Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
adam. Gül ünce yüzü dört köşe olur. Gözleri bozarırsanki. Acı çekergibi olur." (s. 31). Adına uygun olarak hep gece yarılarında okuduğum Binbir Gece Masalları'nda "Güzellik, ontı aşkla arayana görünür." sözünü görünce, kitabı yüzüme kapayıp dakikalarca öyle durmuştum. Olay örgüsiine bakarak, haJifelcrin, şeriat ükelerini leri sahneleri; masalsı dünyaların yandtıcı renlderini anlattığı sanılan Binbir Gece Masalları'nın sayfalarından birinde geçen bu sözle, kafamda karmaşık bir yumak olarak duran aşkın büyüsunün çözüldüğü sanısına kapılmıştım. Âşık Veysel de, "Güzelliğin on para etmez şu bendeki aşk olmasa" diyordu; dizedeki 'güzellik' kavramıyla 'beş para etmeme' deyimini yan yana getirmeye gönlüm razı olmadığından, Veysel'in sözünü doğru buluyordum, ama güzel' bıılmuyordum. Oysa, Binbir Gece Masalları'nın sayfalarından birinde geçen bu söz, yalnızca aşkı anlatması yönünden değil, sanatsal yaratının büyüsünii çözmesi yönünden de etkilemişti beni. ErdaJ üz'ün öykülerine bakıyorum; kızlar güzel olduğundan mı şu tümceler dökülüyor yazarın ağzından, içi sevda dolu oluşundanmı?" Yumuşak, kaygan, kemiksiz" eller (s.13) / "Dönüp denize bakıyor. 'Deniz negüzel!' Osöyleyince deniz daha da güzel." (s. 14) / "Içime birden bir avuç cam kırığı atılıyor, binlerce cam kırığı. tçim kıpkırmızı kan." (s. 15) / "Onun ayak bileklerine bayılmıştım. O bileklerde müthiş bir cinsel uyancılık bulmuştum. Orta kalınlıktaki bilekleri, kalçalarına çıkan bacaklarının diriliğini, ele gelirliğini muştuluyordu." (s. 85) / "küçük, düzgün ayaklar" (s. 86) / "Boynunun kuğuluğu, dudakJarının kadınca kabarıklığı, küçücük delikli burnunun dikliği, gözlerindeki kaşlarından süzülüp inen koyu sanşın yumuşaklık, bakışlarındaki yakınhk." (s. 94) / "kadırun güzel, diri, dokunulursa insanı del'edecek beyaz bacakları" (s. 127) / "Ayakkabısının ayağında bıraküğı kırmızı iz" (s. 128)... Oykülerin çoğu, duygusaJJık düzeyinde, kadınerkek ilişkilerine yönelik. Yaşanmamış, ama yaşanmış etkisi yaratan gizli bir erotizmin belirtilerini bu alıncılar da gösteriyor. Kadında erotizmi, yuvarlak diz, beyaz bacaklar, .küçük delikli kaJkık burun... yaratıyor. Öyküsünün yaşamla bağlantısını kurarken belirttiği 'yaşanacak olan', 'yaşatacak olan' burada da söz konusu. Sait raik öyküsünde özleme dönüşen, ama pek yüze çıkmayan 'yaşanacakyaşatacaV bağlamı Öz ün öykusel kurgulamasında da çok belirgin. Duyguzekâgözlem bağlantısına dayanan DU kurgu, yaşananı gözler önüne sermek biçiminde yansıyor. Yazdıkları, kendi deyimiyle, 'yaşanan' değil; ama yalın üslubu, güçlü gözlem ve saptamalan, bütün boyutlanyla, öykünün gerektirdiği gerçeklik duygusunun yarattığı 'yaşam aır. Düş kınkÜdan, yılam, yitiriş, sevgi yaratımı... gibi konularla bezenen öykülerde,gerilim abartısız bir anlatımla veriliyor. Oyküsel dramı doğal gelişimiyle yansıtıyor Erdal Öz; anlaşılırlığı yalınlıkla sağlıyor. Son yılfarda 'postmodern' şemsiyesi altında, yaşamdan kopuk, yapay kurgularla yazılan oykülerin toplumu sanata yabancı kıldığı bir ortamda, yaşamı irdeleyen oykülerin öne çıkmasını rastlantı saymamak gerekir. 'lnsan'ı bir yana itip biçim didişmeleriyle oyalanan öykü, kendi kanalını bulma yolundadır. Buna, elli yıllık bir öykücünün, Erdai Oz'ün Cam Kırıkları'yla öncülük etmesini en çok da genç öykücüler gözden kaçırmamalı. Sanatçının, her çağda iyi yolcuların izini taşıyan yollarda yürüdüğü unutulmamalıdır. • Cam Kınkları/ Erdal Öz/ Can Yayınları/ 129 \. CUMHURİYET KİTAP SAYI 634 Toprak Kovaunları Kemal Ateş'in Toprak Kovgunları adlı romanı, 1982 yıhnda, May Yayinları'nca yayımlanmıştı. Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü'nü de alan yapıt, 1999 yıJında, yayımlanmasından 17 yd sonra, Doğan Kitapçılık tarafından okura yeniden sunuldu. İBRAHİM DİZMAN ürk yazınının son yirmi ytlı, özelliklc roman alanında farklı yönelimlere tanıklık etti. Özellikle9()'lı yıllarda postmodern anlayışla örülü romanlar, tartışmalar yarattı. Gecikmiş fantastizm, egzotizm, tarihsel devşirmecilik romancılığımızda gittikçe öne çıkar oldıı. Belleksiz toplum niteliğimizin biryansıması olarak, birçok yapıt 'tüketildi', yazılmamış sayıldı, tozlu raflarda unutulmuşluğa terk eclildi. Hak etmişler miydi bunııPBüyük çoğıınlukla, hayır elbettc. Ama yaşamın karmasası, seçeneksizmiş gibi sunulan çarnık anlayışjar ve bunların ürünü romanlar, öyküler, şiirler yazınsal ortamı sardı. Yazınımızın kısırlaşmasında, tekdüzeleşmesinde bunun payı yok mııdur? Ancak, zamana direnebilen, 'tüketilemeyen' ve her koşıılda okurunu bulan yapıtfar da var; bunfaryazınımız adına umııt verici bir gizilgücü tasıyor geleceğe. Derin bir gerçeklikle toplumumuzun nabzını tutabilen, kaynaklandıklan ortam değişmedikçe, temalan ülkemizin gerçeği olmayı sürdürdükçe, kendi okurunu da üretecek olan bu yapıtlardan biri de Toprak Kovgunları. Kemal Ateş'in Toprak Kovgunları adlı romanı, 1982 yılında, May Yayınlan'nca yayımlanmıştı. Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü'nü de alan yapıt, 1999 yılında, yayımlanmasından 17 yıl sonra, Doğan Kitapçılık tarafından okura yeniden sunuldu. Toprak Kovgunlan, ülkemizin 1950'lerden beri artarak yoğunlaşan, çözümsüzlüğe doğru giden bir sorununu, gecekondulaşmayı ve gecekondu insanını tema olarak alıyor. Büyük kentlerimizde her gün yüz yüze geldiğimiz, yaşam biçimlerini eleştirdiğimiz, lcızdığımız, dahası anlamakta güçlük çektiğimiz 'gecekondulular'a içerden bir bakışla yaklaşıyor. Yazarın içeriden bakışla oluşturduğu sağlam ve derin gerçekçilik, bu insanlarımızın trajedisini gözler önüne seriyor. Yaşam karşısında geçim sıkıntısı kaynaklı bunalmışlıktan neredeyse şizofreniye uzanan bir sıkıştırılmışlık; tesfimiyetçilikten hayata kaba meydan okumaya uzanan davranışlar, roman boyunca karakterlerin iç burkan özelliği olarak karşımıza çıkıyor. Yaşam, kırsaldan kente akan bir süreçte, o insanlarımızı nerede yakalamış ve sıkıştırmışsa, yazar da tam orada gözlem gücüyle dııruyor ve oluşturuyor karakterlerini. gecekonduluların yaşama bakışı, düşleri, düş kırıklıkları, beklentileri çarpıcı bir kur'la veriliyor. ü insanlara ne övgü var ne yergi. Sıkışıp kalmışhğın, toprak insanı oJuş/annın ama topraktan da uzaklaşmışhğın (20. yüzyılın ekonomik sürgünü denebilir buna) gündelik yaşamlarına nasıl yansıdığını izleyebiliyorsunuz Toprak Kovctınlan'nda. Küçük ama acı veren çelişkiieri, birbirleriyle didişmeleri, bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor roman boyunca. Büyük kentlerde, sonsuz bireysel özgürlüğiin içinde, insan kendini nasıl çem Kemal Ateş'in romanı hâlâ güncel uygularkcn bile hak hukuk dinJemedik T Kadın erkek INşklleH r Güncelllği süren sorun evde, gazocağında su ısıtıp oulaşık yıkayarak, çalı süpürgesiyle ortalığı süpüreÇoğu kez görmesek, bilmesek ve