05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ülken ve Bilim Felsefesi MUSTAFA GUNAY deyişi ile) üyade diyor."(s. 73) 6. Bffim felsefeslnln üç yönü ve Kuramı olarak blllmleUefesl Ülken, bilim felsefesinin başlıca üç yönünden söz etmekte ve bilim felsefesini bir bilim kuramı olarak görmektedir:" 1) Bilim felsefesi her şeyden önce bir bilim teorisidir. Çünkü Dİlimlerin sistemleşmelerinde meydana çıkan özel teoriler içindeki bir düşünce, başka deyişle "teorilerin teorisi dir. 2) Bilim felsefesi bu teorinin işleyişini sağiayan temel metotlar üzerindeki düşüncedir.C) 3) Bilim felsefesi bir bilim teorisi olarak aynı zamanda hakikat kriterinin araştınlması demektir." Ancak burada Ülken, haki kat kavramını yalnızca bilimsel bilgiyle sınırlı olarak düşünmez. Kendi deyimiyle "fakat hakikat bilim alanını aşar, bütün değerleri kusatır. Bilimsel hakikatin bunlar arasındaki yeri, hatta hakikatin varlıkla ilişkisi sorusu bundan doğar. BiUmde hakikat krit,eri bilim teorisi ile uzlaşmış olmalıdır. Oyle ise, kullandığımız hakikat kriteri bilim teorilerinin incelenmesinden sonra kabul edilen teoriye uygun olmalıdır. Fakat onun değerler ve varhğa ait içindeki yerini belirtmeli.(5.3) I.ÇokyönlüNrlelseled H ilmi Ziya Ülken (3 Ekim 19015 Haziran 1974) Tiirk düşünce yaşamında ve bir felsefe geleneğinin oluşmasında önemli etkileri ve katkıları olan bir düşünürümüzdür. Düşünceleri, verdiği dersler ve eserleri çok geniş bir alana yayılmış durumdadır. Aynca dergi çıkarma ve felsefe dernekleri kurtna konusundaki çalışmalannı da unutmamak gerekir. Onun kendine özgü bir felsefe sistcmı kurma çabası içinde göründüğünü belirten Arslan Kaynardağ'a göre, "Belki oraya tutarlı ve derinlemesine bir felsefi görüş koyamadı, ama yine de onun çalışmalarına saygı duymak gerekiyor. Yazılannda, felsefe çalısması yapacaklar için büyük malzeme boüuğu vardır."(l) Ben de bu yazımda Ülken'in çalışma alanlarmdan yalnızca biriyle, bilim felsefesiyle ilgili düşüncelerine ve yaklasımına birkaç yönüyle değinmeyi amaçlıyorum. Ayn bir çalışmada Hilmi Ziya Ülken'in Türkiye'deki bilim felsefesi alanındaki yerini değerlendiren; ve Cemal Yıldınm ve Doğan Özlem ve diğer bilim felsefecilerimizle onun görüşlerini ve yaklaşımını karşılaştıran incelemelerin yapılması da gereklidir. Benim burada yaptığım, Ülken'in bilim felsefesi konusundaki düşüncelerini aktarmak ve hatırlatmak olacaktır. dir" (s. VII) Ülken herhangi bir bilim felsefesi geleneğinin takipçısi olmaktan çok, eleştirici ve çözümleyici bir yaklasım gösterir. Öncelikle, sentetik, analitik ve sezgici bilim felsefelerini gözden geçirmeyi amacladığını belirtir. Çünkü DÖyle bir gözden geçirme, "onlardan birkısmınm bilündekı gelismeye bağlı olarak neden eski geçerliliklerini saklamadığını ve yine neden yenilerin doğduğunu" görme imkânı vermektedir. 4. My1(1010* BtaKuran Ülken'in bilim felsefesindeki görüşlerinin ve eğilimlerinin şekillenmesinde özellikle Platon, Husserl ve Hartman gibi filozoflann etkisinden söz edilebilir. Kendi deyimiyle, "Bizim bu kitapta ileri sürdüğümüz bilim felsefesi sentetik ve analitik görüşleri bir bakımdan birleştiren Husserl'in fenomenolojik görüşünden doğmuştur. Yalnız gercek ve ideal seferlerini tam olarak ayıran bu görüşten gerçekle ideal manzara görmemiz bakımından aynlıyoruz.. Bu noktada Pla ton'un dyade felsefesiyle zamanımızda matematık ve mantığın "idealleştirme" olduöu görüşüne, yani fizikte doğan "tamamlayıcılık" fikrine dayamyoruz. Bundan dolayı da, yeni bir kelime icadetmenin tehlilcesini göze alarak, bu görüşe dyadologie diyoruz."(s. VIII) Ülken bilim felsefesinde tuttufiu yolun, bir bakımdan N. Hartmann ın cörüşüne yakın olduğunu belirtirse de bazı ayınmlan vurgıılama gereğini de duyar: "Ancak ondan felsefe tanninde, Platon'un yaşlüık diyaloglarına ait incelemeye ve son ydlarm fızik araştırmalanna dayanarak aynlıyoruz. Platon, Parmenicies diyalogunda, daha önce kurduğu sistemi eleştirmeye başladı. Sonraki diyaloglannda yeni bir göriiş ortaya koydu. (Bu diyaloglann başlıcalan "Siyaset Adamı", Sofist", "Kanunlar", "philebos", "Timaios"tur.) Buna göre akılla kavranan sekiller (Eidos) ile duyuyla kavranan değişik şeyler birbirinden, sanıldığı kadar ayn değildir. Onlar karma (mixte) varlıklarda birbirleriyle birleşirler. Bu karmalara Platon (Aristoteles'in Hilmi ZiyaÜlken Türkjve'de Çağdaş Düşünce Tkrihi Hilmi ZıyaÜlken İasani Vatanseverlik Hilmi 7iya Ülken Dcviricrinde Tercumenin Rolü Uyanış Hilmi Ziya Ülken tslâm Düşünccsi Bilim felsefesini bilim kuramı olarak görmekle Birlikte Hilmi ZiyaİJlken Ülken, biHılmi Ziya Ülken limi yalnızca teGenel FeLscfc Dcrslcri orik bir Felsefesi sistem olarak değil, aynı zamanda bir kültür ku T hliliullll Içinde yaşadığı dünyay!, doğal ve toplumsal boyutlanyla/yönleriyle anlama, açıklama ve bilmeye çalışan biricik varlık insandır. Ama insanm kendisini ve dünyayı bilme ve kavrama konusunda, tarih boyunca farklı düşünce biçimlerini ve yöntemlcrini kullanması söz konıısudur. Bu konuda Ülken şunlan söyler: "Insan, kendiliğinden biümsel gerçeği aramaz. Aslında Mitos, Rüya ve layua tasası içindedir. Ortalama 100.000 yılsayılan insanlığın ömründe tam bilimsel gerçek arayışının ancak 2500 yıllık tarini vardır. Bunun da büyük kısmı yine mitoslar ve bilimdışı ilgilere doğru sapışlar ve çöküntülerle geçtikten sonra, ancak 300 yılda büyük bir nızla gelişmec başlamıştır."(s. 1)(2) Bu nedenle Ül.en, bilimin, insanlığın yarattığı değerler arasında en yenisî ve en sıkı disiplin isteyeni olduğunu belirtir: "Din, dil, sanat, ahlak, hatta hukuk (teknik daima onlarla birlikte olmak üzere) insanhk kadar eskidir. Her biri tarih öncesinden beri bütün halinde veya ayn ayn gelişmişlerdir. Fakat bir değer olarak bilim, pek yeni sistemleşmiştir.'Hs. 3) Genel Felsefe Dersleri FUSUN AKATLI nkara Üniversitesi Eğitim Fakültesi.'.nde Ord. Prof. Dr. Hilmi Zi ya Ülken'in asistanı olarak görev yaptığım birkaç yıllık süreyi, mesleki hayatımın en anlamb ve kazançlı dönem lerinden biri sayarım. Ben o sırada çok genç, henüz kariyerinin başmda bir relsefeciydim. Bilim uzmanlığı (master) çalışmamı Ülken'in rehberliğinde yapabilme şansını elde etmiş olmamın ne demek olduğunu o zaman, o toyluğumla da idrak ediyordum; ama şimdi, meslekte otuz yılı aşkm bir süreyi geri bıraktığımda, onun sadece dolaysızca öğrencisi ve asistanı olma şansını elde etmiş olanlara değil, Cumhuriyet döneminde felsefe ve sosyal bilimler üzerinde çahşan bütün kusaklara rehberlik etmis olduğunu apaçık görüyorum. Çünkü Hilmi Ziya Ülken, engin birikimi yalnızca yakın çevresindekflerle, dershanelerde Hocam Hilmi Ziya Ülken ve A l LFelMffrMmllşkMve HhntolMfMl Ülken'e göre, felsefenin başlıca görevi değerler üzerinde düşünce olduğu kadar, bu özel sistcmli düşünce (yani bilim) üzerindeki düşüncedir. Bundan dolayı, Bilim felsefesi, felsefenin bütünü değilse de önemli bir lusmıdır.(s.3) Bilim felsefesini, "bilimsel felsefe" etiketini taşıyan akımlardan ayırdığını beÜrten Ülken'e göre, felsefeyi bilimsel bir tabana dayandıtma uğraşısına girişenler arasında yalnızca bir derece farkı bulunmaktadır: "Felsefeyi fizik temeline dayandıranlarla, biyoloji veya psikoloji, sosyoloji temeline dayandırmak isteyenlerin farkı ancak dayandıklan temelin sağlamlık derecesinden ibarettir. Fakat hepsi en kesini olan Russell'ın sembolik mantık ilkelerine dayanan bilim felsefesi dahi bir savı kanitsama içinde hoca Saylaşan birkışisininolmakla kalmıyordu. •üşünce hayatımızın en "velut", en çok eser veren o olduğuna şüphe yok. Sosyoloji ya da diğer insan büimleri alanında yazdığı kitaplar, her zaman felsefe ile temelîenmelcte, boyut kazanmaktaydı. Doğrudan doğruya felsefeyle ilgili eserlerinde ise, çağdaş bilimlerin aydınlattığı yolda yürümeyi şiar edinmişti. Böylece, bilimlerin ve felsefenin birbirleriyle alışveriş ve etkileşim içinde yürüdüğü cağımıza ayak uydurmakla kalmıyor; ülkemiz bu konularda henüz emekleme aşamasında iken, fikir hayatımıza yön çiziyordu. Inanıyorum ki, Hilmi Ziya Ülken'in asd büyük önemi, kültür hayatını bilimiyle, sanatıyla, felsefesiyle bir bütün olarak yorumlama sında ve bunu Doğu'yu da, Batı'yı da yakından tanıyan, her türlü bağnazlıktan uzak bir sentezci kafasıyla başarmasındadır. Ülken, kendi kuşağınuı pek cok aydınından farklı olarak, zamanında hâkım olan pozitivist zihniyetin dikte ettiği uzmanlaşma eğilimini benimsememiş, adeta bir Ronesans adamı gibi, insan zih ninin yönelebileceği hemen her alana el atmıstı. Onu yakından tanıyanlann çok iyi bildiği, eserini iyi okuyanlann ise tahmin edebileceği gibi; bu yöneliş onda bir heves, bir tecessüs olmanın cok ötesine geçer, derinlemesine ve çok yönlü bir araştırma ve düşünme çabasına dönüşürdu. Hilmi Ziya Ülken'i, eskilerin deyimiyle tam bir mütebahhir" olarak tanımlayabiliriz. Bu kelimenin yenileşen dilimizde bir karşılığı yok, çünkü artık öyle insanlar bulunmadığı icin, onları nıteleyecek bir sıfata da diün ihtiyacı kalmadı! Derinlere dalan, kılı kırk yaran, bütün hayatım zihinsel çalışmaya vakfetmiş biri demektir. Elinizdeki kitap, felsefeyle ilgili temel bilgileri edinmek için olduğu kadar, onun bu yönünü tanımak için de elverişli bir araç. Hilmi Ziya Ülken üniversite düzeyindeki öğrencilerya da felsefeye yeni başlayanlar için "Genel Felsefe Dersleri" yazıyor. Ama bu hem bir felsefe doktrinleri tarihi, hem sistematik felsefe ile ilgili bir el kitabı, hem de yazarının yorum ve eleştirileriyle birlikte okurun önünde bir uruk açan bir kılavuz. Bugün maalesef, bundan otuz yıl öncesine kıyasla, özellikle formasyon vermek bakımından, çok daha zayıf olan bir lise eğitimimiz var. 1970'lerae hâlâ, felsefe eğitimi verilen üniversite bölümlerinde "Genel Felsefe Dersleri"nden bir ders kitabı olarak yararlanüabilirdi. Oysa günümüzde, ancak o eğitimden geçmiş, öğrendiklerini derinleştirmek, değerlendırmek, yerli yerine yerleştirmek isteyecek iyi niyedi ve azimli felsefe mezunlarına ve kendi alanlannda uzmanlaşmış, ama felsefe yönünden eksikleri olduğunun bilincinde olan yetişmiş aydınlara hitap edebÜecek sanınm. Kitabın yayımlanıs tarihi 1972 olmakla birlikte, dönem dönem yazılması sürecine tanıklık ettiğim bu kitapta, hocanın daha önceki yıllarda kaleme almış olduğu bazı parçalar da yer almakta. Böyle olunca da zamanında mümkün olduğunca sade ve anlaşılır olmasına özen gösterdiği dil, günümüz okuru için yer yer biraz ağır, özellikle terimler yönünden güç anlaşılabilecek özellikler göstermekteydi. Ben hocamın kitabını; sadece gerektiği ölçüde dilini sadeleştirmek ve kullandığı bazı eski terimlerin yerine, bugün artık bilim ve felsefe dilimizde yerıeşik duruma gelmiş kimi terimleri koymak üzere yeniden ele aldım. Biraz eskimiş olsalar da hâlâ pekâlâ anlaşılabilir olan kelimeleri olduğu gibi bırakmakta bir sakınca olmayacağını düsündüm. Bazı ifadeler de, dil sadeleştirildiğirıde, yeniden biçimlendirilmeyi gerektiriyordu. Özünü bozmadan ve anlama tamamıyla sadık kalarak o tür ufak tefek rötuşlar yaptım. Bu kıtabm okuru olacak genclerin, felsefeyi böyle bir yöntemle ve böyle bir perspektifle öğrenmelerinin; ya da öğrenmiş olduklan bazı konulan yeni bir ışık altında, bütünsellikleri içinde görmelerinin çok yararlı olacağına inanıyorum. Şunu da itiraf etmek isterim, Hilmi Ziya Ülken'in bir "Giriş" kitabı olarak tasarladığı bu eserin, bu konularla otuz yıldır haşır neşir olan bir felsefeciye bile öğreteceği şeyler, yakacağı yeni ışıklar varmışîB CUMHURİYET KİTAP SAYI 605 SAYFA 6
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear