05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

rumu olarak ele alır. 1 ler çağda, bir yandan kültimin büyük eserleri mevcuttur, bir yandan da onları kuran eylemler ve kuruluş işleri söz konıısudur. Bilim, tek nik, sanat vc din kurulmuş eserlerdir. Bilimi, kıınılmuş bir bina olduğu kadar, kuruluş süreci olarak görmek gerektiğini belirten Ülken'e göre, "kurulmuş bilgi sistemi olması baKimından her çağda tek bilim değil, bilimler vardır. Aralannda ne kadar sıkı bağ kurmaya çalışsak, yine varlık ve gerçek derecelerinden hcr birine karşılık olan bilimler birbirinden ayrı kalıyorlar. Fakat her biri özel ilkelere dayanan bıı bilimleri temellendirmek için ortak bazı ilkelere ihtiyaç vardır." Ülken, bundan, bilim kuramının doğduğunıı belirtir.(s. 4) Ulken, bilim teorisinin özel bilimlerle bağıntısını açıklamak için "doğa yasası" ve "nedensellik" düşüncesini inceler. Ona göre, "doğa yasası ve nedensellik, rasdantı ve doğaüstü ile açıklamaya karşı doğmuş olan bilim düşüncesinin temel rikridir. Doğa yasası düşüncesi hcrdevirde bilginler kadar filozofları da uğraştırmıştır. Bilgin doğa olayları arasında sabit ilişkiler araştırırken, filozof da "yasa" dediğimiz sabit bir ilişki fikrinin mahiyeti ve sonuçları üzeı inde düşünmüştür. Filozofıın araştırmaları, bilginlerin ulaştığı sonuçları kontrol ve eleştirmek suretiyle tamamladığı için nesnel ve kesin bilgi delilJeriııin, bilimlerin doğduğu devirden zamanımıza kadar doğa yasası düşüneesinin sürekli genişlemegeçirmesi söz konusııdıır." (s. 6) 6.(Hken1nDiltheyv8 Comte'a yönefttlğl eleşürller "Doğa yasası" ve "nedensellik" düşüncesini irdeleyen Ülken, "yasa" ve "nedensellik" kavramlarının insan bilimlerindeki durumunu eözden geçirirken tarihselcı filozof Dilthey ile pozitivist tilozofsosyplog Comte'a çeşitli eleştiriler yöneltmektedir. ü n a göre, "insan bilimlerinde 'kanun' (yasa) fikrini incelerken ortaya çıkan bir soru vardır: Bu varlık derecesindeki olayların başka varlık derecelerine irca edilememesi onların tamamen avrı yöntemlerle incelenmesine şebep olnıalı mıdır? ' Ülken'e göre, yukarıdaki sorııya "evet" diye cevap verirsek, bilimleri Dilthey'ın yaprığı gibı doğa bilimleri ve Tinbilimleri diye birbiriyle ilişiksiz iki grııba ayırmak ve her birinde ayrı yöntemler kullamnak gerekir. Dilthey, bunlardan birincisinde matematik göriişe dayanan vc nedensellik ilişkilerini, nicelikle ifadeyi arayan açıklama yöntemi nin, ikincisinde içe bakıs psikolojisine dayanan ve içten yaşamak suretiyle nüfuz eden anlama yöntcminin kullanılacağını söylüyordıı.Ulken bilimlerin kesin bir sınırla ayrılmasının, bir bilim teorisi kurma imkânını engellediğini düşünür. Insanla ilgili olaylarda da "yasa" arayışından vazgeçilmemesini önerir. Ona göre, Max Weber vb. sosyologlar Dilthey'ın görüşünü yumuşatmıslardır. "Bıınlara göre sosyoloji bir yandan anlayış (anlama) yöntemini kullanmak, genel sosyal kavramlar yerine idealtipleri tetkik edecek, bir yandan da bu tipler içinde statistik determinizm ile olasılık yöntemini kullanacaktır. Bu uzlaştırmanın ne derece başartlı olacağı söylenemez."(s. 48) Ülken, bu görüşün karşı kutbundaki, varlık dereceleri arasındaki farkları basitlik ve karmaşıklık larkına indirgeyen pozitivist görüşe ilişkin şunları ifade eder: "Eğer olayların rarkı bundan ibaretse, en karmaşık olan sosyoloiik veya psikolojik olayları çözdükçe onların altında biyolojik ve fizikoşimik olayları buJuruz. Basite ircadan ibaret olan bu görüş varlık derecelerinden her birinin kendine vergi karakterlentıi görrnemeye varır. (...) Bilimin ideali teke irca ols>a bile, bu ideal varlık derecelerini görmeSAYFA 8 Ülken'e göre, olguldeal ayrımı yalnızca billme özgü bir $ey deglldir. "Başka deuer alanlarında da ayrı görunusler vardır: Sanatta. ahlakta ve hukukta olguideal kutupları deglslk seklllerde görünür. "bilim" gözlem ve deneye dayanan doğa bilimleridir. Bu nedenle, bu tarzdaki girişimlere, bilim felsefesinde genellikle "natüralizrh" (doğalcılık) denmektedir,(s. 6768) Ülken, bilim teorisini bu tarzda kurmaya ilk girişen filozofun Hunıe olduğunu belirtir. Ancak onun, determinizmi ve doğa yasası düşüncesini açıklamak için başvurduğu yol, psikolojik çağrışımaır.(...) "Hume'un psikolojik bilim teorisi ister istemez, şüpheciliğe ulaşır; doğa yasaları bu görüşe göre, ruhumuzun alışkanlıklarından ibarettir." Oysa Ülken'e göre, felsefe, bir bilim kuramı olması bakımından, bütün bilim lere temel olarak sayılan kavramlara dayanmalıdır. Bu kavramlar evrensel ve nesnel olmalıdır. Halbuki, doğa bilimleri (bütün şekillerinde) bize evrime bağlı ilişkileri veya kendileri zaten temellendirilmeye muhtaç genel bilgileri verirler."(6869) Doğalcı bilim teorilerinin ikinci tipi olarak, Ülken, sosyolojizm'den söz eder: "Bu yeni yol bir bilinç teorisinin aradığı nesnelliği ve evrenselliği psikolojiden daha iyi verebileceği ümidindedir. Çünkü toplumun tasavvurları biıeylerinki gibi kolay sarsılmaz, ortak terimlerin ürünüdür ve yüzyıllar boyunca devanı eder."(s. 69) Ülken'e göre, sosyolojiye dayanan bilim teorileri, esasında, natüralist ve evrimci olma bakımından psikoloiiye dayanan teprilerle aynı grupta yer alırlar."(s. 71) Ülken, "sosyolojik teorinin başlıca dayanağının "hakikat düşüncesi" olduğunu belirtir. "Buna göre hakikat, yaygınlaşabilen, bildirilebilen fikirdir. Yayılabilme ise tonluma aittir. Fakat, doğru bir fikir yayılabileceği kadar yanlış l)ir fikir de yavıtabilir.(...) Öyle İse nakikat sosyofojik kritere dayanamaz."(s. 71) mek ^eklindc gcı çekleşemez. Ancak özel bilimleri kuşatan bir bilim teorisinin kurulması ile gcrçekleşebilir. însana ait karakteristik olguları değil hatta fizik aJanına ait olguları bile birbirine, mesela fermodinamik olaylarını elektromanyetiğe irca cdemiyoruz. Onlar özel bilimler olarak kalıvorlar. Fakat bu, bizim bu özel tcorileri birleştiren bir bilim teorisi kurnıamıza engel olmuvor." Ülken'e göre, "manevi" vc "doğal' bilim aynmı ne derece yapma ve gerçeğe nüfuza elverişsiz ise, bilimler arasında yalnız basitlik, karmaşıklık farkını görerek hepsini cn basit olaylara indirgemeden ibaret görüs de o kadar yapma ve gerçekJerin lcenai karakterleri içinde görülmesi bakımından elverişsizdir. Bundan dolayı Ülken, yapacağı bilimler sınıflamasının, Dilthey ve Comte tarafından yapılan sınıflamalardan çok farklı olacağını belirtir.fs. 49) içindedirler, yani genel olarak yorumlanabilirler." Bu nedenle Ülken'e göre, "tarihsel bir olayı anlıyoruz demek, yalnız onu kendi kişisel tecrübelerimize benzcr bir yoldan kavrıyoruz değil, nedensellik bağlamıyla başka tarihsel olaylara bağlıyoruz, birbirine bağlı bir olaylar sisteminin içinde sonuçlanma bakımından tutarlık ve sonuca uyma (consequence) ilişkileri buluyoruz demektir. 'Anlama'da 'bireysel'den genele doğnı bir yükselis başladığı halde açıklamada doğrudan aoğruya genel ve evrensel alanına gireriz. Kendimize ait olguları dahi kişi dışı bir hale getirmeye çalışınz. Kısaca, anlama ile açıklama arasında kesin sınır yoktur. Tarihsel olayların incelenmesinde o olaylann içine girerek, orada yaşayan bizmişiz gibi onu anlamaya çalışınz, fakat olayın çevresindeki bütün hal ve şartlarla ilişkisine göre onu açıklanz."(s. 25051) 9. Defier oiarak bHmin nttellklerl Ülken'e göre, "bilim teorisi akılla kavranan bir tecrübe dünyası üzerinde kurulur. Ancak, bu dünyada aklın kavradığı sembollerin hakikati, yalnızca tecrübeye ait olan olguların hakikati ayrı kalmazlar. Aynı süreç içinde ideal kavramların işleyişi ile olguların işleyişi bir likte cereyan etmektedirler. Bilimin vc bilimi kuran insanın bir yanı ideal, bir yanı olgudur ve idealle olguların ıııeydana getirdiği karma (mixte) insani varhktır."(s. 76) Ülken'e göre, olguideal ayrımı yalnız ca bilime özgü bir şey değildir. "Başka değer alanlarında da ayrı görünüşler var dır: Sanatta, ahlakta ve nukukta olguideal kutupları değişik şekillerde görünür. Faust ya da Don Kişot tipleri olguideal çift kutbunun sanata ait bir ifadesidir. Fakat bilimde Leibniz'in mathesis universalis dediği "ideal" ile sanat taki ideali birbirine lcanştırmamalıdır. Bilim, bir değer tiirü olarak değerler dünyası içinde görülebilir. Ancak kendine özgü karakteri ile: Nesnelliği, ev renselliği, kişidışı oluşu ile başka değerlerden aynlır."(s. 76) *** Tanıtıcı kısa biryazının boyutları içinde Hilmi Ziya Ülken'in önemli gördüğüm bazı düşüncelerini, çokçası kendisinden alınrılar yaparak aktarmaya çalıştım. Dpğumunun 100. Yıldönümü nedeniyle Ülken'in gündeme gelmesinin ve incelenmesinin, ülkemizdeki felsefi düşüncenin gelişimini değerlendirme ve gözden geçirmek için de yararlı olacağını düşünüyorum. • *ÇÜ.EğitımFakülh'u (V Arslan Kaynardağ, "Türkıye'dc Vclsefenin Evrimi", Cumbunyet Dönemi Türkiye AnmklopeJtst, s. 769. (2) Hilmt Ziya Ülken, Biltm Fekefesi, Ülken yy., 7 9<S' ?, ". Baskı Ihından sonra yalnızca tayfa numaralan belırtılcrektır CUMHURİYET KİTAP SAYI 605 7. Yötıtam sorununa takif ı 8. BHhn kuramianmıı eleşttrlst Ülken, çağdaş düşüncede tartışılan üç bilim teorisi tipinden söz eder: "Birincisi bilimin sentetik a priori hükümlere dayandığını söyleyen görüş, ikincisi bütün bilimin analitik, totolojik hükümlerden ibaret olduğunu söyleyen görüş"tür. Bu iki karşıt göriişü karşılaştırdıktan sonra, bugün onları aşan ve bir anlamda birleştiren yeni bir görüşe ulaştığmı belirtir: Fenomenolojik bilim göriişü. Ülken, nesnel ve evrensel olması gereken bir bilim teorisinin kuruluşuna engel olan, fakat 1920. Yüzyılların bilim tarihinde birçok denemelerine rastlanan açıklamalann eleştirisini de yapar. Bunlar arasında en başta geleni, "Naturalizmle Açıklama Denemesi"dir.(s. 67) Bir bilim teorisi kurmak için dogmatik rasyonalizmin (bilimle metafiziği birbirine karıştıran ve bugüne kadar süren) girişimleri, hcm filozofları hem asıl bilim adamlarını yeni bir yol aramaya götürmuijtür. Bu da bilim kuramını yine bilimle kurma yoludur. Burada anlaşılan Bilimlerin konu ve yöntem bakımından yapılan sınıflamalan eleştiren Ülken, nerhangi bir yöntemin yalnızca belli bir bilime ve bilim grubuna ait olma dığını ileri sürcr. Herhangi bir yöntemin tek başına kullanılmaktan çok, başka yöntemlerle birlikte işlediğini ve onlarla tamamlandığını savunur. Yöntem sorunuyla ilgili olarak da, eleştirici ve sentez arayıcı tutumunu sürdüren Ülken şunları söyler: "Manevi bilimleri doğa bilimlerinden kesin olarak ayıranlar birincide "anlama" ikincide "açıklama" yöntcminin kullanılabileceğini iddia ediyorlardı. I Ialbuki anlamak ve açıklamak »üsbütün ayrı şeyler değildir. Yalmz birincide özel ve ferdi haller arasında tııtarlık ve sonuçluluk yeter olduğu halde, ikincide bu mantıksal ilişkilerin genel veya cvrenscl haller arasında kurulması gerekir. Tek, konkre olayların yorumlan masını baijlıca tarih alanında bulııruz. Çünkü tarihsel olaylar bir bakımdan tek tirler, ama yine de bir şartlar bütünıi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear