05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hikmet Temel Akarsu’dan ‘Dekadans Geceleri’... Bir İstanbul yazarının yitirilmiş ‘hulya’ları Ë Emre KARACAOĞLU llüzyonlar otağı İstanbul’un karanlık gecelerinde içki ve tütün gibi, likit ve duman halinde sunulan sahte dostlardan başka bir şey insanı teselli edemez” gibi cümlelerini okuduğunuz zaman belleğinizde tanıdık tatlar uyandıran bir yazar, Hikmet Temel Akarsu. Okuyucularının ortak bilincine, geçmişine ulaşmayı her zaman becerebilen, dürüstlüğünde (hatta çıplaklığında) asla ihanet etmeyen ender Türk yazarlarından birisi. Varlık Yayınları’ndan şubat ayı içinde çıkan yeni öykü kitabı “Dekadans Geceleri”nde bu saydığım özellikleri bir adım daha ileri götürüyor: Çıplaklıktan daha da öteye gidip tüm kalbini, geçmişini ve hissiyatını okuyucusunun önüne seriyor. Akarsu’nun üslubunu, dile ve kelimelere hâkimiyetini, onu “İstanbul Dörtlüsü”nden beri takip edenler bilirler. Ama onu okuruyla asıl bağdaştıran, satır aralarını yakalamamızı asıl sağlayan şey yukarıda bahsettiğimiz dürüstlüğü. Poz keserek yazan yazarların aksine, Akarsu’nun eserlerinde aklınızdan, içinizden geçenleri bulursunuz. Dikkat ediniz: “Züğürt şairlerin artık içine sızamadığı azametli Nevizade meyhanelerinin yanında yöresinde, kavanozu dışından yalamak adına üniversiteli birahanelerine sığındık,” cümlesi, örneğin, çarpıcılığını sırf benzetmenin ardındaki keskin zekâ izinden değil, utanmadan, sıkılmadan okuyucusuna kalbini açan yazarın samimiyetinden almaktadır. Yazarın, Dekadans Geceleri’ndeki öykülerinde iyice belirginleşen bir diğer yanı da politikliği ve sosyal eleştirileri. Geçmiş öykü ve romanlarında da hiçbir zaman eksik olmasa da bu kitapta bu temalar “Kayıp Kuşak” dönemini çağrıştıracak derecede ön plana çıkmış. Yurtdışı gezilerine de yer verdiği öykülerinde yabancı ülkelerin politik hayatları da eleştirilerden nasibini alıyor. Örneğim “Westend Girls”de: “Turist kuşamlı sarışın İngiliz kızları Westend Girls’e uyum sağlamak için kafa sallayıp ritm tuttukça Romenlerin içleri gidiyordu. Yıllardan 1986’ydı... Yenilmişlik ve yitirmişlik, çöküntü ve depresyon; hepsi de üniformalar giymiş Romenlerin yüzünden akıyordu. Acınacak bakışlarla bizi kafeteryaya kadar izlediler. Sonra da sessiz, suskun, loş, kuş uçmaz kervan geçmez, sapa havalimanında bakışlarını dikip bize bakmaya başladılar.” Ya da aynı öyküde kendi ülkesine de yer verdiği paragrafta olduğu gibi: “Ben, Batı blokunun, İngilizler gibi, ‘özgür ve aşmış’(!) bir üyesi değildim ki! Ben tesadüfen İngilizler arasına düşmüş; ama aslında Romenlerinkine benzer bir mağlubiyet ve mahrumiyeti yaşayan, istikbali belirsiz bir ülkenin, ne yapacağını bilemeyen, başarısız bir muhalifiydim... İngilizlerin utku ve övüncünü paylaşmam için hiçbir neden yoktu.” İşte böyledir, Akarsu öyküleri. Bir hikâye anlatırken bir paragrafta her ülke, her kişi hicivden nasibini alabilir ansızın. Akarsu’nun yeni kitabı Dekadans Geceleri üç kısımdan oluşuyor. İlk kısımdaki öykülerde, zaman zaman Arthur Miller’ın şiirselliğini, yönetmen Ömer Kavur’un ve David Lynch’in psikolojik çıkmazlarını/ bunalımını ve yazar/çizer Frank Miller’ın “Sin City” karanlığını buluyoruz. Arthur Miller tarzı gece ve sokak tasvirleri, Ömer Kavur ve David Lynch’i hatırlatan düşünceler (“Nereden gelir, nereye gider bu ka “İ Hikmet Temel Akarsu, okuyucularının ortak bilincine, geçmişine ulaşmayı her zaman becerebilenbir yazar. Varlık Yayınları’ndan çıkan yeni öykü kitabı Dekadans Geceleri’nde bu özellikleri bir adım daha ileri götürüyor: Çıplaklıktan daha da öteye gidip tüm kalbini, geçmişini ve hissiyatını okuyucusunun önüne seriyor. labalık? Nereden çıkar bunca insan?”) ve Frank Miller tadında yadsınamaz, edebi değeri yüksek kaybetmişlik anları. (“İçkiye sokuyorum beynimi. Bir daha çıkarmamak istercesine. Baş döndüren Gauloisas’larım azalmakta. Alarm veriyorum.”) Yazarın, eski öykülerine nazaran daha da cesur adımlar attığı bu kısımdaki tonu, bilindik Akarsu tonu. Ama edebi ağırlığı bu sefer biraz daha fazla ve tatmin edici. Akarsu, ikinci kısımda da bir önceki kitabı “Babalar ve Kızları”ndaki “Kirli Yolda” kısa romanının izinden giderek mizahçı ve hicivci yönüyle bir kısa roman daha ortaya çıkarmış. Konu, bu sefer, “Mister Rest” isimli arkadaşının Eskişehir’deki barının açılışına gittiğinde, yolda ve sonrasında başına gelenler... Kendi kuşağıyla (X) benim kuşağımın (Z) çatışmasını ince espri ve eleştirilerle betimlediği bu kısım, kara mizah ve kinaye tutkunlarına çok şey verecek. Trende tanıştığı üniversiteli gençlerin paraları olmadığını düşünüp onlara çerezini uzatan iyi niyetli Akarsu’nun, çocukların biftek sipariş etmesiyle yaşadığı şaşkınlık ve daha birçok komik olay, kitabın bu kısmını son derece keyifli kılıyor. BİR İSTANBUL YAZARI Kitabın üçüncü kısmının ismi, bir yandan bu bölümü güzel bir şekilde özetlerken, öbür yanda bahsi geçen konuların da geniş yelpazesini aktarıyor: “Yitirilmiş Hulyalar.” Yazar, Metin Kaçan’a adanmış bir denemesinde Dolapdere’deki mimari değişimi eleştirirken bir başka öyküsünde kendi geçmişine ait, nasıl yazar olduğuna dair ipuçları veren bir anısını paylaşıyor. Ama asıl bu kısımda, yazarın gerçek bir İstanbul âşığı, bir İstanbul yazarı olduğunu hatırlıyoruz. İstanbul’u anlatışındaki naifliği ve inceliği; gösterdiği özen, onu geçmişteki önemli İstanbul yazar ve şairleriyle aynı hizaya koyuyor: “Köprüaltı’ndan batan güneşi izlemek, yanan bir uygarlığın son demlerini görmek gibiydi. Yüzyılların yorgunu bir köprünün çağa ayak uydurmuş metal ekipmanı arasından denize baktığınızda güneş ışıklarının tan rengine boyamaya çalıştığı Haliç’in sularını görürdünüz... Gördüğünüz rengin büyüsünden uyanıp yavaş yavaş başınızı kaldırdığınızda, Süleymaniye’nin üzerinden batmakta olan güneşin geride bıraktığı tarihi kentin görkemi ile yüz yüze gelirdiniz. Sönük kilise çanlarını bastıran yüzlerce minareden yükselen ezan sesleri ve martıların kanat çırpışları arasında gözünüz Haliç’in derinliklerine doğru kayardı. Galata Köprüsü üzerinde balık tutan sayısız bezgin kentli, yitik hayallerini sudan çıkarmak istercesine karamsarlıkla dolu olurdu. Bu mutsuz, derin bakışlar bugün hâlâ aynı şekildedir... Buna rağmen boşa çıkan her beyhude çırpınışın ardından Galata Köprüaltı’na gidip oradaki köhne meyhanelerde teselli aramak isterdi genç umutsuzlar.”Sağlam, sadık ve kemik bir okur kitlesine sahip olan bir yazar; Akarsu. Onu İstanbul Dörtlüsü ile tanımış ve 90’lardan beri peşini bırakmamış olan okurları biz daha bu yazıyı yazmadan kitabı edinmişlerdir bile. Akarsu edebiyatına bu kitapla başlamayı düşünenler içinse oldukça güzel bir başlangıç noktası olacağına eminiz. Hayatında ve yazınında olgunluk dönemine giren yazarın zamanla iyice rafine hale gelen cümleleri edebiyat tutkunlarını son derecede tatmin edecektir. ? Dekadans Geceleri / Hikmet Temel Akarsu / Varlık Yayınları/ 198 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 952 SAYFA 16
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear