05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

C U M H U R İ Y E T D Ü N Y A K L A S İ K L E R İ 2 . Y I L I N D A KlasiK yayınları üzerine Gazetemizin aydınlanma yolunda attığı tcmel adımlardan biri de, Hasan Âli Yüccl döneminde başlatılan ve daha sonraki iktidarlar tarafından kesintiye uğratılan Dünya Klasiklerinin dilimize çevrilmesi hareketini yeniden başlatması oldu. Altı aylık bir hazırlık döneminin ardından haftada bir kez gazetemizin eki olarak verilmeye başlanan klasikler birinci yılını doldurdu. Bu büyük kültür girişimine okurlarımızın ve aydınlarımızın gösterdiği Ügi ise mükemmel denecek düzcyde. Teşekkürler... OKTAY AKBAL Ben, "Babamız dedemiz uçak da buzdolabı da, radyo da görmedi, ama şimdi hepsini kullanıyoruz" yanıtını verince ÇOK sinirlenmiş, başını öte yana çevirmişti.. Daha sonra olanlar oldu! lzinleîstanbul'a gelmiştim. Bir gün gecikmişim diye işime son verdiler. Zaten "E" cetvelinde bir görevliydim, kolayltkla işten uzaklaştmlabilirdim. Benim için Tercüme Bürosu konusu kapanmıştı. Bir süre Avni Başman'ın yönetimindeki Türk Ansiklopedisi'ndc çalıştıktan sonra Istanbul'a döndüm. Zaten Klasikler yayını da ctkisini yitirmişti. Yeni Bakarun, Demokrat Parti iktidarının görüşüne göre dünya edebiyatının, felseresinin, biüminin ünlü yapıtlarını Türklere kazandırmak gercksizdi, hatta zararlıydı! "Hümanizma ruhunu anlama ve duymada ilk aşaına, insan varlığının en somııt anlatımı olan sanat yapıtlarının benitnsenmcsidir. Sanat dalları içinde edebiyat bu anlatımın düşiince öğeleri en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir ulusun, diğer ulusların edebiyatlarım kendi dilinde daha doğrusu, kendi düşüncesinde yinelemesi, zekâ ve anlama gücünü o oranda artırması, canlandırması vc yeniden yaratması demektir." Hasan Ali Yücel'in bu önsözü Klasikler yayınında yer alır. lstenen, özlenen budur: Çağdaş uygarlığın bilinçli bircylcrini yaratmak için geçmişin yapıtlarını iyi bilmek, tanımak, özümsemek... 1940'ta Dünya Savaşı'nın en karanlık günlerinde başlayan aydınlanmacı atılım birkaç yılda büyük bir aşama yapmıştı. Nuruilah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Az ra Erhat, Vedat Günyol, Melih Cevdet vb. öncülerin katkılarıyla her cumhuriyer bayramında kırk, clli, bazen yüz yapıt Türk okuruna sunuluyordu. önce Tercüme Bürosu Başkanı Ataç'tı, sonra Eyüboğlu, ardından Yetkin bu göreve getirildi. 1950'nin sonuna kadar dünya klasikleri yayını hızla sürdü, sonra kültür düşmanlığının sonucıı olarak gündemden düştü, ya da bilerek düşürüldü! Nasıl mı çalışırdı bu büro? Once çevrilmesi gereken yabancı yapıtlar ve yazarlar saptanmıştı. Doğu'danBatı'dan ne kadar önemli yapıt varsa bu listede yer almıs,tı. Çeviriciler büroya mektupla başvururlar, belirli bir yapıtı çevirmek istediklerini bildirirlerdi. Onlardan, ilgili yapıttan otuz sayfalık bir çcviri orneği isfenirdi. Bu örnek büronun o diUe ilgili üyesine verilir, inceletilir, beğenilirse kitabı bitirmesi bildirilirdi. Çeviri tümüyle hazır duruma geldiğinde yine incelemeciye verilir, başanlı olup olınadığı konusunda rapt>r istenirdi. l laftalık kurul toplantısında rapor tartışılır, yapıt onaylanırsa ceviriciye ücretin önce bir bölümü, geri kalanı da kitap basıldıktan sonra ödenirdi. Kitaplar Istanbul ve Ankara'daki Milli Egitim Basımevleri'nde basılırdı. Kimi zaman çok başanlı bir cevirinin özel nedenlerle geri çevrildiği de olurdu doğrusu... Orhan Veli'nin "Antigone" yevirisinde yaşandığı gibi... "Antigone"yi incclemem için bana vermisti başkan... Orhan Veli çok temiz bir Türkçeyle Anouilh'un oyununu dilimize aktarmıştı. Sözcüğu sözcüğüne değil, Türkçeye yakiijan bir biçimde... Benim olumlu raporumu inceleycn Tiyatro Yanıtlan Komisyonu üyesi Dr. Ali Süha Delilbaşı birden öfkeIenmiş, birçok çeviri yanlışı bıılmuş, zaten Orhan Veli'nin Eransızca bilınediğini, bu yüzden bu cevirinin basılmaması gerektiğini söylemişti. Benim ve Başkan Yetkin'in savunmaları işe yaramamıştı. Gerçekte sorun, Orhan Veli'nin, Delilbaşı'nın gözündı azılı bir solcu olması: Nâzım Hikmct'in hapisten kurtarılması için açlık grevine yatmasıyd "Antigone" çevirisi geri çevrildi. Uzun yıllar geçti aradan... Vatan gazetesindc çalışıyordum. Bir gün Orhan Veli'yc "Arıtigone" çevirisinin nerede olduğunu sordum. Evde, aradı, buldu. Düzeltme işaretlerimi hemen tanıdım. Bir kez daha çeviriyi Tercüme Bürosuna göndcrmesini istedim. O sırada büro başkanlığına Prof. Yetkin yeniden gctirilmişti. Kurulda Tahsin Saraç gibi aydınlar vardı. Sanırım bu kez çeviriyi Tahsin Saraç inccledi, böylece kitap basıldj. A** Klasikler yayını Bakankkça durdurulmuştu, ama bu kez Varlık gibi yayınevleri aynı yolda ürün verdiler. Şimdi de ga zetemız "Cumhuriyet" aynı yolda yüriiyor, birbirinden değerli yapıtlan okurlarına sıınuyor. Türk hümanizmi, Atatürk aydınlanmacılığı Dünya Klasiklerini bilmekle, tanımakla, özümsemekle zenginleşmiştir. Bu yapıtlan okuyan, seven, benimseyen cumhuriyet kuşakları bu zengin kültür hazinesini k,endilerine armağan eden, başta Hasan Ali Yücel'e ve bu yolda çalışanlara teşekkürborçludur. Yücel'in dedıği gibi "...Türk dilinin bu emeklerden elde edeccği büyük yararı düsünüp ve şimdiden çeviri etkinliğine yakın ilgi ve sevgi duymamak hiçbir Türk okurunun elinde değildir."» der" yerine "yazgı", "cemiyet" yerine "toplum" sözcüklerini ycğledik.... Ama, yine örneklerle konuşursak, "ruh" yerine "tin", "dava" yerine "aranç", "zengin" yerine "varsıl", "mevsim" yerine "sürem" demedİK. Ölçütümüz, yerleşmiş, yaygın, herkesin anlayacağı sözcülderi seçmek oldu. Şunu da belirtmeden geçmeyelim: Diline özen göstermeyen, çala kalem yazıp yazdığına bir daha dönüp bakmayan; aynı anlama gelen, aralarında en küçülc bir anlam ayrıhğı bulunmayan sözcükleri aynı yazı içinde bile, hatta peşpeşe kullanan kişilerin yaptığı yanlışaysa,40'lı, 50)li yıllarda ya)tlan bu çevirilerde rastamadık. Oysa bugün, çok kişinin özensizlikten düştüğü bu yanlışı bilerek yapan, dahası bunun dili zenginleştirdiğini ileri sürcnler bile var. Çevirilerin dilinin günümüz Türkçesine uyarlanması çalışmaları, ralnızca eskimiş sözcükerin değiştirÜmesiyle sınırlı kalmadı. Gerektiğinde tümce yapıları, bugün artık rastlanmayan, kulağa garip gelen bazı söyleyiş biçimlcri de değiştirildi. Bu çalışmalarda, kitaplann asıllanndan da olabildiğince yararlanıldı; önemli değişiklikler, asıllaruıa ya da varsa başka çevirilerine bakılarak doğrulandı. Ve doğal olarak, en küçük bir anlam değişikliği olmamasına en büyük özen gösterildi. S aat akşamın altısıdır. Tek tek gelmeyc başlamışlardır. Dosyalar masadadır. Raporlar da... Garın bitişindcki Milli Eğitim Bakanhğı'nın Yayınlar Müdürlüğü... Iki odası Tcrcüme Bürosu'na ayrdmış. Oğuz Peltck, Lutfi ,Ay ve ben üyelerin gelmesini bcklcriz. Önce Nuri Cençosman gclir. Arapçadan çeviriler yapan, bu alandaki yapmarı incclcycn kişi. Ardından Afif Oba motoşiklctiyle yctişir. Derken, Prof. Melahat Özgü, Prof. Bedrettin Tunccl, Dr. Aii Süha Delilbaşı, Cemal Köprülü, I layrullah Örs, Avni Givda vb... Urfa milletvckili Prof. Suut Kenıal Yetkiıı toplantıyı açar. Başlar raporlar tek tek ele alınmaya.. Lutfi Ay, Oğuz Peltek vc bcn bir kenarda konuşmaları izleriz... Işte 1950 yılının bircumagünüTercümc Bürosu toplantısı... Bu, böyle 14 Mayıs'a kadar stirer. Seçimi yitiren Yetkin görcvden çekilir, yerine Prof. Rcmzi Oğuz Ank gelir. Demokrat Parti'dcn Adana Millctvckili'dir, Milli Eğitim Bakanı olamamıştır, arna Bakan Tevfik Ue ri'nin akıl hocası olduğu söylenir: Ank, sola solculara düşmandır. Meclis'te Klasikler yayını konusunda scrt suçlamalar başlamıştır. Ozclliklc Rus klasikleridir gündemde olan.Lcrmontov'un 'Vadim' romanı ilc Thomas Mann'ın "Tonio Kröger"i... *** Yaym miidürü bir gün beni odasına çağırttı. Kamil Su bir tarih öğretmeni, ünlü kadın yazar Mükerrem Kamil Su'nun eşi... "Bizim kitaplıkta Kröger adlı yaza rın kitabı var mı, varsa bana gctirir misin? Böyle bir yazar adı arumsayamadım. Bir Kröger var, ama Klasikler dizisinde yok. Sonra aklıma geldi, Thomas Mann'ın "Tonio Kröger" adlı romanı var, sakın bu olmasın? Meclis'te demokrat millctvckillcri cadı avma çıkmışlar, Thomas Mann'ın, 'Lcr montov', dolayısıyla Hasan Ali Yücel'in başlatıp sürdürdüğü Dünya Klasikleri'ni kendi kalalaıına görc 'tehlikeli' bulmu^ lardı. Nitekim yeni Kurııl Başkant Prof. Ank "Bizim kendi sanatımız, kendi eserlerimiz var. Onları benimsemeli, onları tanıtmalıyız" demişti. Sormuştu sonra "Sizin babanız, dedeniz opera gördü mü, bale seyrettı mi.' Bunlara para narcamak yanlıijtir, biz kendi özümüzedönmcliyiz." Dünya Klasiklerinin dilinin günümüz Türkçesine uyanlanmasını yönlendiren "dil anlayışı" EGEMEN BERKOZ 40 'lı yıllarda çevrilip yayımlanan MEB dünya klasiklerinin, aynı çevirilerle yeniden yayımlanmasında karşuaşılan ilk ve en büyük sorun, dillerinin bugünün Türkçesine uyarlanmasının nasıl yapılacağı, hangi ölçütlere uyulacağıydı. Bu uyarlamanın yaptlması gerekliydi, çünkü çevirUerin yapıldtğı yılların Türkçesinde, bugüne oranla çok daha fazla Arapça ve Farsça kökcnli ()smanlıca sözcük olmasına karşılık, aradan geçen yaklaşık yarını yüzyıl içinde özellikle yazarfarımızın katkısıyla dilimize kazandırılmış, bugün yaygın biçimde kullanıJan binlerce yeni sözcük doğal olarak yoktu. Bunların arasında, Batı dillerinden alınma bilimscl terimlerin Türkçe karşılıklarının önemli Bir yeri olduğunu da vurgulamak gerekir. Başka bir deyişle, o yıllarda dilimiz henüz oturmamıştı, bir değişim dönemindeydi. Çevirilerde, bugün hiç kullanılmayan Osmanlıca sözcüklerin yanı sıra; yeni önerilmiş, o günlerde kullanılan, ama tutmadığı için daha sonraları kullanılmaz olan Türkçc sözcükler dc sıkça gorülebiliyordu. Kitaplann, günümüzde kolay okunması ve anlaşılması icin, gerek bugün artık kullanılmayan "tedenni" (gerileme), "idbar" (talihsizlik), "tenvirat" (aydınlatma) "teşrinievver (ekim ayı), "mürai" (ikiyüzlü), "kiyaset" (akıllılık), "ferasct" (anlayış, scziş) gibi Arapça ve Farsça kökenli Osmanbca sözcüklerin, gerekse "ilbay" (vali), "uray" (sanayi), vb.. dile yerleşmemiş Türkçe sözcüklerin değiştirilmesi gerekliydi. Bu iş, değerli uzmanlarca ve büyük bir titizliklc yapıldı. Ancak, bununla yetinilmedi. Yerleşmiş Türkçe karşılıklan olduğu halde, bazılannırı aldırmazlık ya da dil özensizliği nedeniyle ya da son yıılarda ortalığı saran "moda"ya kapılarak kullanmayı sürdürdüğü eski sözcükleri de dcğiştirip ycrlcrinc Türkçelerini koymayı illçe olarak benimsedik. Orncklemek gerekirse: "cevap" yerine "yanıt", "hakarct" yerine "aşağılama", "hayat" yerine "yaşam", "beraber" yerine ' birlikte", "selamet" Îferine "esenlik", "faziet" yerine "erdem", "lanet" yerine "ilenç", "ka Î Î SAYFA 10 CUMHURİYET KİTAP SAYI 496
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear