Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Yazarlar, Pestalozzi'nin Izinde adını verdikleri öğretici, yararlı, ufuk açıcı kitabı, büyük eğitimbilimciyi ülkemizde biraz daha tanıtmak amacıyla hazırlamışlar. Pestalozzi ülkemizde de en azından 1923 yılından beri tanınmaktadır. MustafaRahmi (Balaban) 1923'te, Almancadan "Pestalozzi" adındabirkitap çevirmiş, kitap Milli Hğitim Bakanhğı Yayınlan arasında eski yazıyla yayımlanmıştır. 1930'da Hüviyet Bekir içersinde Pestalozzi'nin de yer aldığı "17, 18, 19. Asrın Beş Mürebbisi" adlı kitabı hazırlamıştır. Ünlü eğitimcimiz lsmail Hakkı Tonguç, 1956'da Isviçre'ye Pestalozzi'nin izlerini araştırmak için yaptığı gezinin izlenimlerini ve ürününü "Pestalozzi Çocuklar Köyü" adıyla kitaplaştırmış, kitap Tonguç'un ölümünden kısa bir süre sonra 1960'ta yayımlanmıştır. Pestalozzi hakkında Türkiye'deki başvuru kitanlarında, eğitbilim tarihlerinde de kısa bilgilere yer verilmiştir. Ancak Isviçre'de ve Avrupa'da okuyan Cumhuriyet dönemi eğitimcilerimizden Fuat Gündüzalp'in Pestalozzi'yi yeterince tanıdıkları, görüş ve deneyimlerinden derin biçimde etkilendikleri bir gerçektir. Köy Enstitüleri'nde Pestalozzi'nin izleri vardır. Kitabın yazarlarından değerli dostumuz Dr. Hüseyin Pekin, uzun ydlardır ailesiyle birlikte Isviçre'de yaşamaktadır. abece dergisinde, bir eğitimci gibi, yıllardır yazılar yazmaktadır. Kitap Dr. Pekin'in son 10 yıldır 10'a yakın eğitimle ilgili kitaba imza atan EğitDer Genel Başkanı Gazalcı'yı ve eşini geçen yılın (2001)sonbahanndaîsviçre'yeçağrısıyla ortaya çıkmıştır. Pekin ve Gazalcı, Isviçre'de Pestalozzi'nin kalıcı ve yaşayan izferine, kendi düşüncelerini de ekleyerek kitabı oluşturmuşlardır. Kitapta bir gezinin ve geziden sonra hazırlanan kitabın da kısa öyküsü vardır. Ünlü eğitimcilerimizden Nafi Atuf Kansu (eski Milli Eğitim Bakanhğı müsteşarlarından) "PedagojiTarihi" adlıkitabında Pestalozzi için "O, halkı büyük bir aşkla severdi, halkın dertlerini pek iyi bilir, onları iyi etmek emelinden o.nu hiç kimse dönduremezdi" diyor. "Öğretmenlik eğitmenlik, sevgi ve aşk demektir" diyen Pestalozzi, daha yaşarken düşünce ve eylemleriyle Avrupafı eğitimciıerin ilgi odağı olmuştur. Ölümünden bu yana 175 yıl geçmiş olmasına karşın, Pestalozzi bugün de insanlığı, özellikle de gerçek eğitimcilerin yolunu aydınlatmalctadır, yarın da aydınlatacaktır. Tüm düşüncelerini neredeyse şu bir tek tümcede özetlemiş gibidir: "Eğitim sevgidir, iyi örnek olmaktır; başka bir şey değil." Oğrencinin kişiliği öğretmen için kutsaldır diyor. Alman ulusunun oluşmasındaki payı bilinen Fitche, daha 1802'de Pestalozzi için şu övgülü sözleri söylemiştir: "Ben Alman ulusunun yenileşmesini Pestalozzi kurumundan bekliyorum." Eğitim tarihini, eğitim felsefesini ve eğitim uygulamalannı çok derinden etkılemiş Pestalozzi. Pekin ve Gazalcı'nın kitabıyla, Türkiye'deki 600 bin öğretmene yeniden sesleniyor. Bu ses, öğretmenliği bir sevgi, aşk, özveri mesleği olarak almak isteyenlerden yankı bekliyor. Dünün Tonguçları, Yücelleri o yankıyı verdiler. Türkiye, geleceğin Yücel ve Tonguçlarını bekliyor. Öğretmenliğin meslek olmaktan çıkarıldığı, öğretmen okullarının kapatılmasından bu yana çeyrek yüzyıhn geçtiği bir Türkiye'de, Pestalozzi'ye ve onun izlerine, izinde gidenlere gerçekten özlem ve gereksinim duyuyoruz. Yazıyı, yazarlara ve kitabı basan EğitDer yöneticilerine teşekkürle ve kitaptan aldığımız bir tümceyle bitirmek istiyoruz. "Amerika'da Dewey, Avrupa'da (Almanya) Kerchensteiner ve PestalozCUMHURİYET KİTAP SAYI 645 zi (Isviçre), Asya'da (Türkiye) îsmail Hakkı Tonguç vardı." M. Rauf tnan." (*) Felsefe öğretmeni * Isteme adresi: EğitDer Genel Merkezi,TunaCaddesi34/15KızılayAnkaraTel.:0312 43196 93 Eposta: mgazalci@mynet.com.tr Çocukluğa Yolculuk KEMAL ATEŞ O Eğlttn sevghür yküsel röportajın güzel örnekleri ve ustaları azaldı son zamanlarda. Yaşar Kemal'd&n, Fikret ()tyam'dan sonra, bu türün Ümit Otan, Hikmet Çetınkaya gibi birkaç usta yazarını anımsayabiliyorum. Oyküsel röportaj gazeteciliğin edebiyatla kucaklaştığı, edebiyatı da yanına aldığı önemli bir yazı türüdür. Röportaj yazarı, yaşananları, anlatılanları, gördüklerini, gözlediklerini yeniden kurarken gerçekçidir; gerçeklerden, belgelerden ayrılmaz; ancak bir edebiyatçı gibi de kendi düş zenginliğini, duyarhlığını, yaratıcılığını, sezgilerini katar işin içine. Bir sürü soru sorulmuş, yanıtlar alınmıştır; ancak okura sunıılurken sorular da yanıtlar da kaybolur. Başı sonu olan bir öykü çıkar ortaya. Röportaj konusu kişiler gazeteci sorusu yanıtlayan biri değil, iç ve dış portresiyle bir öykü kahramanına dönüşürler; bizi güldüren, düşündüren, ağlatan bir öykü kahramanı oluverirler. Oyküsel röportajın burada sayamayacağım daha bir sürü özelliklerini, inceliklerini Işık Kan.su'nun Çocukluğa Yolculuk'ta bulabilirsiniz. Birkaçı dışında çoğu sanatçı 24 insanın çocukluk öyküsü yer alıyor kitapta. Anlatılanların çoğu sanatçı (yazar, oyuncu, ressam, vb.) olmakla birlikte, sözgelişi Halil Tunç gibi bir işçi liderinin çocukluğu da Işık Kansu'nun uğrak yerlerinde. Hemen hepsi de zor bir çocukluk yaşamış. Kimi görmedikleri, yaşamadıkları Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi savasların acılarını almışlar bir önceki kuşaktan. Kiminin çocukluğu (Ayla Kutlu, Kerim Afşar vb.) Ikinci Dünya Savaşı'nın karartma gecelerine, kuponlu, vesikalı yoksulluğuna rastlar. Ayla Kutlu o günler için, "Insa nı rahatsız etmeyen bir yoksulluk" diyor... Çünkü herkes yoksul. Herkesin yaşadığı yoklukların, yoksunluldarın yanı sıra, herkesinyaşamadığı yokluklar, yoksunluklar da var kimi çocukluk öykülerinde, hem de pek çok... Sözgelişi, Kerim Afşar'ın çocukluğunda parçalanan bir aile var. Öyküsünün bir yerinde, "Arkası dönük bir adam" diye anlatıyor babasını: "Yağmurlu bir gün. Kerim Afşar'ın içinde Kuşku, okulun kapısında da arkası dönük bir adam. Okulun etrafından dolaşmalı. Öyle deyaptı. Baktı, o. Babası da gördü onu. Kovalamaca başladı. Yakaladı, vurdu omzuna götürüyor. Kerim Afşar, avaz avaz. Derken polis geldi. Küçük Kerim yakaladı mı polisin kayışını, 'Oğlum bırak!' Bırakmaz. Karakol, şu bu derken Kerim Afşar anneye teslim edildi. Geriye kısılmış bir ses ve teneke çantanın kestiği yaralı bir el kaldı." (s. 16) Yukarıdaki anlatım Işık Kansu'nun, ama Kerim Afşar sahnede kendini anlatıyor sanki. Işık Kansu röportajını kurgularken, oyuncunun oyunculuğundan, yazarın yazarlığından yararlanıyor. Anlatanla anlatılanın yetenekleri dilde de kurguda da birleşiyor, birbirine güç veriyor. Buna bir örnek de Turgut Özakman'ın öyküsü... Onun öyküsünde zaman vc mekân epik tiyatroya benzeyen bir kıvraklıkta değisiyor. ÇOÖÛİÖÛĞA VOÜCUJUK Mahmut Makatm, Muzaffcr llhan Erdost'un, Vüs'at O. Bener'in, Halit Çelenk'in, Gülten Akın'ın, Burban Günef\n öyküsü... Her öykü bizi ülkemizin başka bir coğrafyasına, başka bir rengine, başka bir gerçeğine götürüyor. "Bu köyün toprağı senin gibi kırk iti doyurur" diyen r>aba, çok az direniyor Makal'ı Enstitüye göndermemek için. Tabancasını satıp oğluna yol parası veriyor. Bu okullar sayesinde bir köy çocuğu (T. Apaydın) Ruhi Su'dan şan dersi alabiliyor. Mahmut Makal'ın, Talip Apayaın'ın öyküsünde beklediğiniz, bulduğunuz Köy Enstitüleri gerçeği, Halil Tunç'un, Server Tanilli'nin anılarında da karşınıza çıkıyor. Cılavuz Köy Enstitüsü'nün açıldığı yıl, Server Tanilli'nin babası Cılavuz'da na Hepöykuuppenk hiye müdürüdür. Okulla birlikte Cılavuz şenlenir. Bir mintan, bir pantolon yüzlerce genç akar Cılavuz'a. Kontenjan dışı kalan çocukların anne babaları son bir çırpınışla Server Tanilli'nin babasına koşarlar, ondan da olumlu sonuç alamayınca annesine gidip; "Evladımı kurtarın!" diye ağlaşırlarmış. Tanilli'nin, "Parası olan okusun" sözünü bugün çok iğrenç bulmasında, o tanıklığın etkisi de var kuşkusuz. Halit Çelenk'in çocukluğu Hatay'ın Türkiye'ye katıldığı yıllara rastlar. Antakya'yı Fransız birlikleri terk edip de Türk birlikleri teslim alırken bağımsızlığın önemi böyle bir yaşam içinde tadılır. Sevgi Özel, köylülüğünden çekinen bir kızdır öyküsünde. Sonra küçük bir olay onu bu daraltıdan kurtarıverir. Muzaffer Izvü'nün çocukluğu, tavanından sular damlayan yıkık dökük bir evde, düş gücü zengin bir babanın düşsel pirzolalarını yiyerek geçer. Onun Akbaba kadrosuna girişinin öyküsü de ilginç. Ya o telgrafı çekmeseydi Y. Z. Ortaç'a? Belki de M. Izgü diye bir yazar olmayacaktı bugün? Kimi çocukluğunda el bebek gül bebek büyütülürken, kimi hayat üniversitesini Ozcan Karabulut'un öyküsünde olduğu gibi çok erken tanıyor. Bitmemek için büyük kentlere gitmek zorunda olduğunu bilen bir gencin öyküsü var Cemil Kavukçu'nun yaşamında da. Kavgacılıkla savaşımcılığı daha çocukluğunda ayırt etmeyi bilir Ahmet Tatter Kışldlı. Onun nasıl öldürüldüğünü biliyoruz. Nasıl doğup büyüdüğünü, nasıJ yetiştiğini bir de Işık Kansu'dan okuyun. 21 Ekim 1999 sabahı eşi ile ılık soluklu bebeğini kente indirecek, sonra derse kendisini bekleyen onlarca gence yetişecekti. O gün benden sonra Kışlalı'nın dersi vardı aynı sınıfa. Şimdi adı Ahmet TanerKışlalı olan sınıfta dersimi bitirdim, tam çucarken bet beniz atmış iki genç girdi soluk soluğa. Birinin iki sözcüklü tümcesine, öteki üç sözcük ekleyebildi. Aslan gibi iki genç konuşamıyorlar. Hocanın arabasına bomba konduğunu, yaralı olarak Bayındır'a kaldırıldığını söylerken, nasıl da zorlanmışlardı. Işık Kansu'dan öğreniyorsunuz ki, çok neşeli bir sabahıymış o gün. Kimi çok erken asılır yazarhğa. Hiç vakti yoktur Necatı Tosuner'in, çünkü herkesten önce büyümüştür. Rüzgârlı'nın, Cağaloğlu'nun yolunu çok erken tutar, gazete dergi bürolarında yayıncılarla, yazarlarla erken tanışır. Erendiz Atasü mektup yazarak öğrenir yazarlığı. Her şey insanı sevmekle başlar, diyor ya Sait Faik. Bu söz şöyle de söylenemez mi: Her şey insanı anlamakla başlar. İnsanı anlamak da çocuğu anlamakla başlar. Çocuğu anlamak için de okuyun bu kitabı. Bir insan yazar olacaksa yazarlığının, oyuncu olacaksa oyunculuğunun, ressam olacaksa ressamüğınınbileti çocuklukta kesiHyor. Işık Kansu bunu iyi bildiği için yönelmiş çocukluğa. Oyküsel röportajın örneklerinin azaldığı şu günlerde Çocukluğa Yolculuk bu türe yeni bir güç, yeni bir boyut kazandırıyor." „ Çocukluğa Yolculuk/ IşıM Kansu/ Bilgi Yaytnevi/ Ankara 2002/ 344 s. SAYFA 17 Öykuseı röportajın özelliklerini. incellklerini ı$ık Kansu'nun kltabında bulabilirsiniz. Blrkaçı dısında coflu sanatçı 24 insanın çocukluk öykusu yer alıyor kitapta.