Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Selçuk Altun ülkemizin en önemli kitap avcılarındandır. Sahaf Turkuaz’da yakaladığı bir kitabın peşinde ilginç bir yolculuğa çıkarıyor bizi Altun. Bir kitabın peşinde ? Selçuk ALTUN “Şehit diplomatlarımızın anısına” esli tükenmekte olan sahafların kategori bazında uzmanlaş(a)maması nedensiz değildir. Arz/talep olgularının tuhaf zikzakları, Pandora Konstantinopol ile Serendip İstanbul’un da bu süreçte payı vardır. AngloAmerikan kitapların sahaflara az azizliği olmamıştır… The Hogarth Press (Virginia Woolf’un yayıneviydi) veya cüretkâr Obelisk ürünü ender kitapları Londra’ya göre on kat ucuza satın alırken, zevkle bir tuhaf olmuşumdur. Sahaf hazretleri sattıklarından on kat kâr ettiği için belki çekimserdir. Z(incirin) en mutlu halkası yoksa kitabatı elden çıkaran mıdır? Evindeki fazlalıktan kurtulurken para da kazanmış, sonunda bir kuzudan iki post çıkartmıştır. * * * İşkolik bir tellal gibi sürekli bağırarak konuşan kitap izcisi Nedret İşli proactive bir sahaftır. Zevkiselimiyet evrenime yabancı değildir. Damağıma uygun bellemişse, ganimet dükkâna inerken haber salar. 19.06.06! Sahaf Turkuaz’da tedirgin tedirgin bekleyen taze mal demetinde önce kırmızı ciltli kitap dikkatimi çekmişti. 1945 ürünü Goddesses in Slacks’ın (Pantolonlu Tanrıçalar) yazarı Allan Day’in adını ilk kez duyuyordum. FieldDoubleday’ın yayımladığı romanın, “25 yaşın altındaki 29,128,670 Amerikalı kıza” ithaf edilmesi altmış yıl önce belki kışkırtıcıydı. İllüstrasyonlarla mücehhez kitabın künye sayfasının önünde bir not gördüm. Zarif el yazısını okurken heyecanlanmıştım: “26 Haziran 1947 Perşembe sabah saat 6.45’te New York’da, Delmonico otelinde iki aylık bir hastalıktan sonra vefat eden eski şefim ve dostum merhum Ottawa Elçisi Mehmed Ali Şevki ALHAN tarafından müstear adla yazılmıştır. Son günlerinde bana bir hatıra olarak verilmiştir. Fikret Belbez” N Dışişlerindeki o gizemli yazar turdu. Uğur’a amacımı iştahla yineledim. (O karşısındakini mahcup edecek denli kibar ve alçakgönüllüydü ve İdari İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı olarak bana yardım edebilecek en doğru kişiydi.) Personel Dairesi’nden iki saat içinde fakslanan bilgilere besmeleyle odaklandım. Özet personel notuna göre, “Mehmet Ali Şevki Alhan, General Hasan Şevki’nin oğludur. 1883 senesinde İstanbul’da doğmuştur. 1913 senesinde Londra Sefareti Üçüncü Kâtipliğiyle Hariciye’ye intisab eylemiş, bilahare sırasıyla Londra Sefareti İkinci Kâtipliği’nde, mezkur Sefaret Başkâtiplik ve Müsteşarlığı’nda, Protokol Umum Müdür Muavinliği’nde, Kahire Elçiliği Maslahatgüzarlığı’nda, Kahire Elçiliği’nde, Washington Büyükelçiliği refakatinde elçilikte bulunduktan sonra Kanada Birinci Sınıf Orta Elçisi iken 26/6/1947 tarihinde New York’ta vefat eylemiştir.” Ucu açık sicil bilgilerinde bir süre ipucu dizeleri aramıştım: İsim, mahlas ve lakabı: Mehmet Ali Şevki Bey Pederi: Hasan Şevki Paşa Valdesi ismi: Doğduğu tarih ve yer: 1299 İstanbul Tahsil derecesi: Kahire Alman mektebinde ve Londra Darülfununu İktisat şubesinde ve İngiliz Fen mektebi kıralisinde ikmali tahsil eylemiştir. Bildiği lisanlar: Fransızca, İngilizce, Arapça Eserleri (Telif, Terceme): Ailesi (Zevce, Çocuklar): Serveti, emlâki ve menşeleri: Hariciyeye intisap tarihi: 21 Kânunusani 329 (19 Eylül 328) Babasının görevi nedeniyle konuşlandığı Kahire’de Alhan’ın ortaeğitimini tamamladığını düşündüm. Kahire Alman Lisesi’ni (?) bitirmesine rağmen, Almancayı bildiği yabancı diller arasında saymaması dikkatimi çekti. Şevki Paşa hakkında Google ile Sicilli Osmani koordinatları arasında bir bilgi edinemedim. Annesinin adının bilgi formundan neden esirgendiği hakkında minikomplo teorileri ürettim. İngiltere’de okuduğu üniversitelerin adlarının da Türkçeye çevrilmesine şaşırmadım. Onun ünlü London School of Economics ile Imperial College’e gittiği iddia edilebilir. Elimdeki bilgilere göre o evlenmemişti. (Bir New York otelinde ölümü beklemek ancak soylu Bir diplomatın takma adla ve İngilizce yazdığı romanın temel karakterleri, ilk sayfada birer cümleyle okura takdim edilmişlerdi. Zevatı benimseyince kitapla bir süre flört ettim. Ama yetkin bir İngilizce ve akıcı bir üslupla kotarılan kitabın önce yazarını mı tanımalıydım? * * * Nedret’in tarihi notu ıskaladığı kesindi; yoksa özel bir fiyatla onu zulasına atardı. Kitabı satın aldıktan sonra durumu ona kışkırtarak açıkladım. Dövünmesinden yeterli zevki alınca, ..YTL daha ödeyerek onu susturdum. * * * Boğaziçi 1970’lerde birkaç yüz öğrenciden mürekkep bir üniversiteydi. Aklıma, aynı fakültede okuduğumuz zarif Betül Belbez geldi. Geçen yıla dek o Nur’un briç arkadaşıydı. Ve sanki karımdan onun babasının diplomat olduğunu duymuştum. O akşam Betül’e telefon ettik; emekli büyükelçi Fikret Belbez (19031985) babasıydı ve taşınırlarken babasının bazı kitaplarını değerlendirilmesi amacıyla sahafa o vermişti. (Ellerinde diplomat Alhan’la ilgili bir doküman, bilgi veya fotoğraf olsaydı, yazı burada biterdi.) Ertesi gün eski ev ve iş arkadaşım Can Yeşilada’nın bacanağı, emekli diplomat ve milletvekili İnal Batu’yu telefonla rahatsız ettim. Yazar Selahattin Batu’nun oğlu, sanatçı/şair Pelin Batu’nun babası ve sıkı FB’li olduğu için de saydığım İnal Bey “Alhan” adını duymamıştı; İlter Türkmen’i SAYFA 6 aramamı önerdi. Emekli büyükelçi ve eski Dış İşleri Bakanı İlter Türkmen, rahmetli babamın (emekli vali ve Danıştay üyesi Fahamettin Altun) Mülkiye’den sınıf arkadaşıydı. Onlar üniversiteden 1949’da mezun olmuşlardı. 1946’da vefat eden Alhan hakkında bilgi edinebilmek için 85’ini idrak eden bir emekli diplomatın anıları veya Dış İşleri kaynaklarına başvurmalıydım. Aklıma YKY’nin iyi yazarlarından, büyükelçi Oğuz Demiralp geldi. O, Enis Batur’un liseden sınıf arkadaşıydı. Batur’u arayarak konuyu özetledim, yardımını rica ettim. O, Demiralp’e ulaşabilse bile sonuç almanın zaman alabileceğini ifade ederek önce hevesimi kırmıştı. (Bu konuda Enis Batur’u bir daha aramama gerek kalmadı. Ertesi ay çıkan benmerkezcil ve hakbilmez bir anı kitabına rica üzerine yazdıklarıyla, onbeş yıl yanında çalıştığı Selçuk Altun’un kalbini de kırmıştır.) Büyükelçi Nabi Şensoy’la Şükrü Saracoğlu Stadı’nda tanışmıştım. Mülkiye’den arkadaşı Deniz Gökçe onun için, “Futbolu seçseydi dönemin Can Bartu’su olurdu” derdi. Red Kit’ten büyük edebi kahraman tanımaz, kardeşi Melih Şensoy’la Yapı Kredi’de uzun süre birlikte çalışmıştık ama Nabi Abi artık Türkiye’nin Washington Büyükelçisiydi. Boğaziçi’nde master yaparken hocaların hocası Arman Manukyan’ın, muhasebeden sorumlu öğrenciasistanıydım. Muhasebeye Giriş’in beyefendi öğrencilerinden Uğur Doğan’ın Suudi Arabistan Büyükelçisi olduğu neden aklıma geldi ki? Yoğun iş tempoları yüzünden anılan diplomatlara ulaşmaya çalışamazdım. Alhan’ın kitabını okumayazma evimdeki en yakın rafa kaldırıp beklemeye koyuldum (Carpe Diem). * * * İlkyaz! Bir gazetede Uğur Doğan’ın müsteşar yardımcılığına atandığını okudum ama hemen harekete geçmedim. Beşinci romanım Senelerce Senelerce Evveldi ile cebelleşiyordum. 20.07.07! Yazmamak için bahane ararken aklıma Allan Day nam “Alhan” geldi. Vefakâr Cemail Baykuş’u aradım. O, Uğur Doğan’ın Boğaziçi’nden sınıf arkadaşı ve yakın dostuydu. Durumu özetlerken Uğur’un tatil için İstanbul’a geldiğini öğrendim. On dakika içinde Cemail bizi telefonda buluş Kitaba eşlik eden bir Willy Pogany illüstrasyonu. müzmin bir bekâra yakışırdı.) Kaldığı otelin iç gıcıklayıcı bir adı vardı. Delmonico’nun onun kişiliği hakkında ipucu verebileceği umuduyla internete başvurdum. The Delmonico Hotel 1929 yılında faaliyete geçer. 32 kattan mürekkep de luxe bir New York otelidir. Ünlü ve varsılların uğrak yeridir. Tepesindeki üç kat kiralık süitlere bölünmüştür; 1930’larda bir süitin yıllık kirası 45000 dolardır ve dünyada bundan daha yüksek kira duyulmamıştır. Beatles ve Kağızman kökenli Bob Dylan da müdavimlerindendi. Bina 2001’de gayrimenkul kralı Donald Trump’a 115 milyon dolara satıldı. O, binayı renovasyondan geçirdikten sonra 600 metrekarelik bir katı, 42.5 milyon dolardan elini öpene… Memuriyet Tayin Fişine göre Dış İşlerinde 34 yıl çalışan Alhan’ın, 12 yılı Londra, Washington ve Ottawa’da geçer. Ben kitabını okumadan önce onu bir nebze tanımak istemiştim. Artık, ölmek için dünyanın en lüks otellerinden birini seçen bir Osmanlı paşa oğlunun yaşamöyküsünü merak ediyordum. * * * Romanı iki oturuşta bitirdim. (Gizli yazar Alhan’ın kaleminden damlayan sureti sir James Jeeley, varsıl ve soylu bir diplomattır. Uzun bir tatil için, Hollywood’da yaşayan İngiliz dostları Lord Carter ve eşi Lady Angela’nın malikânesine davetlidir. Orada Hollywood’un sabun köpüğünü andıran dünyasından tırsarken bir yıldız adayına âşık olur…) Roman kıvrak bir dil ve akıcı bir üslupla kotarılmıştı. Soylu İngiliz ve sonradan görme Hollywood karakterleri inandırıcıydı. İlk bölümden itibaren yazarın iç dünyasının varsıllığı duyumsanıyordu. Her fırsatta fona nükte serpiştirilmişti. (Kendini bir şey sanan film yönetmeni Irving’in soyadının Bokyewitz olmasını nükteden saymıyorum.) Kitabın edebi bir derinliği olduğu söylenemezdi. Alhan Goddesses In Slacks’ı sanki eğlenmek için ve boş zamanlarında yazmış. Nobel’in esirgenmesi açısından İngilizlerin Yaşar Kemal’i Graham Greene de bazı gençlik yapıtlarını entertainment (eğlencelik) diye kategorize ederdi. Bir yayınevim olsa kitabı Türkçeye çevirtip yayımlamazdım ama bir başkası yayımlasaydı roman çöplüğüne bir yenisi eklendi diye de hayıflanmazdım. * * * Kitabı dönemin önemli yayınevlerinden FieldDoubleday tarafından ciltli olarak basılan Allan Day’in adına internetsel sahaf sitelerinde de rastlamadım. Oysa kitabın illüstratörü özgeçmişi ve yapıtlarıyla orada boy göstermişti. Willy Pogany (18821955), 1914’te Amerika’ya yerleşen Macar asıllı bir entegre yetenektir. 150 kitapta illustratörlük, otel ve tiyatrolarda duvar resimleri, filmlerde sanat yönetmenliği, afiş ve portre ressamlığı yapmıştır. * * * Nitelikli bir dizi film niyetine mi okuduğum romanın sonuna yaklaştıkça Alhan’ın yaşamından satırbaşlarını merak eder olmuştum. Kahire’de okul yaşamına başlayan Alhan, adını Hıdiv Mehmet Ali Paşadan mı ödünç almıştı? Annesi bir Avrupalı olduğu için mi adı özgeçmişinden esirgenmişti? Onun sayesinde mi dört yabancı dili hatmetmişti? Umutsuz bir aşka hürmeten mi evlenmemişti; romandan özyaşamöyküsel pasajlar hangileriydi? Ölümle dünyanın en lüks otellerinden birinde randevulaşacak denli varsıl mıydı? Kitabını saygın bir yayınevinde ve ünlü bir illüstratörün çizgileriyle yayımlatacak gücü nereden bulmuştu? O Dış İşleri’nin ilk estet ve polyglotu muydu? Dönemdaşları, zoraki diplomatlar Yahya Kemal ile Yakup Kadri hakkında ne düşünürdü?... * * * Altmış iki yaşındaki bir kitaba düşülen not ile altmış bir yıl sonra arşivden çıkarılan kıs(s)a bilgi formlarından bir çırpıda üretebildiklerimi arz ettim. Rahmetli Mehmet Ali Şevki Alhan’ın soyundan kişi(ler) işbu satırları okuyorsa emanetlerini teslim alabilirler. Deli Dumrulsal bir sınavdan geçmek koşuluyla… ? KİTAP SAYI 934 CUMHURİYET