28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Aydın Şimşek’ten “Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünme” Yaratıcı yazmanın ufukları Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünme’de tarihsel süreç içinde roman ve öykünün gelişmesine, olay öyküsünden durum öyküsüne geçişi hazırlayan toplumsal dinamiklere de değinilerek, kısa öykünün yazınsal bir olgu olarak ortaya çıkmasının arka planı gösteriliyor. Bu olgunun yaşama ve algılama süreçleriyle bağıntısının altı çiziliyor. ? Hülya SOYŞEKERCİ azmak üstüne yazmak", usta işi yazınsallık deneyimleri içinden geçerek, yaratıcılığın sınırsız ufuklarını sezdiren, yazar adayının yüreğini ve zihnini deneyselliğin heyecanlı yaşantılarına açılımlayan, zorlu bir çalışma… Derinlikli düşünce, birikim ve yaratım süreçlerini gerektiren böylesi bir çalışmada bazı ince noktalar da çok önemli. "Yazmak" konusunda öğütler veren, kendi doğrularını dayatan, kesinlemeler ve dikey söylemlerle oluşturulmuş bir kitap, yazar adayını, yaratıcılık ve deneyselliğe yönlendiremeyecektir kuşkusuz. Yaratıcılığın kapıları "bence" diye başlayan bir söylemle aralanabilir. Verili olanla çelişen, özgür düşüncenin çağrışımsal zenginliğine açılan ve olasılıklar dünyasına "merhaba" diyen bir bakıştır bu. Yaratıcı yazarlıkla ilgili yapıtlarda "bence" bu konu büyük önem taşımaktadır. ÖYKÜ YAZMAK Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünce adlı kitapta bu zarif söylemin gözetildiği dikkati çekiyor. "…bu kitap, ‘bence’ diye başladığım ve ‘bence’ diye bitirdiğim bir çalışmadır." (s. 11) cümlesi bu bağlamda önem taşıyor. Aydın Şimşek, kuramsal düşünce ve deneyimlerini içeren atölye ders notlarını bu kitapta, sistematik ve analitik biçimde bir araya getiriyor. Özellikle "öykü yazmak" konusuna odaklanarak; düzyazının, uzun, ince, dar ve sisli yollarında zorlanan, tökezleyen yazar adayının önündeki boş sayfaya güçlü SAYFA 24 “Y bir ışık demeti düşürüyor. Günümüzde insanların içlerinde biriken öyküleri paylaşabilecekleri yaşam alanlarının giderek daralması; yalnızlık ve yabancılaşma içinde çırpınan bireylerin sanal dünyada tutsak kalması, yeni arayışları da beraberinde getirmiştir ve yazmak, birçok kişi için bir "var olma" biçimine dönüşmeye başlamıştır. Harflerin, seslerin, sözcüklerin dünyasında yaşamın anlamı giderek derinleşmekte ve bu dünyada yeni anlam katmanlarına açılmaktadır insanlar. Bu noktada, yazma konusundaki yol gösterici kitaplar, gerçekten önemli bir işlev taşımaktadır. Aydın Şimşek, "Atölyeler yazar yetiştirmek gibi bir iddia taşımasalar da iyi okurlar yetiştirebilirler. Okur profili yazar profili kadar önem taşıyor."(s.9) diyor. Bilindiği gibi, günümüzün öykü ve roman anlayışında, anlam, anlaşılabilirliğe indirgenmemekte; "anlaşılabilirlik" değil, "çok anlamlılık" esas alınmaktadır. Burada, okurun da yaratıcı olması, edilgen kalmaması gerekmektedir. Okur, metnin boşluklarını tamamlamalı, satır aralarını okuyabilmeli; alt, iç ve yan anlamları sezebilmeli; metinler arası ilişkilerle başka metinlere açılabilmelidir. Böylece senfonik bir anlam bütünlüğünü kurabilmelidir düşüncelerinde. puş giderek yazarın özel dünyasını oluşturacaktır. Hayatın sınırlarına karşı kendi sınırlarını oluşturacak ve bu sınırların içine çekilecektir yazar." (s.18) Kitapta, yazar için "özgünlük" sorununun, "özgürlük" sorunu kadar önemli olduğu dile getirilmiş ve yazar olmanın vazgeçilmez koşulunun kendine özgü bir biçem yaratarak, insanlığın yazınsal birikimine yeni bir soluk eklemek olduğu vurgulanmış. Yazarın yakın işbirliği yaptığı öğeler arasında, dili dönüştürme, gerçeği sanatsal gerçeğe dönüştürme süreçleri, hayal gücü, sezgi, duyarlık, gözlem, bilgi, susma, geri çekilme, kendini saklama, doğayı dinleme, yalınlaştırma isteminin olduğu belirtilmiş. Kitap boyunca, yazma sorunsalı, analitik bir bakışla, derinlikli ve çok boyutlu bir yaklaşımla irdelenmiş. Bu sorunsal çevresindeki toplumsal, psikolojik vb. olgulara gönderme ve değiniler yapılarak bütünsel bir yapılanma oluşturulmuş. Yazma sürecindeki birçok ayrıntıya yer verilerek bunların gücü ve taşıdıkları işlevler üzerinde durulmuş. YAZMA DİSİPLİNLERİ Aydın Şimşek, yazma disiplinine özel bir önem verdiğini, birçok bölümde belirtiyor. "Yazan kişi, önce gözünü kendi gerçeğine dikmeli ve yetkinleşmek için bir sürece gereksinim duyduğunu unutmamalıdır. Bu süreç boyunca hiç aksatmadan yapılması gereken şey, kalemin ucunun yazı egzersizleriyle ve bilincin de okumalarla açık tutulmasıdır." (s.32) sözleriyle, net olarak anlatıyor yazmakla ilgili gerçekleri. Sonra da ilk cümlenin önemi, metnin yazılma aşamasından sonra metne yabancılaşma, metni dinlendirip tekrar çalışma… gibi yazma disiplinlerini irdeliyor. Aydın Şimşek, çok önemli bir sav ileri sürüyor bu kitabında: "Unutmamalıdır ki yazar, ideal okurun kendisidir(…)Metni oluştururken en son düşüneceğimiz şeydir okur. Okurun yararına bir metin ancak okur yok sayılarak kurulabilir. Genel anlamda (acımasız bir yargı olarak da görülebilir belki) okur ölü bir şeydir." (s.36) Okurun "anlaşılabilirliğe" kodlanmış olduğunu, anlaşılabilirliğin ise anlam katmanlarının en sıradan ve zayıf halkasını oluşturduğunu belirten Aydın Şimşek, okurun, yaşam koşulları ve yaşamı kuşatan hız dolayısıyla çoğu zaman kolaycılığı, tüketiciliği seçmesi; yorulmaktan kaçışı; derinliklere ve inceliklere girmeye zamanının ve bilgisinin yeterli olmayışı gibi hallerini ortaya koyarak, yazarın okuru gözetmeden yazması gerektiğini belirtiyor. Bilindiği gibi, metin süreçleri, anlamın çok katmanlılığına uğrar. Gerçekler, gerçeküstü haller, olasılıklar, soyutlamalar, olmayanı tasarlamalar, içe ait haller, düşler, ideler, kurgular, imgelerin zihinsel tasarımları… birer anlam katmanıdırlar ve bunlar yazarın yaratıcılığıyla ilgili alana aittirler. Dolayısıyla ortalama bir okurun girmek istemediği zorlu bir bölgedir burası. Yazar, yaratıcılığı, deneyselliği ve özgünlüğü amaçlıyorsa okurun beklentilerini dikkate almadan yazmalıdır. KİTAP SAYI Yazmak, hem sistematik hem de deneysel düşünce üzerinde yükselen, düşlerin düşüncelerle buluşmasıyla zamanın sonsuzluğuna açılan bir yaratıcı bir eylem. Bu kitapta, yazmanın gerektirdiği sistematik düşünce, disiplin, okuma ve birikim kazanma olgusuna büyük önem verilmiş. Yazarın kendi dünyası şöyle dile getirilmiş: "Yazar bilincini, bilinçaltını, sezgilerini sonuna kadar kullanma istemini göze alır. Buna neden olan şeylerin içerisinde yazarın en dikkati çeken özelliği, toplumsal bir kopuşu arzulamasıdır(…) Bu istemi kışkırtan ise çoğu zaman toplumsal hayat ve etik düzenlemelerdir. Bu ko ? CUMHURİYET 848
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear