesek de aşk ve sanat gibi soyut kavramlarla ilgili kültürler oluşturmaktan gelir soyutlamalar geleneklerle sınırlıdır. Zaten yazarın amacı da böyle sorgulamalar yapmaz. Gray’in istediği sanrılardan arınmış bir yaşam değil –bunun olmayacağını biliyor. Onun beklentisi gerekli olan birkaç tanesiyle huzuru bulabilmek adına daha zararlılarından kurtulmak. Kimi zaman insanları sevmediği, hayvanları yücelttiği fikrine kapılabiliriz. Ne var ki E.O. Wilson’ın belirttiği gibi, “eğer Habeş babunlarının eline nükleer silahlar geçseydi, bir haftaya kalmaz bütün dünyayı yok ederlerdi.” Bizim elimizde nükleer silahlar var ama henüz dünyayı yok etmiş değiliz. Bu çok şey ifade etmeyebilir, yine de hiçbir şey anlamı olmadığını söyleyemeyiz. Saman Köpekler’in ağır basan –bütün fikir ayrılıklarını susturması gereken– özelliği yalnızca alçakgönüllülük salık vermesi. Eylem yerine derin düşünmeyi savunması günümüzdeki bütün boş şeyleri yerin dibine batırıyor, kendimizle ve dünyayla barışmanın yolunu bulmamızdan başka bir şey önermiyor. Şimdiye dek bu konuda başarısızlığa uğramamız ne kadar çok yanlış yaptığımızın, ne kadar kandırıldığımızın kanıtı –Gray bunu vurgularken yirminci yüzyılın korku uyandıran olaylarına başvurma konusunda acımasız davranmaktan çekinmiyor. Böyle dediğim için benden nefret edecek ama Gray’in bakışı varoluş karşısında cahil ve yetersiz oluşumuzu kabul etmenin gizemli bir yolu. Doğru okunduğunda, bu kitap insana huzur verecektir. Bundan daha iyi bir tavsiye düşünemiyorum. ? *Literary Review, Çeviren: Dilek Şendil. Saman Köpekler/ John Gray/ Çeviren:Dilek Şendil/ YKY/ 200 s. SAYFA 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear