Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Gün Zileli, okura ilctmek istediği mcsajları taşıyacak nitelikteki kişilerc görevlerini tamamlattıktan sonra onları romanın dışına atıyor, bir daha göstermiyor okura. Bu yüzden, sekiz Dölümden oluşan "Bahar ve Tipi"de birbirinden bağımsız , birbirinc cklenen onbeş yirmi öykü var. Yani parçalardan oluşmuş bir bütün "Bahar ve Tipi". MUZAFFER BUYRUKÇU ir insanın yaşamında raslanuların, koşııllann, bılgisizliklerin, tutarsızlıkların, yanlışlıkların doğurduğu iç karartan, düşündükçe anımsadıkça varlığını ürperten acı yüklü sarsıcı olavlar vardır. Ama ayrıca bu karamsar tablonun görüşünü ışıtan başarılar, sevinçler, rnutluiuklar da vardır. tşte bunlar birike birikc bireyin kişisel tarihini oluştıırur. Ve bir de o insanın üyesi olduğu, kendisi gibi bir konumu bulunanlarla ilişki kur duğu, ilişkilcrini aksatmadan ve aksata aksata sürdürdüğü bir çevresi vardır. Bu 'çcvre'ler ilişkilerle birlikte çoğalarak 'toplıım' denilen ve milyarlarca değişik kaynaktan beslenen dev bir örgütün özüyle birleşir; birleşir birleşmez de başka bir kimliğe dönüşür. Ve bireyler, bu kocaman bünyenin katmanlannda kitlelerle içiçc yaşar gider. Kimi vakit, toplumun koyuuğu kurallara uymadıkları, o kuralları özgür bir isteği, özgür bir dav ranışı gerçekleştirmek ereğiyle çiğncdiklcri, birilerine zarar verdikleri için dışlanır bazıları, öyle olmayı diişleyenler ders alsınlar da kararlarından vazgeçsinler diye eezalandııılır. Bir düşüncenin, topluın yaranna ortaya konufacaklar ug'ıuna benimscnmesi, karşıt düşüncclerin mahkum cdilmcsi sorunu, sürtüşmeler, kapışmalar, kavgalar yaratır. Bölünmeler başlar. Siyasal kokenli, dinsel kökenli eylemler ortalığı kan gölüne çevirir. Güçlüler, savundukları ideoloji adına, yünetimi yıkma fırsatını kollayanlarla onları dcstekleyenlcri sindirmek, başkaldırmalarını önlemek ereğiylc korkuların en büyüğü olan 'öldürme korktılarını' kullanırlar. Vc bu arada yakınılan eksik özgürlüklerle minicik haklan bile kısıtlarlar insanları insanlıktan çıkartan yöntenılere başvururlar Gün Zileli'den bir yakın dönem romanı Bahar veiipi özellikle yazarçizerleri, aydınları, sosyalistleri, komünistleri sustıırma politikası uygulamıştı. Bu politika 27 Mayıs aydınlığı, insanın bütün yönleriyle parladiğı ve kcndi değerlerini ele geçirmc savaşımını verdiği mııtlu yollar sona erince daha korkunç bir kimliğe bürünmüştü. A^zını açan, iki satıryazı yazan tutuklanıyor, hapsediliyordu. Ve bu tutum, 1977'dc tstanbul Taksim alanmda yapdan 1 Mayıs işçi mitinginde doruklara çıktı. Çünkü daha önce olup bitenlcr, topluluklan birbirine kırdırma, toplu kıyımlara olanak hazırlama amacının altyapısını oluşturmuştu. Oysa demokrasiyle, sosyalizimle yönetilen ülkelerin hepsinde işçi bayramları coşkuyla, neseyle lcutlanmaktaydı ve kutlanıyordu, kutlanacaktı. Yönetimler, "Bunları cezalandırayım, oldüreyim." diye birtakım hesaplar yapmamaktadır, yapmadıgı için de güvenlik güçlerini güle oynaya eğelenen kitlclerin üzerine saldırmamaktadır. Ama bizde yönctim, muhalefetin en hafifinde bile tedirgindir... Kendisinin en küçük bir ediminin.enküçükbir eyleminin eleştirilmesini istemez, istemediöinden ötüriuledemokrasi sözcü^ü içi boş, anlamsız, ortalıkta dolaşan anıa hiçbir şey ifadeetmeyenbir sözcüktür. Sermaye sınıfının harika bir aldatmacasıdır. Işte, 1977 işçi mitingi, bu aldatmacanın, nerelere ulaşabi leceğini kanıtlayan bır olgudur. () gün Taksim alanı bir anababa günüydü ve mecazi anlamda bir göldü. Oraya çcşitli yollardan, çeşitli caddelerden, aralardan, çeşitli kollardan işçi, aydın, memur, öğ renci ve esnaf ırmakları akıyordu. Senclikalar bayraklarını, flâmalarını açmışlar, sloganlarını pankartlara yazmışlardı. Genç kızlar, genç Kadınlar tepeden tırnağa kırmızılara bclenmiş birer gelincikti sanki. Oyıın oynuyorlar, türkü söylüyorlardı. Unutulmayacak bol resimli anlar yaşanıyordu. Ve bu şölen, çevredeki biııalardan başlayan yaylım ateşle karabasana dönnıüştü. Kürsüde konuşan hatip ve koruyııcııları ne olduğunu kestirmeye çalışır ken ölümü çekirdeğinde barındıran bir panik başlamıştı. Alan karmakanşıktı, kaçaıılar, sığınacak bir yer arayanlar... yarafanıp düşenler. Ve otuzdan razla güzel in san ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. 1968 üğrenci ayakJanmasını, bu ayaklanmanın getirip götürdüöü değerleri, kentlerden ayrılıp dağlara, Kirsal kcsime uzanan ve kirsal kesimde yeni bir anlamı ören çabaları (Dcniz Orada) romanında işleyen Gün Zileli, yukarıda belirttig'im ve bir ülkenin tarihinde bulunmamast gereken olgunun öncesini, sonrasını, ama mitingin yapıldığı alandaki deviııimle, alandaki kaynaşrnayla ilişkisini kesmeden (Bahar ve Tipi) romanında anlatmaktadır. Bir, beş, on, yirmi kişinin karakterlerini, işjcvlerini, aşklarını, hatalarını, dram B 1B77mithıgl Cumhııriyet kurulduğundan bu vana hcpimizi yaşamdan bıktıran yüzhinlerce olay allak bııllak ctmiştir toplumumuzu. Bircylerin gönüllerini, kafalarını, dııygıılarını, onurlarını yaralamıştır. Gelişimleri durdurmuş, ileriye dönük atılımların önlerine yığınla engel dikmişlerdir lıalk ekonomik kuşatmadan kıırtulmasın, sunulan ve sunulmayan gcrçekleri değcrlendirmesin, soru soracak, sorgulayacak duruma gelmesin diye. Savaşa girmcmesine karşın girme ola sılığı yiizünden gündelik yaşamı zorlaştıran önlemler almak zorunda kalan înönii'lii CHP'yi Cumhııriyete diş bileycn kalabalıklann oylarıyla devirerek iküda ra gelen DP dönemi, bana göre maddesel yönden kalkındmlması planlanan insanın, insandaki erdemlerin ilerde kazanacağı boyutlar düşünülerek azaltıldığı, kafalarm, ruhların dinsel konularla, çok para kazannıa tutkulanyla doldurulduğu; sevginin, saygının, onurun gereksiz diye varlıklardan atıldığı bir döncmdi. Kitleler değil, tek tek bireyler öncmseniordu ve Başbakan Menderes "Her mahallede bir milyoner yctiştireceğiz." de" mişti. Ve yanlışlıkları gösteren muhalcfcti ve CI IP'nin ilkclerini, özel dünyalannın bitek topraldarında yetiştirenleri, SAYFA 8 herleımnin önündeki engaler larıru bir potada eriterek oradan edebi bir yapıt çıkanna girişiminde bulunmak, oldukça zordur. Terletir yazan, aklının düzenini bozar ve bu kutsal işin üstesinden gelebilmek için büyük bir yetenek, engin bir yaşama bilgisi, engin bir dencyim, ilişkilerde uzmanlaşmak ve ilişkileri kılı kırk yaran ölçülerle değerlendirmek zekâsı, harika bir gözlem ve ve saptama gücü, müthiş bir sabır ister. Olumlıı bir sonuca böyle ulaşılabilir ancak. Ama sekiz on saat süren bir olayın gövdcsinde banndırdığı devinimleri, tanıklıkları, tartışmaları, korkuları, kişilerin düşlerini harmanlayıp yeni bir yapının özünde eanlandırmak, bireylerin içsel ve dışsal çatışmalarını bir roman tekniğiyle canlanuırmak zorun zorudur. Yalnız Gün Zileli, bu zorluğu kolayca aşmış, kendisini başarıya götüren büyüsünü yakalamıştır. (Bahar ve Tipi)nin kalabalık kadrosunun yarı aydınlık, gri, alacakaranlık ve puslu sokaklarında, 1 Mayıs mitingini izlerken ortalıktan kaybolan kızını düşünen ve onu aratan bir generale, bir albaya, ajanlara, polislere, provokatörlere, casuslara, hainlere rastlarsınız. Marks'a, Nazım Hikmet'e, Abdülhamit'e, SultanMurat'a, Ahmet Mithat Efendiye, Namık Kcmal'e, Samipaşazade Sezai'ye, Süleyman Nazif'e, Peyami Sefa'nın babası îsmail Sefa'ya, Ziya Paşa'ya, Şükran Kurdakul'a, Cihan Alptekin'e... çağlannın çözümlenmiş ve çözümlenememiş sorunlarıyla birlikte rastlarsınız. Aşldara, cinselliklerine yenik düşenlere, cinselligin coşkuyla ve çok gerçek resimlerle sergilendiği paragraflara raslarsınız. tşkencc yapılanlara rastlarsınız. " ...San Kasım, Albayın arkasında durmuş, elini cebine sokmuş, dikleşen uzvuyla oynuyor. Kusmak istiyorum. lmkânsız ama. Sessiz bir böğürtü yıikseliyor gırdağımdan. Adın ne, diye soruyor albay kıza adın ne söyle. Kız lnci, diyor, înciiii... AJbay Açıkalın bu ismi duydukça hırslanıp indiriyor sopayı. Sonra drinüp Kasım'a veriyor yeniden. Başıyla cmrediyor ona. Kasım, ceketinin ucuyla çadırgibi kabarmış önünü örterek ilerliyor. Sopayı kızın iki hacajhnın arasına, oraya, tam o noktaya, siyanlığın içinde belli bclirsiz sezilen pembeliğc sokuyor. Bir inilti duyuluyor. Ulan orospu, diye bağırıyor albay, buradan sağ çıkacağını mı zanncdiyorsun. Kızın, yüzünün yalnızca alt kısmı görünüyor. Sonra sanki soluk bir kanat sesi. Olmeden önce son defa çırpınan bîr güvercinin kanadı gibi..." Orada örgüt üyesi devrimci Nesli'yc rastlarsınız. Nesli, kcndisi gibi bir devrimciyle evlenmistir." Aşağı yukarı bir yılsonra 12 Mart geldi. Yaklaştığını sezinlediöimiz şey buydıı herhalde. Büyük aynlıklar ve acılar dönemi. lkimiz de örgürün dircktifleri do&rultusunda illegale geçtik. Sjehir dcğiştirüik. Artık Ankara'da değil, Istan bul'da oturuyorduk. Bir gecekondu mahallesinde ev tutmamız söylenmişti bize. Öyle yapmıştık. Günlerimizin sayılı olduğunıı bfliyorduk. Yakında ayrılacağımızı seziyorduk. Sonra bekjediğimizoldu. Polisin saldınları karşısında örgütümüz çatırdamaya başlamıştı. Ama inancımız ve cesaretimiz sonsuzdu. Çevremizde örgüt evlcri basdıyor, üst görevlerdeki birçok arkadaş tutuklanıyorcuı. Karanlık ama umut dolu günlerdi onlar. Ne olursa olsun bay rağı yüksekte tutmaktı düşüncemiz. Düşenler düşecekti, ama biz onların düştüğü yerden yürümemizi sürdürecektik. Nereye? Biz de bilmiyorduk. Ama yürümekü önemli olan. Gencecik, yenilgi bilmez yüreklerimiz vardı. Bütün baskılara karşın çekirgelcr gibi ordan oraya sıçnyorduk... "Ve Nesli, lcocasının polis tarafından götürüldüğünü ögrendikten sorira bir daha eve adımını atmaz. Ama şimdi sokakta kalmıştır, nereye gideceğini, ne yapacağını bilemez durumdadır. Ne olursa olsun sığınabileceği bir yer bulmak zorundadır." ü anda örgüt kontaöım olan bir sendikacı geldi aklıma. Çeşitli ilişkileri olan biriydi. "Onunla buluşur ve sendikacının sayfiyelerden birindeki garsoniyerine gider. Garsoniyerdcn tedirgin olur ama gecc bastırmıştır, sokağa çıkma yasağı vardır. "Sinirlcrim sabahtan Deri nerdeyse felç ol muştu. Evin rahat döşenmiş ortamı, içine gömüldüğüm yumuşak koltuk, yerden yapılan aydînlatmanın verdiği rehavet, Amerikan bardaki içkilerin seni kaygısız bir dünyaya taşıması, bütün bunlar sinirlerimi dinlendiriyor, bcni yatıştırıyor, bütün tehlikelerden uzak bir güvenlik duygusunun yumuşakkğına sürüklüyordu. Bu yumuşaklığa daha fazla direnmeyeceğimi anlamıştım. Rahatça bırakmıştım kendimi koltuğa./ Sinirlerimin gevşemesiyle cinselliğimin yabanıl uyanışı arasında bir bağ var mıydı bilmiyorum. Sendikacının tepeden dökülmüş saçları, öne hafifçe fırlamış göbeği bile bana tiksinti dtıygusu vcrmiyordu. Ihanetin ağır bedeli I lafifçe aydınlatılmış salonun ılık havası içinde onu oldukça yakışıklı bir erkek olarak görmeye başfamıştım. Ondan bana doğru birelektriklenmenin yayıldığının farkındaydım ve kendimi buna bırakmıştım. Kanımı kaynatan cinsel uyanış, sa bahtan beri duyduğum kapkaranhk, yapış yapış, insana ölüm duygusu veren ruh rıa limi dağıtıyordu. llaç içmiş gibi sersemlemiştim. Kocamı düşünmek istemiyordum. Örgütü delik deşik eden polis oaskınlarını kafamdan kovmak istiyordum. Bambaşka bir dünyada olmak. Gözlerimi kapayıp o kötü dünyadan uçuvermck. lşte Duydu beni sürükleyen./ Uzıınca bir süre sonra yataktan kalktığımızda içimdeki kara boşluğun yerini, iç acıtan, çok tuz lu bir denize benzeyen tanımlanması güç bir boşluk kaplamıştı. Denizde boğulmuş tum ve şişmiş bedenim suyun içinde dengesizce sallanıyordu. Artık yakalanmak istiyordum. Yakalanmak ve kocamın yakınında bir yerde olmaktı bütün isteğim. ünu sevdiğimi o anda bütün acılığıyla duyumsuyordum ve uzaklığımız beni öldürüyor, kemiklerimi ağntıyordu. Sanki ona ulaşsam, boynuna sarılsam, öpsem onu her şey hallolacak, bütün kötülükler sona erecek, her şey unutulacak, o da bir şey bilmeyecek, lx;n de dc hiçbir şey anımsamı yacaktım, kötü bir kâbus eninde sonunda nasıl unutulursa öyle unutacaktım her se yi, her şey cski mutlu günlerdeki gibi olacaktı. Ama bu hiçbir zaman olmadı. Bir daha hiç ulaşamadım ona." F.vet ulaşamıyor ve o binbir iğrenç koşulun yarattığı ruhsal çöküntüyle işlediği hatanın ceremesini çok pahalı bir biçimde ödüyor. Örgüt tarafından sorgulanıyor, yargılanıyor, her şeyi itiraf ediyor. Kocası bu ihanetin onur yaralayan gerçeğine dayanamıyor, ayrılıyor... örgütten dışlanıyor ve Nesli gene boşlukta kalıyor. Sadece Nesli'n'n öyküsü bir romanın içeriğini zorlar. Milyonlarca insanın bilK İ T A P C U M H U R İ Y E T S A Y I 48 5