05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

DİNÇER SEZGİN üşünüyorum da, Yusııf Alper'in bundan önceki şiirleri meğer çok 'munis' şiirlermış. Yalnızuk, hüzün, kayeı, kuşkular, aşk, yorgunluklar, kimsesizDkler, yitirmeler, pişmanlıklar, yaşamaya dair sorular, bu sorulara aranan yanıtlar, avunmalar, "kimim ben" sorusu nun peşinde aranışlar, küçük küçük yasam 'munasebeleri', anlaşılmama korkuları, yazdıklarının okunmayacağından duyulan kuşkular, adı konamayan, nedeni belirlcnemeycn çıfilıklar, kaygılar, ardı arkası gelmeyen kınlmalar, dosdofiru yasamak içın araruşlar, bitimsız karanfıklar vb. daha önccki kitaplarında (Kanayan Şiirlcr, Zamanın Kırılan Aynasında, Yaldızb Bir Yanılsama, Yeryüzüne Vuran Telaş) sık sık karsımıza çıkan ve şiirini dokuduğu izlelderui. Bu şiirlerde sesi hiçbir zaman yükselmez, kendi lirizminin kuytusıında, bir ipckböcegi sessizliği ve çalışkanlığı içinde, şiir ıplığini taktığı tığlarıyla, bizlere şair geceleri, şiir akşamlart, şiir gcünliklerı, şiir aşldarı, şiir umutlan, şiir yannlan, şiir ikindileri, şiir insanlan örerek çıkar gelırdi şiirsediğimiz zamanlarımıza. Onlar alçak sesle, daha doğrusu gönül scsiylc, dimağ sesiyle, küçük narflerle bir kış günü sobanın yanına kıvrılmış bir kedinın çıkardığı mırıltılara benzer mırddanışlarla okuduğumuz şiirlerdi iki ucu açık şiırlerdı. Bir ucunu yürcğinizi bağladığınız zaman, öteki ucun sizı hangi içsel scrüvene, kendi kendinize kuracağınız hangi imgeye götüreceği bilinrneyen şiirlerdı. Çağrışımlan zengin, kesintileri olmayan, sözcüklerini unutsanız bile şiir kokusu damağınıza sıvaşıp kalan şiirlerdi. Elbette kaderlerine razı, alınyazısını kabullenmiş, işe dönük şiirlç.r değillerdi. Ama isvankâr da dcğillerdi. Öfke yoktu o şiirlerde. Kızgın lık. kızgınlığın gctirdiği umutsuzluk da yoktu... Onlar geniş anîamda 'iyi niyet' şiırleri, 'umutlanma şiirleri'ydiler. Baştan ayağa lirik tadlardan imbiklcnmişlerdı. Ve de öfkesini bağışlayan bir yaramaz çocuğun" hoşgörüsünü taşıyorlardı. D iir vüklü bir isvan bir bilge kişi öfkesiyle, isyanıyla, birikimiyle, saptamalanyla, bilinciyle ve direnişiylc kaleminin ucunu toplumcu gerçekçi bir bıçakla açan ve o ucu vüreglnın derinliklerine (bir diviti mürekkebc batırır gibi) batıran, sonra da, o dcrinliklerden kalemine bulaşan acıları yazan bir Yusuf Alpcr var. Kitabın ilk şiiri "Yeniden" de kararlıbğını, bu kitabın doğuşunun ortaya çıluşının perde arkasını apaçık ortaya koyuyor. "Ânladım bir yeryüzü sürgünü olduğumu yeniden" Neden yeryüzü sürgünüdür? Çünkü: "Neresınden tut(ul)acağım(n)ı bilemedijiim(iz) bu hayat", "Hoyrat insanların tomasından eöilen bükülen/ Acıyla, elemle herkcsin birbirini ve beni/ yemesini seyreden" bir hayattır. Şair o hayatın kıyısında, alrunın ortasındaki derin çizgilerle bilgece bir tavır içinde yalnız ve kendince olcıuğunu görüverir. Ardından çok kesin bir gerçeği daha yakalar: "Anladım, insanlar insanlan öldürebilir. çarmıha gerebiür, kazığa oturtabilir, çiğ çiğyiyebilir." Yakaladığı bu gerçek onda tiksinti uyan dınr, hatta ölenıere ve öldürülenlere bakınca kusnıak gelir içinden ve şair yüreginde büyük bir 'elem' uç verir. O büyük elemin ctkisiyle de bir 'karar dizesi' çıkar gelir: " Adımı insan hanesinden siliyorum" Vanlabilecek büyük bir karardır bu. 'tnsan olmayan', 'insan denmeye' layık olmayanlar içinde konulabilecek tek tavır kalmıştır geriye; kendini insan hanesinden silmek. Bu ilk şiirden ve bu karar dizesinden sonra, kitabın gelecek şiirlerinin 'havasını' tahmin etmek elbette ki zor değildir; yaşamı, insanlan, ilişkileri, yaşamsal uyumu, uyumsuzluklan, düzeni, aşkı, geçmişi, bugünü sorgulayan, yer yer suçlayan, acık açık hesap soran, kendi öznelindcn çıkarak toplumsal bir yargılama 'çağırısı çıkaran' şürlerdir artık, bizleri bekIeyen şiirler. Bu nedenle, adcta 'kendinize güvenıyorsanız' dercesine "Haydi şimdi bakalım, çıkann kalemleri" aer ve gizli bir "hodri meydan" vurgusuyla hepimizi hesaplaşmaya çağırır. Kitabın nemen hcmen bütün şiirlerindc, geçmişe yapılan göndermelerle eski anılara yolculuk çağnsı çıkanlırokura. "Geçmişe özlem" motifi, bazı şiırlerdc figüratif bir netliklc cıkar karşımıza. Zaten, günümüzden umudunu kesen ve adını insan hanesinden silen birinin, başka bir deyişle bugünden kaçan birinin yapabileceği tek şey geçmişe dönmek ve geçmisığınmak' dcğil midir? Şair de u doğruyu benimsemektedir. Ama bu benimseyişin sağlıkb olmadı^ını da bilmektedir: "Eski anılara yolculuk neye yarar" diye, daha işin başında kendini sorgulamaktan gcri durmaz. Eskıye yolculuğun, \ pek bir şeylere yaramayacağını bilerek, yüzünü geçmişe çevirmesi öyleyse, düpedıiz geçmişe dönme ve bugünü bütünüyle inkâr anlamını içermemektedir. Şair eskiye yolculuğu bir 'kıyas' olanağı yaratması açısından gündemine almaktadır. "Çocukluğun raytonu, şaklayan kırbaçlar lslak ekinlerin arasından koşarak Yağmura yakalanmak, zamanı ıskalamak..." tnsanın yaşı ne olursa olsun, içindeki çocuk bazen zamanı ıskalamak, yağmur altmda haşanca koşup eğlenmek isteyebilir. Gecmişin aynasında izi kalan bu anı, bilinçaltından çıkıp uyanıverince, şair onun tadmı yakalıyor, ama birkaç aize sonra da şimdinin insanı olarak şunları söylüyor. "O zaman göğün altmda kötülük yoktu Sen yoktun eUerin yoktu ben yoktum" Sayfalar ve şiirler ilerledikçe anlıyoruz ki geçmişe yolculuk, geçmişe saplanıp kalma, geçmişi şimdide yaşama gibi özellikler içermiyor. Geçmiş bir övünç kaynağı olarak ele aknıp, dıle getirilmiyor. Diyalektik birtavırla, nedensonuç' bağlamında, bugünc yanıt aranırken geçmiş, yalnızca bir 'model' kimliğiyle gündeme geliyor. Başka bir söyleyişle şainn, geçmişe yolculuk yaparken bile, yüzü geleceğe donüktür. Yusuf'un bu kitabındaki ilk beş şiiri, özel bir dikkade okunmalıdır. Neden? O beş şiirden sonra Yusuf çağıyla ve kendiyle, elbette ki insanlık halleriyle, yoğun bir hesaplaşmaya girişir. Sorular sorar. Gördüğü ayıpları dıle getırir. Ydolmalannı anlatır. Sancılarının acısına ışık tutar. Bilinmezliklerin bungununu sergiler. "Bir zamanlar tüm yollar insana çıkarmış/ Şimdiyse bütün yollar dünya dışına" çıktığı içın yaşadığı hüznü ve yalnızlığı gündemıne alır. Gerçekleşmeyen düşler, acdar içinde kıvranan insanlar, 'Hiç'e doğru gidiş, acıdan ötürü günlerin bir gül gibi soluşu, yelkovanın ucuna yaklaşıp, zamandan düşmek üzre oluşun korkusu okuyacağımız şiirlerin içeriğıni oluştumr. İlk beş şiirden sonra karsımıza çdcan bu izlcklcrde, şiirle sağlıklı ve doğru detişim kurabdmek için, ük be^ şiirin ner biri, t>irer ipucu gibidir okur için. Çünkü o ilk beş şiirde Yusuf, bir tür 'otobiyografi' yazmıştır. Aklının ermeye başladığı zamanlardan bugüne, kendini 'kendi eden', bugünü eleştiren Yusufun kimlikoluşumunu, küçük küçük ipuçlanyla ortaya koymuştur. Arkadaş ben pöyle oluştum, şimdiyi de bunun içın eleştinyorum. sorguluyorum" der gibidir. Kendi kimük oluşumunun özelDklerini yakaladdctan sonra, sorgulamayı yoğunlaştırdığı sonraki siirleriylc diyalog kurmak daha bir kolaylaşıyor okur ıçin. Yusufun sorgulama kapsamına neler giriyor. 'Tüm yasam' demıştim daha önce. Ama sorguladıklarını tek tek adlandırmak, onun şiir evrenine daha çok girmemizi sağlayacak ealiba. Yusuf öncelikle 'sevda'yı sorguluyor. Her şeyin özünde sevda olduğunu büdiği için, sorgulama konusu ne olursa olsun önce, insanın scvdasızlığının, sevdalanmamasının, sevdalardaki samimiyetsizüğin, duru bir içtenliği yakalayamamanın acısını koyuyor şiirinin özüne. "Sevda alevinden artakalan kül" onu. günleri sayarken geçip giden hüzün trenlerine kadar götürüyor. Ve içinde, acıdan ötürü bir gülün solduğunu aynmsıyor. Oyle sanıyorum ki düşlediği sevdaya doğru, dizelerinin kanatlannda büyüik bir yolculuğa çdayor. Dostluklan, dosduğu sorguluyor ikincil olarak. Nasıl bir dost, nasıl bir dostluk aranışlanna yanıt bulmaya çakşıyor ve çok deneyimden geçmiş bir yürek olarak acısını, şöyle nens bir dizeyle sözcüklere döküyor. Çocukluğu ben olan bir dostla oyna 1 1 LB J İİ^ Ama son kıtaoında (Şımdi Hangi Irmakta) bambaşka bir kimlikle çıkıyor Yuşuf Alper karşımıza. Şimdi karşımızda; EsUyeyolaMuk mak" Gerçekten de öyle değil midir? Dostluklarda en çok içimizdoki çoc uklann uyuşması ön plana çıkar, onların uyuşmasmdan sonra şimdımizi kurarız. Ondan sonra "zamanın ardından birlikte koşmaya" sıvanınz. Irmaklarımız ondan sonra denize kavuşmayı ister. "Nergis kokulannın önünden koştugumuzun" ondan sonra aynmına varırız. Ama çocukluğu ben olan bir dostu bulamayınca, dagların kardelen kokusunu, duvar kovuğundaki serçe cıvıltısını denize doğru alıp götüremeyız. Yusuf kamerasını "Genç ölmüş bir kuşağınhızlıyaşlanması"naçevirereksürdürür sorgulamasını." Yarın(lar)a coşkun sular gibi koşarkcn" ve sevincin ışıklarını g^öğe koşturacakken, genç kuşak birdenbıre tökezlemiş, birdenbire dibe batmış, çabucak eskiyip yaşlanmıştır." Bir çağ kırgınının duygu kirıntılarını" ve artık sevgiterin de bircr birer yitirilişini yolları bekleyen sevgililerin kalmayışını, genç ölmüş bir kuşağın hızlı yaşama tutkusunu ve bu tutkunun getirdıği nızlı yaşlanmışlıklara bağlar. Bu bir yerdc gençlıgin de sorgulanmasıdır. Yusuf'u, telgraf tellerine "artık kuşların konmayışı"da yakından ilgilendirir. Çocuklann 'kardan adam yap(a)mayışları" da. Her şeyde bir yabancılaşma vardır. Kar, eski kar de^ildir. Telgraf telleri de öyle, "insan ölülenni" tasıyorgibidirler. Bunlar insanı yozlaştıran duzenin sonucudurlar. Artık hüzündür elde kalan ve o hüzün bir uçurum kıyısında urgan gibi takılı, durup durmaktadır insanoğlunun boynunda. Türkülerin susarak söylenmesini de sorgular şair. Ardından bakakaldığı geçmiş günlerin muhasebesi de, küçük dcfterindeki ilgili sayfaya kaydolunur. Bu dünyanın acemisi olduğu için hep yarulan çocuklar, artık insana çıkmayan yollar, "daracıksokaklardan bakımsız"kadınlar", "kelle hesabıyla ceplerini dolduran kaçkınlar". "Tureut Uyar"dan habcrsiz devrini bekleyen Yekta" şiire gizliden sokulmaya çabşan geceler, "bir dolap beygirinin durmaksızın dönmesi", baştan beri yaşanılan yalnızlıklar, kurulan bir saatin bozuluveren zembereği, ışığın çevresinde çırpınan bir kelebek, durmadan kendini tekrarlayan ve yanılsamadan başka hiçbir şey olamayan insan, "nereden başladığı, nereye aktığı bilinmcz ırmak", senibenionu yiyen insanlar, "bir sonsuzdan bir sonsuza/eyvah ve heyhadar"la gecen hayat, bu isyan muhasebesinde onun şürinin ana İ2İekleri olurlar. Yusuf bütün bu izleklerin sorgulamasını yaptıktan sonra çok önemli sorular sorar kendi kendine: " Kimim, ne bu içimde çağlayarak akan su?" Yada: "Ben şimdi hangi ırmakta yıkanmadayım?" Şair, umudunu kestigi insanoğlunayine de Dİr umutla yaklaşmakta, onlann içinde kendi yerini, onlarla birlikte belirlemek isteğini duymaktır. Adeta gaipten bir ses bekler gibi, yıkandığı ırmağın. herkcsin yıkandığı bir ırmak oıduğunu auymak istemektedir. Bu sorular yanıtını da içinde banndıran sorulardır. şiir de, bu sorulann kendi içine kıvrılan eklem yerlerine gizlenmiştir. Ote yandan bu sorular, okuru da bazı saptamalar yapmaya, kendini sorgulamaya çağırmak amacını da içermektedir. Başka bir deyişle Yusuf, okurun da isyanına ortak olmasını istemektcdir. "Kimim ben" sorusuna yanıtlar ararken bazen karamsarlığa düşer ve kendini 'derin bir bilmece'ye benzetir. Şaşırmış bir çocuk gibi olur: "Neresinden tutmalryım zamanı Kasırga gibi üzerime yürüyen Soğuk gecelerin derin uykusu Çakal scslcriyle bulaşan korku Sözcüğün sözcüğe değdiği yerde Alev alev yanan yorgun yüreğim Kimim bcn, kim bu derin biGnece Bu şaşırmış çocuk, küçüçük adam" CUMHURİYET KİTAP "HBP şey orken, çok şey oeç" ' SAYFA 6 SAYI 4 9 7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear