22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

? 1972’de Denizlerin idamını engelle genç” değildiler. Tarihsel koşulların vardığı noktada dünyanın değiştirilebilir olduğunun bilincine varıp, bir kez bu bilince varıldığında kendini öne atmadan yapamayan, o sonsuz akışın içinde bir dalga olmadan yaşamayı kabul etmeyen devrimci öznelerdiler. Berger, aynı yazıda Che’nin devrimci seçimi için şu tanımı yapıyordu: “Guevara’ya dünyanın içinde bulunduğu durum katlanılmaz geliyordu. (…) Guevara’nın önceden gördüğü ölümü, dünyanın bu katlanılmaz koşullarını kabul ederse, kendi yaşamının ne kadar katlanılmaz olacağının ölçüsünü sunuyordu.” ( John Berger, agy, s. 130131) Efsane ve masalların anlattığı türden bir kahramanlık değildi bu. Tarihin değiştirilebileceğinin bilincine varıldığı anda, o değişimin yolunu açmaya çalışmadan duramamak, akışı hızlandıran “özne”lerden biri olmadan yapamamakla belirginleşen bir bilgibilinçinanç ve ruh bütünlüğüydü. Onlar, dünyanın neden katlanılmaz olduğu sorusundan yola çıkarak bilgiye koştular önce, bilmenin omuzlarına yüklediği sorumluktan ise hiç kaçmadılar, ruhlarını koyarak bilip inandıkları gibi yaşadılar. Ve öldüler. Hataları, zaafları olması, tarihin o döneminin tüm yanlarıyla incelenme ve açığa çıkarılması gereği, bu topraklarda yaşanan tarihin aydınlığa doğru ilerleme olasılığı hâlâ varsa, onların ışığa ilk koşan ve o ışıkta ilk İBRAHİM KAYPAKKAYA yanan pervaneler olduğu gerçeğini Çünkü onlar düşmanlarının da gadeğiştirmez. yet iyi bildiği gibi, bir avuç “delifişek Işığın çok cılız göründüğü ve dünyanın bir bütün olarak “katlanılmaz” olduğu, kapitalizmin insandan artık yalnızca emeğini değil kendisini, ruhunu istediği bugün, çok daralırsak hatırlayalım diye, iyimser bir anıyla bitirelim: Kaçak olarak dağlarda, mağaralarda saklandıkları dönemde, doğru dürüst beslenip barınamadıklarından yakınan arkadaşına, odun alevinin ardından, duman ve çökelek kokan karanlığa gülümseyerek bakıp şöyle der İbrahim Kaypakkaya: “Cebinde her zaman kapağı kırmızı bir kitap taşımayı unutma.” HatırlamamıDeniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan zı sağlayan Oral “Denizler İdama Giderken”, adını, bu Çalışlar’ın emetoprakların belleğine kazınmış, yığınla çocuğa ğine sağlık. ? adı verilmiş bir “kahraman”dan almasına rağmen, tam da bu kaygıyla, ülkenin tarihinde Denizler İdason derece önemli yeri olan bir dönemin ma Giderken/ ruhunu açığa çıkarmak, dönemin koşullarının Oral Çalışlar/ genç insanların bilincine nasıl yansıdığını Güncel Yayıncıaktarmak amacıyla yazılmış bir kitap. lık/ 100 s. mek için son kez çırpındı; Jandarma Komutanı Kemalettin Eken’e saldırmak istedi, sondu çırpınışı, onun da düştü genç bedeni 12 Mart’ın derin kazdığı çukura. 6 Mayıs 1972 sabahı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi. Başkaldırı için biçilen “ölüyle ibret dersi” şimdilik bu kadardı. Kuşkusuz Selimiye Kışlası’nın, Sansaryan Han’ın rutubetli hücrelerinde işkenceyle, tecritle tanışan, en yaşlısı 25 yaşındaki bu gençlerden yaralıyken sorguya alındığı için, hastalığı tedavi ettirilmediği için, işkencelere bünyesi dayanamadığı için “ölenler” resmi tarihin listelerinde yer almadı. Başa dönelim. Devrimcileri ele geçirenlerin kafa yapısını anlamak için, onun cesedine yaptıklarına bakabileceğimiz noktaya. Mahir Çayan’ın artık cansız bedeninin bile korkudan doğan nefreti yarattığı noktaya: “Kızıldere’de onun yaşamını almaya gelenlerin bütün kuşatma boyunca nasıl herkesten önce onu yok etme tutkusuyla çırpındıklarına tanık oldum. Bu nefret, o öldürüldükten sonra bile hâlâ dinmemiş olmalıydı ki, resmiyet dünyasındaki düşmanları henüz soğumamış bedeninin konulduğu tabutunu tekmelemekten kendilerini alamamışlardı…” (Ertuğrul Kürkçü, s.44) KİTAP SAYI 937 SAYFA 15 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear