05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA Dergimizin yazarlarından M. Sadık Aslankara edebiyattaki sessiz yürüyüşünü sürdürüyor. Aslankara uzun bir aradan sonra yeni öykü kitabıyla okur karşısına çıktı. “Cicoz” adını verdiği bu yeni kitabında, taşradaki gençlerin tiyatro heyecanına ortak ediyor bizleri. Öyküleri okudukça farkına varacaksınız ki, sahnenin tozundan bir parça yutmuşsunuz… Aslankara ile Cicoz’u konuştuk. “Yapıtlarımın hepsi bakışlarımdır benim. Onlarla görmek isterken görünürüm de. Görmek istediklerim, göründüklerimin bin katıdır” diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca, şiirimizin “Büyük Göz”üdür. Her imgesi, her evresi, her şiiri geniş dünyaları barındırır. Yakın bir zamanda kaybettiğimiz Dağlarca’nın şiirine bir yaklaşım sunuyor Arife Kalender. Dağlarca’nın anısına saygıyla yayımlıyoruz Kalender’in yazısını. Memet Fuat özlediği dünyanın eninde sonunda gerçekleşeceğine inanırdı. Ancak bunun için insanlığın, üstüne düşen görevleri yerine getirmesini, bilimin, aklın yol göstericiliğinde dayanışma içinde yol almasını zorunlu sayardı. 19 Aralık 2002’de yitirdiğimiz Memet Fuat aramızda yaşıyor ve yaşayacak. Memet Fuat Eleştiri, Deneme, Yayıncılık Ödülleri Seçici Kurulu Üyesi olan Konur Ertop, Memet Fuat’ın özlediği dünyayı anlatıyor. Bol kitaplı günler… ENİS BATUR Pervasız Pertavsız Orson Welles ve Dava erkesin, ilkgençlik döneminde, üzerinde bağlayıcı, belirleyici etkileri görülen karşılaşmaları olur, bunların bir bölümü yapıtlarladır. 19681972 arası, 20 yaşı önceleyen zaman dilimi içinde, zihnimi ve duyarlığımı damgalayan yapıtlardan birisi Dava oldu. Ters bir sıralamayla: Önce Orson Welles’in filmini gördüm, sinamatekte; sonra Kafka’nın kitabını okudum. İlk ciddi yazım, yanlış anımsamıyorsam, 1971’de çıkan, Dava’nın sinematografik anlatımıyla ilgili denemeydi. Tamıtamına kırk yıl sonra, üçüncü kez izlerken filmi, seyreden öznenin evrimi üzerinde yeniden düşünme fırsatım doğdu. 1969’un beniyle 2008’inki nasıl karşılaştırılabilir? İlki birikim ve donanımdan yoksun, şaşkın ve hazırlıksız genç bir adam; ama el değmemişliğin, seçimlerini ve değerler dizgesini oluşturmuş olmanın uzağında durmasının bir daha geçerlilik kazanmayacak bir özgünlüğü var. İkincisi, en âmiyâne deyişle kaşarlanmış bir perspektif; hem kendi akıntısına kapılmış, hem, vakti geldiğinde, kıyıya çıkarak onu gözden geçirmeye çalışmış olgun adam. Orson Welles’e, yolda döndüğüm, uğradığım oldu. Yazıktır, buzdağının görünmeyen bölümüne ulaşamadım. 1970 sonrası yaşadığı büyük girişimleri ve bozgunları, onlardan kalan yüzlerce saatlik çekim örneğin. Biriki üstfilim sanıyorum bir tanesi de Dava’nın çekim süreciyle ilgili. Bir de, dostlarıyla tartışmalarını ya da düşünsel temrinlerini bile bir yardımcısı aracılığıyla filme aldırırmış, onlar. Çizimleri, skeçleri, notları. Gerçekten tanımak çok isterdim residua’yı. Dava’da, öyle gördüm bu sefer, Piranesi’nin okkalı etkisi olmuş. Jenerikte ve sonda kullandığı siyahbeyaz için yapılmış karakalem çalışmalar yüzünden söylemiyorum bir tek bunu. Başta ressam atölyesinin ortasında geçen karabasansı sekans, birden fazla bölümde Carceri’nin uzantılarını seçtim. Kafka ne düşünürdü, Welles’in yorumu hakkında? Benim, bir edebiyat ürününden yapılmış en sıkı uyarlama saymam Dava’yı, bu görüşün başka yazarlar tarafından paylaşılacağı anlamına gelmez bırakalım yazarın kendisini. Kaldı ki, Welles’in kendi içevreninin yarattığı bir güzergâhı seçmiş olduğunu ileri sürmek eldedir. Elbet öyle yapacaktı, yoksa sinema adamı değil yönetmen sıfatı taşırdı. Orson Welles’in Shakespeare uyarlamalarını da el üstünde tuttuğumu gizleyemem. Greenaway’e dek, bir tek Kurosawa o ayar yorumlar getirebilmişti; benim gözümde. Şimdi bakınca, Dava’yı bir bahane olarak kullandığı açıklık kazanıyor gözümde H Orson Welles ve 1962’de çektiği Dava Filminin afişi... tıpkı Othello’nun bahane oluşturması gibi. Bir tragedya yazarı Orson Welles. Aeschylles, Euripides: Bugün yaşasalar sinematograf olacaklardı. * Meğer Cahiers du Cinéma. Dava’yı kuşatan küçük ama derlitoplu bir kitap yayımlamış 2005’te: JeanPhilippe Trias sisli arka hikâyeyi adım adım gezdiriyor. Baktım, Piranesi konusuna o da girmiş. Asıl canalıcı olan, meraklıların çoğunun bildiğini sandığını konuyu yeni öğrendim: Muazzam mekân çalışmalarını Welles’in, o sıralarda terk edilmiş durumda, yıkılma TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Franz Kafka yı bekleyen Orsay garında yapmayı akıl etmiş olması ürpertti beni. Hem de dörtdörtlük gerekçelerle: “Keder atmosferi”nden Auschwitz’e ve Cezayir savaşına bağlayarak rayları. Açık söylemek gerekirse, Dava’yla ilgili hiçbir satır okuduğumu anımsamıyorum, filmi gördüğüm dönemde. 1969’da, İstanbul’da beş parasız bir lise öğrencisi: Nereden, ne bulabilirdim? Çevremde konuşabileceğim, diyalog kurabileceğim kimse de yoktu. Şimdi, o yalın halin önemi üzerinde bundan duruyorum: Artık bir filmi böyle izlemiyoruz, izlettirmiyorlar, azimli davranmadıkça ek bilgi yağıyor insanın üstüne. Nightwatching’in bitiminde, epeydir göremediğimiz “The End” yazısının ardından koskoca bir satır çıktı ekrana: Nightwatching the film.com! Dayanamadım, göz attım tabii, eve dönüşte: Yok yoktu! ‘Fena mı, her şeyi ayağınıza getiriyorlar’ diye akıl yürütülebilir, tersi yönde de: ‘Rahat bırakmıyorlar’. Filmle baş başa kalmak iyidir, bir süre. Sorular tırmalıyorsa, iz sürülür. Yakıcı olan, hâlâ dilediğimiz filme ulaşmanın olanaksız kılındığı durumlarla karşılaşmamız: İşte Bergman’ın “En Présence d’un Clown”u: Arte’de izleyebilmiştim, o gün bugün boşyere aradım her köşede: Yapımcılar arası anlaşmazlık yaşanıyormuş, yeni öğrendim! Dava’ya dönersem: Film 1962’de çıktığında, doğan tartışmalardan bir toz bulutu oluşmuş: Sadakat mı, ihanet mi kavgası bana komik geliyor, hele Brod’un Kafka’ya sadakatından sonra! Kafka on yıl daha yaşasaydı ne olacaktı? Dava’yı yayımlayacak mıydı, yoksa yok etme kararını mı uygulayacaktı? Diyelim ilk çözümü benimseyecekti: Metnin düzeni, sıralaması ne yönde gerçekleşecekti? Bu halini Max Brod’a borçluyuz. Biraz daha eşinmek istiyorum Welles etrafında onbeş yaş daha genç olsaydım, oturur küçük bir kitap, olmadı bir Başkalaşım metni kurardım etrafında. Şimdi: Emin değilim. Sekiz Buçuk bir yana, Başkalaşımlar’da sinemaya açılmamış olmam bugün bakınca tuhaf görünüyor bana. On film, on başkalaşım için en iyi onu, en etkilendiğim onu seçmezdim sanırım: ‘Sorun’lar üzerinde yoğunlaşırdım. Dava, bir ucundan ‘uyarlama’ konusunu, öbür ucundan ‘suçluluk’ izleğini dayatırdı herhalde. Yazmaya koyulmasın kişi, nerelere uzanır! Bugünlerde, Orson Welles Orsay’e çağırıyor beni. ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 983 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear