Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kapak konusunun devamı. *~ Sonra Ltmon dönemi başhyor... Evet, bir grup arkadaşla Gırgır'dan ayrüıp Limon dergisini kurduk. Benim asıl patlamam Limon dergisindc oldu. Orada "Langadank" isimli.kısa yazılardan oluşan bir köşeye başladım. Bir anda mizah dünyasının Tarkan'ı oldum, ürettiklerim duvarlara, defterlere, nikâh davetiyelerine yazılmaya başlandı. Kitaplarım kısa sürede baskı üstüne baskı vaptı. Bu hengâme içinde yeşil ördek gibi daldım göllere ve özel hayatım kaydı. Bu dönemin ayrıntılarını da film ya da rotnan olarak anlatacağım ileride, izninizle. Bir de Deli dergisi var. l'ürk mizahında, dergiciliğjndeçokfarklı biryere sahip Deli dergisi. Sonra "Nankör" adlı, üç dört sayı çıkan bir dergi deneyimimiz oldu. Ve en sonra da şimdiki tadımı bulduğum "Deli" dergisini bir grup arkadaşla çıkardık. Üç yıl boyunca niç para almadan, mizahın en katran, en acı, en yakıcı taraflarını kaşıdık bu dergide. Deli'de kanadığım iki yanı, mizan ve edebiyatı birleştirmeye önayak oldum. En kederli, en pervasız, en acılı ve en komik yazılarımı Deli'de yazdım. O yazılardan derlediğim "Mavra Zamanı" isimli kitap da kısa sürede "Langadank" gibi kült kitap oldu. Sonra tekrar yeni adı Leman olan Limon dergisine geldik. Öküz serüvenini biliyorsunuzdur zaten. Şimdi de Pengueni çıkarıyoruz... Öküz, tyibırsatıst varken kapandı, bir süre önce de Leman 'dan aynldın. Bu aynlıklann nedem ne? Benim mizah dergilerinden ayrılmalarım hep artistik ve etik kaygılar nedeniyledir. Mizahın ince, rafine yanını çok seviyorum. "Geçirmek" ya da "alay etmek" yanı beni hiç çekmez mizahın. Gerilimli ve hüzünlü yanları çok olan hayat hallerinden beslenir ve mizah üretirim. Bir de yaptığım iş haftalık ve kısa sü rede kendini tekrar etmeye müsait. Kendimi tekrar etmeye başladığımı fark ettiğim an, ya köşemi ya dergiyi bırakırım. Son ayrılmalarım iseTcendimle ilgili değil. Çalıştığtm dergiler kendisini tekrar etmesin diye düşünmem, ayrılmama neden oldu. Penguen'ınardtndan susıralar yeni bir mizah dergisi daha çtkarmaya haztrlanıyorsun. Adı "Hayvan" olarak düsünülen bu dergi ile ilgili sö'yleyeceklerin var mı? " Leman'dan ayrılan Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu ve Lombak dergisinden Banadır Baruter'le birlikte "Penguen" adında bir dergi çıkardık. Şimdi yeni bir dergi projemiz daha var. Adı "Hayvan" olacak ve2003 yılının şubatında yayımlanmaya başlayacak. Hayvan da "Öküz"ün devamı ve daha gelişmişi olacak inşallah. Dergi işleri daha çok pratikte belli oluypr. Okuyucu ile birlikte biçimleniyor. Öküz'ün kapanmasından sonra kendisini öksüz hisseden bir sürü insan vardı. Onları dergisiz bırakmadık. Bu nedenle erkene aldık "Hayvan" proiesini. Karikalürlerinde ask da var ama, cinselliği daha ön planda tutuyorsun. Hem de hiraz kaba, kirli bir cinsellik var. Aşk ve cinsellik, bizim kuşak olarak ayrı ayrı yaşamak zorunda kaldığımız iki durum oldu hep nedense. Büyüklerimiz bize âşık olunacak kızlarm başka, sevişilinecek kızların başka olmaları gerektiğini öğretti. Bu saçmalık halen toplumsaJ bir değer yargısı olarak pek çok insanda sürüyor. Belki de bu yüzden gençken tuttuğum giinlüğe şöyle yazmışım: "pek şizorren / gayet anarşik zamanlardı / pembe mutlu / hal ve tavırlı kızları düşledik / mine mutlu vaatkarlı kadınlarla seviştik" •Pazar Sevişgenleri, halkın ar ve haya duygulanm incittiği gerekçesiyle toplaSAYFA 4 O yürürken dünya biraz aksıyor Metin Üstündan tıldı, sonra aklandı. Bu duyguları incitmek bir yana, rabatça sevişen değil, bir türlü sevişemeyen ya da alelacele sevişen insanlar yer alıyor bu kitapta. Pazar Sevişgenleri, pazar günleri rahat rahat sevişen insanların maceralarından oluşan bir yapı değil. Aksine birbirlerini çok seven ve fakat buluşmak, konuşmak, sevişmek için ne mekân, ne zaman bulabilen, iki arada bir derede, kaş göz arasında, sıkıntılı ve gerilimli anlarda buluşan, konuşan, sevişen insanların maceralarıdır onlar. Kız, abisinden, babasından korkar; oğlan, patronundan öfiretmeninden filan.. Çok ince, çok gerilimli bir andır. Bu arada kendi aralarında da bir sıkıntı vardır. Onları kuşatan toplumsal dünyanın baskısından tetiklenen daha gerilimli bir ilişki yumağı bu. Önceleri parklarda, bahçelerde, banklarda, adalarda, sahilde buluşuyorlardı. Şimdi özel evleri var ve fakat yine ilişkiferi yoğun elektrikli. Mekân ve zaman ne olursa olsun hep kıstırılmış, kuşatılmış, rahatça yaşanılmayan ilişki biçimleri bunlar. Cinselliğin belirleyici bir rolü var hayatta. Bu rolün üstünegidiyorsun... Cinselliğe hayatın bir alanı olarak bakıyorum. iki insanın en çınlçıplak olduğu bir bölüm. Ama acaba görece olan Şiir, düzyazının en damıtılmış, en rafine hali benim için. Yazılan dizeferin arkasında onu karşılayacak hakiki bir hayat olmalı önce. Tedavüldeki şairlik tanımına itirazım var. Bu nedenle, "Ben şair değilim, şiir yazanyım" diyorum. Orhan Veli, Behçet Necatigil gibi şair hayatlarıdır beni çeken. Küçük bütçeli ancak ince ve derin duyarlıklı hayatlar. Bu hayata dair bir tat olmaya çalışıyorum. Şiiri bir yere gelmek değil, bir yerden olmak, imha anlamında alıyorum. Bu yüzden büyük şairlerden çok, ismi cismi duyulmamış küçük şairleri seviyorum. Vaaz vermeyi, sfogan atmayı, kendimi ve duygularımı yüceltmeyi sevmiyorum. Bu hayata dair herhangi bir ruh haline karşılık gelmeye çalışıyorum. Yalın ve anlaşılır bir şiirden yanavım. Mesela Ece Ayhan şiirimizin en yalın yazan şairidir ve fakat nedense ona hep en kapalı şiirleri yazan şair gözüyle bakılmıştır. Oysa Ece Ayhan 'ın düşünme ve olaylara bakma sistematiğini, gramer yaratıcılığını anlayınca bunun böyle olmadığı anlaşılacaktır. Keskin bir mizahçı, iyi bir müzisyen, derin gözlü bir ressam saklıdır onun şürlerinde. Imgenin hayatta bir karşıhğı olmalı, soyut ya da somut. Karikatürcülükte desenin güclü değilse işi taramaya vurursun, karalar durursun. Oğuz Aral bu yüzden "Aşırı taramalardan kaçının" demiştir. Belki şiirde de aşırı imge zortlatmasından kaçmak gerelcir. Tanıdığım çoğu şair arkadaş çok anlaşılır, küçük bütçeli hayatlar yaşıyorlar ama kalemi ellerine aknca king kong kesiliyorlar. Esiyorlar, gürlüyorlar; yağamıyorlar. Sakin bir hayatın var. Fazla ortalarda görünmüyorsun. Diğer bir yanın da aile babası olman... • Yazıp çizdiklerimle yaşadıklarım atbaşı gitsin isterim. Sakin bir hayatım var. Nadiren ortalarda görünürüm. tki oğlum, Hüseyin Şererve Denizali Perhan doğduktan sonra dünyaya bakışım değişti. tyi bir baba olmayı pek çok şeye değişmeyeceğimi fark ettim. Mesela büyük oğlum bu yıl Anadolu Lisesi sınavını kazandı ya, Nobel almış gibi sevindim, mesela küçük oğlum yedi yaşında yüzmeyi öğrendi ya, olimpiyatlarda altm madalya almış gibi sevindim. Gençken kendime baba ve mutlu olmayı hiç yakıştıramazdım. Meğer çok^çıyormuş beni. delenekten, aileyasamından, atasözlennden çok yararlanıyorsun. Hatta kendi özel sö'zlerini oluşturuyorsun. Vecizeler, atasözleri tavsiye babında çıplaklık, gerçekten de ilişkiye o çıplakdüz ve ham dizelerdir benim için. Ayrıfıkta bir samimiyet katıyor mu? Budur ca bir kısmı hayvanları ve kadınları da anlamaya ve anlatmaya çalıştığım temel aşağılayıcı. Beni sadece vecize ve atasözdram ve durum. Bu düşüncedir belki leri değil, sıradan uyarı, kural ve yasak Pazar Sevişgenleri'ni diğer "belden aşalevhaları bile şaşırtır. Içkili olduğum bir fiı karikatürler"den ayıran en büyük gece, bir arkadaşın arabasının arka kolkaygı. Bellı normlara yazılarınla, çizdikle tuğunda birden yol kenarında "OTOYOLDA DURULMAZ, GERl DÖrinle karşı çıktyorsun. Aslında asıl hedeNÜLMEZ" uyarı levhasını gördüm. O fin bozmak belki de an benim için en anlamlı dize oydu. Böy Kişilerden ziyade klişeler, köşeler, le bir şey işte... zihniyet benim didişip durduğum en temel şey, hem yazdiKİarımda, hem çizElit, fazlastyla entelektüel olan veya diklerimde. Her mizahçı aynı zamanda yüksek edehiyat diye adlandtrılan oluhem potansiyel sosyolog, hem potansişumlara bakısında da alay var. yel psikolog, hem ue her şey ve herkes Sanat ve edebiyatın yukarıdan batir. Mizah tüm sanat yapılarının üzerinkan, mesaj veren hallerinden çok, eğlende bir yapıdır. Mizah hem sostur, hem diren, oyun hallerini seviyorum. Hiçbir de S.O.S.'tir. hayat ve sanat alanı diğerinden üstün ve Yazım kurallartna da uymuyorsun.... ya kutsal değil dir, iyi anlatılırsa herkesin Yazarken küçük harfleri tercih etnayatı romandjr diye düşünüyorum. mem grafik bir endişeden ileri geliyor. Öküz dergisi editörlüğümde hep bu kayAyrıca birçok imla kuralına ve noktalagı vardı. Birbirlerineflgisizgibi görünen ma işaretlerine de bilerek riayet etmem. nayat ve sanat alanlarını yan yana getirtmla kurallarını ve noktalama işaretlerimek. Her şeyi bir bütün olarak, ama ayni "efekt" olarak sayıyorum. Efektlere rı ayrı da görmek. Malzemenin ve içeriihtiyaç duymadan en güçlü şekilde anğin olanaklarını zorlayarak o malzeme latıyorsan, hüner budur benim için. Ayve içeriğe uygun yeni bir yapı oluşturrıca okurum bu yanıma alıştı, yeni okurmak. Yani kısaca Nâzım'ın dediği gibi larım da kısa sürede bu tarza alışıyor. "Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" Ya siir... CUMHURİYET KİTAP SAYI j 670