29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kapak konusunun devamı. *•" yorlardı. Bunlar Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin için yepyeni bilgilerdi. Ankara'ya vardıklarında kendilerine verilen ilk görev Istanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bir şiir yazmak oldu. Üç gün içinde yazıp bitirdikleri bu üç sayradan uzun şiir Matbuat Müdürlüğü'nce, 1921 martında 11,5 x 18 cm boyutlarında dört sayfa olarak, on bin adet bastırüıp dağıtıldı. Şiirin yankıları o kadar büyük oldu ki, Millet Meclisi üyeleri böyle güçlü bir çağrının doğurabileceği sorunların nasıl çözüleceğini tartışmak gereğini duydufar. Matbuat müdürü Muhittin Birgen şiiri yayımlayıp dağıttığı için olumsuz eleştirüer aldı. Istanbullu gençler Ankara yı doldururlarsa onlara nerede, nasıl is bulunacağı önemli bir sorundu. Meclis'te sorguya çekilmekten tedirgin olan Muhittin Birgen bir daha böyle bir duruma düşmemek için, Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin'i Maarif Vekâleti'ne devretmeye karar verdi. Bu arada Celile Hanım'ın uzaktan akrabası olan Ismail Fazıl Paşa, yazdıkları şiirle ortalığı karıştıran bu iki yetenekli şairi Meclis'e çağırarak Mustara Kemal Paşaya takdim etti. Mustafa Kemal'in kendilerine söylediklerini Vâlâ Nureddin Bu Dünyadan Nâzım Geçti adlı kitabında şöyle aktarıyor: "Basmakalıp laflara ihtiyaç duymaksızın, Mustafa Kemal, bizim için çok önemli bir sadede girdi: " Bazı genç şairîer modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli şiirler yazınız, dedi. "Daha da konuşacaktı. Fakat aceleyle yanına bir iki kişi yaklaştı. Bir telgraf getirdiler. Paşa göz atınca telgrafla ilgilendi. Eliyle selamlayıp bizden uzaklaştı." Kısa bir siire sonra öğretmen olarak 100 yaşmda bir Dünya Şairi Nâzım Hikmet Bolu'ya atandılar. Bolu'da Ağır Ceza Mahkemesi reis vekili Ziya Hilmi, eşrafın, din adamlarının daha baştan benimsemedikleri, kalpak giyen, camiye gitmeyen bu iki genç öğretmeni korudu. Bilgili bir kişi olan Ziya Hilmi onlara Fransız Devrimi'ni anlatıyor, Lenin'den, Kautsky'den söz ediyor, Sovyetler Birliği'ni görmek istediğini söylüyordu. Tutucu çevrelerin baskısına, gizli polis örgütünün güvensizlik belirten davranışfarı da eklenince, Bolu'da barınamayacaklarını anlayan Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin, iyi bir öğrenim görmek, dünyada olup bitenleri anlamak için Paris'e mi, Berlin'e mi, Moskova'ya mı gitsek diye düşünürlerken, Ziya Hilmi'nin etkisiyle, Moskova'ya gitmeye kararverdiler. 1921 ağustosundaBolu'dan ayrılıp doğuda, Kâzım Karabekir Paşanın yanında öğretmenlik etmeye gidiyormuş gibi davranarak, vapurla Zonguldak'tan Trabzon'a geçtiler, oradan da gene vapurla 30 Eylül 1921'de Batum'a vardılar. Böylece Sovyetler Birliği'ne ayak basan, yirmi yaşın eşiğindeki iki genç şair Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) yazıldılar. Nâzım Hikmet serbest müstezatı, Fransız şiirinin serbest ölçüsünü biliyordu. Batum'da "Izvestiya" gazetesinde eördüğü, büyük bir olasılıkla Mayakovski'nin yazdığı bir şiirin uzunlu kısalı dizelerine, merdivenli istifine ilgi duymuş, ama Rusça bilmediği için içeriğini anlayamamıştı. Moskova'ya giderken geçtikleri açlık bölgelerinde gözlediklerinin etkisiyle yazmaya giriştiği " Açların Gözbebekleri"ni hece ölçüsüne sokamadığını görünce, "Izvestiya"daki şiirin biçimsel çağrışımlarından güç alarak, daha serbest yazmayı denedi. Ortaya yer yer hece kalıplarıyla kurulmuş olsa da, kurallara uymayan, serbest bir ölçü çıktı. Içine girdiği yeni dünyanın düşünce, duygu yükü altında, bu serbest ölçüyle yazuığı şiirler birbirini izledi. Rusça öğrenince, devrimci bir ortamda geçmişin bütün değerlerini hiçe sayarak yazan genç Sovyet şairlerini okumaya başladı. Bunlar ltalya'da Marinetti'nin başlattığı Gelecekçilik (Fütürizm) akımının etkı alanında yazan, geçmişi yadsıyarak her şeyi gelecekte gören devrimci şairlerdi. Bu dönemde yazdığı şiirlerin bazılarını 1923'te "Yeni Hayat', "Aydınlık" gibi dergilere göndererek yayımlatan Nâzım Hikmet, üniversiteyi bitirince ülkesine dönmek istedi. 1924 ekiminde, çıkışında olduğu gibi, gene gizlice sınırdan geçerek Türkiye'ye geldi. "Aydınlık" dergisinde çahşmaya başladı. lstanbul'da polisçe izlendiğini anlayınca, bir basımevi kurmak için Izmir'e geçti. Böylece gözlerden de uzaklaşmış oluyordu. 1925 şubatında Şeyh Sait Isyanı'nın başlaması üzerine, 4 Mart 1925'teTakriri Sükun Kanunu çıkarüdı. Bazı gazeteler, dergiler kapatıldığı gibi, 1 Mayıs 1925'te yayımlanan bir bildirge dolayısıyla " Aydtnlık" dergisi çevresindeki yazarların çoğu da tutııklandılar. Ankara'da Istiklal Mahkemesi'ndeki dava 12 Ağustos 1925'te sonuçlandıöında Nâzım'ın da gıyaben 15 yıla mahkum edildiği görüldü. Bunun üzerine Nâzım Hikmet saklanmakta olduğu Izmir'den haziran ayı or talarında Istanbul'a gelerek gizlice yurt dışına çıkıp yeniden Sovyetler Birliği'ne gitti. Cezasının 1926'da Cumhuriyet Bayramı nedeniyle çıkarılan af kapsamına girdiğini öğrenince, resmen yurda dönebilmek için pasaport isteğiyle hemen Türk Elçiliği'ne başvurdu. İekrar tekrar yaptığı başvurulara olumlu karşılık alamadı. Bu arada 28 Eylül 1927'de lstanbul'da dağıtdan bilairiler yüzünden açılan bir davada gizli parti üyesi olmak suçlamasıyla, gene gıyaben 3 ay hapse mahkum edildi. Bir buçuk yıl kadar bekledikten sonra Elçilik'ten olumlu bir karşılık alamayacağını kesinlikle anlayınca, 1928'de Baku'da ilk şiir kitabı Güneşi îçenlerin Türküsü'nü yayımlattı. Aynı ydm temmuz ayında da, gıyaben aldığı mahkumiyetlerden temize çıkmak için, gizlice sınırı geçerek Kafkasya'dan Türkiye'ye girdi. Ârkadaşı Laz Ismail'le birlikte Hopa'da yakalandıklarında üstlerinde sahte pasaportlar vardı. Sınırı izinsiz, üstelik de sahte pasaportlarla geçmek suçuyla Savcı'nın karşısına çıkarıldılar. iki arkadaş yargılanmak üzere Rize'ye gönderilmeaen önce Hopa Cezaevi'nde iki ay beklediler. Günessiz, havasız, karanlık bir koğuşta, nerdeyse hepsi köylü olan tutuklularla birlikte yatıp kalktılar. İki arkadaşın yargılanmak üzere Hoıa'dan Rize'ye gönderilmeleri tutukluuklarının sona ermesini sağladı. Pasaportsuz sınır geçme suçunun cezası üç gün hapisti. Fazlasıyla içerde kaldıklan için serbest bırakümaları gerekiyordu. Ama başka bir suçtan cezaları bulunup bulunmadığını araştırmak için yapılması gereken yazışmalar uzun süreceğinden, mevcutlu olarak Ankara'ya gönderilmelerine karar verildi. 4 Ekim 1928'de kelepçeli olarak Istanbul'a getirilişleri gazetelerde eleştirilere yol açtı. lstanbul'da çıkarıldıklan mahlceme, bütün suçlamaların birleşti Türkiye'ye dönüş Mustala Kemal Paşaya takdim f Yeni bir vuzvılın başında Nazım SERVER TANİLLİ âzım Hikmet 100 yaşında!.. 15 Ocak 1902'de doğan şairi, bir yüzyıl sonra ve bu kez yeni bir yüzyılın başlarında anıyoruz; yaşadığı ydlardaki koşullardan da bambaşka Koşullarda. Akan zaman hele bir şair için nankördür, çabuk eskitir; bugün adını bile anmadığımız, ya da bir antolojinin bir köşesine sığışmış geçmişin nice şöhreti vardır. Ne var ki Nâzım Hikmet için öyle olmadı. Kendi edebiyatının ulusal bir değeri olmaktan daha yaşarken çıkmıştı; ölümünden sonra aa sesi perde perde yükseldi ve yayıldı. Doğumunun 100. yılında anılışının ulusal çapta değil evrensel boyutlarda olmasının bir anlamı olmak gerekir. "Büyük lnsanlık"ın şairine de bu yakışırdı. Nâzım Hikmet'in çağdaş Türk edebiyatında yaptığı pek bilinir: Cumhuriyet şiirinin üç Düyük odak noktasmdan biri olarak, nazmımızın yalnız biçimini değil içeriğini de değiştirdi; dile getirmek istediği gerçekler zaten yeni bir biçim de istiyordu. Yaptığı, gerçek anlamıyla bir devrimdir şiirimizde. Cemal Süreya'nın söyleyişiyle, Nâzım Hikmet'e kadar "devrimci olmaktan çok onaylayıcı" olan Türk şürinde, o, "bir devrim düşüncesini toptan üstlenmiş ve sonuna kadar götürmek cesaretini göstermiştir". "Şiirini hayatıyla doğrulamış bir şairdir" de Nâzım Hikmet. Ne var ki, "Devrim düşüncesiyle şiirsel yük müthiş N bir bütünleme içindedir onda". Ona kadar bizim şiirimizde rastlanmayan, dünya şürinde ise seyrek görülen bir özelliktir bu. Her yönüyle, "şairin en büyük deneylerinden biri"dir Nâzım Hikmet. Şairimiz, her şeyden önce "Büyük Insanlık"ın şairidir ve onun umudunu diri tutmak ister; yirminci yüzyılda dünyaya geldiğine "fevkalâde memnun'üur ve "yeni bir âlem için" döğüşmek isteyenlerin safındadır; yaşamayı, ama "birer birer ve hep beraber ipekli bir kumaş dokur gibi" yaşamayı özler; savaşlara karşı ve barıştan yanadır; yervüzünde "bezirgân saltanatı ve zulüm" Dİtsin diye, "el kapıları kapanıp insanın insana kulluğu yok edilsin" diye çırpınır; "yarin yanağından başka her şeyde ortaklığa" inanır; kendi yurdu söz konusu olduğunda "hapishanelerine kadar" sever. Bir hasret gibi içinde taşıdığı yaşam ve özgürlük felsefesi kısaca şu dızelerdedir: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim... Ütopya denecektir, varsın olsun; her büyük şairin dünya görüşü aynı zamanda ütopyanın lifleriyle dokunmuştur. Victor Hugo'nun şu sözleri ne kadar da doğru ve güzeldir: "Şair, inançsız günlerde gelip en güzel günleri nazırlar; ütopyaların insanıdır o; ayakları buradaysa gözleri başka yerlerdedir." Nâzım Hikmet, şiirinin temalarıyla, söyleyişindeki dirilik ve zenginlikle ve son olarak işte bu ütopyasıyla da, yurdunun sınırlarını taşmış ve bir insanlık şairi olmuştur. Şiir ki, zaman en çabuk eskittiği bir şeydir; o şiir Nâzım Hikmet'in dizelerinde nâlâ yazıldığı günlerin güzelliğini barındırıyorsa, şairimizin düşünde taşıdığı dünya idealinde de aramalı onu. "Ne kadar güncel" de diyebilirsiniz söylediklerine. "Güncel"; çünkü dünyamız, şairimizin yaşadığı yülardan çok daha gerilere savrulmuş Dİrhaldedir. Doğanın, insanın ve fikrin meta diye görülüp piyasaya sürüldüğübirdönemiyaşıyoruz.Nevarki, pes etmeyip "Daha insanca bir dünya"nın kavgasını sürdürenler de var; zafere kadar da sürdürecekler bu mücadeleyi. "Tarihin sonu" deyip yılgınlığın tohumlarını ekmek isteyenler de az değil; Nâzım Hikmet'in şiiri ve sanatı, en azından "uyanıklığa bir çağrı"dır böylesi bir ortamda. Hayır, her şeye karşın: Güzel günler göreceğiz çoculdar, güneşli günler göreceğiz. Motorları tnaviliklere süreceğiz çocuklar ışıklı tnaviliklere süreceğiz... Büyük şairi, doğumunun 100. yılında anmanın bir çekicuiği de şurada ki, o güzel ve güneşli günleş adına iyimserliğimizi pekiştiriyor. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 622 SAYFA 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear