Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
rüp giden teni inciten bir sızı"(5) Şiirin toplumsal işlevi konusunda neler söyler, kendi siirinizde bu olguyu nasıl açımlarsınız? Şiirin farklı, etkin söylemi nedeniyle, toplumsal bilinç oluşumunda yönlendırici rol oynayacağı düşünülse de geniş halk yığınlarının bu farklı ( yabancı) dili algılayabilecek yeterli poetik kültür birikimleri oluşmadığından, şiir kendisinden beklenen bu işlevi ödün vermeden yerine getiremez. Kendi şiirimde, siyasal görüşüm doğrultusunda, aşırı soyut imgelerden kaçınarak yalın, ürik bir söylem kullanmayı yeğleyerek, toplumun uzağına diişmemeye özen gösteriyorum. Ödün sözcüğünü biraz açar mmnız; neyden, kime, niçin ödün vermek gerekiyor? Elbette ki şiirden, kendi şiirimizden, şiirsel söylemimizden ödün vermemiz gerekecek. Niçin sorusuna gerek var mı? Şiirimize toplumsal işlev yükleyebilmek için....Çünkü şiir dili, bir üst dil olduğu için, hiçbir zaman, hiçbir yerde çoğunluğıın, nalkın dili olamaz. Toplumsal işlev yüklenebilmesi için, şiir dilini halkın anlayabileceği düzeye indirgemesi, yalınlaştırması gerekir ki, bu niteliksel bir ödün anlamı taşır. Verilmesi istenen ödünün en aza indirilebilmesi için, halkın genel kültür düzeyinin yükseltilmesine koşut olarak, poetik kültürünün de geliştirilmesi önerilebilir. Şiirin bövlesine va şamsal bir konuda, kendi varoluş özelliklerinden ödün verip veremeyeceği kıışkusuz tartışmaya açık bir konudur. Günümüz şiirini toplumsal ulaylara duyarlılık açısından nasıl deg"erlendiriyorsunuz? Genelde bütün sanat hareketleri, şiir özelinde de akım ve kuşak oluşumları, toplumsal olaylardaki ivme ya da durağanlıklara koşııt olarak şekillenir. Biliyorsunuz 70' li yıllann ivme kazanan toplumsal olaylarına koşut olarak oluşan gür sesli yalın şiirler, 80'li yılların başında toplumsal dinamiklerin pasifize edilmesinden sonra, yerini sesli okumalara yatkın olmayan , içe dönük ve daha yoğun imgesel bir şiire bıraktı. O yıllardan bugüne çok dana ağırlaşan yaşam koşullarına karşın.pasifizasyonun izleri bir türlüsilinemedi. Toplumdaki sessizlik, doğal olarak şiirde de sürüyor. Toplumsal olaylara duyarlılığıyla öne çıkan şairlerimiz deduyarlıklarını daha sessiz, imgesel.örtülü, bir söylemle dile getiriyorlar. Genelde sanatın, özelde şiirin topluma bilinç asılamak, halkın yolunu aydınlatmak ve değistırip dönüştürmek gibi görevlerini nasıl yerine getirebileceg'ini düşünüyorsunuz? Ülkemiz özelinde düşündüğümüzde, sorunuza olumlu bir yanıt verebilmek olanaksız. Nedeni çok açık. Ulusal gelirden kendisine yaşamsal gereksinimlerini karşılayabilecek kadar bile pay düşmeyen balkımızın % 80'lik dilimi, başansızlıkları belgelenmiş bir siyasi kadronun, ülkeyi uçuruma sürükleyen ekorlomik politikası sonucu yaşanan krizin faturasını da ödemek zorunda bırakıldı. Artıko büyük çoğunluk kitap, gazetedeğil, evine sadece ekmek götürebilmeyi düşünüyor. Yazdıklanmızı okumalarını istediğimiz kesim, okuma olanağından voksunsa, bu koşullarda belki de, yazmak bile anlamsız artık. Sonuçta, sanatın kendisinden beklenen görevleri yerine getirebilmesi için tabana, hedef kitleye ulaşabilmesi gerekiyor öncelikle. Halkımızın, gerçekçi, nitelikli yayınlara dönüşene dek, televizyon ekranlarının afyonlu ışığını söndürüp, kitapların ak sayfalarına yöneltilmesi gerekiyor. Bununbirözgürlük ve genel kültür sorunu olduğunun bilincindeyim. Ozgürlük derken, ekonomik özgürlükten söz ettiğimin altını çizmek isterim. Ekonomik özgürlüğü olmayan ne devletin bağunsızlığından, ne de bireyin özgürlüğünden söz CUMHURİYET KİTAP SAYI 636 edilebilir. Sanatçı örgütlerini günümüzdeki işleyisiyle yeterli görüyor musunuz? Demokrasinin bütün kurumlanyla yaşama geçirilip işlerlik kazanamadığı bir ülkede, üyelerinde örgüt bilinci oluşmamış bir demokratik kitle örgütünün işleyişinin yeterliliğinden ya da etkinliğinden söz edilebilir mi? Bu olumsuzluğun kaynağında yine halkımızın kültür düzeyinin düşüklüğü ile özdeşleşen, devletin düşünen insana, sanatçıya potansiyel suçlu olarak bakışının yattığını düşünüyorum. Yazar ve okur iliskilerini nasıl görüyorsunuz, sizce nasıl düzenlenebilir? Sıradan okur medya tarafından yönlendiriliyor. Yazılı ve görsel medya ise artık sermayenin elinde, kontrolünde. Kendi yayımladığı kitapları, kendi çok renkli dergilerinde, kendi televizyon kanallarında görsel ve işitsel olarak duyurarak okuru yönlendiriyor. Bu olanaklardan yararlanamayan küçük ve orta çapta yayınevlerinin bin adet basılan kitapları nitelikli de olsa yıllarca raflarda bekliyor. Konuya şiir özelinde yaklaştığımızda görüntü dana da içler acısı. 80 sonrası şiirin yoğunlaşmasıyla başlayan okurunu yitirme süreci, aradan yirmi yıl geçmesine karşın sürüyor, daha da sürcceğe benziyor. Nedeni ise, şiirdeki nitelik çıtasının büyük ölçüde vükselmesine karşın, okurun poetik küftüriiniin garip şiiri ya da manzume düzeyinde kalmasıdır. Okurun günümüz şiirinin gerisinde kalmış olması, çağdaş şiirin ders kitaplarına yeterince girememesinden kaynaklanmaktadır. Ülkemtzde yazar yayınct ilişkileri konusunda neler süyleyebilirsiniz? Eğer medyatik bir isminiz yoksa kitabınızı yayımîamanız, onu yazmaktan daha zordur. Ya kâğıt, dizgi, baskı vb. giderleri kendiniz karşılayarak yayınlatacaksınız, ya da kitabınıza kendi çevrenizde tüketim güvencesi vereceksiniz yayıncınıza. Ünlülerin dışında telif ücreti, yayın sözlesmesi söz konusu olamaz. Projeleriniz konusunda neler söyleyeceksinız? Son kitabım "Güz BalkonıT'nu yayımlayan Belge Yayınlan, bir önceki ya ıtım "Yalnızlıklar"ın yeni ilk Eeş kitabımın toplu basımınıbasımı ilehayayıma zıruyor bugünlerde. • (l)Milliyet Sanat Dergisi. 15.3.1990 (2)Sanat Rehberi Dergisi . 1986 Sayı:38 (3)Özgür Kocaeli Gazetesi. 5.10.1997 (4)Cumhuriyet Kitap . Sayı: 405 (5)Yalnızlıklar. S. 24 Yazar okur illşklsl Yalnızlıklar/ licdret/in Aykın/ lleraŞiır/ 7l) v. Gecede Söylenen Ansızın Güz/ Yaralı tlkyaz/ Türküler/ ttedret \\edrettin Aykın/ Hedrctlin Aykın/ tın Aykın/ Varlık tiroy Yayınları/Hüs. Cîerçek Sanat Yayınlan/(A s. Yaytnları/77 s. SEVDA SUREUERİ Toplumsal olaylara duyarlılık Sevda Sureleri/ licdretttn Aykın/ (icrçek Sanat Yaytnlan/71) s. Güz Balkonu/ licdreltin A ykın/ lielge Yayınlan/ 95 s. Eksik Bir Gökyüzii/ liedrettın Ayktn/ Dayanışma Yayınlan/G4s. Her Mevsim Acılarda/ liedrellın Aykın/ Aday Kıtaplar/GO s. Aykın şiirini okuma notları HASAN HÜSEYİN YALVAÇ ıırın dolu dizgin yağışı kenti felç etse de, şiire hiikmü gcçmez. Siirekli acıların, hüzünlerin içinde yaşarken, sevtlayı ve umudu yiireğinden eksik etmemek için direnen bir şair Bedrettin Aykın. Bu airenişi sürekli kılabilmek içinse çile çekmeye dünden gönüllü şiir adına. Düşen beyaz gök yapraklarına inat çeviriyorum şiir kitaplarının sayfalannı. Üşüten havanın anlamı yitiyor dizelerin sıcaklığında. Şair yüreğiyle ne boy ölçüşebilirki? Bedrettin Aykın 1936 Niksar/ Tokat doğumlu. Sıkıntılarla geçen bir çocukluk ve okul yaşamı.Veteriner Sağlık Meslek Lisesi'ni bitirip yaşamın içine, ekmek kavgasına giriş; kamu ve özel sektörde geçen yıllar, emeklilik. Bu yaşam kavgasının kendisine sagladığı, ülkesini bütün yönleriyle tanınıa olanağı. Bu tanıklık şiirlerinde hep akıp duracaktır. ilkliği. Bu uzun süre, Aykın'ın şiirleri okunduğunda daha bir anlam kazanıyor. I laksızlıkların karşı çıkıcısı ve karşıIıksız aşkların şairi Bedrettin Aykın. " Acı, Ciece, (lökyüzü, Yaralı tlkyaz, Yalnızlık, Cîüz ve Sevda" kitaplarının adlarına kadar tırmanan veonun şiirinin omurgasını oluşturan sözcükler. Bedrettin Aykın Şiiri'ni, şiir kitaplarının adlarından yola çıkarak şu şekilde de anlatabiliriz belki: "Her mevsim, gecede söylenen türkülerin acılığındaki eksik bir gökyüzünü, yaralı bir ilkyaza taşıvan ve ansızın içine düştiiğü güzlerin yalnızlıklarını, güz balko nunda sevda surelerine dönüştüren şiirlerdir".() zaten her yaşanılanı, şair yüreği ve beyninden tekrar yaşama dönüştüren şiirlerin şairi olarak ortaya koyar her ürettiğini. Yaşamın acılarını, sevda türkülerine çevirmek başka nasıl mümkün olabilir ki? Mümkün olanı onun dizelerinde görür ve tanıklık ederiz. Şair açık sözlii, korkusuz, söylenmesi gerekeni çekinmeyen söyleyen bir adam mıdır? Kuşkusuz öyle olmalı; gerçekten, halktan yana olanı söylemeli şair. Sevdayı söylemeli, sevda olan sevdayı. Yaşadıöı koşulların, tanıklıklarının yansıtıcısı olmalı. Yoksa, acılar içinde kıvranılan bir yerde, bağımsızlığını yok etmek isteyenlerin var olduöu koşullarda, sahte mutlııluğu, bağımlılıği da yazabilir sözcük oyıınlanyla, sağduyusunu susturarak. Bu nedenle şairin denektaşı çok önemlidir. Bedrettin Aykın adı, bu denek taşında sınanmış bir şairin ve şiirin adıdır: " Ydg~malarken eskıyalar mülkünü Susuyorsun ülkem gibi halkım gibi" der miydi yoksa, dostlanna kendi safındaki şairlere? Çünkü şair tanıklığıyla yüz yüzeuir, kendine ihanet etınez, yazar şiirini: "liirlik/e kelepçelenir kollanmız K Anahtar Sözcükler Yan yana uzatırlar ölülerimizi Oylesine sessiz sahipsiz ülkem gibi Geride kanayan bir karanfil Üç tomurcuk gül kaltr yaralı Dalından koparılmış baharmda Bir ısyanı yenidvn baslalmaya" Ve çaresizlik anlarınua bile yineler durmadan "Söylc tamıdun lürküsünü" diye. Şiirin derinli^i şairin yüklemiyle at başı gider. Yoksa htrklı birikim yapılannm, estetik anlayışların okuru yorumuyla oluşmaz şiirin derinliği. O zaman soyut olanlann en derin olduğunu kim yadsıyabilir ki? lstedifiini yükle, anlamsızlığı da, kim ne diyebilir? Yanıtı, "Ben böyle anlıyorum" demekle verilmiş olıır. Bu nedenle şiirin derinliği, spmutluğunun en iyi şiirleşmesiyle olur. Orneğin: "Çıkmaz acısı yürcg'ımden Kitap yakan yangınların Gül açar bir gün küllerinde" dediğimizde.yakılan kitapların kıztlalevleri karşısında, yüregimizden çıkmayacak acının.gülün kızılına dönüştürülmesinin düşünsel ve evlemsel akışı, şiiri derinleştirmenin giriş kapısını aralamış olur. Şairin ilkgörevi "giriş Kapısını" bulnıaktır bence. Okur, bu kapıdan sonra serbest bırakılabilir. Çünkü, şairin sorumluluğunu yadsımaya kalkarsanız, şiiri de yadsımış olursunuz. Bu konuda şair ne düşünüyor acaba? Yanıtı: "Üstelik çiğnenip dururken talan edilen ülkesi Karanlıkta kusatılmış arkasız ellerimizin Kayıtsız kalamazdı aastna siirimiz kuskusuz" Aur. Toplum sorunlarının dışında, uzağında olmayan bir şair dc aynen Bedrettin Aykın gibi düşünecektir. 19701980 döneminin şiirleriyle görüyoruz Bedrettin Aykın'ı bu ilk kitabında. SAYFA 5 Şairin Sorumluluğu İlk şiirini Imece Deıgisi'ndeyayımladığında 26 yaşındadır. Şiir için önemli bir birikim devresidir bu 26 yıl. Hüzünvedirenç, şairin azığını beslemektedir. Ve ulaştığı yer; iilkemizin tüm sanat dergilerinde şiirlerinin yayımlanması, kitaplaşması, şiir derailerine yayın yönetmenliği yapması, ödütler alması, bu uçsuz bucaksız deryada güvenle kulaç atma noktasıdır. Artık bir "Bedrettin Aykın Şiiri" nin sahibidir. Bugüne kadar sekiz kitabı yayımlanan şair, ilk kitabı okurla buluştuğunda 46 vaşındadır. 26 ve 46 yaşlarını özellikJc belirttim. Sanki bana, şiiri üzmekten, yaralamaktan korkan bir şairin 'dikkatli yolculuğunun' ana durakları gibi geldi o iki yaş. Arama.araştırmavedergilere ilk varış; dergi sayfalan arasında kalan şiirlerin belli bir düzen içinde kitap oluşumıınun İlk Duraklar Tanıklıkların Sözcüsü Her Mevsim AcNarda