Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
AHMET OKTAY Leyla Erbil'den çetrefil bir kitap Leylâ Erbil'in anlatısı Cüce (YKY 2001), gerek öyküsünün fantastik ve teknik özellikleri, gerek anıştırdığı ve gönderdiği kültürel/siyasal sorunlar, gerekse de çağrıştırdığı psikopatolojik olguiar açısından tuhaf; tuhaf olduğu kadar da çetrcfil bir mctin. rbil'in ilk öykü kitabı Hallac'dnn c 1 (\ )5 )) son romanı Mektup Aşkları'na (1988), kitaplarında geniş, bir kişiler kadrosuna yaslandığı, bu kişı leri heın birbirleriyle hem dc toplumsal/sınıfsal koşııllarıyla ılişkılendirerek betinılediği, bu ilişkilcri belirgin bir çatışma ve çelişme süreci içinde anlattığı, tanınabilir bir uzamzaman boyutunu önemseyerek tarihsel artalanı somutlaştırmayı öngöıdüğü aınmsanacak olursa (örneğin Cıecede de kitaba adını veren öyküye ve Karan/ıfcın Cîünü romanına bakılabilir), Ciicey\ nıçin anlati olarak nitelediğim daba kolay anlaşılabilir. Kuşkıısuz Cüce'de de birçok olay, birçok kişi bulunuyor. Ama bu olay ve kişiler, anlatısal ve söylemsel diizeyde doğrudan doğruya rol oynamıyor, asıl anlamda uç anlatıcmın (yazarın, vani Leylâ Erbil'in, kendisini bir başka kişi gibi öyküleyen Zenîme'nin ve birinci tekil kişi Zenîme'nin) anlatıları içinde beliriyorlar. Son kertede GVVv'nin anlatı evrenının merkezinde duran figür, Zenîme ama, yan öykiiler ve oluntular da metnin söy leminin oluşturulmaMiıda onun kadar merkczî rol ovnuyorlar. Buysa eleştirel bakışin önün Je, aıılama/aıılamlandırma ve yorumlama sorıınları açısından kü çüınsenmeyecck engcller ofusturuyor. Yazarın Notu bölümü, söylemek bile gereksiz, son kertede an a gövdeyi oluştııran GVff bölümünün bir "girişi" ya da "sunumu". Ama bu durum, bölümün bağımsız bir anlatr geliştirmesini engellemiyor. Tam tersine, bu "girizgâh ", merkezî figür Zenîme'nin öykiı boyunca bir daha değinilmeyecek kinıi özelliklerini ortaya koydıığıı gibi OVVvnöIümıınün kimi edimsel ve sözel göndermelerinin tanınmasını, açıklanmasını sağlayıcı bir işlev görüyor. En iyisi metnin olay örgüsünden, biçim/biçeminden ve kurgusundan yola çıkmak. E Cüce: Girdap Mctin yayı anıştıran bir benzetme yapması do^al karşılansa bile, öyKİi kis,isi Zenîme'nin, evine çekilmesi ve kimselerı kabul etmemesi, okuru daha başından bir kaygı duygusuyla doldurmaktadır. Zenîme Hanım, "siirekli iç savaştan söz eder", anlatıcıyfa her yaz kar^ılaijtığında ilk söziı "gördün mii bir yılda yaşananları.biradım dahayaklaştık iç savaşa" (s.8) olıır. Dahası toplumda derin yankılar uyandırıp izler bırakmışolgulardan ("Gazi kıyımı", "Sıvas olayları", vb.s.13) söz eder. Sivasal düzeye yapılan bu açık göndermeler, oykü zamanı geriye gideıı olayları da kapsadığı için, nayli geniş bir toplumsal tabanın duygularını yansıtır gibidir elbet. Ayrıca Zenîme Hanım, ilerde veniden değineceğim gibi, sıyasal/toplumsal ve bıreysel dü zeyleri kapsavacak Dİçimde, okuru süreklı olarak bir hunalım dönemine gönderır. Bu yüzden de, olgııyu hemen bir taktnak (obsession) savmamız gerekmeyebilir belki, ama bu diisiıncenin Zenîme Hanım'da belirgin bir korku ve panik duygusu uyandırdığını da görmeden gelemeyiz. Yeıi gelmişken belirtmekte yarar var: Ana metni, vani ('.ua'yi pstkanalttık yönden de okumayı kışkırtacak bir vurgu daha yapıvor anlatıcı Erbil. Olü komşusunu anımsarken "zaman zaman kederli, derin yeislere kapılmış bıılurdum onu, zaman zaman neşeyle taşmış kırıp geçirirdi gül mekten insanı" (s.8) diyor. Bu ıkı uçta yaşama durıımu sorgulanmayı gerektiriyor bence. Şimdilik aklımızda tutmakla yetinelim bunu. Anlatıcı, bize Zenîme Hanım'dan dinlediğme emin olmamız gereken ve Cüce bölümunde yinelenmeyecek şu bıyoprafik bilgileri de veıiyor: 1Zenîme Hanun hay li varlıklı olduğu anlaşılan ve "Babaî Şeyhi" oldıığunu "ağzından kaçırdığı" ve "diplomat sayılabilir" dediği babası Lâmih Bey'le "hemen hemen tüm dünyavı" (s.9) dolaşmış, 2Bir kez evlenip ayrılmış, bu evlilikten "ne özleminı çektiği, ne de sözünii ettiği" ve "elli yaşlarında olması" gereken bir oğlu olmuş, 3Boston'da üniversitede 'Aristatilis'de 'Hayvan Insan' Sevgisi" konuhunda doktora yapmış ve "aynı üniversitede prpfesör olarak 'lslâm'da Yalansızlığın İJrertiği Estetik Merhamerin Diinva Hümanizmine Katkıları" konusunda ders vermiş ve "yurda dönünceye kadar "üç nesil Âmerikalı eğitmiş", 4Amerika'da "60 vıl once tek kitabı olan 'Hiclik' adlı felsefî romanı lngilizce yayımlanmış (s.ll), 5 "J.Cocteau, D.Milnaud, EPoulenc' in de içinde bulunduğu 'AltılarCJrubu'ylasıkı fıkı ilişkiler kurmuş ( 1918'de kurulan grubun öteki üyeleri Honneger, Auric, Dury, Tailleferre idi. E. Satıe'yi öndersecmişlerdi.Cocteau da sözcüleriydi A.O), 6 "Dame de Sion'u bitirdikten sonra sol gruplara yataklık ettiği iddiasıyla hapis yatmış, koltuk altlarına kızgın yumurtalar oturtarak ağzından lâl alınmak istenmiij ama ko!)" (s.10) bıri. Bazı luhai durumları da saptamakta yarar görelım: " Ateist" tir (s.10) Zenîme Hanım ama "yatağının ba;; ucunda duvarda bir ciiz asılıdır", ramazanda "oruç tutmaktan" da geri kalmaz. Anlatıcıya "Sağlığaiyidiı, sendetut" (s.10) diyeöğüt verir. Birgun (200()'in Mayı.s ayındadır") anlatıcıyı "ba^ını kara ıpek bir şalla sımsıkı Humevniciler gibi baslamıs," (s. 12) olarak kaı^ılar." Allahın varlığına inantnı yorıım ama inanmışlar gibi yajjamak ranatlatıyor beni" diye bir açıklama yapar. Ardından ekler "cahil cühela takunının" bu sayede "biraz iyileştirildiğini" belirterek: "bir amacı oluyor hayatlarının" (s.12). Bir başka giin de başı açık karşılar: Anlatıcmın betimlemesiyle "gür si yah kıvırcık saçları başınm çevresinde havaya kalkmış kara bir ikonaya dönüştürmüijtü onu". Zenîme Hanım ise sürekli "Lârahatefiddünya dünyada rahat yok A.O." (s. 13) diye yinelemektedir. Az sonra daha ayrıntılı biçimde değineceğim ama, yeri gelmişken belirteyim: Bürün bu sahnelerde, sözlerde ve edinıler de belirgin bir karnavaletk hava vardır. Dramatık olguiar, şu ya da bu biçimde, yani sözel ve edimsel düzlemlerde anında ilga edilmektedir. Kara alay, saçmalama, dil sürçmeleri devreye sokulmaktadır. Oykü Zamanı/Öykülemc Zamanı:" Yazann Notu" bölümü, zaman açısından ki mi belirsizlikler içeriyor bir bakuna. Şunları saptayabiliyoruz: Bölüm, "Geçen yıl (2000), ara sıra kaldığımız yazlık köy evi mizdeki komsjularımdan biri, tek başına yaşayan bir kadın öldü" (s.7) cümlesiyle açıldıiına göre oyküleme zamanının 2001 yılını kapsadığını söylemek olası. Ama yılın ne kadarının yazma surecine ayrıldığını bilemiyoruz. Öykü zamanı ise iyiden iyiye belirsiz. Anlatıcmın (L.Erbil'in) komşusuyla ara sıra gerçekle^tirdiği soh betlerinin kronolojik dökümünü yapma olanağı yok. Bu söyleşiler değişik yıllara, aylara ya da haftalara yayılmış olabilir. "Bir Cnanel tutkunu " (s.8) olduğu ilk gençliğinin, "AltılarCrubu"yla "sıkı fıkı arkadaşlık ertiği" (s.9) günlerin hangi yıllara denk düştüğünü bilmediğimiz gibi, "Ümraniye Mıısiki Mektebi Hümavu nu'nda Nazariyyeyi Musikiyye dersleri aldığı" (s.10) günleri debelirleyemiyoruz. Ayrıca Zenîme Hanım'm bunları Erbil'e hangi yıl, ay ve giinde anlattığmı da. Ama, anlatıcı bize Zenîme Hanımın "doksanlarında falan" olması gerektiğini söyledi ğine göre, bu olaylarm ve benzerlerinin çok ıızun bir zamana yayıldığmı kestirebiliriz. Ancak Erbil'in anlattığı Zenîme Hanım'm öyküsünde daha da büyükçe bir bos, luk bulunmaktadır: Bu konuda okura hiçbir bilgi vermez anlatıcı; "vurda döndiıkten sonra" ve "Emeldi olduktan sonra Türkiye'ye, bizim köydeki babasından kalmıs olan hımi!j eve yerlcijmişti" (s. 11) demekle yetinir. Ne zaman yurda dön müştür Zenîme Hanım, emekli olana kadar ne iş yapmıştır? Intiharma (2000'in Ekim ayında uyku haplarıyla s.l6)kadar geçen zaman içinde neler olup bitmi^tir.> bilmeyiz. Bazı iınler var clbct, aşağıda değineceğim ama önce karnaval sorununa değinmek gerekiyor. Karnavauas/ırma. Bölüm, anlatmın Cüce bölümünde daha yetkin biçimde nesnelleştirildiği gibi, ciddi ile gülüncün, tu tarlı üe tutarsızın, sevgi ile nefretin, gerçek üe düşlemselin (fantastik) vb. birleşi mini yansıtır. Cîerek anlatıcmın kendi beyanlarmda olsun gerek Zenîme Hanım'ın ona anlattıklarmua olsun söylemsel düzlemde belirgin bir ikirciklilik vardır. Söz ler ve edimler sürekli biçimde kendilerini tekzip eder. Gülme arzıısu sadece okıı ra ait değildir, anlatıcılar da sürekli gülme durumundadırlar. Her şey parodileş tirilmektedir. Örneğin, Zenîme Hanmı daha ilk sayfada "iç savaştan" söz eder etmesine ama "Sen Ârapları bilmezsin, onlarla bir arada yaşadık biz" ( s.8) diyerek tuhaf bir tarihsel/lopluııısal sıçrama ya parveardından "karıncalardan" (s.8) söz eder. Anlatıcı güvensizliğini belli eder hemen: "Belki de karıncalardan söz ederken, başka şeylerdi konu ettiği". Yine anlatıcı belirtir: "Temizlik yapılmayan" ev yine de "tertemiz " kokar. Zenîme Hanım işkcnce gördüğü yılları anımsadığında; "en kutsal anısı o olmalıydı" (s.10) diye araya girerek ikircikli bir durum yaratır anlatıcı, Zenîme Hanım da geçmişle şim di arasına alaycı birmesafekoyar: "Işken ce daha insaniydi benim zamanımda, nıo dern teknoloji henüz gelmemişti Türkiye'ye çok acıyorum şimdikilere". Bura da, karnaval sorunu üzerinde çok dıışunmüş olan M. Bakhtin'in sözlerine kulak K İ T A P ÖyküdeMboşluk Yazarın Notu bolıımunun, "anlatıcı anlattığı öyküde kışi olaıak da yer aldığı" için (T. Yiıcel: Anlatı Yerlrmlert, s.24, Ada Yaymları, 1979) özoykihd olduğu nu söylemek gerekir. Leylâ Erbil, 2(X)0 yılında "ara sıra kaldığı vazlık köy evinueki komşularından telc başına vaşayan bir kadınuı" (s.7) öldüğünü bildırerek açı yor öyküyıi. Bu yaşlı kadın (az sonra doksanlarında olduğunu açıklayacak okura s.9) "siyasetle, edebiyatla, sanatla, özellikle sinemavla çok ilgili, Divan şürini de çok iyi bilen, bir çoban kopeği besleyen" (s.7) birıdır. Evıne "yakındaki tarlada rençberlik eden Halice Abla'dan, onun oğlu Yıldırıın'dan" ve Leylâ Erbil'den başkasını sokmaz (s.7). Zenîme adındaki bu komşu kadın "evinden de pek çık maz". Erbil'in ziyaretine bile gitmemiştir hiç. Ev de, "duvarların asıl renginin yerini alan akneli akıntılar değisik bir manzara resminin öniınde otur(ulduğu) dııygusunu uyandıran " (s.7), boşlukların alıında "oldukça a/ eşya buhınması na rağmcn yine de eşva yığılı darmadağın bir ev" sanısı uyandıran bir yapıdır. Anlatıcı Erbil, "Koca kalalı ahşap trabzanları, anımsatndı sarıklı mezar taşları nı" (s.7) diyebetimleınekgereğini duyar. Daha giriş cümlesinde bir nlümdcn söz edildiği için anlatıcmın veniden öte dünSAYFA 10 Yazarın notu C U M H U R İ Y E T SAYI 6 17 J