25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mavi Bereli ABDULLAH TEKİN 'avi Bereli", Doğan Hızlan'ın "deneme" türündeki .edebiyat ve dil yazılannı içeren kitabının adı. Bilindiği gibi "Mavi Bereliler" Birleşmiş Milleuer'e ait Barış gücü askerlerine verılen addır. Hızlan, kendini zaman zaman da olsa kültür sanat dünyasının mavi berelisi olarak gördüğü için kitaba bu adı vernıiş. Hızlan'ın kültür sanat dünyasının mavi berelisi olma yaklaşımı, yansızhk, tarafsızlık daha önemlisi "hiçbir düşüncenin militanı" olmamaya özen göstermesi edimlerinde aranmalıdır. Ama elbette taraf tutulması gereken yerde taraftar olması da aydın kimlik ve kişiliğinin bir gereği olarak nitelendirilmefidir. Deneme ilgi çeken seçkin bir edebiyat türüdür. Montaigne'den Camus'a, Locke'dan Bacon'a uzatılacak çizgide birçok yazar bu türde zengin örnekler vermiştir. Bu denemeler salt edebiyat alanına değil, iktisat, tarih ve felsefe konularına da pencere açmıştır. Siyasal ortam ve yaşamlarla moral değerler denemenin içeriğine yeni boyutlar kazandırmıştır. Çağdaş edebiyatın en çok ürün veren türlerinden biri olmasına karşın deneme, ülkemizde Cumhuriyet'ten sonra görülmeye başlar. Ahmet Haşim ve Nurullah Ataç türün en başanlı temsilcileri olarak göze çarpar. Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabanattin Eyuboğlu, Suut Kemal Yetkin, Nermi Uygur, Melih Cevdet Anday ve Vedat Günyol'u deneme türündeki kitaplarından tanıyoruz. Listeyi uzatmak mümkün. Ama bu listeye muhakkak konması gereken kişilerden biri de Salâh Birsel olsa gerek.. Birsel'in "lOOlGeceDenemeleri" başlığı al tında çıkardığı kitapların ilki "Kurutulmuş Felsefe Bahçesi", onuncusuise"Kedıler"dır. Birsel "Kurutulmuş Felsefe Bahçesi" adlı kitabında deneme türünün tanımına kendine özgü bir yaklaşımla farklı bir söylem getirir: "Çok şükür biz ne bilim adamı ne araştirmacıyız. Burada okurlarımıza kimi bilgiler sunuyoru2, ama onları cğlendirmeyi de savsaklamıyoruz. Bir denemecinin yapacağı işj de bundan başkası olmamalıdır." Deneme türünün son ustalanndan bi ri de kuşkusuz Doğan Hızlan. Mavi Bereli keyirle okunan bir kitap. Hızlan, Birsel gibi "hıımour" ya da "ironi" yöntemlerine fazla yer vermiyor. Ama buna karşılık kitaplan, insan yaşamlarını, bilgiyi ve edebiyatı paylaşıyor. Daha önemlisi edebiyatia fazla dostluğu olmayan bir toplumda, çağına tanıklık ederek bir demet ışık sunmaya çalışıyor. Çok önemli ve aöır konuları bir rendeden, bir elekten, Dİr rafineriden geçirerek içerikli ve kolayca okunup anlaşılacak bir şekilde karşımıza getiriyor. Ömeğin edebiyatın büyük ölçüde kitap sevdirme sanatı olduğunu vurgularken, edebiyatı öğretmeUe sevdirme arasındaki ince farkın fark edilmesini istiyor. (s. 18) Edebiyatı hem öğrenme hem dc sevmenin önemine yerinde bir yaklaşımla fazla yer veren Hızlan, politikacılarla devlet adamlarımızın bu alanda donanımlı olmasuıın özlemini duyuyor. Nitekim Letonya Cumhurbaşkanı Ulmanis'in "bir yerde yaşayan insanlatın edebiyatı incelemeden, ekonomik, siyasal, toplumsal yapıyı doSru koruyabUmelerinin mümkün olmadığını bilmesini" Ulmanis Modası biçiminde yaygınlaştırmayı düşlüyor. (s. 30) Hızlan'm söylemleri salt politikacı ve devlet adamlanna değil, herkese yöneliktir: "Çevrenizi, toplumunuzu öğrenmek zorundasınız, yaşadığınız toplumun insanlannı tanımamız şart. Hangi meslekten olursanız olun, roman, hikâye, şiir okumadan, çağdaş, dünyayı kavrayan bir insan olabileccğinize inanıyor musunuz? (s. 1) Türkiye'de kitap okuyan sayısı yahut kişi başına düşen kitap sayısı konusunda yapılan istatistikler sayın Hızlan'm sorusuna net bir yanıt verebilir: " Hayır inanmıyonız. Kitap sayısı 11 milyon, kütüphane sayısı 1310 ve kisi başına düşen kitap da 0.16'dır. însanlarımıza niçin kitap okumadıklan sorulduğunda, her şeye zaman bulmalanna karşın kitap okumaya zaman bulamadıklarını söylerler. Batı dünyasında en çok sevilen armağan türünün kitap olmasına karşın bizinı toplum kitapla bir türlü dostluk kuramamıştır. Ülkeyi yöneten, yasa yapan kişilerle ve hatta eğiticilerle konustuğunuzda kitaplarla dostluklarının olmadığına tanık olursunuz. Anadolu'da güzel bir söz vardır: "Baş nereye giderse ayaklar da oraya gider. Devlet adamının, öğretmenin, ana babanın ızleyenleri de onlann yaptığını yapmakta, onlann izlerinde gitmektedir. Onun için de kültürlü bir toplum olduğumuz söylenemiyor. Kitabı bir yana bırakın, gazete okumayan bir toplunıla karşı karşıyavız. Televizyon ekranlannda sanatı yozlaştıran ve kültür sözcüğünden habersiz olan insanlan öhe çıkanp baş tacı yapma çabalan ülkenin salt ekonomi değil çok yönlü bir darboöazda olduğunu göstermektedir. "UÎuslar büyük oğullarıyla soluk alır" söylemi anımsandıömda sanatta, kültürde, edebiyatta ve potitikada büyük oğul yetişrirememenin sıkıcı soluksuzluguyla birfikte yaşadığımız görülür. Bu hava kirliliği içinde, bu boğucu ortamda insan ancak, kentleri, kitaplan, yağmuru, aşkları, edebiyat ustalarını, konuşma dilini, yazarları, ozanları okuyarak soluk alabilir. "Mavi Bereli" salt yazarı I Iızlan için nesnellik görevi üst lenmiyor. Ekonomik sıkıntıların ortasında toza dumana bulanmış, "Televole" görgusuzlükleriyle karşı karsıya olan günümüz insanı için de bu tür bir işleve sahip: Kısa bir zaman için de olsa, mavi bere takarak yaşamaya çalışmak için Hlzlan'ın zevkle okunan kitabina merhaba demek gerekiyor. • Mavi Bereli/ DoSan Hızlan/ Yapı Kredi Yaytnları/ Utanbul/ 2001/ 139 s. yolları, bentler, sarnıçlar; Binbirdirek olayı, Bozdoğan Kemeri... Bunlar, su sorunlannın birer anıtsal belgeleridir. Saraylar, manastırlar, kitaplıklar, tiyatrolar ve surlar kenti olan Nicomedia'nin mirasını temsil eden izmit, yıllar boyu su sorunlanyla başbaşa kalmıştır. Yazar Müzeyyen Ünal, "Paşasuyu" adL bu calışmasıyla, Izmit kentinin binlerce yıllık su sorununun serüvenini ve hikayesini yazmıştır bu uğraşıyla. Bilimsel yazımlara göre, üzerınde yaşamakta olduğumuz yerküresinin fiziksel yapısı, 4 unsurla değerlendirilmiş. "Hava, ateş, su, toprak". Su ve yaşam. Bu 4 öğeden birini çekip alırsanız eğer, yaşamımız tümden sona erer. "Su, hayattır" sözü boşuna söylenmemiştir hiç kuşkusuz. Tarihin o karmaşık ve alaca karanlığında, su uğraşlan, su olaylan, hatta savaşlan, hiçbir zaman gündeminden düşmemiştir. Aşklara, türkülere ve şiirlere konu olmuştur. Fuzuli'nin "Su Kasidesi ve "Sular sarardı..." "Sular mı yandı?" dizelerini Ahmet Haşim boşuna mı yazmıştır? Roma/Pontus Valisi Plinius'tan Roma împaratoru Traianus'a ınektup: "Efendim, Nikomedia halkı, bir su kemeri üzerindc 3.318.000 Sesterces harcamıştır. Burası daha bitmeden terk edilmiştir. Aynı zamanda yıkılmıştır. Bunu takiben 200.000 sesterces başka bir kemere harcandığı halde terk edıldiğinden dolayı biraz daha para gerekmektedir. Ben ıcendim çok iyi bir kaynağa gittim. Bu kaynak suyun şehrin arazi yapısı nedeni ile ilk durumaa olduğu gibi kemerli yapı ile getirilmek gerektiği görülüyor. Çok az sayıda kemer dimdik nâlâ ayakta. Daha önceki yapıda sökülerek aşağı indirilen işlenmiş taştan yapılabilir. Bazı kısımlan bana göre tuğladan yapılmalı. Bu hem daha kolay, hem de daha ucuz olacaktır. Bunların da üzerinde asıl ihtiyacımız olan şey, başımıza gelen şeylerin tekrarlanmaması için sizin bize bir su mühendisi ve bir mimar göndennenizdir. Kesinlikle söyleyebüirim ki bu eser kullanışlığı ve güzelliği ile sizin döneminize yara şacaktır." tmparator Traianus'tan Plinius'a: "Bu çalışma Nikomedia şehrine su getirtmek için olmalı. Seni bu işe göstermen gereken gayretle yaklaşacağına güvenim sonsuzdur. Fakat Alfahaşkına şimidye kadar Nikomedia halkının bu kadar çok para harcamasında kimin sııçlu olduğunu gayretle araştırmak senin gö revin. Bu süre içinde bu kadar çok pjra harcanırken ki ıtazançh çıkıyor, sorumlu kim? Araştır, haber et'. împaratorlar ve dönemler, mektuplaş malar? üsmanlı yıllarında da, şu sonınları gündeme gelmiş ve kimi mektuplaşmalar da olmuştur. Padişah Sultan Süleyman'ın Istanbul'da her mahalleyi su getirilmesi ve çeşme yapılması için buyur muş oluduğu rermana; sadrazam Semiz Ali Paşa, kellesini koltuğa alarak, padişahın bu fermanına "karşı" çıkmıştır. Bu karşı çıkışını da bir mektupla bildirmiştir. Müzeyyen Ünal bu yorucu ve titiz çalışmasıyla, antik dönemden günümüze dek uzanmış olan "su" sorunlannı (belge, kroki ve fotoğraf) gündeme taşımış oluyor. Aynca, "su gibi aziz olmak durumuna ne denü "macera"larla yüklü olduğunu vurgulamış bulunuyor. Keşke birçok ilin su serüvenleri, bu tür çalışmalarla ve araştırmalarla gün yüzüne Çikarılmış olsa. Çünkü su "kültürünün , su mimarisinin yaşam ve yaşantımızda çok önemli bir yeri var. • Paşasuyu/Müzeyyen (Jnal/Kocaelı Dokümantasyon Merkezt Yayınları/No 1/2001/88 \. CUMHURIYET KİTAP SAYI 605 Suyun omml ve gbamlT Kitapladostluk MiDK oımnnBiı gumınuzB Edeblyatı paylaşmak Su ve Onun Tarihsel Serüveni SAKİR BALKI I Douan Hızlan, "humour" ya da "ironi" yöntemlerine fazla yer vermiyor. Ama buna karşılık kltapları, insan yasamiarını. bliglyl ve edebiyatı paylaşıyor zmit'in o"Antik" döneme bakan yüzü, birçok savaşlara, olaylara ve dönüşümlere tanıklık etmiştir. Bitinya/Roma/Bizans ve Osmanlı yıllan? Saymış olduğumuz bu devletsel yönetimler, hiç kuşku yok ki, varlıklannı ve etkinliklerini sürdürdükleri o dönemlerde, coğu alanda uğraş vermişlerdir. Ama onlann en çok uğraş vermiş oldukları konu, sürekli "su sorunu olmuştur. Siyasal ve sosyal çalkantılar bir yana, su derdi ve konusıı onlann başlarını çok ağrıtmıştır. Su kaynakları, dağları bayırları aşan su SAYFA 16
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear