Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Peter Semoliç/ Şiirler/ Çeviren: Nazmi Ağıl Mesaj Gelecekte bir gün Dünya’da sadece köylüler yaşıyor olacak. At arabalarıyla dolaşıp sebze yiyecekler. Hayvanlar huzur içinde otlayacak beyaz yollar boyunca ya da kavakların gölgesine uzanıp geviş getirecekler. Akşamları kır saçlı bir ressamın etrafında oturup derin düşüncelere dalacaklar. Ressam hayal edilemez mesafelerden resimler yollayacak zihinlerine, en güzel şiirden bile güzel resimler. Olmayacak şey değil. Delikanlılar kimonoya benzer beyaz giysiler giyecek. Çimen kaplı tarlalarda oturacaklar ve ben yakındaki ahırdan çıkıp gelirken, hâlâ aşktan başım dönerek, onlara el sallayacağım. Sonra ölümleri bir yaprak ya da çiçeğinkinden daha sessizce olacak. Bakıyorum da Aslında Bakıyorum da aslında hiçbir zaman tabiatın çocuğu olmadım ben. Yusufçukları helikopterlere benzetirdim ve köpekbalığının keskin yüzgecini bir periskopa. Bakıyorum da aslında, filmlerdeki kovboylar ve Kızılderililer belki daha gerçek değildiler ama şüphesiz daha önemliydiler benim için evimizin oradan geçen aynı yoldan her sabah aynı saatte bölge kooperatifine süt taşıyan köylülerden. Bakıyorum da aslında, saat 7’deki çizgi film yüz kat daha heyecan vericiydi Morost’ta kopan herhangi bir fırtınadan, ne kadar şiddetli olursa olsun. Bakıyorum da aslında, yıllar boyu en gerçek günbatımı siyah beyaz olandı benim için. Pierra Della Francesca’nın Meleği O artık ışık getiren değil. Kendisi nesnesi oldu ışık ve gölge oyununun. Maddi dünyanın kanunlarına yakalanmış: Diz çöküyor af dileyen biri gibi. Ayağa kalksa hafiften başı dönecek. Cüppesi kırışık, bir sicim doladığı belinin etrafında ve dizlerinin. Kanatları ağır, neredeyse etli. Duyuların ve mimarinin dünyasına düşmüş olmaktan utanıyor gibi kararlılıkla diz çökmüş sert, mermer zemine, yüzünü gölgede tutuyor. ? DÜZELTME 936. sayıdaki Şiir Atlası’nın bilgileri “Jaime Siles/ Şiirler/ Çeviren: Olcay Öztunalı” olarak çıkmıştır. Doğrusu “Sydney Sipho SEPAMLA/ Şiirler/ Çeviren: İlyas Tunç” olacaktır. Düzeltir özür dileriz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 937 ‘en güzel şiirden bile güzel resimler’ Peter Semoliç, Slovenya’da, 1967’de doğdu. Lyublyana Üniversitsitesi’nde Genel Dilbilim ve Kültür Çalışmaları okudu. Ülkesinde çok önemli sayılan Jenka Şiir Ödülü ve Preşeren Sanat ve Edebiyat Ödülü’nü aldı. Radyo oyunları, çocuk kitapları da yazan ve İngilizce, Fransızca, Sırpça ve Hırvatçadan çeviriler yapan Semoliç’in eserleri çok sayıda Avrupa diline çevrildi. Öncüsü olduğu “Yeni Basitlik” akımı doğrultusunda yazdığı anlaşılması kolay, şeffaf şiirler genç şairleri etkilemeye devam ediyor. Evsiz Şair Sevgilisine Yazıyor Sözcüklerden bir ev kuracağım. isimler tuğla olacak fiiller de panjur. Pencere pervazlarını sıfatlarla donatacağım, çiçekler gibi. Mutlak sessizlik içinde uzanacağız aşkımızın tentesi altında. Mutlak sessizlik içinde. Evimiz öyle güzel ve öyle kırılgan olacak ki, tonlarca lafla ona zarar vermekten korkacağız. Konuşursak da yalnız, gözümüzle gördüğümüz nesneleri anacağız. Çünkü her fiil sarsıp yıkabilir temelleri. Bu yüzden, şşşş, mon amour, şşş, pour le beau demain a notre maison. Bir Akşam Sohbeti Sıkıldığımda bazen Tanrı’yla konuşurum. Yer muşambasındaki desenleri, mutfak zeminindeki ritmik tekrarları, inceleriz beraber. Bu şekillerde, derim, bir ayı görebilirsin, bunlardaysa bir kedi yavrusu, şu tuhaf arkadaşın şapkasını görmez hale gelirsen eğer işte sana bir aslan kafası. Beceriksizce tekrarlar: bir ayı, bir kedi… Ve hepten şaşırır ne zaman aynı şekli bulsa büfenin yanında, yahut pencerenin altında. Zemini ikiye bölen şu çizgiyi görebiliyor musun? Nasıl da uyumsuzluk katıyor resimlere. Buradaki bir bizon olabilirdi ama kambur bir atın sırtı olmuş. SAYFA 26 Bir bizon, atın sırtı… Okuma kitabının başında bir çocuk gibi heceler, mutfağın zeminini ikiye bölen siyah beyaz bir çatlağa kızarak. İleriyi gösteririm, holün kapısına doğru, başsız fantastik yaratıkların, vücutsuz korkunç ucubelerin yaşadığı canavarlar yurdunun başladığı yeri. Yavaş yavaş dışarı itelerim onu, geç olmuştur çünkü, uyumak isterim. Ama geceleyin kalktığımda bir bardak su içmek için o hâlâ kapıdadır, duvardan pencereye uzanan ince bir çizgiye gözlerini dikmiş, bakmaktadır, yabancı bir şehirde kaybolmuş ve dili bilmediğinde yolu soramayan biri gibi. Baba Dün gece rüyamda seni gördüm baba. Rüyama bir geyik olarak geldin ve durdun çimenlerle kaplı bir tümseğin yanında. Sana adınla seslendim baba. Baba, kelimesiyle seslendim. Şöyle dedim: Bak, gözlerim iki ıslak çiçek derenin kıyısında. Gel, ılık geyik dilinle kurula gözlerimin üstüne düşen çiği. Sen ise bir başka dünyada gibi dikildin, bir başka rüyada gibi, çimenlerle kaplı bir tümseğin üstünde. Görkemli boynuzlarını salladın ve gözden kayboldun beyaz bulutu içinde sahipsiz rüyaların.