Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
iç dünyalarına bakmayı bgrenmeliler' Ece Temelkuran Bütün Kadınların Kafası Karışıktır ve îç Kitabı'nın ardından Bir Büyümenin Üçlemesi olan bu çalışmasının son ayağı olan ve şiir metin tarzında yazdığı son kitabı Kıyı Kitabı Everest Yayınlarından çıktı. Yolculuk tadında olan bu kitap okuru kendi içinde yaşadığı ya da yaşaması gerektiği nesaplaşma ile yüzyüze getiriyor. Temelkuran'la kitabını konuştuk. NENA ÇALİDİS Ece Temelkuran ile 'Kıyı Kitabı üzerine şı mı? Aramıyorum ve karar vermiyorum. Bunlar, içimde oluşan sesler ve ben bunları Türkçeye tercüme diyorum. Bir bakıyorsun edebiyat tarihine buna şiir metin demişler. Şiir metin yazayım diye bir kararım olmadı. Ortaya şöyle bir şey çıktı; bu biraz da şununla iigili, ne şiir ne de metin içimdeki sesi tam olarak karşılıyor. Bu yüzden ikisinin arasında birşey yazdım. Herhalde gözlerle iigili böyle bir gözün varsa, hem gerçeğin ta kendisini hem de gerçeğin tam dibindeki şiiri görüyorsan şiir metin yazıyorsun. Böyle bir şey gördüğümü düşünüyorum. Belki biraz da gazetecilikle aynı zamanda edebiyatçı olmakla da iigili bir şey. Bir açlık grevine gidip olayı çok kuru Dİr dille gazeteci olarak yazarken bir anlamda gözünün arkasında bir şiir birikiyor. Bütün bu olavın gerçekliği, şiiri, zaman için de iki dil olarak binkmiş oluyor. Daha önce şiir denemeleriniz de olmuştu. Her genç kız gibi, on dokuz yaşına kadar şiir yazdım. Sonra da şiir yazmamaya karar verdim. Neden ? Şiir başka türlü biryaşamıgerektiriyor. Bu kadar gerçeğin ve gündelik nayatın içinde olarak şiir yazüamayacağını anladım. Başka türlü bir yalnızlık, sesizlik ve kenara çekilme haü gerektiğini gördüm. Gazeteci olarak yaşayınca, gazeteci olmayı gerektiren kişılik özellikleri, yaşama tarzı seçimi olduğunu görünce şair olamam diye düşündüm. Hâlâ da haklı olduğumu düşünüyorum. Şiir bana bir nesne adı gibi değil de çok güzel bir sıfatmış gibi geliyor. O kadar güzel ki bu şiir, bunu kendım söyleyemem, ayıp olur. Bir şey söyleyeyim de insanlar eğer bu şiirse şiir olduğunu takdir etsinler. Onun için de belki şiir metin yazıyorum. "tçimden gelenıyazıyorum" dediniz, yazınızda kurgunun yeri ne kadar? Yazımda olan soğuk ve stratejik bir kurgu değil. Son sözü ağlamadan söyleyebilmek için kurcu yapmak gerekir. Eğer kitap bir sahne ise, ben çıktığımda en son ne söyleyeceğimi biliyorum. Yoksa bu sadece düzensiz, biçimsiz, hedefsiz ve işlevsiz bir duygu boşalımına dönüşür. Hariyelik anlamında işte ben bu kadar zekiyimi, göstermek anlamında bir kurgu yok. Zekâya tek başına kıymet vermiyorum. Belki de etraSAYFA S O kurun karşısına bu kez düzyazı de başlayıp siirle biten bir kıtapla çıktımz, bu yeni bir tarz arayı birlikte korkunç bir boşluk içinde hissedi/or. tnsanlar içlerine dönmek zorunda kaacaklar bu yüzden kitabın ilk cümlesi "yeni çağın, yeni kıtası içtir" divorum. Böyle bir kıtayı keşfedecekler, bu keşif için yola çıkmak zorunda kalacaklar ve ner keşif gibi bu da acılı olacak. Acı değil çile çekecekler diye düşünüyorum. Belki de karikatürize bir gösterge bu ama Hollyw(xxl'daki insanlar DU sistem açısından en iyi durumda olan insanlar. Yalcalarında bu sistemin kırmızı kurdelesini taşıyan ve en mutlu olması beklenen insanlar olmasına rağmen niçin Hindistan'a gidiyorlar? Farkında olmadıkları, adlandıramadıkları bir boşluk duyguları var. lnsanlann döniip dolaşıp varacakları yer Doğu'nun ötelenen, yadsınan veya karikatürize edilerek kabul edilen, oryantalist olarak nitelenen tassavufi düşünce biçimi. Bu bunalım dönemi aşılabilınecek mı? Aydınlanmanın şöyle bir sözü vardj: Bütün manevi ihtiyaçlarımızı bilim sayesinde karşılayacaksınız. Ama aydınlanma sözünü tutmadı. Batı dünyasında öyle şeyler oldu ki faşizm diye bir şey ortava çıktı. İnsanlar bu durumu açıklayamadılar. însanlar niye hâlâ umutsuz, niye acı çekiyorlar bu aydınlamanın getirdiği anlayış çok temel problemlere cevap veremedi. Sosyalizm de buna uygulanan biçimde cevap veremedi. O yüzden şimdi insanlık bütün bir birikimi bir yandan da içbilgisini kullanarak edineceği o tasavvufi yöntemle başka bir yere gidiyor. Bu dünya nasıl kurtulur dersen iç için yeni komünist manifesto ile kurtulur derim. Atıyorum Walter Beniamin ile Şeyh Galib'in Mevlana'nın bilgiierini birleştirmek zorunda kalacağız. için ve dışın bilgisi birleşecek ve ancak insanlık o zaman mutlu olacak ya da mutlu olmaya doğru yol alacak. r fımda çok zekâ gördüğüm için. Edebiyat da zekâ ile yapılmaz ama gerektirir. Zekânız varsa Avrupa ve ABD üniversitlerinde öğretilen roman yazım tekniklerini öğrenirsiniz ve hakikatten kusursuz bir roman yazarsınız. Ama insanlarda 'l lah işte bu' duygusunu yaratmak için zekâdan başka bir şey gerekir. Kitap bir iç yolculuk. Bir yerde de 'En sevdiğini bile yanına alamazsın' diyorsunuz Bu cümle de sankibiryolculuğa çtktş var; nereden nereye bu yolculuk? • Kimileri yalnız kalmak zorunda. Anlatmak, yazmak böyle bir yalnızlığı mecbur kılıyor. Çok zor zamanlarda insan yalnız kalmayı tercih eder. Çünkü o zaman direncimiz artar. Içe doğru çıkılan yolculuk o kadar zor ki etrafınızdakilere gündelik hayatın gerektirdiği performanslan sergileyemeyebilirsiniz. Bu süreçte gündelik yaşamın gerektirdiği ilişkilerin tiyatrolaşmış nalini sergileyebiürsiniz. Biraz lanetli olmak gibi birşey. Yazı için böyle bir şeyin gerektiğini düşünüyorum. 'Her aşk çamur gibi bir eğriye dönüşür yol çekirdeğe vannca' diyorum. Kendi içine giden hiçkimse yanına başkasını alamaz çünkü insanın içi öngörülemez bir şeydir. Siz içinize vardığınızda ne görüceğinizi çok iyi bilemeyebilirsiniz. Tam o sırada yanınıza başkasının kalbini taşıma sorumluluğunu alamazsınız. Almamanız da gerekir. Bu bencillik değil sadece etrafınızdakileri kendinizden korumak gibi birşey. Siz yalnızlığı sevıyor musunuz? Hayır. Ama başkalarını yan yolda bırakmayı da sevmiyorum. Ondan daha çok korktuğum için yalnızlık daha çok tercih ettiğim bir şey. Üçkıtabınızda dafarklı zamanlarda farklı ruh hallerı içinde olmasına rağmen ortada bırleştıklerı bir nokta var. Bülün bunlar insanın yaşadığı gelgitlenn gerçcği mi? Evet, bu yüzden bir büyümenin şiirli üclemesi adını verdik. Kendi içime bakarak Içyolct** Başka türlü Mryaşam bütün insanlann içine baktığımı düşündüğüm ve onu yazdığım için ortaya hakikaten bir insanın büyüme hikâyesi çıktı.. Kitapları tashihi için yeniden okuduğumda farkında olmadan üçünde de 'ben niçkimseyim' kelimesini kullandığımı gördüm. Bunu da son kitabı yazdığımda öğrendim ki Şeyh Galib'den Mevlana'ya evrene, dünyaya insanlığa derin gözle bakmış herkes bu noktaya bakıyor. • O zaman tasavvufi bir yönünüz deolduğu söylenebilir? Evet. Hiçbir ilgim olmamasına rağmen tasavvufi düşünce biçimi bana çok uygun. Derin bir alçakgönüllülük ve bu alçakgönüllük savesinde herşeyi görebilme hali var. Evrendeki her şey üzerinde konaklama arzusu. Yazı benim için böyle bir şey. Bütün nesnelerde konaklayıp onlann ailınde konuşmak. Yazmak için böyle bir hiç kimselik duygusu gerekiyor. Kendinden ibaret ve dopdolu olursan yazamazsın ya da yazdığın şey gerçekten kendin olur ve sadece kendin için anlamlı olur. I iatta bir süre sonra kendin içinde anlamsız olur. O zaman yazının temel iddiası ile de çelişir. Kıtabtnızda ormandan, nebtrlerden, kuğulardan söz ediyonunuz ve bunlar yaşamdakibazı kavramlart sembolize edıyor Bunlar ıçsel bir dönüşüm mü? Bu dönüşüm yolculuğunun iki rotası var, bir insanın içine doğru biri de insanlığın içine doğru olan. Bu yüzyılda bence insanlar çok yakın bir zamanda hakikaten içlerine bakmaya başlayacaklar. Bakmak zorunda kalacaklar. Çünkü doğayı, insanı, zamanı yönettiğini ve bütün herşeyin efendisi olduğunu düşünen insanın kendi içinden başka girecek yeri kalmadı. Kendi içi nin efendisi olduğunu zanneden insan, gerçekten kendi içine baktığında efendisi olamayacağı ve ancak efendisiz bakabileceği bir yer keşfetmek zorunda kalacaktır. lnsanlık çok kurudu ve herşey de bir iktidar ilişkisi kurdu. Kendini bu iktidarla Sehirdcki tekinsizlik gerçek hayatt temsil ediyor diyorsunuz.. Bu kafamızda kurduğumuz içerikle iigili. Konulan doğru ve yanlış diye sınıflandırınz. Fakat konu daha karmaşıktır, şehir de öyle. Şehirli olmanın ilk koşuludur şehirden nefret etmek. Şehirden nefret etmiyorsan şehirli değilsindir zaten. Istanbullu olmanın ilk koşulu bir gün Istanbul'dan gitmektir. Bu düşünce bütün şehirde yaşayanlar için geçerli olan birşeydir. Şehir hiçbir zaman çok iyi olmayacak, çünkü böyle bir şey yok. insan hep daha fazlasını isteyecek. Peki kırsaldakı insan daha mı mutlu? Hayır onlar da mutlu değil. Küçükken şunu aüşünmüştüm; mutlu olmak için yaşanmaz. iyi olmak, kendin olmak için yaşanır. Bu benim için geçerli bir şey. Hayatta sözünü söylemek, görmek, anlatmak ve bazı şeyleri değiştirmek için yaşayabilirsin ama mutlu olmak için yaşamak ucuz bir tavır. Herhangi birhaftalık dergiyi elinize aldığınızda içinde mutluluk reçeteleri bulacaksınız. Demek ki bu biraz ayağa düşmüş bir yöntem. Bir de şöyle bir şey var, hayat bize hiçbir şeyi beklememeyi öğretiyor. Ve biz 'hiçbir şey beklemiyoruz' demeye başhyoruz oysa hiçbir şey beklemiyoruz dıyenler en çok bekleyenlerdir. Onlar bilirler ki hiçbir zaman gelmeyecektir bekledikleri şey. O yüzden t a r i kendi karşüarında onurfarım kurtarmak için daha çok üzülmemek için beklemiyoruz derler. insan kendıne de mesafe almalı ve kendi söylediklerini de eleştirmeli aslında. Şehri tüm çarpıklıklarına rağmen sevıyor musunuz? Şehirden başka hiçbir yerde yasayamam. Çünkü ancak şehir beni var edebilir. Ona olan öfkemi anlatarak yazar oluyorum. Beni ve benim gibileri aslında şehir var edip doğuruyor. O yüzden bizler şehir dışında başka bir yerde var olamavız. Bir gün gitsek de geri dönmek için gideceğiz. • İç Kitabı/ Ece Temelkuran/ Everest Yayınları/ 119 s. Kıyı Kitabı/ Ece Temelkuran/ EvereU Yayınlan/ 112 s. Bütün Kadınların Kafası Karışıktır/ Ece Temelkuran/Everest Yayınlan/106 \ CUMHURİYET KİTAP SAYI 671