Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1909 Evlülü'nün gizemi ROLAND BARTHES TİC manı Proust olan bir gizem vardır stelik de bunun yarancılığa ilişkin işte. Us bir gizem olması beni düşündürüyor, ilgimi çekiyor. Proust un tek bir kitabı, Kayıp Zamanın lzinde'yi yazdığı, geç yazılmış bir ki tap olmasına karşın Proust'un bu kitaptan önce yazdığı, her küçük şeyin, Kayıp Zaman'ı önceden biçimlendirmekten başka işe yaramadığı söylenir hep. Öyle diyelim, ama Proust'un yaratıcı yasamı birbirinden kesinlikle ayrılan iki bölümden oluşur. Proust 1909'a kadaı sosyetik bir yaşam sürer, orada burada yazar, çabalar durur ama büyük yapıtı bir türıu yoluna girmez; 1905'te annesinin ölümüyle ÇOK sarsılır, bir süre dünyadan elini eteğini çekmesine neden olur bu, ama yaratıcılıktan uzak bir karmaşadan dana çıkamadan yazma isteğine kapdır yeniden. Bu iç karmaşa bu arada dana da güçlenir ve bir tür kararsızlığa dönüşür: Roman mı, deneme mi yaza caktır (yazmak istiyordur)? Denemeyı seçer, SainteBeuve'den düşünceler alır ama bunlan romansı bir biçimde işler, daha sonra Kayıp Zaman'da karşımıza çıkacak olan parçaları, sahneleri, dıyalogları ve kişileri yazınsal estetiğe katar. Bu denemenin (sınırsözcük) adı Sainte Beııve'e Karşı'dır, 1909 Temmuzunda Figaro'ya verir, ağustosta reddedilir. Bu rada hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir gizem, sözünü ettiğim gerilimi yaratan bir "sessizlik" söz konusudur: Bu 1909 yılı Eylülünde Proust'un yaşamında ya da kafasında ne geçmiştir? Proust 'la ilgili bivografi de ekim ayından itibaren, yani bütün yaşammı adayacağı, yazmak için evine çekileceği ve uğruna ölüme direneceği büyük eserine var gücüyle sarıldığı yerden başlar. Demek ki bu 1909 Eylülü'nün iki yüzü vardır: Öncesinde sosyete, yaratmakta duyulan tereddüt, sonra çekilme, düz bir yaşam (tabii basite indırgiyorum). Benim gözümde bu değişimin altında yatan şudur: Proust'un Kayıp Zaman'dan önce yazdığı her şey çok kısadır ve bölük pörçük t>ir görünümdedir: Küçük hikâyeler, makaleler, metin parçacıkları. Bütün malzemenin elinin altında olduğu (hani mutfakta olduğu gibi) ama bu malzemeyi yemeğe dönüştürecek işin henüz yapılrnadığı duygusuna kapdır insan: Daha "tarn anlamıyla bu" değildir. Mavonez koyulaşmaya başlar, bundan böyle bunun ölçüsünü azar azar arttırmak gerekecektir. Proust sonuç olarak "ekleme" tekniğini gittikçe daha sık uygular. Gittikçe gelişen bu organizmaya durmadan besin verir, çünkü artık iyice biçimlenmiştir. Yazı tekniği de değişir: Proust kuşkusuz hep "dört nala" yazmıştır (bu el hızının belki de cümlesinin hızıyla da ilişkisi vardır); ama Kayıp Zaman başladığında, yazı da değişir, "sıkışır", "zorlaşır", inanılmaz düzeltilerle dolar. Kısacası bu eylül ayi boyunca us'ta, denemeyi romana, kısa, kesintili biçimi uzun, düz ve üstü kapalı bir biçime dönüştüren bir tür simyasal değişim olur. Ne olmuştur? Paris'te bir yaz, birdenbire meydana gelen ve hep sürecek (Proust'un 1922 yılındaki ölümüne kadar, hatta bizinı şimdiki okumamız Kayıp Zaman'ı hâlâ çoğaltrığrna, aşırı beslediğine göre, onun ölümünden sonra da hep sürecek) olan nedirr1 Biyografik bir açıklamaya inanmıyorum. Ozel yaşamla ilgili olayların yapıt üzerinde mutlaka SAYFA 6 r e gizem banndırır. Yine de kahra debiyat tarihi, kendi içinde çok az tayin edici bir etkisi vardır; ama bu karmaşık ve geciktirici bir etkidir: Anne'nin ölümü, Kayıp Zaman'ın "temelini oluşturur" kuşkusuz; ama Kayıp Zaman bu ölümden dört yd sonra yazılmaya başlanır. Bence daha çok yaratıcı bir düzen bulmak söz konusudur burada: Proust yapıtı "tutturmak" için, yazısını kolaylaştırmak için belki tamamen teknik bir yol bulmustur (işlemlerde "kolaylaştıncılar" varoır, o anlamda). Tamamen sezgisel olarak, bulduğu şeyin aşağıdaki tekniklerden biri (ya da aynı anda birkaçı) olduğunu söyleyeceğim: 1) "ben" demenin Dİr biçimi, doğrudan doğruya yazarı, anlatıcıyı ve kanramanı kesin olarak düşündürtmeyen özgün bir anlatım yolu; 2) özel isimlerin şiirsel "gerçeklikleri"; Kayıp Zaman'ın belli oaşlı özel isimleri için Proust çok tereddüt etmiştir; Kayıp Zaman, "doğru" isimler bulunabildikten sonra başlamış gibidir; hatta romanın içinde de bir özel isim kuramı olduğunubiliyoruz;3) oranlardaki değişim; sanki ilham gelmiş gibi, uzun süredir tırakdmış bir tasarının bo yutlarını büyütmek konusunda verilen ani bir karardan sonra, bu durmus tasarı olası bir tasarı haline gelmiş olabilir (gizemli kimya); çünkü estetik açıdan, bir şeyin boyutu anlamı belirler; 4) ve son olarak Proust'un însanlık Komedyası'nda bulduğu ve (Proust'tan alıntıhyorum) "Balzac'ın her romanda aynı kişileri muhafaza etmesi harika bir buluş" olarak nitelediği bir roman yapısı: SainteBeuve'ün mahkum ettiği ama Proust için dâhice bir fikir olan roman yapısı; Kayıp Zaman boyunca geriye dönüşlerin, rastlantılann, tersine çevirmelerin önemini ve Proust'un da bu atlaya atlaya giden, baştaki en sıradan ayrıntının, kitabın sonunda serpilmis, gelismiş, filizlenmiş olarak ortaya çıktığı böyle bir kompozisyondan ne kadar gurur duyduğunu bildiğimiz zaman, Proust'un keşfettiği şeyin romanın başarısı olduğunu düşünebilir, bu başanya romandaki figürlerin tanmda olduğu gibi "aşılanması" diyebiliriz. Örneğin Daşta sık sık ama ölçülü bir biçimde ortaya çıkan bir figür, (aiyelim pembeli kadın) bir ilişkiler ağının üstünden atlayarak çok sonra karşımıza, yepyeni bir katman oluşturarak çıkar (Öaette). Bütün bunlar hem biyografik hem de yapısal bir araştırmayı gerektirirdi. Böylece kesilen ahkâm bir kez olsun, "yazmak isteycnleri" tutmuş olurdu. • •* •• . • Çeviren: Berran Ersan Kayıp Zamanın Izlnde'nln elyazmalan ve Proust'un Imzası. Prousfta ask ve zaman ESRA OZDOGAN Kayıp Zaman'dan önce O dette'i bulmak için Paris'i karış karış dolaşan Swann, artık aynı kişi olmadığını, yalnız olmadığını, kendisiyle birlikte dolaşan, kendisine karışmış, benliğinden koparamadığı bir başkasının varlığını hisseder içinde ve gerçek Odette'i düşünemez olur, Odette in farklı çehreleri canlanır gözünde. Kayıp Zamanın îzinde'deki bütün aşklar gibi "Swann'ın Bir Aşkı" da zamanın olağan akışındaki bir sapma, sık sık yinelenen olaylar zincirindeki bir kopukluk ve uzamsal aynhklar söz konusıı olduğunda gerçekliktcn uzaklaşan ve kendi gerçeğine dönen bir öznenin içe ve geriye bakışıyla, belleğinin, duyularının ve imgeleminin gücüyle biçimlenir. Böylelikle, nesnel gerçeklik içinde değerlendirildiğinde basit birer serüvenden öteye gitmeyecek ikili aşk öyküleri, zamanuzamsal sapmalarla taraflı bir gerçekliğe aktanldığında iki kişi tarafından değil, nesnel gerçeklik içinde yer alan bu iki kişinin özneler tarafından çofialrılan imgeleriyle biçimlenen bir söyıeme dönüşür. Î Blpeysel bir daneylm Proust'un uzun soluklu yapıtında aşk, karşılıklı ve ikili bir iliski biçiminden çok bireysel bir deneyimdir, zaman içindeki yolculuğuyla bir anda geçmiştcki görünümler, anlar, duyumlar ve nesneler arasında bölünüp çoğalan bir oznenin ve onun, kendisinden yola çıkarak yeniden biçiın verdiği nesnesınin gerçeğidir. Tıpkı S\vann gibi, anlatıcı Marcel de Albertine'in gidişiyle birlikte içinde, terk edildiğinden habersiz sayısız "ben"in varlıgını bulacak, uzun zamandır rastlamadı ğı bu "ben"lere sevdiği kadını yitirdiğini nasıl anlatacağını düşünürken gerçek Albertine'den uzaklaşacak ve geçmişin imgeleriyle kendisini çoğaltırken, Albertine'i de "ben"inin bir yansıması gibi değerlendirerek tutkun olduğu ' anne", sevecenlik", "zariflik" gibi bambaska görünümler içinde çoğaltacaktır. Odette de Albertine de zamanuzamsal ayrılddann en aza indirgendiği vakitlerde, bir başka deyişle nesnel gerçeklikte paylaşılan aşk ilişkisi içinde, alışkanlığın getirdiği körleşmeyle birlikte nitelikleri, gerçek değeri özne tarafından göz ardı edilen birer nesne gibidir. Ama gerçeklikten kopan, deneyimlerini yeniden düzenleyen, zamanda dağılmış kopuk kopuk anıları ve izlenimleri vapdandıran öznenin içe dönüşüyle birlikte yepyeni görünümler alan, bambaska değerler kazanan, hatta örneğin Marcel'in, gidişinin ardından neredeyse tanrısallaştırdığı Albertine gibi insanüstü nitelikler kazanan ve arzu edilen değer nesnelerine dönüürler ve bu da Proust'un yapıtında "bir :ez daha, her nesnenin her algılanışında kendi kendinden başka bir şeye dönüştüğünü gösterir (1)". Görüldüğü gibi, öznel ve nesnel gerçeklikler arasındaki karşıtlılda belirlenen aşk ilişkisinı varlık/yokluk ulamı temellendirir. "Varlığın" düzeni içinde, yani geçmişte gerçek değeri yadsınan kişinin (aşkın nesnesınin) "yokluğu", bir başka evrene geçişi sağlar. Belleğin zaman içindeki devinimiyle birlikte Poıılet'nin "şeylerin anlık imgeler halinde cözler önüne serildiği; ve sonra da başka zamanlarla ve başka imgelerle yer değiştirdiği bir evren (2)" olarak tanımladığı Proust'a özgü dünyanın kapılan açı lır. Kayıp Zamanın îzinde'deki bütün izlekler gibi aşk da her şeyin başlangıcını ve varış noktasını oluşturan zaman kavramı içinde gelişir. Nesnel gerçeklik içinde çiftler arasındaki iletişim koptuğu anda, başlangıçta büyük acdar, kuruntular ve hüzünlerle gerçekleştirilen yorumlama etkinliğine geçılir. Onceleri bir yanılsama gibi görünen, taraflı bir gerçeklik içinde yer alan bu süreç, aşk nesnesini görünürdeki yanıltıcı özellikleriyle değifvarlığının özünde yer alan asıl nitelikleriyle değerlendirme olanağı tanıdığı ölçüde özne için arındırıcı, aydınlatıcı ve yol gösterici bir etkinlik olacak, onun kenai gerçeğini bulmasını, aşk için kendi yüreği ve aklı dışında bir başka gerçeklik olmadığını kavramasını sağlayacaktır. Sonuç olarak bu evrende aşk çiftlerden çok kendi içinde çoğalan ve birbirlerine göre değerlenen özne ve nesnele rin işidir. Nesnel ve öznel gerçeklikler içindeki imgeleriyle her biri çiftil bir görünüm sunan aşıklar, pragmatik edimler den çok bilisel yorumların içinde, bireysel bir inzivanın içinde çoğullaşırlar. Onlara gerçek değerlerini veren anlar ve ortamlarla, hatta nesnel gerçeklikte çevrelerini saran nesnelerle oirlikte değerlendirildiklerinde bir görünüm alıp gerçek anlamlarına kavuşurlar. Aşk, ikili ilişkilerin süregeldiği pragmatik ve nesnel boyutta değil, yorıımlayıcı bir etkinliğin bilisel ve öznel boyutunda dağınık bütünlüğüne kavuşur. Yapıtın genel estetiğinin temelini oluştıırduğu söylenen yordam bu süreç içinde de çıkar karşımıza. öznenin sevilen kişiyle bağlantısı yeniden yapılanırken ünCUMHURİYET KİTAP SAYI 580 feoUşlnı koptuğu