25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

r okunmaktadır. Böylelikle bir yandan Internet servis sağlayıcısı şirkeuer reklam almakta, bir yandan teleron şirketleri kâr arttınmına gitmekte, bir yandan da çalısan insanın çalışma zanıanı dişındaki anları sermaye tarafından organize edilmektedir. Böylelikle verimlilığin arttırıldığı düşünülmektedir.(17) Tşten koşturarak çıkan ve alışverişe kosan insanların durumu düşünüldüğünde başka birtakım gerçeklerle karşıiaşılır: Morali bozulan insanın alışveriş yapmaları gerçeği. Bütiin bir hafta çalışan insan hafta sonları kapitalize olmuş kazancını, yeniden kapitalize edecek olan bir yaunma dönüştürür. Yeni giysiler, yeni objeler, vb... Enerjinin kanaJizasyon ıı bu alışverişler sayesinde olmakta ve alışveriş yoluyla pazartesi günii için çalışma enerjisi toplanmaktadır. Bu noktada farklı ülkelerin farklı uygulamaları bir tek çıkarımı olanaksız kılıyor: Fransa'da pazar günleri en küçük butikler bile kapalı ve sermayenin baskısına direnen güçlü sendikalar aylaklık hakkını savunarak pazar günii çalışmayı yasaklıyor.(18) Yazann Türkiye'den verdiği örnekler iki semt arasındaki habitus farklılıkları yoluyla sınıfsal ve kültürel yapılanma farklılıklarını ortaya koyuşu açısından can alıcı: Bağdat Caddesi ve Nişantaşı arasındaki farklıkklar. Pazar günleri Bağdat Caddesi üzerindeki tüm mağazaların açık oluşuna karşın Nişantaşı'nda küçücük kafelerin bile kapalı oluşuna değinen Akay, Nişantaşı'nda oturanlarla bugünün Bağdat Caddesi'nde oturanlar arasındaki yaşam biçimi ve eskilik farklılıklarını ortaya koyuyor. Nişantaşı'nın görece eski oluşunu ve burada yaşayanlann da uzun yıllardır ora sakini olduklarını, Bağdat Caddesi'nin ise göç olgusuyla birlikte yeni zengin grubunun isterleri doğrultusunda yapılandığını belirten Akay, klasik burjuvazi ile arabesk burjuvazi arasındaki habitus farklılıklarını açımlıyor. Nişantaşı'nın klasik burjuvazisinin hafta içi boş vakti olabilen insanlardan oluştuğunu vurgulayarak burada hafta sonu alısveriş kanalizasyonunun olmayısına gönderme yapıyor.(19) Bağdat Caadesi üzerinde 1970'lerden bu yana otomobil yarışlarının yapılıyor oluşunu bu semtin yeni kapitalizmin hızına denk düşen bir hız içerisinde bulunmasına bağlayarak belki de çok yalın bir gerçeği gözler önüne seriyor.(20) gibi görünse de emek, yani çalışma kavramının merkezde durduğu gerçeğinin değiştirilemez olduğu belirgindir. Bu noktada Malevitch'in başlangıçta sözü edilen metninde yaptığı bir saptama önem kazanıyor: "Mâlevitch için sosyalizmin bütün yapması gereken şey, kapitalistlerin elinden tembellik yapma ihtiyacını alıp topluma yaymak. (23) Tembel insan tipi hem Baudlaire, hem de Mâlevitch için yaratma olanağı bulunan insanlar ve DU nedenle sonralan Tanrı ile kiyaslanıyorlar; çünkü tembellik yapmak demek nesnelik dışına çıkmak.varlık dışına çıkmak anlamına geliyor.(24) Tembellik düşünceye olanak sağlayan bir durum ve bugünün çalışan insanının çalışma koşullan ve yaşam ritmi düşünüldüğünde yaratıcılık olanağının elinden alındığı açık bir biçimde görülür.(25) Tembelliğin ve dolayısıyla yaratıcdığın karşısında konumlanan çalışma, dolayısıyla emek, zorunlu olarak varlık ve zaman kavramlannı akla getiriyor. Zaman, kapitalist dünyanın en önemli öğesi. Varlıktan dışan çıkmak demek, çalışma zamanının dışına çıkmak demek. Tembellik etmek ise çalışma koşullannın ve zamanın dışında olmak anlamına geliyor.(26) Ancak bu, hiçbir şey yapmamak anlamına gelmiyor. Bu noktada sanatçı örneğini veren Mâlevitch, sanatcıların mükemmellik yapmaya çalışan, fîkir verici, insanları yönlendirecek düşünceleri ortava koyan kişiler olduğunu vurgulayarak bu mükemmeliği tannsalhk ile kıyashyor.(27) Sosyalizmin de, kapitalizmin de, insanın temel sorununun tembellik olduğunun ayırdına vardığını ama bunu toplumsal alanda gerçeideştiremediğini vurgulayan Malevitch'e göre mükemmellik bir şey yapmamak değil, tam tersine, sürekfi bir iş çıkarmak, eser vermek, ama toplumsal anlamda emek sürecine katılmamaktır; artı değer yaratmamak, ona el koymamaktır.(28) Paul Gaugin'in yasamını örnek veren Akay, fovist akımı bu seçimin bir sonucu olarak değerlendiriyor.(29 "Benlik" ve "öteki" sorununu ortaya koyan şairlerden biri olan Rimbaud'nun "en nayvanı, en aşağılığı, ırklann en zenci olmak istiyorum" ifadesini anımsatan yazar, bu zenci oluş, hayvan oluş, aşağılık oluşun minörlüğünün temizlik, şıklık, modayla arasına koyduğu mesafeaen sanatın ortaya çıktığını vurgulayarak minör bir sanatın bir tür ayncalık ortaya çıkarma biçimi olduğunun altını çiziyor.(30) Minör tavrın zenci sanatında, Kara Afrika'da ve yabanlarda ortaya çıkan bir hareket olduğunu vurgulayan Akay, bunun Batı'nın sömürgelestirdiği, ezdiği, köle olarak sattığı insanlardan geçerek doğduğunu anımsatarak bunun silahlı olmayan bir underground hareket olduğunu vurguluyor. Dandy ya da flâneurün bu geleneğin içinden geçtiğini belirten yazar, Malevitch'in beyaz üzerine beyaz çalışmasının, bu sürecin en son noktasına varma çabası, en mükemmel yeraltına iniş olduğunu belirtiyor... Bu yeraltuıa iniş tavrı ister istemez sanat tarihinde, yüksek kültürde, akademizmde kabul görmeyen malzemelerin sanata girişi sürecini çağnştırıyor. Bu noktada bu satırların yazarını çok etkileyen bir örneği; sanatta minör tavrın en güçlü örneklerini veren ve hem sanatiktidar, hem flâneur/sanatçı tipini örnekleyen ve beş yıl gibi kısa bir süre önce Türkiyeli sanat izleyicisinin izleme şansı bulduğu Ramouald Hazume'yi anımsatma Minör Politika okuyucusunun belleğini tazeleme bağlamında önemli görünüyor. Hazume, Deninli bir sanatçı. Batı'da yaşıyor. Dördüncü îstanbul Sanat Bienali'ne küratör Rene Block tarafından çağrılan sanatçı, mask yapıyor. Bu masklan, sergi yaptığı kentin çöplüğünde topladığı plastik, teneke, naylon po şet, hortum, düğme, bez parçalan, yün, çorap, tıbbi atıklar gibi "çöp"lerden oluşturuyor. Giysileri görende şaşkınlık uyandıran Hazume, geleneksel giysileri içerisinde dolaşıyor ve Batı'da yaşadığı halde "çağdaş giysilere bürünmüyor. Gerçekfeştirdiği masklann plastik gücü karşısında izleyicinin şaşkına döndüğü sanatçı, maskların, sergileyeceği kentlerin çöplüğünde oluşturma tavrını da Kara Afrika nın Batı ue olan ilişkisi üzerine temellendirdiğini belirterek Batı'nın çöplerini kullanarak yaptığı işleri astronomik fiyatlarla "efendi" Batı ya sattığını keyifle vurguluyor. Hazume'nin yapıtlarımn astronomik fiyatlarla satıldığı gerçeği göz önüne alındığında ki, Bienal'de sergilediği masklann hemen tümü, küratör Rene Block tarafından, başka sanatseverler devreye girmeden apar topar satın alınmıştısanatçının keyfi anlaşılabilir. Kapitalist üretim zincirine cklemlenmeden, yani, çalışma yaşamına girip artı değer üretmeden, salt bir sergi ya da başka tür bir sanatsal etkinlik söz konusu olduğunda, gerçek bir underground üretimle, sonucu tartışmasız çok güçlü, dahiyane işler üretmek ve en aşağı, en pis, en tehlikeli bölgelerde, Batı çöplüklerinde üretmek ve bu yapıtlan Büyük Birader" Batı'ya satmak. Batı'ya satmak için de Batılı gibi olmaya çalışmaksızın en radikal kıyafederle, kendini vareden kültürün tüm göstergelerini taşıyarak! Minör sanat, majör sanat karşısında olanca görkemi, etkisi, anlamıyla binyıl dönümünde çağdaş sanat dersi verircesine beliriyor. Tüm bunlan anımsatışıyla Minör Politika, çok bilinen majör kavramlan farklı açılardan "temaşa edip" "söküşüyle", ders verircesine değil, konuşma dİliyle yazılışıyla ve kimi buinenler konusunda okuyucunun başka perspektiflerden "okumasını" önerişi ve sağlayışıyla önemli bir islev gerçekleştirmiş görünüyor. Bu işlevi gerçekleştirmesindeki önemli etkenlerden birinin, kitabın yazannın, yazının başında kısaca değinildiği gibi, kendi disiplininin dışına çıkarak farklı disiplinleri deneyimlemesi ve "dışarıdan" değil, "içeriden" bir bakış edinebilmesi olduğu rahatça söylenebilir. • (1) Ali Akay, Minör Politika. Îstanbul: Bağlam Yayınlan, 2(MK), s. 201. (2) Akay, s. 201. (3) Akay, s. 202. (4) Akay, s. 202. • ; (5) Akay, s. 40. (6) Akay, s. 40. (7) Akay, ss. 4142. (8) Akay, s. 42. (9) Akay, ss. 4344. (10) Akay, ss. 4449. (11) Akay, ss. 5051. (12) Akay, ss. 5253. . (13) Akay, ss. 5456. (14) Akay, ss. 5456. (15) Akay, ss. 119121. (16) Akay, ss. 121122. (17) Akay, ss. 122124. (18) Akay, s. 125. (19) Akay, ss. 125126. (20) Akay, s. 126. (21) Akay, s. 126. (22) Akay, s. 126. (23) Akay, s. 135. (24) Akay, s. 135. (25) Akay, s. 136. (26) Akay, s. 137. (27) Akay, s. 138. (28) Akay, ss. 142145. (29) Akay, s. 145. (30) Akay, s. 146. C)Yrd. Doc Dr. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatiar Fakültesi Minör Politika/ Ali Akay/htanbul: Bağlam Yayınlan, 2000/211 s. Aylaklık ve sanat Aylaklığı meslekten aylak olan şair Baudlaire'in yaşam biçimi üzerine kurgulayan Akay, tlâneur'ün henüz ne tam olarak modern kent içinde yaşadığını ne de modern işbölümüne katıldığını belirterek onun entelektüel yeteneğinin "içerde" olmamaktan kaynaklandığını vurguluyor.(21) Flâneur kentin "dışında" olduğu için kentteki meslekleri nesnesi haliııe getirebiliyor. Kentten kendini anndırmış olan flâneur "kalabalıktaki yabancı" ya da "kalabalıktaki yalnız insan"dır. Tek başına kalabalığın içinde dolasır ama o kalabalıkla ilgisi yoktur.(22) Flâneur, aynı zamanda dandy'dir. Çalışmaz; tüm yaptığı temaşa etmektir. Seyretmek, aynı zamanda gözlemi içerir. Paris'te 19. yüzyılda kendi yaşam biçimi ve aykırı giysilerini oluşturan flâneur ve dandy Baudlaire, salt "temaşa eder" ve Paris'i ve yaşamını, sanat yapıtlannı gözlemler, Baudlaire'in şairliği dışında sanat eleştirmeni oluşu, bir flâneur oluşu göz önüne alındığında, rastlantı olmasa gerektir. Flâneurlüğün karşısında gibi duran çalışmanın ne olduğu sorusuna gelindiŞinde, YudoHıristiyan gelenekten geen çalışma ahlakı üzerine geniş bir literatürle karşılaşılır. Aydınlanma'nın bu Hıristiyan içerıkli etiği sekülarize ettiğini söylemek de olası. I ler ikisinin de ortak noktası tembelliğin tam kötülüklerin anası olduğu. Marksist literatürün bu gelenek üzerinden okunması bir handikap Bir kitap okuyun, dünya görüşünüz değişsin! IMF ve Dünya Bankası adına 30 yıl yeryüzünün pek çok ülkesinde ekonomik programlar uygulamış olan Prof. Dr. Kenan Bulutoğlu ulusal ve uluslararası politikalar konusunda ilginç gözlemlerini açıklıyor bu yapıtında. Yaşadığımız Zamana ve Mekâna Yolculuklar dünyanın ve ülkemizin siyasal ve toplumsal çarpıklıklarını iyi anlamak için bir başvuru TÜRKEÜ YAYINCIUK kaynağı. Kenan Bulutoğlu UNYA KAZAN BEN KEPÇE Î T Genel dağıtım: ARTI YAYINDAĞITIM Tel: (0216) 349 58 55 349 81 86, faks: 336 61 90 SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 572
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear