Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
niş kitleleri yöriingesinde topla yıptoplayamadığı, niteliği, amacı, talepleri, tarihsel ve sosyal olarak verdiği mesaj ve sınıflar ınücude lesi tarihine düştüğü kayıtlar ve ayrıca doğurduğu sonuçlar bakı mından hiçbiri henüz 15/16 Haziran Hareketi'ni aşamamıştır. Katılım olarak daha çok kitlesellik kazananlar dahi 15/16 Haziran'ın siyasi niteliğini yakalamış sayılamazlar. Elimizdeki kitap ilk kez, 15/16 Haziran'dan altı yıl sonra Şııbat 1976 tarihinde yayımlanma olanağına kavuştu" deni liyor kitapta. Dağlar Kendini Seveni Scver/ Vatoş (lüney/ Güney Yayınları/ 160 i "Sevinçleriyle, kederleriyle aynı yaşamı paylaşmanın, yaşam miica delesinde el ele birlikte direnme ııin, dosrluğun, dayanışmanın, fedakârlığın en yiice örneğidir sev mek. Biz, Yılmaz'la bu duygııları en dorıık noktalarında, çok ıızıın yıllar boyıı, en acımasız koşullarda yaşayarak denedik. Onıı kaybettiğirn sıralarda ölümün o korkunç çaresizliğiyle pençeleşirken, büyük bir umutsuzluğa kapılmıştım. Ancak, devam etmek gerekiyordu. Hcr irısanın, hayata ve acılara karşı çeşitli direniş biçimleri vardır. Kimisi, ölümiin çaresizliği karşısında boyun eğer, hayata kuser, kapı ve pencerelerinı kapatır tiim dünyaya karşı ve kade rine razı olur. Ben, işte bıınu yapmamalıydım. Çün kii bence bu, güçsüzlüktür, zayıf düşmektir. Hayatımın hiçbir döneminde güçsüz ve kaderime razı ol madım. Asla ağlayıp sızlanmadım. Kaderimi değiştir mek için uğraştım, bekledim. Her şeye, Yılmaz'la ye niden başlamak mümkün olsaydı, onlarca sene daha bekler, sabreder, aynı zorluklara, aynı acılara onlarca yıl daha katlanabilirdim. Ama heyhat... Şimdi, geç mişin omuzlanmdaki mirası ve geleceğin sorumlu lukJarı ile tek başıma çarpışıyorum. Güçlüyüm..." Fotoğrafçı Kadın/ Kobert Sole/ Çevıren: Cîökçc Tuncer/ Evcrest Yayınları/ 323 s. 19. yüzyıl sonları Kahire... Mısırlı güzel bir kadın ressam, Memluka. Fotoğrafın büyüsüyle kocası Milo Tuta'nın aracılığıyla tanişır. Ama boynuz kulağı kısa sürede geçer. Kadın gözünün farkı, onu Kahire'nin en çok aranan portre fotoğrafçısı yapar. Çünkü o, poz veren insanların yarattığı görüntü sahteliğinden kaçmaya çalışır. Ve bir gün, tıpkı fotoğrahn büyüsüne kapıldığı gibi, kendisine göz kırpan bir başka aşkın büyüsüne kapılır. Kahire'yi, üç çocuğunu, kocasını, poz odasını, karanlık banyosunu, yanında sadece portatif makinesini götürınek suretiyle terk eder. Okurların daha önce 'Mazag' eseriyle tanıdığı Mısır kökenli yazar Robert Sole, 18 yaşındayken üpkı romanının kahramanı Memluka gibi Kahire'yi terk eder ve Fransa'ya yerleşir. Uzun yıllar Le Monde gazetesinde redaktorlükten yazıişleri müdürlüğüne kadar pek çok alanda çalıştı. Çeşitli dillere çevrilmiş dort romanın yazarı olan Sole, bizi bir kez daha yarattığı büyülü dünyaya davet ediyor. Gazi ve Fikriye/ / hfzt l'upuz/ Rcmzı Kıtabevı/ 2H6 s. Mustafa Kemal'i, karşılık bekle meden, yürekten, yalnızca 'O' oldıığu için seven tek kadın Fikriye... Milli mücadelede her zaman onun yanında olmasa da, desteğini hep hissettiren Fikriye... Ne yazık ki Fikriye'nin, bu içten sevgi karşılığında elde edebildiği tek şey büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Hıtzı Topuz'un bu tarihsel romanında, Mustafa Kemal ile Fikriye'nin tanışmaları, tlişkilerinin bilinmeyen yönleri ve Fikriye'nin trajik sonu sürükleyici bir dille anlatılıyor. Aşk Mektupları/ Simone de Beauvoir/ Çevtrenler 'l'ülay EvlerPınar öztamur/ Cendaş Yayınları/ 662 s Adı yazmak ve direnişi öğretmekle bütünleşmiş entelektüel bir kadın Simone de Beauvoir. feanPaul SAYFA 18 Sartre ile olan ilişkisi nedeniyle ismi her zaman onunla anıldı. Ama Simone, Amerika'ya yaptığı bir seyahatte Nelson Algren'le tanıştı ve âşık oldu. Hem Ameri ka'yı keşif henı yakıcı bir tutku anlamını taşıyan bu aşk, 1947 yılından 1964'e kadar mektuplar aracılığıyla sürdü. Konuk Kız, Mandarinler ve Bir genç Kızın Anılan'nın yazarı feminist Simone de Beauvoir, hakkında hiçbir şey bilmediği ama delıce arzuladığı Nelson'ın özel hayatına girmesine gözleri kapalı izin verdi. Ölünceye kadar da sevgisine sadık kaldı. Aş kın körlüğüne tutulmasına rağmen asla dönemin olaylarına saftır kalmayan Simone de Beauvoir, yaz^ maktan ve direnişi öğretmekten asla vazgeçmedi. Bu uğurda sevdiği adamla birlikte yaşama şansını tepen Simone yıllarca aşkını kuçuk kaçamaklarla ve mektuplarla yaşadı. Hem bu biıyük aşk, hem döne min olayları, hem de Keosler, Camus, Sartre ve savaş sonrası Fransız siyasi ve entelektüel çevresi Aşk Mektupları'nda yerlerini aldı. Mektup aşklarının in ternet aşklarına donuştüğü şu Mtalar size bir kıyas lama olanağı verecek Beauvoir'ın mektupları. Kâgıt tan ve elyazısından taşan samimiyeti ve hakikiliği hissedecek, mektuplarla birlikte aşkları da kaybet menin burukluğunu yaşayacaksınız. tnsanca Varolma Saııatı/ Dnç Dr Ayhan AyJtn/ Alfa Yayınları/ 27') s. Yunus'un yanık sevdalı sesi, Pro metheus'un yaktığı ateşin alevi, Apollon'da aşkın yalnızlığı, Ni etzsche'nın uçurumları bu kita bın ana damarları. Doç. Dr. Ayhan Aydın, kitabı için şöyle diyor; Miller'in yazdığı Satıcının Olümü kitabmda gerçekte ölenin hepimizin içinde yaşayan Pa zar karakteri olduğunu hissedecek, Tolstoy'un, Spinoza'nın, Sokrates'in onurlu yaşamları ve sevgi dolu sesleriyle ürperecek, Kafka'nın soğuk duygııları ile ayılacak, Dostoyevski ile içinizdeki Balzac'tan Chaplin'e, Fellini'den Prometheus ve Buda'ya kadar anlatmadık usta kalmıyor. Ayhan Aydın pek çok filozof ve sanatçı hakkındaki düşüncelerinı bu kitap içinde top luyor. Siyasal Düşiincenin Temelleri/ Derlcycn: Brian Redhead/ Çeviri Editörü Ihkmet Özdemir/ Al/a Yayınları/280 i. Siyasal bilimler lakültelerinde okutulan dersler için dilimize pek çok yapıt kazandırılmıştır. Ancak bu kiıabın mevcut litera türe katkıda bulunmasından başka ilginç bir özelliği daha vardır. Bu kitapta, siyasal düşünceler di siplininden 15 seçkin akademisyen, kendi özel çalışma konularında 12 15 sayfalıkbircrmakale kaleme alıyor. Platon, Aristo, St. Augustinus, St. Thomas Aquinas, Machiavelli ve daha birçoğu üzerine ünlü akademisyenlerin düşün dükleri bu kitapta toplanıyor. Siyasal Düşüncenin Temelleri başlıİdı bu derleme, "duardian" ve "Manchester Evening News" editörü ve BBC'nin radyo programlarının ünlü sunucusu Brian Redhe ad tarafından yapıldi. 1994 yılında yaşamını yitiren Brian Redhead, "l")üşüncenin tarihi çalışmak, tari hin hâlâ dinmemiş tartışmalarına katılmak; bu tar tışmaları anlamaya çalışmak, büyük doyum peşinde olmak demektir. Çünkü anlamanın verdiği doyumla başka hiçbir şey boy ölçüşemez." diyor. Oğrenme Psikolojisi/ Michaelj. A llotoe/ Çcvırcn. Ebru Ktltç/ Alfa Yayınları/ 1 56 j Michaelj. A. I lowe, oğrenme psikolojisi adlı kitapta, oğrenme taaliyetinin nasıl gerçekleştiği, zekâ testleri, yazma becerisinin nas.ll geliştirileceği, motivasyo nun öğrenmeyi nasıl etkileyeceği üzerinde dtıruyor. ABD'de birçok baskı yapan ve öğretmenlerin başucu kitapla rından biri olarak nitelenen Oğrenme Psikolojisi, modern psikolojinin metodlarından yararlanıyor. Exeter Üniversitesi'nde Psikoloji Profesörü olan Michael J. A. Hovve, alanında tartışdmaz bir otorite olarak kabul ediliyor. Howe, oğrenme psikolojisine yaklaşımını şu şekilde özetliyor: "Öğretmenlere nasıl öğreteceklerini vazetmek yerine, öğrencilerdeki oğrenme, hatırlama ve buna bağlı süreçleri değerlendirme bilgisinin kazandırılması gerekir." Kadın Argosu Sözlüğii/ Filiz Bıngnlçe/ Metıs Yayınları/ 212 ç. Haminnemin meşhur lafıydı, diyerek andığımız sözler vardır; "Kadın dili" kategorisinin Türkçe söz lüklerde hiç işlenmemiş olduğunu düşünürsek konusunda bir ilk Fi liz Bingölçe'nin çalışması. "Bu sözlüğün öncelikli kaynakları ka dınlardır. Etrafımızda gördüğümüz, karşılaştığımız, bildiğimiz, büyük kent merkezlerinde ya da ilçelerinde yaşayan kadınlar. Yüz yüze görüşüp, sözcük topladığun bu kadınların anneleri, anneanneleri, babaanneleri de dolaylı olarak bu sözlüğün 'eski toprak' kaynakları olmuş oldular... 'aıgo en mazlum olduğu anda en saldırgan olabilendir,' diyor Tlulki Aktunç. Bence de öyle. Kadınların yara tıcılıklarını, iantezilerini, neyle nasıl alay ettiklerini görmek mümkün bu sözlüğün sayralarında." diyor Filiz Bingölçe. Kötü Çocuk Türk/ Nurdan Cürbılek/ Metıs Yayınları/ 140 s. Popüler şarkılardan, fotoğraflardan, gazete haberlerinden olduğu kadar edebiyat yapıtlarından da yola çıkarak Türkiye'nin yakın tarihinde öne çıkmış kültürel imgeleri inceliyor Kötü Çocuk Türk: Bir yanda bir kapılma, özenme ve büyülenme, diğer yanda bir "kendine dönme" ısrarı. Gürbilek, bu ikilikten doğan ve neredeyse bir yazgı halini almış ruh durumuyla, alaturka lık açmazıyla ilgileniyor: Popüler imgelem kadar ede biyatı da etkilemiş bu yazgının kültürel alandaki ita delerine, hiçbirimizin yabancısı olmadığı çileli kahra manlara, acıların çocuklarına, kudretsiz babalara, mağdur olmalarına rağmen onurunu korumuş yetim delikanlılara, yabancı arzuların buyruğuna girmiş züppelere, nihayet edebiyatın kötü çocuklarına yakından bakmayi deniyor. "Türklük" ve "kötülük" nerede değiyor birbirine? Bu temas noktasını nasıl kavrayabiliriz? Hepimiz düşünmeyi erteleyemeyeceğimiz kadar yakınız bu sorulara. "Soğuk Sayaş" Yazıları/ Demtrtaş Ceyhun/ Özgür Yayınları/ 176 s. Atalarımız "Bir musibet bin nasihattan yeğdir" demiş. Gerçekten de, 11 Eylül 2001 günu Dünya Ti caret Merkezi'nin ikiz kulelerini çıra gibi yakan tcrör, bir yandan bütün dünyayı ayaklandırıp, "te rör olgusuna" dikkat çekeıken, ilginçtir öte yandan da, koca Sovyetler Birliği'nin işini tek kurşun sıkmadan bitirmiş "Soğuk Savaş" olgusunun tartışma gündemine kendiliğinden girmesine neden olacaktır galiba, gördüğümüz kadarıyla. Oysa, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının hemen ardından "Globalizm", "Postmodernizm", "Yeni Dünya Düzeni" vb. gibi parlak adlar altında başlatılan yoğun ideolojik saldırılarla, bu olgunun aydıntarca ele alınmasını engellemek şöyle dursun, insanlığın belleğinden silinip atılması bile on yıl gibi kısa bir süre içinde gerçekten sağlanmıştı sanki. Bilindiği gibi, 1950 yılmda "atom bombasını" yaparak "dehşet tekelini" elinden alan Sovyetlere karşı yeni bir sıcak savaşı göze alamayacağı için Amerika'nın "Mac Carthy" hareketi ile başlattığı bu "Soğuk Savaş" da, bütün dünyada değil, özellikle Sovyetler Birliği'ni kuşatan Müslüman ülkelerde yaşanmıştır asıl. Dolayısıyla da, Batılı aydınlar zaten yaşamlarını doğ rudan etkilememiş bu olguyla fazla ilgilenmemişler dir. Bu nedenle, "Soğuk Savaş" da bizim sorunumuzdur ve "Soğuk Savaş" ile yeterince hesaplaşılmadan gerçeğimizi kavrayabilmemiz bizce kesinlikle olanaksızdır. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 6 1 3