Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
yaparak Osmanlıyı göklere çıkaran tavır içindeler. Bir zaman diliminde ve her hangi bir eyaletindeki bir belgeye dayanarak "Osmanlı'nın müsamanakâr, yani hoşgörülü" olduğunu iddia eden Ortaylı, tarihi tek taraflı ve hatta tarafgir biçimde ele almasına ek olarak, kareleri dondurup filmi bir türlü oynatamama gibi bir hataya düşmektedir. Alevilık, Sünnilik ve Osmanlıcılık hakkındaki tarih yazımı, poptarih yazımına indirgenebiliyor vc "tarih tekerrürden ibarettir" türünden metafizik anlayış, bu kez, Taha Akyol ve Murat Bardakçı kö§e yazarlarında analojiye dönüşebiliyor. ters düşmektedir. Zira, her üçünün doğum tarihleriyle yerleri arasında dağlar kadar fark vardır. Rus araştırmacı tvanov, Amerikah Islam uzmanı B. Lewis, tngiliz doğubilimci M. G. Hodgson ile Iranlı Ferhad Daftary'mn îsmaililik üzerine yapılan araştırmalarının satır araları titizlikle incelendiğinde, Hasan Sabbah ve örgütüne yönefik yakıştırmaların ne kadar saçma olduğu çok iyi anlaşılır. Konuyu, yukarıda anılan "Hasan Sabbah Gerçeği" (Berfin yayıncılık) isimli araştırmamızda, aynntılarıyla; sağ kanat tarinçilerine yönelik polemiklerle süsleyerek ve ana kaynaklarıyla sunduğumuzdan, bu kadarıyla yetiniyoruz. Işin kötüsü, Tevrat'tan miras kalan sağ kanat tarihçiliği, günümüzdeki sol, sosyaldemokrat, aydınlanmacı yazarlan da etkisi altına almış görünüyor. Tipik srneği, "Hasan Sabbah ve Haşhaşinîer" diye bilinen Ismaili hareketi hakkında, yaklaşık 750 yildan beri kamuoyuna maledilmiş, dayatılmış"yanlışortakkanı"dagörülür. Ne zaman bir şiddet, kan ve çatışma ortamı olsa, nerede bir terörist eylem gerçekleşse veya tarikatçdık meselesi, radikal solculuk, T lizbullahçılık söz konusu edilse; sağcı, solcu, metafizik veya materyalist meşrepli popüler yazarların çoğu, şu noktada görüş birliği içindeler: "Bunlar, Hassan Sabbah gibi canidirler; onun geleneğindendirier. Eylemci örgütler, Hasan Sabbah'ın Fedaviler şebekesinin günümüzdeki mirasçılarıdırlar. Haşhaşiler gibi afyon çekerek, gözü dönmüş eylemler yaparlar. Sağ ve sol militanlar da bunlardan farksızdır. Tarikatçılık, batınüiktir. Dolayısıyla Hasan Sabbahçıların izinden giderler." Başta Taha Akyol (bkz; Haricilik ve Hizbullah kitabı) olmak üzere E. Rühi Fığlalı (bkz; ltikadi Islam Mezhepleri), Ömer Rıza Doğrul (Cennet Fedaileri), Amin Maalouf (Semerkant), Freidoune Sahebjam (Dağın Şeyhi Hasan Sabbah), AmirTaheri (Hizbullah) ile Murat Bardakçı, Murat Belge ve Zülfü Livaneli (bazı makaleleri) yazılarında buna rastlamak mümkündür. Diyanet îşleri'nde çıkan kltapların bazıları, Hasan Sabbah'ı habire kötüleyen (mesela îslama Yönelen Yıkıcı Hareketler) eserlerle doludur. Bu, yüzyılların bize dayattığı basmakalıpçı ve önyargılı bir tarih anlayışıdır. Bilimsel araştırmaya dayanmaz; nakilcilik ve menkıbecilikle malul bir zihniyetin ürünüdür. "Hasan Sabbah Gerçeği" isimli son kitabımızda, hakkında olmadık spekülasyon yapılan pek tartışmalı bu tarihi şahsiyet hakkında iınal edilcn karalama ve iftiralann aslını astarını araştırdık. Ortaya şu çıplak gerçek çıktı: Ortodoks Islamın siyasi ve dini temsilcileri (Abbasi halifeleri, Sclçuklu sultanlan, eli kanlı bağnaz Şafii mezhepli Selçuklu veziri Nizamülmülk, hoşgörüsüzlüğün simgesi Imam Gazali, Ibn Teymiye ve diğer mezhep önde gelenleri, dönemin saray vakanüvisleri) siyasi ve ideolojik nedenlerle batıniliğin ve eşitliğin kararlı savunucusu Hasan Sabbah'ı alabildiğine kötülemişler. Ona ve yandaşlarına, yok yere "afyonkeş, katiller " yaftasını yapıştırmışlardır. Marco Polo, kulaktan dolma rivayetler ve Haçlıların imal ettiği hurafelere dayanarak, Hasan Sabbah taraftari îsmailileri, "sahte cennette uyuşturucu çekip kafayı bulan, huri ve gılmanlarla meşk yapan gözü kara terörist güruh" diye tanımlamıştır. Oysa, Polo'nun "sahte cenneti gördüm" dediği Alamut Kalesi, onun ziyaretinden tam 21 yıl önce Moğollar tarafından yerle bir edilmişti. Keza, Amin Maalouf ile Sahebjam'ın, "Hasan Sabbah ile şair Ömer Hayyam ve vezir Nizamülmülkun okul arkadaşlığı ve Selçuklu sarayındaki entrikaları, çekişmeleri"ne ilişkin geçmişe dönük kurgubilim hikâyeleri, tarihi gerçeklere CUMHURİYET KİTAP SAYI 569 Meztnpçi tarih anlayift Özellikle Taha Akyol üzerinde dur mak istiyoruz. Muhafazakâr sağın teorisyeni konumundaki Akyol, "Medine'den Lozan'a" isimli kitabında, îslamcı kesimin önde gelen isimlerinden Ali Bulaç'ın "Medine Vesikasi: Çok hukuklu toplum projesi"ne yönelik eleştirisinde gerçekçidir. Toplumu cemaatlere bölmeyi ve toplumsallaşma sürecinin olmazsa olmazı "tek hukuklu sistemi" berhava etmeyi öngören Bulaç'a kar^ı, ciddi polemikleriyle haklı bir zeminde durmasını bilmistir. Âynı şeyi, yine Akyol'un kaleme aldığı Ilariciler ve Hizbullah (Doğan Kitapçılık) isimli çalışması için söylemek olanaksızdır. Tersine, bu kitap, mezhepçi (Sünni) bir bakış, açısıyla yazılmıstır. Ilk baskısı, îran Islam Devrimi'ni eleştirirken, Şii mezhebine karşı Sünni mezhebinin yüceltilmesine hasredilmiştir. îkinci baskısı ise, 19 Ocak 2000'de Türkiye gündemine oturan Hizbullah cinayetferine karşı, yani ana gıdasını dinden alan, has kumaşı dini ideoloiiden dokunmuş Hizbullah köktendinciliğine karsı, ortodoks Islamı koruma güdüsüyle lcaleme abnmıştır. Her iki durumda da "resmi tslarnı, saray lslamını koruma" anlayışıyla hareket edilmiştir. Günlük siyasi mülahazalar, akademik araştırmanın önüne geçmistir. Tarih yazımına, günübirlik siyaset karıştırılmış; bu arada, Hizbullah gibi oluşıımların varlığı, neredeyse 28 Şubat süreciyle izah edılmeye çalışılmış ve şu demeye getirilmistir: îslamda şiadet ve iktidar gayesi yoktur. Bu militan Islamcılık denen şey "kara îslamı, çarpıtılmış Islamı temsil etmektedir." Bunun panzehiri, "ak Islam, yani ılımlı (bizce Amerikancı) Islamdır. ü halde, tarikat ve cemaat izin verirseniz, böyle şeyler ortaya çıkmaz" denmek istenmiştir. Akyol, bu arada bol bol analoji yapmış; "Haricilik ile Hizbullah", "Hasan Sabbah ile Hizbullah" arasında yapay, düzayak benzerlikler kurmuştur. Daha ileri gidilerek, "kan ve şiddet" biricik slçüt alınarak; Hizbullah, Haricilik, Hasan Sabbah Haşhaşileri, Stalin ve Hitler, Halkın Kurtuluşu, Peru'daki Aydınlık Yol ve benzeri silahlı sol örgütler özdeşleştirilmiştir. Indirgemeci bir mantıkla, adı geçen taraflar, zaman ve mekândan soyutlanarak aynı kefeye konulmuştur. Konu tümüyle çarpıtılmış, tarih dışmda tarih yazılmıstır. Akyol'un ' alternatif yol, örnek" diye sunduğu bağnaz Sünni mezhepler ile Islam âlimlerinin (tmam Gazali, Nizamülmülk, tmam Ebu Hanife, Izmirli Hakkı, Mısırlı îslamcı Seyyid Kutub, Necip Fazıl, vs.) ötekini dışlayan ve rakibe hayat hakkı tanımayan (söyletmen, vurun) mantığı, kendisinin nasıl bir mezhepçi tarih anlayısından hareket ettiğini de ortaya koymaktadır. Akyol'un "terorizm, örgüte adanan kişilik, putlaştırma, bağnazlık, örgüt narsizmi kavramlarına örnek olarak gösterdiği Haricilik, Hizbullahçılık veya sol örgütler tarihi de tek yanlı ele alınmıştır. I lalbuki genelde dinler tarihi, özelde or todoks Islam tarihinde "kan, şiddet, cemaat tapıncı, örgüt narsisizmi, fanatizm, kişinin özgür iradesini yok eden kolektif eylem ve bilinç" gibi kıstaslann hemen hepsini görmek olasıdır. tslam tarihinin "kan"la yazılmadığını ileri sürenler Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı tarihlerine bakarlarsa, bunun kocaman bir palavra olduğunu kolayca görebilirler. Ispatı için batınilerden nefret eden Nizamülmülk'ün eseri "Siyasetnâme"nin okunması bile tek başına yeterlidir. Akyol, Haricilik akımını bazen iyi irdelemesine rağmen mezhepçi bakış açısı nedeniyle, onları adeta "KÖtünün, şer güçlerin simgesi "halinegetirme" konusunda hatalıdır. Resmi îslama karşı ezilenlerin nihilist vicdanı olan ve kendi halinde yerel bir güç konumundaki Haricileri zaman ve mekândan soyutlayarak; bu tarihi hareketi, günümüzde derin devletin, dış güçlerin maşası ve çeşitli istihbarat örgütlerinin ajan şebekesi, tetikçisi durumuna gelmiş/getirilmiş halk düşmanı Hizbullah omusuyla karşılaştırması, ikisi arasında benzerlikler kurması tümden metafizik ve ideolojik bir tarih anlayışıdır. Akyol'un "şiddet, eylem, adam öldürme, kan dökme, bağnazlık" türünden kavramları sadece hadarilik (uygarhk) ve bedevilik (ilkellik) eksenine oturtması; birincisini ele alırken "hadari" yani "uygar îslama" övgü dizip onu aklayıp paklaması; buna karşılık her türlü terörist eylem ile kötülüğü " bedevilik "le izah etmesi de tarihi gerçeklere uymadığı gibi, kendisini resmi tarihçi, mezhepçi tarihyazarı derekesine düşürüyor. Onu, tarih dışında tarih yazmaya itiyor. Haricilik ve Hizbullah kitabını, "herkes aynadaki geçmişine bakıp, kendini düzeltsin" diye yazdığım ileri şüren Akyol, ne yazık ki, bizzat bu eseriyle, "her kes benim aynamdan kendisine baksın" havasındadır. Soğuk Savaş döneminden kalma Karl Popper'in yazılarıyla her şey izah edilmiyor, cdilemez Saym Akyol. Bu tavnnızla, en fazla karşı çıktığınız dogmatik ideolojileri bile geride DirakacaK türden katı bir tutum, fanatik ideofojik bir tavır içinde görünmeniz kaçınılmazdır. Bu son saptamayı, görüşümle uyuşmayan birçok insandan duyduğumu da dile getirmeliyim. Gazetelere konu edilen malzeme ve günübirlik siyasi mülahazalarla yazılan Haricilik ve Hizbullah'ın kaç baskı yaptığı değil; son derece mezhepçi, fanatik, dogmatik (tersi iddialara rağmen) tutumla kaleme alınıp alınmadığının yeniden gözden geçirilmesinde yarar var. Akyol'un "Haricilik ve Hizbullah" kitabının ayrıntılı eleştirisini, tarihsel arka planıyla, yukarıda sözünü ettiğimiz "Hasan Sabbah Gerçeği" unvanlı çalışmada sunduğumuzdan, çerçeveyi belirlemekle yetiniyoruz. • Kaynakça: 1) Fernand Braudel, Tarih Üzerine Yazılar, çev: M. Ali Kılıçbay, Imge Yay. 2) E. H. CarrJ. Fontana, Tarih Yazımında Nesnellik ve Yanlılık, çev: Dr. Ömer Ozankaya, Imge Yay. 3) Taha Akyol, Haricilik ve ve Hizbullah, Doğan Kitap. 4) Faık Bulut, Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri ve Hasan Sabbah Gerçeği, Berfin yay. 5) Doğu Perinçek, Aydınlık dergisindeki tarih üzerine bir makalesi. 6) Erdoğan Aydın, Cumhuriyet Kitap dergisinde 30 Kasım 2000 tarihli söyleşisi. 7) Halil Berktay, Türkiye Tarihi 1 Cem Yayınevi "Türküleri yakanlar, yasaları yapanlardan daha güçlüdür.' UĞUR MUMCU, gücümüzü fark etmemlz için çabalıyordu: "İnsanlann can güvenliğini sağlayamamış bir düzene hukuk devletl denllemez. Yolsuzluklartn devlet yetkilerini sardığı bir düzene anayasa düzeni denitemez. Bu katiller demokrasisidir. Bu hırsızlar düzenidir. Biz devrimciler hangi kavganın içinde olduğumuzu biliyor muyuz?" UĞUR MUMCWyu okuyarak yaşaiacağu! Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni Quisling Cephesl Amerika Küsmesin Çağın Suçu Sağcı Düştince Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık Devlet, Silah, Adalet Kontrgerllla Öğretlleri Bir Devlet Arıyoruz MilllyetçlHk A.Ş. Hukuk, Devlet, Aşiret Slstem Atam izindeyiz um:ag UĞUR M U M C U A R A Ş T I R M A C I GAZETECİLİK VAKFI PARIS CADDESI N0:14 KAVAKLIDERE ANKARA TEL ; (0.312) 417 77 20 (PBX) HAKS : (0.312) 417 57 46 www.umag.org.tr SAYFA 15