kızsak rek, evin bahçesindeki helayı temizleyerek da, gecekondular hâlâ pıtrak gibi bitmegeçiren milyonlarca gccekonduludan bimekte midir yerden? Akşam ortalık kari. Kendisi değil belki ama, düşleri özgürranrken, I layriye'nin ordan kabloyla elektdüroysa. Karamsarlığın.düşsüzlüğün karik çektiler. Sıva badana işleri, lambaların rabasan gibi çöreklendiği evlerde kendiaydınlıg'ında yaptldı. Sıva badana için başni bir apartman dairesinde düşünür; hafka bir uxta gelmişti. Refik Ihta'nm çektigU ta sonları kocasıyla kol kola sinemaya gikalın, düzgün sıvayla ev, briketlerin arasmdebilmeyi düşler. "Apartmanlardaki kadan görünen lacivert gökyüzüne, ytldız ptdınlar gibi olacaktı o da, onlar gibi zarif, ha nltılarına kapandı. Badana da yapılınca, ev nım banımcık." Ama, bireysel özgürlüğün, gerçekten eve benzedi. Bir de gündüz göfarklı olmanın olanaksızlığı, gecekondu züyle görmck için sabırsızlanıyordu Emin. insanının yaşam karşısında eli kolu bağlı Daha geceden eşyanın çoğunu taşıdılar. Çakalmasının da nedenidir. Özellikle de Aymuru, pisliği kabaca lemizledikten sonra, tcn gibi, vaşam karşısındaki deneyimi keneski kilimler serdiler yere. Odalardan bıridi küçük dünyası ile sınırlı olanlar için: ne yüklük yaplılar. Cöslermelik birkaçya"Burada öyle miya ? Biraz kibar olmayagör, tak getirdiler. Mu/fak ktsmına iki üç tahalay ederler. \in iyi konuşmalan bile 'kız tayla köy bakkallarıntn tereklerini andıran orospu!' diye başlar, 'ulan pczevenk!' diye terekler yaptılar, kabı kacag'ı da oraya yerbtter. lladi kibar ol bunların içinde, hadi leştirdiler. Pencerelerin iki yanına çiviler güzel giyin! Hadi kentlilere benze baka çakıldı, kirada olurduklart evin perdelerilımf" ni getirdiler." Geçen günlerde, radyo ve televizyonlaGençler yaşamın pırıltılı çağrısıyla.gerrın ilk haberleri, gazetenin manşetleri Isçekliğin soğuk, öfkeli yüzü arasınua bunatanbul'daki bir gecekondu semtinde çılırkcn, birönceki kuşak da yıllar boyu sakan olaylardı. İki kişinin kavgası, hemşenrıldıkları değerlerin çatlamasının.giderck ri dayanışması ile büyümüş, yayılmış, maçözülmesinin korkusu içinde kıvranıp hallede silahlı çatışmaya dönüşmüştü. Yok durmaktadırlar. Hayriye, biryandan yoksayılarak, üzeri örtülerek unutturulacağı sullukla, bir yandan kalabalık ailesini bir sanılan gerçek, bir yerde patlayıverdi. flk arada tutnıak için savaşırken, içindeki en haberlere, manşetlere konu olan, Kemal can alıcı sorun da gençferdir: "(idzleribir Ateş'in anlattığı Ankara varoşları da olaMahmut'la, bir (.îülseren'deydi Iiayriye'nin. Dünküküçücük I;iliz, kocaman dal bilirdi. Işte bu ncdenle, yirmi yıldır giincelliğini yitirmcyen ve kendi okurunu buoldu şimdi, Bukle bukle, belik yerleri hclli olan saçkrını omuzlarına salmıştı kızi lan bir roman, l'oprak Kovgunları. Büyük liellı biryaşın gelırdig'ı değişiklikleraçıkca lcentlerdeki insanımızın yarısı gecekondubelli oluyordu. Üstündeki ag'ırlıg'ını daha larda yaşadıkça, o insanlann hayata bakışı, yaşam biçimi değişmedikçe, kentleriçok duyurması gereken bir dönemdi bu. Davrantşlartnı gözden uzak tutmamalıydı. miz gerçekten 'kent' olmadıkça; gelir dağılımının uçurumu derinleştikçe, Toprak Yoksa mahalledeki kimi kızlar gibi kıdunu bacag'ını açar, erkeklerle adı çtkardı. Allah Kovgunları ve onunla aynı damarı süren göslermesin, bir yanlış adım, adını beş pa yapıtlar hep güncel kalacak. • raltk ettıg'igibi, kardeşlerınin başını da belaya sokahiltrdt. lirkek kısmının başı neden Toprak Kovgunları/ Kemal Ateş/ Dobelaya girer? Irz yüzünden, namus yüzün gan Kitap/12 5 s. SAYFA 13 den." Gecekondular, ekonomik yetersizliğin bir sonucu da olsa, aynı zamanda feodal bağların dikcnli telleriyle çevrilmiş getto 1 lar değil midirr Akrabalık, hemşerilik, bölgecilik, gecekondu insanının varoluşunu bütünleyen, kent karşısındaki iiı KÜntüsünLİ azaltan birbağdır. Bu bağ,gittikçe öyle bir grc ılönüşür ki, çıkamazsın berler içinc sokabiiçinde. Bireysel sıkışmışlığma bir dc bu lir? Toprak Kovguneklenir; katmerlenir yaşamın ağırlığı. Ke ları, bu sorunun tramal Ateş, 'l'oprak Kovgunları nda, varoşjik yanıtlarını katların bu ürkütücü gerçckliğine de aytıa tumanlar halinde açıtuyor "Çankırılılar, Keskınliler kaygıyla yor okurun önüne. seyrediyorlar eg'lcnceleri. Bu yeni akrabaBu katmanlardan bilık, mahallenin güçler dengesini bozacak. rinde Uhan karakteri Haydar'a güç yetmeyecek. Kırşehirliler ile duruyor örneğin. Yozgatlılar efesiolacak mahallenin. ÇankıAnkara'nın varoşlarılılar ile Keskinliler duvar diplerinde h<>rında yetişmiş, orada murdanıp duruyorlar." yaşayan ama üniversite öğrencisi olan tlnan. Bir yanda mahallesindeki kızlar, öte Ankara yamaçlarında iist üste, birbiriyanda fakültedeki genç kızlar. "Bu türkızneyaslanmışgecekonduları.duygusal an larla ilk kez karşılaşıyordtd. Onların yetis lamda da birnirine yaslanmış, tutunmuş tigi çevrtye. onların dcScrlcrinc yahanay insanlanyla anlatıyor yazar. Orneğin 1 luydt. Sıktlıyordu, rahat olannyordıı aralann dar, şöyle uyarır hemşehrilerini: "Uzak/ada. Sıntfa gircrkcn yüzü kızarıyor, tütn kız kileri saynıazsak, beş allı ev ya varız, ya yoların bakışlannm kendi üzerindc oldugu kuz. Pehfazla saytlmayız. Baksanıza Çannu düsünüyordu." Ne çok llhan var çevrekırılılara, Ktrşehirlilere, Keskinlılerc... Namizde. Ne çok llhan, yaşadığıvla ulaşmasıl çoğiildılar... Aleviler deseniz birhirlerivı istediği yaşam arasındaki gefgitte bunane kenetlenmiş vaziyetle."'Havdar, busaplıpdururyıllarca: "Anlaşı/an köydedogdu tamayı yapma nedenini de yalın bir biçimSu, gecekondıtda o/urduğu için l'iliz gibi de açıklayıverir hemşehrilerine: "Bakın arbir sevçılisı olmayacaklt. Çok acı bir şeydi kadaşlar, bizim bu mahallede lutunmanıu bu, çokl Yanlış bir yola, kendi gerçeğiyle kolay olmadı. Şurda adımımızı biraz herk ba$da$mayan bir yola mı sokmustu kcndi atabiliyorsak, bu bırbirimize lu/kunluğunı? Yoksa şu beg'enisi hiç de&işnıemis, de muzdan, sargınlığımızdan. Sayımız bizim o Ijsmeyecek olan mahalle arkadaşlart gibi kadar fazla değil, onun için çok tutkun olmı kalmalıydı? Kenlliktzlara 'ahlaksız dimamtz, sargın olmamız gerekir." yen, onlardan hiçbirbeklenthiolnıayan kiToprak Kovgunlan, bugün gündemimi mahalle arkadaşlart daha mı rahattt. mizi yağmalayan, gerçekliği törpüleyen ve Onlar gibi köylü bir kızla mı evlenmeliyyok sayan anlayışların yarattığı fırtınada di." „ unuttuğumuz ülke gerçelderini romanın içinde eritmeyi başarabiliyor. "Sendikamız ÖZflur dıişler olursa birlik oluruz Emin Usta. Işçidemek llhan kadar Ayteıı karakteri de, gecesendika demektir. Yoksa patronun elinde kondu insanının gerçekliğini bütün deköle olursun." Yıllar öncesinin Türkirinliğiyle yansıtıyor Toprak Kovgunlaye'sindeki bu durıım, bugün de aynı den'nda. Ayten, bütün zamanını çamurluya ğil midir, nc kadar ıınııtsMk da. da tozJu sokağında, derme çatma iki göz