24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

larındaki dengeler gözetilerek ulaştırılıyor okura. Siperlerin mimari yapısından, içlerindeki düzenlemeye; beslenmeden, haberleşmeye, eğlenceye kadar günlük hayatın ner alanıTıakkında fikir ediniyoruz. " (...) Siperlerde yerde uyııyorduk, yarak yoktu. Yemekler fena değildi. Her bölük için bir kazankaynardı. Almanlarçorba gönderiyorlardı. Bunu pişiriyorduk. Kazanın etrafînda toplanıyor ve viyorduk. Ekmekte iyiydi. llk gittiğimizde her şey boldu, üziim, hıırma... Fnkar zamanla hepsi kavboldu..." (Memiş Bayraktar) Askerterin siperlerden yazdıkları mektuplarda savaşın korkunç yüzü bütün boyutlarıyla yansıtılıyor, ama zaman zaman gülümsenen, hatta kahkaha atılan anlar da olııyor: "(...) Nefis bir sabah, 6.45'te kalktım, saat sekizde tünel kazma işine başladım. Biraz sonra bir hava dcliği açmak gerekti. Bir süre uğraştıktan sonra, aman Allahım bir ceset, sanki çok başarılı bir şekilde arayıp bulmıış, çıkış deliğini tam altınarastlatmışım... Dönüştedenizegirdim, yiizerken yanımda bir top mermisi patladı, telaşla elbiselerimi almadan birhavluya sarınıp sığınağa koştum. Şirndi kumsalda yüzlercesi patlıyor. Bir ranesi renenin kenarındaki sahra helasına düştü. Burada insanlar iki yanından desteğe tutturulınıış bir kalasın üzerine oturuyorlar, bir dala tünemiş scrçe siirüsü gibi. ()nların göriinmesini engelleyen bir şey dc yok. Çıplak, aylak aylak öylesine orıırmaları çok komik. Mermi yanlanna düşünce pantolonlarını çekmeden kaçışmaları, seyredenleri millerce uzaktan kalıkaha tufanına boğdu. Burayı yaşanır kılan işte böylesine KÜçük eğlenceli şevler." (Cyril Lawrcncc). Siper Mektupları baştan neri çeşitli biimferde yinelediğim gibi savası anlatan ir banş kitabı. Nccati tnceoğlu bıı nedcnle mektııpların ve anıların seçiminde tiüz davranmış. Toplumsal belleğimizde çok özel bir yeri olan Çanakkale savaşlarını, Seddülbahir'i, Anafartalar'ı, Anburnıı'nıı anlatırken duygulanmı/ı okşama yı değil savaş gerçeğini algılamamızı hedefliyor. Savaş içinde ilişkilerdeki insanı boyutu öne çıkarıyor: " (...) Son haberlere göre Izmir'e yirmi bin, Istanbul'a da on iki bin Türk yaralısı gelmiş. Bu, tiimene bildirildiğinde bir alkış koptu ve sevinç çığkkları yükseldi. Uygar bir toplum insanlarının rakiplerinin acılarını bildiren bir haberi alkışlamaları ne şaşırtıcı. Her neyse, ben de alkısladım. Garip! Insan ne kadar çabuk anşileşiyor ve kana susamısj hale geliva or. yor. '(John Graham Gillam) "(..) Kendi yaramı, çekmekte olduğum acıyı unutmustum. Bu insanlara yardım etmek istiyordum. Bizden ya da kar!ji taraftan oluşları artık öneınli değüdi. Yaralı bir subayın çantasında hııldıığum elektrik fencrinin îijiğında işe koyuluum. Bu sırada benim gibi bacağından yaralı bir Türk askeri yanıma geldi, işbirliği yapmak istediğini anlatmak istiyordu. He men harekete geçtik. Bulabildiğimiz sargılarla beraber yaraları sarmaya, can çekişmekte olanların kurumuij dudaklanna mataralarda kalmış sııları damlarmaya bajjladık. Bu iş hayli sürmüştü, nihayet Türk arkadaşım da ben de dermansız düşmüştük. Oraya yığılıp kaLnadan , kendimi bir sargı yerine kadar sürüklemek zorundaydım. iki düşman arkadaş, el sıkışarak ayrüdık." (L.I I.Barlett) Her ne kadar 21.yüzyılın ilk savaşının eski savaşlara benzemeyeceği söyleniyorsa da işin aslı değişmiyor. Dünyanın dıırumu göz önünde bulundurulduğunda savaş gerçeğini biitiin önyargılardan, düşmanlıklardan aruımış olarak ajılatan Siper Mektuplan ayrı bir önem kazanıyor. • Edebiyat eleştirisinde nereden nereve? (I) ir edebiyat eserine duyulan ilk tepki sezgisel ve duygusaldır. Anlatı lan kanramanlara auyulan yakınlık va da kızgınlık, öykünün inandırıcılığı gi bi konular ilk dikkat çeken unsurlaraır. Fakat bir başkasına neden bir eseri sevip sevmediğinizi anlatmanız gerektiğinde, duygulannızı mutlaka akıl süzgecinden geçmiş bir şekidc, rasyonalize edilmiş olarak sunmanız gerekir. Düşünsel olarak sezgilerinizi temellendirmeniz beklenir. Edebiyat eleştirisini ilk kez Platon'un diyaloglarında göriirüz. Platon bütün felseresini metafizik kuramına bağlı olarak kurmuş ender düşüniirlcrdcn biridir. Bıına göre, madde dünyası gerçek değil, gö rünüij ve algılamadan ibarettir. Gerçekler dünvası ise idealardır. Madde dünyası ideaların kıısıırlıı kcıpyaları olabilir ancak. Sanatçı ise ancak.bu kusurlu kopyalann kopyasını yapar. Örneğin, kahve ideası gerçekler dünyasının bir parçası iken, içtiğimiz ve tadını aldığımız bir fincan kahve sadece bu kusursuz kahve idaasının kusurlu birkopyasıdır. Bir sanatçının kahve fİııcanuıın resnıini yapması, bir şairin kahvenin tadı üzerine bir şiiryazması ya da Johann Sebastian Bach'ın "Kahve Kantatı" adlı bir eser bestelemiş olması, onları gerçek idealar dünyasından uzaklaştırır. Başka deyişle sanat, kusurlu maddenin daha da ku.surlu kopyasıdır. B Tüm ortaçağ boyunca ve rönesansın sonuna değin Batı ve bir ölçüde de Doğu sanatı, Aristoteles'i temel kaynak olarak görmüştür. Roma dönemine geldiğimizde sanatta "doğru ve güzel" kavramlarının öne çıktığını görürüz. lidebiyatta da doğru ve güzel yazma kuralları saptanarak edebiyatın amacı sanatm giizelliğini ahlakça ve çalışkanca (Roma ahlakında çalışkanlık çok önemli bir unsurdu), ortaya koyması övüldü. Aristoteles'in "Poetika"sı sanat anlayışı için temel kaynak sayılıyordu ama onun yaptığı edebiyat türlerini ayırmaya yenileri eklendi bu dönemde: Lirik şiir, pastoral, yergi, epigram gibi türler yeniden tanımlandı ve edebiyat eserleri arasında yerini buldıı. Rönesansta yeniden sanatın ve sanatçının işlevi tartışılmaya başlandı. Edebiyat, tarih ve felsefe ile karş.ılaştırıldı ve ayrılıkları ortaya kondıı. Bu dönemde ilk kez sanatçı ile zanaatkârın birbirinden ayrıldığını da görürüz. Plastik sanatlarda özellikle sanat kavramı çok gelişmeye başladı, edebiyatta ise yapıtlann insan ruhundan çok akil ve mantığa seslendiği düşü Sanatm ve sanatçının iştevl Savaşı anlatan banş kltabı nüldü. Edebiyat eserlerine bakış açısındaki gerçek ilerleme 18. yüzyılın ilunci yarısında romantizmin doğuşuyla başladı. Edebiyat ilk kez yaratıcıhk ve en önemlisi ha yal gücü kavramlarıyla ele alındı. Romantizmin doğıışunda sanatçılarla avnı dönemde Herder ve Humbolt gibi düşünür ve dilbilimcilerin konııya ağırlık vermeleri de çok etkili oldu. Yine ilk kez, her çağ ve her kültürün havata farklı yaklaşuııı olabileceğini ve bıınların karşılaştırmalarından yeni zenginlik doğacağı inaneı olu şuyordu. Sanatta evrensel kurallar ve evrensel doğruların yarattığı zevk kırılmaya başladı. Mutlak doğru ve mutlak güzel kavramları yerlerini dalıa göreceli bir anlayışa bıraktılar. Romantizmin sanata bakışı daha önceki gelişen kuramlardan çok farklıydı. Sa nat, duyguların taşmasıyla ifade bulan bir alandı. Sanatçının hayal gücü akıl ve duy gulan birleştirici bir öğe olarak ortaya atıldı. Sanatçı da böylece sanat yapıtının sadece ardında olan üretici olarak değil, kendi bilinç ve duygulannı açığa vuran, yapıtın anlaşılması için ruhsal derinliklerinin de anlaşılması gereken bir yaratıcıdır. Sanatçı benliğinde tikel ile evrenseli, ruhsalla duygusalı birleştirir, yeni bir an lam katar. Romantik edebiyatı savunanların ba şında yer alan Victor Hugo, bu yeni sanat yaklaşımının sadece güzele değil, çirkine de yer vermesi gerektiğini söylüyoıdu. Artık sanat sadece madde dünyasının kopyası olmaktan çıkmış aksine yeniden yaratılış kadar önemli bir konuma getiril miştir. Sanatçıya tanrısal bir güç verüdiği ve sanatçının da bu güçle kendı gerçeği ni ve kendi evrenini kurduğu düşünülür. Haftaya 20. yüzyılda edeoiyat eleştirisi ile sürdüreceğiz. • aydasu@hotmail.com t Siper Mektupları//V6ja/// RcmziKitabevt/2¥)s. CUMHURİYET KİTAP Inceoğlu 612 Platon'un cn çok eleşjtirilen ve yadırganan bu teorisinde sanat doğanın taklit edilmesinden ileri gidemcz. Sanatçı sanat iirünü üretirken gerçeklikten gittikçe uzaklaşır. Üstelik sanat üretirken şarap ve coşkunluk tanrısı Dionysos'dan esinlen digi için bir anlamda aklı başında da değüdir ve bu durumda ürettiği eser sade ce yanılsamalara neden olur. Sanatçının bu durumda amacı ancak genç zihinleri aydınlatmak değil, gerçekten uzaklaştırmak olarak görülebilir; ve bu zihni karanlığa iter. Bu yüzden Platon ideal devletinue şaire yer vernıez. Platon okurken, hedef aldığı şairin Homeros olduğunu unutmaınak gerekir. Homeros'un, Platon'un yaşadığı dönemde destanlarını ezberlemenin tek eğitinı sayıldığını düşünürsek, Platon'un lcarşı çıktığı şairin yazısı ve içeıiğinden çok, bunun yanlış eğitim uygulamasında kıılla nılmasıdır. Platon'un öğrencisi Aristoteles'e göre de sanat taklitlir, buna mimcsis adını ve rir düşünür. Doğada varolan seslerin tak lidi müzik, heykel ve resim ise madde dünyasının kopyalarıdır. Fakat Aristoteles, Platon'dan birçok konuda ayrılır. Aristoteles'e göre şair, tekil ve sıradan ol guyu değil, doğanın da içinde yer aldığı evrensel düzeni taklit eder. Platon sanatı genç zihinleri karartma olarak nitelerken, Âristoteles sanatı eğitim amaçlı bulıır. Örneğin, tragedyalar korkutarak ve acıma hissi uyandırarak yaşam hakkında bilgi verirler. Sanatta bu verilen duyguları algıladığında kişi bir arınma yaşar (katharsis). Aristoteles'in katharsis teorisi yüzydlarca sanata bakışı etkilemiştir ve sanatı yücelten bir olgu olarak görülmüştür. Âristoteles "Poetika" adlı yapıtında şiirin iç yapısını inceleyen ilk düşünür olmuştur. Bdebiyatı öğelere ayırmış, sanat çı ve sanatı algılayan kişiyi belirlemiştir. Sanat taklrttlp Liz Behmoaras MAZHAR OSMAN Kapalı Kutudaki Fırtına Bir hayat hikâyesi ki, heyecanlı macera romanıymışcasına keyifle okuyabilirsiniz; ilgi duyarak, çok şey öğrenerek... Hakkı Devrim Mazhar Osman'ın hayatını okurken, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin bireysel ve toplumsal sahnelerini bir arada gördüm. Kitap genç kuşaklara bir efsane doktorun meslek ve hayat tablosunu göstermesi açısından gerçekten ilgi çekici. Liz Behmoaras'ın çalışmasi önemli. Doğan Hızlan Bu kitabın sonuna vardığımda Liz Behmoaras'ın, Hoca'yı ölümünden yarım yüzyıl sonra bir çok öğrencisinden daha iyi anlayıp, çözümlediğini fark ediyorum. Selçuk Erez REMZİ KİTABEVİ SAYI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear