25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

'Kudüs Güncesi (Al Subar)', Filistin'in Nablus kentinde doğmuş olan Sahar Khalifa'nın romanı. Kitabın Arapça ilk basımı 1976'da Kudüs'te Galileo Yayınları tarafından yapılmış. Sevgi Tamgüç tarafından dilimize kazandırılan yapıtın Türkçe ilk baskısı Belge Yayınları'nın Marenostrum dizisinden yayimlandı. BEDRETTİN AYKIN S ahar Khalifa'nın Kudüs Güncesi, işgal altındaki Nablus kentinin, Nablus halkının romanı. Israil Filistin'i 1967 'de işgal ettiğine ve Sahar Khalifa'nın romanı ilk kez 1976'da yayunlandığına göre, işgalin 9. yüındaki Nablus kenti halkının romanı olarak tanımlamak daha doğru olur "Al Subar"ı. Romanın baş kişisi Usame, Nablus kentinin ileri gelen ailelerinden Kermi'lerin oğludur. işgal altındaki ülkesinin kurtuluş mücadelesinde aktif görev almak için, dışarıda eğitim görmüştür. Roman, Usame el Kermi'nin, tsrail devletinin kurulması ve Filistin'in işgal edilmesinden sonra, diğer Arap ülkelerine sürülerek dalgalar halinde kaçan kitlesel göçten ya da 1967'de işgal sırasında Batı Şeria da, Gazze'de bulunan aile üvelerinin geri dönebümesine bazı koşuÛar karşılığında olanak veren yasa gereği, ailesinin yaşadığı kente dönüş yolculuğu ile başhyor. Gümrükteki aramalar ve uzun sorgulamalar sonu, Nablus kentine giden bir otomobildedir Usame. Kulaklarında sorgudaki genç kızın acı haykırışı "Köpekler! Köpekler !..Ahhh!.." Çitle çevrili ahşap nöbetçi kulübesi önlerinde tek ot görünmeyen kocaman barakalar, işgal altındaki topraklara girildiğinin belirtisidir. Yolculardan Ebu Muhammet bir paket Kent sigarası uzatır. Usame teşekkür ederek "Emperyalist sigarası içmem." der. Şoförün de karıştığı konuşmalardan, ulkesinde bırakın Amerikan sigarasını, îsrail sigarası içildiğini, Israil pirinci, Îsrail unu, Îsrail şekeri yendiğini; bu mallar için biri Ürdıin'e, diğeri Israil'e olmak üzere halkın çifte vergi ödediğini; Ürdün sigarası "Alia"nın paketinin on iki kuruştan yirmi üç kııruşa çıktığını öğrenir Usame. Görünüşte, hiçbir değişiklik olmamıştır kentte. Alan hep oradadır. Saat ise sessiz ve ağır sürdürmektedir tik taklarını. Hiçbir şey olmamıştır ama, insanlar zor yaşam koşulları içinde görünmemekte; modaya uygun giyinip pazarlık etmeden satın almaktadır. Eskisinden daha çok para, daha çok iş vardır. Ücretler daha yüksektir ve insanlar etle, sebzelerle, meyvelerle doyuyordur. Saçlar daha uzun, etekler daha kısadır. Şimdilerde işçi ve memtır olan hizmetçilerin kalçalan yuvarlaklaşmış, bir şeyler değişmiştir. Ne ki işgal, işgal olarak duruyordur. Ve koparuıp alınan onur hep yitirilmiş durumdadır. Yine de, bir şeyler değişmek zorunda kalmıştır. I lizmetçiler artık hizmetçi değildir. Sınıflar basamağı devrilmiş, herkes doymuştur. Üsame'nin dönüşüyle ailesini, yakın akraba ve dostlarını tanıma olanağı buluruz. Babası Hacı Sabır ölmüştür. Annesi Zekiye, dayısı, dayısının kızı Nuvar, dayı oğulları Adil ve Basel roman kişileri arasına katılır. Yaşlı dayı yapay böbreğe (djyaliz aleti) bağlı olarak yaşamaktadır. Ürn Usame her anne gibi oğlu Usame'yi evlendirmeyi düşler. Oğluna en uygun gelin adayı da kardeşinin kızı Nuvar'dır. Ama Üsame'nin gelecekle ilgili Israll Flllstlnl 1967'de l$gal ettlğl ve Sahar Khalifa'nın romanı ilk kez 1976'da yayıtnlandığı içln, İşgalin 9. yılındaki Nablus kenti halkının romanı olarak tanımlamak daha dogru olur "Kudüs Cünceslnl. Kudüs Güncesi planlarında evlilik yoktur. Ülkesi işgal altındayken evliliği düşünemez. El Kermi ailesinin bütün vükü, büyük oğul Adil'in omuzlarındacur. Her gün, güneş doğmadan önce evden çıkmakta, ancak gece yansı dönebilmektedir. Nuvar ağabeyinin giderek sararıp zayıflaması ve sessizleşmesinden kaygılanmaktadır. Usame'den Adil'le konuşarak kaygılarını gidermesini ister. Bu arada annesi de, kendi hesap ve tasarılan içinde Üsame'nin, dayısının çiftliğinde Adil'le birlikte çalışmasını istememektedir. Usame çiftliğe gidip Adil'i görmeye karar verir. Çiftlik her yönüyıe bakımsız, terk edilmiş bir haldedir. Yaşlı köpek Mesud ve ondan daha da yaşlı Ebu Şehade'den başka kimsecikler yoktur, Adil yoktur. Usame, Adil'in çiftlikte çalışmadığını öğrenmiştir. Aslında Nablus'ta bu gerçeği.ailesinin dışında herkes bilmektedir. Ücretler ve çalışma koşulları daha iyi olduğundan pek çok Nablus'lu gibi Adıl de Batı Şeria da îsrail işyerlerinde çalışmaktadır. Çünkü Ürdün'lü işadamları, işgal sonrası ücretleri büyük oranda düşürerek işçilerin Îsrail işyerlerine yönelmelerine neden olmuşlardır. îşgal öncesi yüz otuz beş Ürdün kuruşu olan gündelik, işgal sonrası seksen kuruşa dıişürülmüştür. Bu arada, Ebu Sabır adlı işçi, sağ elinin parmaklarını hızara kaptırır. Ebu Sabır'ın çalışma izni yoktur. Bu nedenle îsrailli işveren cankurtaran vermez. Adil izinsiz olarak, işyerine ait bir araçla yaralı arkadaşını Nablus'a getirir. Usame çiftlikten döndüğü gece kapıda Adil'i bekler. Adil sarhoştur. Usame, bugün çiftliğe gittiğini, yaşlı adamla köpekten başkasını bulamadığını söyler ona. Adil duvara yaslanıp kusarken birden ağlamaya başlar. Hıçkırıklar arasında "Yaptıgımın mücadeıeyle hiçbir ilgisi bulunmadığına; savaşın belirli kuralları olduğuna inandır beni" der ve yanıt beklemeden: "Ya bağırsakların savaşı, onu kim sürdürecek?.. Özgürlüğün sürgünde dayanılan açlığı gerektirdiğine inandınrsan beni, hayatımı verırim sana. Ve açlıkta mutluluk olduğuna. Hayatımı veririm buna inandmrsan beni" diye devam eder. "Demek orada çalışıyorsun?.. Dinle, işçileri taşıyan otobüsleri havaya uçurmak için emir verildi. Dikkat et. Seni uyardım. Sana karşı görevimi yerine getirdim" diyerek vicdanını rahatlatır. Ora'nuı ekmeği mi? Üstelik de kurumuş ha? Ne büyük utanç! Utanç mı? Ora'da cahşmaya gittim, dediniz ki "utanç". İyi lcaaınlar gibi evde oturdum, dediniz ki "utanç". Biz ekmeğimizi kazanmak için Nablus yollarında sürterken, sizin gibi beyefendi takımı, acentelik ye temsilcilik için Tel Aviv'de şirketlerin peşinde koşturuyordu. Doğru mu, değil mi üstadım?" Haftalar geçmekte, Usame tasanlarından hiçbirini gerçekleştirememektedir. Ne Adil'le yeterince konuşabilmiş; ne de gizli görevlerini yerine getirebilmiştir. işçi otobüslerinin havaya uçurulmasını, Adil'in de otobüslerden birinde olması engellemektedir. Acımasız bir ikilem içindedir. Adil'deki olumsuz değişimlere karşı onun, geçmişte kendisini yönlendirmek ve eğitmek için yaşamında oynadığı rolü unutmamaktadır. Üsame'nin Adil'le birlikte olduğu bir akşam, karşı tepede parlayan bir isaret ışığı ile direniş hareketi başlar. Kuşkulu bir konuma düsmemek için, sokağa çıkma yasafil konulmadan, oradan ayrılmaları gerektiğini söyler Usame. Kent kuşatılmıştır. Sokaklarda îsrail askerleri devriye gezmektedir. Basel tutuklanmıştır. Saban devriye arabalan çekilmiş, sokağa çıkma yasağı kaldırılmıştır. Işyerinde îsrailli işçilerle Nabluslu işçıler arasında çıkan lcavgada polis Züntü'yü de tutuklar. Nuvar'ın kız arkadaşı Lina'nın kardeşi Salih çok daha önceden tutuklanmıştır. Salih ve diğer mahkumlar Basel'i bir kahraman gibi karşılayıp ona, onur ifade eden "Ebu el Ezz" kod adını verirler. Zühdü'yü, îsrail işyerinde çalıştığı için, başlangıçta hoş geldin bile demeden, dışlayıp yalnız bıralurlar. Ama daha sonra, casus olmadığı kanısına vararak aralarına alırlar. Basel hapisten çıkar. Bir süre sonra Zühdü de salıverilir. Usame, çarşıda eşi ve küçük kızı ile alısverişe çıkmış olan îsrailli bir subayı öldurür. Basel onu evlerinin mahzenindeki gizli bir geçitten kaçırır. Usame kentten ayrıldıktan sonra, Kermi konağını basan askerler, büyükanneyi sorguya çekerler ama bir sonuç alamazlar. Yaşlı kadın sorgulardan, subayı Üsame'nin öldürdüğünü anlar. Usame bir köy otobüsü ile kent dışına çıkar, direnişçi arkadaşlarına katılır. Gün doğarken işçi otobüslerine saldırılacaktır. Işçilere ateş açılmayacak, yalnız korkııtulacaktır. Askeri araçların gelmesiyle çatışma ^iddetlenir; Zühdü ve Usame ölür. Salih'in kızkardeşi Lina da tutuklanmıştır. Nuvar, Lina'nın örgüt üyesi olabileceğine inanamaz. Basel, ailesi içinde bugüne kadar babadan gizlenen bütün Sahar Khalifa dan bir roman gerçeklerin açıklanması gerektiği kanısınaadır. Yemekte Nuvar ın, Salin elSafadi'yi sevdiğini, onunla mektuplaştığını, onu ziyarete hapishaneye gittiğini, ondan başkasıyla evlenemeyeceğini; ama bunu söylemeye cesaret edemediğini; Adil'in aylardır îsrail'de çalıştığını söyler. Yaşlı baba duyduklarının üzüntü ve heyecanıyla fenalaşır, kafası masanın üstüne düşer. Adil telefonla araba cağınrken aşağıda cümle kapısı şiddetle vurulmaya başlar. Askerler tüfek dipçikleriyle kapıyı döverlerken Basel taraça kapısından çıkıp, komşunun taraçasına atlayarak gecenin karanlığında kaybolur. Baba hastaneye kaldınlmıştır. Evi baştan aşağı dedektörlerle arayan askerler, mahzen duvannı yıkarak cephane sandıklarını dışarı tasırlar. Adil'le Nuvar tutuklanır, iki gün boyunca sorgulandıktan sonra tutuklu kampından çıkarlar. Üçüncü gün aile evi terk etme emri alır. Örgüt üyesi olduğu saptanan herkes gibi el Kermi'lerin evi de havaya uçurulur. Khalifa "Mudak olan umut saflıktır" diyor. (s. 69) Umudun saflık olarak nitelendirilmesi, ne dereceye kadar doğru olabilir? Umut, insanın yaşam bağı değil midir? Umut, bir saflıksa, ya umutsuzluk nedir? Yasamın karşıtı değil mi, ölüm değil mi? Khalifa insana pasifizasyon mu öneriyor? "Devriye otomobilleri sürekli çaresizliği (mij anımsatıyorlardı." Hiç sanmıyorum. Öfkeyi, başkaldınyı, onuru da anımsatıyor olmaliydı. "Gurbet, çaresizlik ve yabancılasma duygusu, Herkesi, hatta Nuvar'ı bile ezen yenilgi. Nuvar! Evin 'ışığı' ağlıyor. Gözyaşları. Hastalık. Tozlar. Miyopluk. Adil 'duruma birçok açıdan bakılabilır' diyor. Ama hangi açıdan? Yalnızca bir açı var. Tek bir gerçek. Bozgunun ve.iş galin gerçeği. işgal mi, yozlaşma mı? Ülkemde bile aynı. Bu halk beni îsrail'den daha çok yendi. Tüm ailenin direği Adil de yıkılmış. Ne kalmış geriye? Basel'le çocuklar mı?.. Büyümelerini uzun zaman beklememiz gerekiyor. Ama her birinin bir başka Adıl'e dönüşmeyeceğine kim güvence verebilir?" (s. 76) Böylesine umutsuz, karamsar tablolar çizmekte acele etmemiş mi Sahar Khalifa? Baksanıza otuz yılı aşkın bir süredir direniyor, baş eğmiyor F'ilistin. îşgal gerçeğinin, çocukları çabucak büyüterek, mücadefe içinde şekillendirip bilinçlendireceğini söyleyemez miydi okurlarına? Khalifa gereksiz yinelemeler yapıyor romanında. Örneğin, 69. sayfadaki "Nablus'un so^uk ve nemli gecesi ikisinin de ciğerlerıne doldu. Ilkbahar hâlâ kış gibiydı. Issız sokaklar çamur içindeydi" cümleleri 71. sayfada olduğu gibi yi neleniyor. Bu bir baskı hatası değilse, çok gereksiz bir yinelemedir. Yine "I liç bir değişiklik olmamış bu kentte. Alan hep orada, saat sessiz ve ağır. Ama çiçekler büyümüştü. Hiçbir değişiklik yoktu" cümlesi 28. ve 220. sayfalarda ueğişikliğe uğramadan yineleniyor. Söylemi, anlamı pekiştirme amacı ile yapılmış olsa bile noş değil. Yazar aynı duyarlığı değişik betimlemelerle verebilmeliydi. Sanar Khalifa'nın romanı, Filistin Kurtuluş Hareketi'nin başlangıç yıllarını kapsıyor. Bilindiği gibi, mücadele sürüyor. ÎsrailFilistin sonunu bugün de çözülmemiş bir problem olaraıc gündemde. Bizim kuşaklar görmemiş olsa da, işgali yaşamış bir ülkenin insanları olarak, Fifistin'de yaşanan insanlık dramı hepimizi yakından ilgilendiriyor. Bu açıdan yapıt, Türk okuru için daha bir önem taşıyor. Khalifa, güncesini sürdürdü mü, bılemiyorum. Sürdürmüşse, yapıtın bütünlüğü için, onların da dilimize kazandırılması gerekiyor. • Kudüs Güncesi/ Sahar Khalifa/ Çevtren Sevgi Tamgüç/ Belge Yayınları Marenostrum Dıztsı/ 220 s. SAYFA 11 UmutsafkkmııkPT Ne oldu bu ülkeye "Ora "nın ekmeğl Israil'de satılmayan bayat ekmekler Nablus'ta satılmaktadır. " Bu ekmek hoca, şimdi ekmeğin de mi bir dini, milliyeti olması gerekir? 582 CUMHURİYET KİTAP SAYI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear