22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

VİTRİNDEKİLER Türban Kadın Sorunu mu, Erkek Sorunu mu?/ Orhan Bursalı/ Cumhuriyet Kitapları/ 168 s. Türban… Geniş ölçekli olarak “Medeniyetler Savaşı”na da “simgelik” yapan; Müslüman ülkelerin de “iktidar savaşları”nın bir aracı; İslam ülkeleri arasında “bölgesel etkilenmeetkileme” ve “kültür ihracı” için güçlü bir manivela; şüphesiz ki kadınlar üzerinde ezeli erkek egemenliğini ebedileştirme niyeti, Kuran’ın yanlış yorumu; örtmeörtünme geleneğinin farz gibi kabul ettirilme çabası; Batı kültürü egemenliğine karşı İslam kültürünün arkaik başkaldırısı; bazen de ülke üzerindeki dış iradelerin gerçekleştirilmesinin yolu... İslami toplum mühendisliğinin temel aracı! Orhan Bursalı, “Tartışma Yazıları”nda türban konusunu geniş bir tarihsel bilim ve kültür diliyle ele alıyor. Türkan SaylanYapıcılığın Gücü/ Zehra İpşiroğlu/ Doğan Kitap/ 190 s. Onu önce cüzamla mücadelesinde tanıdık, sonra Türkiye’nin olumsuz şartlarının üstesinden gelmeye çalışan, gençlerin eğitimine sahip çıkan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği girdi devreye. Doktorluğu kadar, sosyal alandaki çalışmalarıydı onu özel kılan. Türkan Saylan, umutla, dirençle içinde bulunduğu şartlara karşı koyan, “yapıcı” bir kişilik. Zehra İpşiroğlu da özellikle onun bu yanının üzerinde duran bir söyleşi gerçekleştirmiş. Türkiye’deki son yirmi yıldaki gelişmelerin çeşitli açılardan Türkan Saylan’ın gözüyle irdelendiği çalışmanın adı da “Yapıcılığın Gücü” ismini taşıyor. Güneşin Düşmanları/ Turgay Olcayto/ Günizi Yayıncılık/ 168 s. Kimi gazetelerde ve TRT’de çalışan, şimdilerde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcılığı görevinde yer alan ve medya sorunlarıyla uğraşan Turgay Olcayto’nun “Güneşin Düşmanları” isimli kitabı, 20062007 yılları arasında çeşitli dergi ve gazetelerde yer alan yazılarından oluşan bir derleme niteliği taşıyor. Olcayto, metinlere, bütünlüğü bozmayan birer şiir eklemiş. Kara Kefen/ Gülçiçek Günel Tekin/ Belge Yayınları/ 154 s. Gülçiçek Günel Tekin, “Kara Kefen” isimli çalışmasında, Müslümanlaştırılan Ermeni kadınlarının dramını ele alırken, Türkiye’nin en tabu konularından birini daha deşiyor, otopsi masasına yatırıyor. 1915 travması yalnız Ermeniler açısından değil, Türkler ve Kürtler başta olmak üzere onlarla birlikte yaşamış tüm halk grupları açısından geçerli ve etkileri hâlâ devam ediyor. Bu travmanın en ele alınmayan grubu ise, karma köklere sahip ailenin çocukları. Bu gerçeklik, bir aile sırrı olarak, bilinçlerinin en ücra köşesinde tutuluyor. SAYFA 26 Bizim 68’liler/ Şükran Soner/ Cumhuriyet Kitapları/ 222 s. “...1968 kuşağı, bizim 68’liler, aydıngenç insanın ülke sorumluluğu üstlendiği toplumsal değerler içinde yetiştiler. Dünyayı, Türkiye’yi, insan haklarını, demokrasiyi sorgulayan sol, sosyal açılımların, örgütlenmelerin içinde yer aldılar. Türkiye’ye biçilen don, aydınlanmacı, sol gençliğin açılımları ile ters düşünce de, en çok onlara bedel ödetilerek toplumsal reflekslerin köreltilmesi gerekti... Yaşananların özeti bu olsa gerek...” Şükran Soner, “Bizim 68’liler” başlıklı çalışmasında 68 kuşağına içeriden ve tam merkezden bir bakışı okuyucuya sunuyor. Alo Türkçe Neredesin?/ Kemal Atalay/ Babıali Kültür Yayıncılığı/ 188 s. “Günlük konuşmalarda, televizyon, radyo, gazete ve dergilerde, işyeri ve alışveriş merkezi isimlerinde kullanılan dili gördüğümde çoğunlukla şu cümleler çıkıyor ağzımdan: ‘Allah Allah, neler oluyor bu ülkede?’ ‘Bu da nereden çıktı şimdi?’ ‘Neresi burası?!’ Hangi dili konuşuyoruz biz? Türkçe mi, Türkilizce diye ucube bir dil mi? Bu durum karşısında sormadan edemiyorum: ‘Alo Türkçe Neredesin?” Kemal Atalay, “Alo Türkçe Neredesin?” isimli çalışmasında kullanılan Türkçe’nin değişimine ve onun yerine geçmeye başlayan başka dillere dikkat çekiyor. Sancılı Kent Ankara/ Gülseren Engin/ Heyamola Yayınları/ 476 s. “Yaşamımın yarısı Ankara’da geçti. Çocukluk oyunlarımı, genç kızlık düşlerimi bıraktım Ankara sokaklarında. Orada gelin oldum, doğum yaptım; anneliği tattım. Çok acı, sıkıntılı zamanlar yaşadığım gibi çok mutlu anlarım da oldu. Gözyaşlarım döküldü toprağına, havasında çınladı kahkahalarım... Her köşesinde nice anılarım gizli... Bu nedenle Ankara’yı yazmak ilk anda kolay gibi geliyor; ama bir kenti anlatmayı kabullenmek çok büyük bir sorumluluğu da sırtlamak demek. O kentin tarihini yazmadan bu gününü anlatamazsınız. Eksik kalır; çünkü kentin tarihi, onun yaşam öyküsüdür...” “Sancılı Kent Ankara”da Gülseren Engin, kendi anılarından yola çıkarak Ankara’yı anlatıyor. Bu Mülkün Kadın SultanlarıVâlide Sultanlar, Hâtunlar, Hasekiler, Kadınefendiler, Sultanefendiler/ Necdet Sakaoğlu/ Oğlak Yayıncılık/ 574 s. Doğu hükümdarlarının, özellikle de Osmanlı padişahlarının özel yaşamları, aileleri merak konusu; bu merakı kamçılayansa gizemli “harem”dir. Saraylar daha çok bu merakla gezilir. Padişahların yaşam öyküleri, harem çeşnisiyle tatlandırıldığı oranda sürükleyi cidir. Tarih içerikli romanlara duyulan ilgi de aynı nedene dayanır. Necdet Sakaoğlu’nun kaynaklardan ve belgelerden yararlanarak yazdığı “Bu Mülkün Kadın Sultanları”, 36 Osmanlı Padişahı’ndaki gerçek yaşam öykülerini bir kez de eşlerinin, kızlarının portreleriyle buluşturuyor. Mehmet Âkif – Hayatı ve Toplu Şiirleri/ Yayıma Hazırlayan: Refik Durbaş/ Kırmızı Yayınları/ 674 s. Refik Durbaş’ın yayıma hazırladığı “Mehmet Âkif – Hayatı ve Toplu Şiirleri” isimli yapıt, Ersoy’un hayatı, sanat görüşü, kişiliğinin kimi özellikleri yanında İstiklâl Marşı’nı nasıl yazdığı, Tevfik Fikret’le tartışması, anıları ve “Safahat” adı altında topladığı yedi şiir kitabıyla birlikte, kitaplarında yer almayan şiirlerini içeriyor. Kasırganın Gözü/ Necati Tosuner/ Kanat Kitap/ 66 s. “Kasırganın Gözü”nde Necati Tosuner, balkondaki yalnız adamın, “kendini oynayan yabancı”nın şimdisini anlatıyor bize; geçmişteki acılarla geleceğin karabasanları arasına sıkışmış bir şimdi bu: “Yalnızlıklardan yalnızlıklara damıtılmış bir koku,” kendini kesmeye yatkın bir bıçak, yere düşen bardak ve balkondan gördükleri... Anılar, sevgili ve sevgisiz yüzler, yürünmüş geçilmiş sokaklar, söylenmemiş sözler... Karanlık bir gelecek. Kasırga. Düşüyor. Bardağın düşüşü gerekenden ve beklenenden –yani bilinenden– uzun olmamıştı. Kısa da olmamıştı. Bardak uçmaz, düşer. Melek Dili/ Dimitré Dinev/ Çeviren: Cemal Ener/ Kanat Kitap/ 492 s. “Sultaniza bir bohça aldı, içinden ağzına soktuğu bir şey çıkardı ve ince pembe dudaklarını sessizce kıpırdatmaya başladı. Gözlerinden sessizce birkaç damla yaş süzüldü. “Tüh tüh” dedi Svetlyo’ya. “Seni böyle korkutanı köpekler yesin. Bir köpek öldü, bir insan doğdu. Bir köpek gibi sert olacaksın. Köpeği solucanlar yer, insanı korku yer. Svetlyo korkuyu ısıracak. Köpek gibi sert olacak. Şimdi küçük henüz, şimdi boklu daha. Onun dilini koparıp köpeklere vereceğiz. Sonra yeni bir dil çıkacak, ince, pullu, kertenkele kuyruğu gibi. Onu da koparacağız, bir dörtyol ağzında...” Dimitré Dinev, “Melek Dili” başlıklı romanıyla okuyucunun karşısına çıkıyor. Aşkın Öteki Yüzü/ Özcan Kandemir/ Sistem Kitabevi/ 288 s. “Aldatılmaktan mı korkuyorsunuz? Birinin size ihanet ettiğini mi düşünüyorsunuz? İnanın, yalnız değilsiniz. İhanet, her yaşta ve her zaman hayatımızda olmaya devam edecek. Belki de alıştığımızdan, üzerinde bile durmuyoruz; düşünmüyoruz. Kimi zaman da öyle bir darbe yiyoruz ki, sarsıntısıyla yıllarca kendimize gelemiyoruz.” Özcan ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 981
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear