Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? tır. Destanda Priamos’un soyunun yok edilmesi Troya milletinin yok edildiğini temsil eder. Priamos’un kimliğinde ölçüsüzlük elli çocuk sahibi olmasında ortaya çıkar. Ancak soyun atasının bu niteliği Anadolu (hatta Doğu) kültürüyle ilişkilidir. Anadolu’da aşk ve cinsellik, döl bereketi, çok çocuk olumlu bulunur ve yaşamın merkezine konulurken; Eski Yunan’da hekimler cinsel perhiz, filozoflar bir iki çocuk önerirler; çok çocuklu olmak, giderek annelik olumlu karşılanmaz.(3) Çocukları öldürülerek kral Priamos’un soyu nasıl kurutulduysa, döl bereketi tanrısı, kozmik dölleyici Priapos da Eski Yunanlılar tarafından giderek küçük düşürülmüş, alay konusu edilmiş, saldırgan, cinsel organa sahip olan ve bahçelere giren hırsızları ürküten, çarpılmalarına neden olan cine ya da korkuluğa; verimsiz toprakların kısırlıkla ilişkilendirilen kaba saba, gülünç tanrısına dönüştürülmüştür. Cinsel ilişkinin erkeğin gücünü zayıflatacağına inanan Antikçağ hekimleri Priapos’u yanlış yorumlamayı daha da ileri götürür, onu, iradesi dışında sürgit ereksiyon halinde olan, gevşemediği için acı çeken, alay edilen, erkeği gülünçleştiren bir hastalıkla özdeşleştirip o hastalığın simgesi yapar, hastalığın adına da priapizm derler. Hellenistik Çağ’da ozanlar Priapos’u şehvetli bir hayvan sayılan eşekle özdeş, ilkel bir kişilikte gösterirler: Yaşlı Priapos cinselliğe yoğunlaşabilmektedir, ama ne genç, ne zengin, ne de yakışıklıdır. O böylece cinsel gücünü kaybeden erkeğin acıklı duygularını temsil etmektedir. Aphrodite’nin Lampsakos’ta doğurduğu oğlunu, cinsel organı doğuştan ölçüsüz olduğu için reddetmesi de bu yazarların dünya görüşünden çıkar. Savaşçı sert erkeğin, korsan gemicilerin ve mitsel kadınlara tecavüzlerin öne çıktığı Helen kültüründe Anadolulu yenik kral Priamos bütün erkini, gücünü nasıl kaybettiyse Priapos da döl sürdürücü gücünü kaybetmiş biri olarak biçimlendirilir.(4) şefkatli ve eşitlikçidirler. Akhalar ise bu tür ilişkiyi küçümser, savaşçı için olumsuz birer nitelik olarak kabul ederler. Homeros için bir yanda evine ve karısına çok bağlı Troyalı erkekler, öte yanda daha sert, acımasız, yağmacı Akhalar ve bağdaşıkları vardır. Akhalara göre, karısına ve evine bağlı olmak bir savaşçı için affedilmez bir zayıflıktır. Koca tarafından karısının hor görüldüğüne en iyi örnek Zeus’la Hera’nın evliliğidir ve önerilen de bu ‘maço’ erkekle ‘entrikacı’ kadının ilişkisidir. Zeus (I. Böl. 565. dize) Here’yi dayakla tehdit eder. Akhalara egemen olan düşüncede erkeğin ve zorun egemen olması, o güce kadının baş eğmesi gereklidir. Yunan tanrılar birliğinde (panteon) tanrıçalar çalışmaz, üretimde bulunmazlar. En gözde tanrıça ve en korkulan tanrıça Athena’dır, çünkü savaşçı erkek tanrının rolünü üstlenmiştir. Athena kadının erkekten daha ‘erkek’ olanıdır ve o nedenle Yunan tanrıçalarının da en ‘makbulü’dür. Homeros İlyada’da Athena’yı nasıl biçimlendirdiyse daha sonraki ozanların yapıtlarında da Athena aynı biçimde sürecektir. Akha sertliğinin karşısında Troyalılar gevşektir, düşmanla işbirliği yapacak kadar sorumsuz davranır ve kendi ülkelerine ihanet ederler. Sarayın kralı ve kraliçesi, ileri gelenleri tiyatro locasından seyreder gibi kalenin içindeki sarayın terasından savaşı seyreden, rahatlarına düşkün, tehditlere karşı örgütsüz, sorunlara karşı yeterince çözüm aramayan, prensin sorumsuz aşkına (Paris veHelena) ülkenin feda edildiği kişiler olarak algılatılmışlardır. Troyalı komutanların toplanıp yeni durumlara karşı yeni taktikler geliştirdiklerine ilişkin bir bilgiye raslamayız. KİBİRLİ AKHALAR... İlyada’da bu kurguların örgütlü, planlı biçimde yapıldığını sanmıyorum. Ama tümüyle amaçsız da sayılmaz. Akhalar kibirlidir, kendilerinden olmayan halklara barbar derler. Homeros onlardan İlyada’da üstün ırkmış gibi söz eder. Demek ki ozan buna inanmıştı. Ayrıca destan aracılığıyla Anadolu’yu ve Doğu’yu kolonileştirecek bir büyük Akha devleti, bir büyük Akha lideri yaratmak, geleceğe yön vermek idealine de sahipti Homeros ve o lider Akhilleus’tu: “Işıl ışıl bir yangın saldırırsa nasıl/ dağda, derin derelerde, kuru bir ormana,/ ağaçlar nasıl yanarsa için için,/ yel nasıl bir o yana, bir bu yana uçurursa alevleri,/ tanrıya benzer Akhilleus da oraya buraya saldırıyordu,/ kıyasıya doğruyordu düşmanlarını,/ kara toprak bir kan ırmağı olmuştu.”(20. Böl. 490. dize.) Akhalar ve Troyalılar konusunda destanda farklı bir tutum sergilendiğini gösteren pek çok örnek var. Örneğin Homeros’un işgalci orduları sayması II. Bölümde 490. dizeden 785. dizeye kadar sürer. Toplam 295 dizedir. Homeros’un Troya’ya yardım eden kuvvetleri sayması yine 816. dizede başlar, 876. dizede biter. Toplam 60 dizedir. 295 dize ile 60 dize arasında çok fark var. Homeros Akhalar’a yardıma gelen ve çoğu kez birleşik güçlerin başında olan komutanların ya da kabilelerin kaç gemiyle katıldıklarının dökümünü de aynı bölümde yapar: Boioita’lılar 50, Ares’in iki oğlu 30, Phokisliler 40, Lokrisliler 40, Abantlılar 40, Atinalılar 50, Salamisliler 12, Diomedes 80, Agemmenon’un komutasında Mykeneliler 100, Menelaos komutasında Spartalılar 60, Nestor 90, Arkadialılar 60, çeşitli yerlerden çeşitli kabileler dört önderin komutasında 40, Meges 40, Odysseus 12, Aitolalılar 40, Giritliler 80, Rodoslular 9, Syme’den Nireus 3, Kos ve diğer adalardan gelenler 30, Akhilleus 50, Phylakeliler 40, Pherailılar 11, Philoktetes’in buyru ? ğundakiler 20 gemiyle (her gemide elli kürekçi, hepsi de okla savaşmasını iyi bilen erler), 843 SAYFA 29 NAHIL GELENEĞİ Priapos’un “nahıl” geleneğiyle ilişkisi: Priapos ve Priamos birbirinden P ve M harfi ile ayrılırlar. Birçok dilde, sözcüklerde M’nin B’ye, B’nin P’ye dönüştüğü bilinmektedir. Priapos’un kimliğinin Phyrgialılarda ciddiye alındığını, bereket kuttörenlerinde Priamos’un fallusunu simgeleyen nahılları festivalde alayın önünde dolaştırdıklarını belgelerden öğreniyoruz. Nahıl geleneğinin eskiçağlardan beri Ortadoğu’da hem semitik halklardaki, hem de Anadolu’daki (Hitit, Urartu ve Phrygia’da) varlığı bilinmektedir. Priapos’un kültürel geleneği Osmanlı döneminde geri döner: Şehzadelerin sünnetinde ya da düğünlerde mum ve tel kullanılarak yapılan; mumdan meyvelerle, çiçeklerle, aynalarla, altın veya mücevherlerle süslenen; şenlik alaylarında dolaştırılan ve her biri bir sanat eseri olan anıtsal nahıllarda ‘kurumsallaşmış Priapos ruhu’ sürer.(5) Bu imgelemde ileti şudur: Ülkenin bekçileri sayılan erkeklerin (ya da Osmanlı’nın) varlığıyla ülke barış içindedir, toprak huzurludur ve cömertliğini sürdürecektir. Nahıl Osmanlı hükümdarının iktidarının, erkinin simgesidir ve Priamos’un Priapos’la birleşen gücü, İstanbul’da genç şehzade üzerinden –imparatorluğun erkek ruhuyla birleşen nahıl ile yeniden dirilmiştir.(6) Erkek cinsiyete yüklenen işlevin güçlüğü ve onuru anıtsal nahılla hatırlatılmaktadır. Troya’da Priapos’a verilen önem de, Osmanlı’da şenliklerde nahıla verilen önem de doğayla bütünleşen tarımcıların dünya görüşünden gelir. Oysa avcı kültürün hâkim olduğu Yunan ve Roma’da Priamos’a sunulan adaklar küçümsemeyi içerir: Bahçıvandan buruşmuş incirler, balıkçıdan işe yaramayan eski yırtık ağlar, şairlerden alaycı şiirler ve mumdan yapılmış meyvelerdir bunlar.(7) Aileye düşkün “zayıf” Troyalılarla askerliğe düşkün “güçlü” Akhalar: İlyada’da Troyalı kahramanlar aileye düşkün, karılarını ve çocuklarını seven, CUMHURİYET KİTAP SAYI