Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Yunus Nadi Şiir Ödülü 2002 "Saat Farkı" ile Roni Margulies'in Roni.Margulies 'Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü Ahmet Necdet'le paylaştı. 'Bu şiiri niye yazmışım ki?' dedirtmemiş ona şiirlerinden hiçbiri... Adam Yayinları'nca yayınlanan 'Saat Farkı', Margulies'in altıncı şiir kitabı. Margulies, şair ya da birey olarak yaşarken bulaştığı her şey adına keskin sözcükler kullanıyor. Herhangi bir oluşuma nereden bakacağı konusunda kararlı. Margulies'le şiiri üzerine konuştuk. SELCEN AKSEL dşam öykünüzle ilgtli hilgi alabılir miyim? îstanbul'da 1955 yıhnda doğdum. Robert Kolej'i bitirip 1972'de, tam otuz yıl önce, Ingiltere'de üniversiteye gittim. Gidiş o gidiş, hâlâ Londra'da yaşıyorum. tktisat okudum, ama bu sadecc Marksist olmamı sağladı, hiç iktisatçılık yapmadım. On dokuz yaşımda sosyalist oıdum, o günden beri hiç Ferhat Yoldaş vardı. Sonuç olarak, göçörgütsüz olmadım. Ingiltere'de SWP, menliği sosyoekonomik bir olgu olarak Türkiye'de ÜSÎP üyesiyim. Siyasetle şiir değil, bir insanlık hali olarak irdelediğime dışında, geri kalan zamanımda tercüme göre, kendimden, Brixton 'da döner kesen yaparak karnımı doyuruyorum. Hakkı'dan veya Downs Park'ta futbol oy Uzaklıklarve Elsa'dan sonra neden Sa nayan Tuncelili çocuklardan söz etmem at Farkı? önemli değil. Kendi çöplüğünden, sevdik Uzaklıklar, biliyorsunuz, baskıları tülerinden uzak olmanın verdiği yabancılık, kenmiş olan ilk dört kitabımı bir araya geyalnızlık, kayıp duyguları hepimizin ortak tiren bir kitap. Elsa beşinci, Saat Farlu alyönleri. Cahit Külebi'nin "lstanbul" şiirintıncı. Ayrı ve özel konuları olan Elsa ile de anlattığı Niksar'dan uzak olmanın verMağrur Olma Padişahım'ı ayınrsak, didiği duyguların aynılan. tnsan doğduğu, ğcr dördii doğal ve tutarlı bir gelişme izçocukluk ve ilkgençlik yıllarmı geçirdiği liyor sanırım. Hayatımın ve şiirimin belki yerden çok uzakta yaşayınca, o yer, yani bede en temel olgusunu işliyor nepsi: Doğup nim için tstanbul, zaman içincfe çocukluk büyüdüğüm kentten ve zamandan ıızak ve ilkgençlikle, o yıllann masumluğu ve olma olgusunu. Saat farkı, birbirine uzak mutluluğuyla eşanlamlı hale geliyor insaolan yerler arasında olur. Elsa ile Mağrur nın kafasında. Giderek, sadece bir kentten Olma Padişahım ise hayatımın diğer iki tadeğil, aynı zamanda bir dönemden de uzak nımlayıcı unsurunu, Elsa'yı ve siyaseti, k o olduğunu hissediyor insan. Müthiş bir yinu edıniyor. Biri "mutlu aşk yoktur" ditirme duygusu geliyor insanın içine. Yitiyor, biri "tarihe müdahale etmeye değer" rilenler, bir yandan kendi çöplüğünde ötdiyor. Böyle ifade edince biraz fazla şemamenin ve yaşamanın verdiği ranatlık ve tik oluyor, biliyorum. Aslında hayat ile şiçevre, bir yandan da çocukluk, çocukluir arasındaki iıişki bu kadar birebir değil ğun saflığı, masumluğu, heyecanı, her şeelbet, ama çok sıkı bir ilişki olduğuna inaye duyulan merak. Belki de en önemlisi, nıyorıım. Benim şiirimde otobiyografik "Her şeyi yapabilirim, her şey için zaman unsur oldukça ağır basar. Kişiselden yola var, hayatım nemen tümüyle önümde uzaçıkıp evrenseli yakalamaya çalışuğım doğnıyor" duygusu. Tüm umutlara, beklentirudur. Yakalayıp yakalayamadıgım ise lere, amaçlara izin veren bir duygu. Bunu okuyucunun yargısına kafmış. kaçınılmaz olarak yitiriyoruz; geride kalan Londra, Türklcr, baskalart, kesismeleri zaman uzuyor, önümüzdeki siire azalıyor; ve kaderleri, uzak olmak ve aslında ktsaca bu siire azaldıkça beklentilerimizi, umutsaat farkı, diğer kitaplanntzdan daha çok larımızı da azaltmak zorunda kalıyoruz. çayeralmışlarSaat Varkı'nda. Yasamınızın Bazı dostlanm, kuşkusuz bu nedenle, şiirgetirdiği bu olgu ve gazlemleriniz şiıriniz lerimi fazla hüzünlü bulur. Şiirimin temele neden simdı kesisti? Bu durumu şiiriniz linde bir hüzün tabakası olduğıı bence de de ve sizde öznelliğinızden uzaklaşmaktan doğru, ama bu hüznün çaresizliğe, umarsızlığa dönüşmemesinc dikkat ederim. Hafarklı kılan ne •> yat da hüzünlü çünkü, ama çaresiz değiliz, Bu unsurlar, dediğim gibi, bence başumarsız olmamalıyız. tan beri şiirimin ana damarlannı oluşturuyor. tlk kitaplarda belki el yordamıyla, daha sonra ise daha bilinçli olarak. Başlarda belki biraz daha duygusal, daha kişisel olarak, daha sonraysa daha geniş, daha siyasi'bir bakış açısıyla. Saat Farkı'nda bilinçli bir karar sonucu daha geniş bir Londra'da yaşayan yabancılar kesidini kapsamaya çalıştım. Ama daha otobiyografik olan Bilirim Niye Yanık Öter Ney'de de baklavacı Hasan Usta vardı, sürgün Şiirimin temelinde bir hîizün var" y Saat Varkındaki siirlerinizi yakın zamanda mı yazdımz? Evet, Elsa'dan sonraki dönemde, son iki yılda yazdım. Benim ürctim sürecim şöyle işliyor: Bir kitabı bitirip yayınevine verdikten sonra, uzunca bir süre az yazıyorum, aklıma ne gelirse onu yazıyorum. Sonra bir kitap şekillenmeye başlıyor aklımda ve o kitabın bütünlüğü doğrııltusunda yazmaya başlıyorum. Ara dönemde Hikmet, Edip C.ansever, bu geleneğe dahildir. Ben, kuşkusuz, anlatımcı geleneğin içindeyim. Dolayısıyla, illc de isim saymamı istiyorsanız, bugün kendimi Turgay Fişekçi, Şavkar Altınel, Cevat Çapan, I lakan Savlı gibi şairlere yakın hissediyorum. Ama, ne yalan söyleyeyim, gelenek yirmi yıldır en zayıf dönemlerinden birini yaşıyor kanımca. 1 ürk şiirinin bugününe ba kışınız ne? Ya da dünya? l'ürk şiirinin bugününü hiç parlak görmediğimi belirttim. Düşünüyorum da yeni şiirlerini dcrgilervazdığım şiirlerden de heyecanla aradığım, yeni kitaplarını sa .ıklımdaki kitabın gebırsızlıkla beklediğim şair sayısı yok denencl yapısına uygun olcek kadar az. Oysa, lise yıllarımda dergimayanlar dışarda kalerdc izlediğim şairleri bir düşünün: Edip lıyor. Şu anda böyle Cansever, Cemal Süreya, Cahit Külcbi, bir ara dönemdeyim; Behçet Necatigil... Bu durum, kanımca, Saat Farkı'ndan bu sadece şiire içsel nedenlerden değil, tüm yana 34 şiir yazdım, dünyada 1980'lerden beri esen ideolojik fakat yeni bir kitap rüzgârların Türkşiirineyansımasından da oluşmadı henüz kakaynaklanıyor. Sosyalizmin yenilmiş ve tafamda. Bu şiirler derrihin sona ermiş olduğu, dünyayı anlamagilerde çıkacak, ama nın, bir biitün olarak algılamanın ve dolabüyük olasılıkla bundan sonraki kitaba yısıyla değiştirmenin artık mümkün olmagirmeyecek. dığı düşüncesi; artık sadece kişisel deneDılınizde belli bir aranda Osmanlıca söz yimlerin, parça parça, bütünlüksüz denecükler kullanıyorsunuz. O sözcükleri kenyimlerin geçerli olduğu inancı; post modinize yakın mı görüyorsunuz ? dernizm ve çeşitli başka nostlar, toplumun Ben ( )smanlıca kelimeler kullandığımı tüm alanlarını, siyaset gibi edebiyatı da etdüşünmüyorum. Yaşayan Türkçeyi, günkisi altına aldı. Şiirdeki yansıması ne oldu? lük hayatta, evlerde, sokaklarda konuşuDünyayı anlamak, anlatmak ve değiştirlan I ürkçcyi kullanıyorum. Bunun dışınmek mümkün olmadığına göre, şiirin de da bir ölçüt beni ilgilendirmiyor. Siyasi anlamaya, anlatmaya, tavır almaya çalışolarak, her türlü "tepeden" yaınırıma karması gereken bir şey de yoktur. Işte, bu anşıyım. Dil toplumsal ve canlı bir olgudur, layışın etkisiyle Türkiye'de yirmi yıl bobuna tepeden müdahale etmeye kalkışyunca ipe sapa gelmez, tavşan boku gibi mak abesle iştigal etmektir. An Türkçe ne ne kokar ne bulaşır, renkli küçük oyuncakdemek? Dünyada an bir dil mi var? Anlar gibi şiir yazıldı. Benim neslim şiir açıcak tüm diğer toplumlardan tecrit olmuş sından adeta bir kayıp nesil. Yaşça nemen bir toplumun dili an olabilir. Böyle bir topardımdan gelenlere Daktığım zaman da, lum olmadığına göre, an dil de yok. OrBejan Matur ve Hakan Savlı dışında pek neğin, "email" yerine "eposta dersek, bir şey cörcmiyorum. Böyle devam etmeöz Türkçe mi kullanmış oluyoruz? Yoo, yecek elbet. Dünyada rüzgânn yönü bir "posta" Italyanca. l^)olayısıyla, önemli olan zamandır değişti. Devasa bir anti kapitahangi kelimenin "öz" olduğu değil, 70 millist hareket yükseljyor, sosyalizm yine günyon Türkiyelinin hangi kelimeyi kullandıdeme geliyor, sınıf mücaaeleleri yine lcesğı. Hepsi "posta" diyorsa, bu kelime bal kinleşmeye başlıyor. Bunun edebıyata etgibi Türkçedir. Yukanda "hayat" kelimekisi hızlı ve bire bir olmayacak, nasıl ve nc sini kullandım; şiirlerimde dc bunu kullazaman olacağını bilemeyiz, ama bir etkisi nıyorum, "yaşam" kelimesini değil. Haolacağından kuşkum yok. Dünya şiirine yat'ı dilden attığımız zaman sadece bir kegelince, aynı kesinlikle konuşmam zor. limeyi atmış olmakla kalmıyoruz. Benim Türk şiirini izlediğim kadar yakından iz40 küsur yıfdır kullandığım ve bu nedenleyemiyorum çünkü. İzlediğim de aslen le bin bir türlü anlam yükü, ilişki, alt anAnglo Sakson şiir. tngiliz şiiri en kötü dölam, yan anlam, nüans taşıyan canlı bir varnemlerinin en kötü örneklerinde bile Türk lığı atmış oluyoruz. \ lem dili fakirleştirmiş şiirinin 1980'ler ve 1990'larda düştüğü düoluyoruz, hem kendimizi. Uzun lafın kısazeye düşmez. îki nedeni vardır bunun. Bisı, ben bir tartışmada derdimi anlatmak rincisi, çok daha köklü ve yerleşik bir aniçin hangi dili kullanıyorsam, şiiryazarken latımcı, bütünlüklü şiir geleneği olması. ae onu kullanıyorum. Kelimelerin ulusal tkincisi, daha ciddi bir eleştiri mekanizmakökeni önemli değil benim için. sının varlığı. Salt pınltılı zekâ oyunların 7 iirk şıtr geleneğıyle ılgınız nedir? Ken dan, kişisel zevzekliklerden oluşan şiiri kıdınızı hangi saırlere yakın hıssediyorsunuz? sa sürede tefe koyup çalarlar, bu şiiri yazanlar Türkiye'de olduğu gibi parlayamaz. Bence Türkiye'de iki ana şiir geleneği Ama Ingiliz şiiri de bugün parlak bir dövar. Biri, başlıca kilometre taşları Divan nemden geçmiyor sanıyorum. Amerikan Şiiri, tkinci Yeni ve 1980'lerde ön plana cışiiri ise daha uzaktan izlediğim için nedekan şiir olan; içeriğe değil biçime ağırlık nini bilemiyorum, daha ilginç, canlı ve haveren; bütünlüğe değil, dizeye veya kelireketli galiba. meye önem veren; şiiri bir anlam veya duygu bütünlüğü olarak değil, ses, imge ve Genel anlatnda kendinizi oluşum ve kelime oyunlarının bir toplamı olarak göakımlardan uzak tutmak gibi bir terdhiniz ren gelenek. lci boş bir şiir; ambalajdan var mı? ibaret. Tarihsel olarak daha yaygın olan, Hayır, özellikle böyle bir tercihim veya 1980'lerden beri de günün egemen ideçabam yok. Ama şiirde oluşum veya akımolojisine tam denk düştüğü için daha da lar çok anlamlı gelmiyor bana. Şiir o kayaygınlaşan gelenek bu. Ama bir gelenek dar tek başına yaratıJan bir sey ki, o kadar daha var. ü da, Divan Şiiri'nin içinde Abbireysel bir emeğin ürünü ki, naşıl akım dülhak Hamit'le başlayan, l'evfik Rkret ve olunabileceğini kestiremiyorum. Örneğin, Yahya Kemal'le devam eden, Nâzım HikŞavkar Altmel'le ben orta ve lisede sınıf armct'ten günümüze uzanan bir gelenek. kadaşıydık, otuz yılı aşkın bir zamandır Anlatımcı, yoğun içerikli, dünyayla ve hayakın dostuz, şiir hakkındaki görüşlerimiz yatla hesaplaşan, cebelleşen bir şiir. Tüm hemen hemen ortak, ama ne akımız ne de Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinde olduğıı oluşum. Şavkar'ın şiiri başka, benimki başgibi, Türkiye'de de daha cılız olan gelenek ka, benzer oldukları bile söylenemcz. Aybu. Fakat 20. yüzyıl l'ürk şiirinin gerçeknı geleneğin içinde yer aldığımız söyleneten büyük isimleri, Yahya Kemal, Nâzım bilir, o kadar. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 645 SAYFA 8