05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Havatın Bu Yakası Jale Sancak'ın öykülerini yazdığı kişiler, genellikle ilişki lcurduklarının ya da kendilerinin yaptıkları yanlışlıklar, çıkar hesapları yüzünden tökezleyen ve oirbirinde aradıklarını bulamayan, hayal kırıklıklarına uğrayan, üzüntüyü, acıyı, pişmanlığı iliklcrindc duyan, yaşamın her yanma serpiştirilcn tuzaklara düşen, kişiler. MUZAFFER BUYRUKÇU erçı kapağın arkasında kitabın içeriği nakkında bilgi vcrilirken şöyle denmcktedir: "t Izak coğrafyalardaıı yaşadığınuz sokaklara, sokaklardan ev içlerine akan uzun ince bir yol... "'Ama bu içeriğin tam tersi bir içeriği de düşünmektedir ilk anda okur. Oyle bir çağrışım gücü var. 'Hayatın Bu Yakası'nın. Öteki hayat, öteki dünya. Bütün semavi dinlerin varolduğunu ileri sürdükleri 'öteki dünya' aynı zamanda ölen kişilerin bcdcnlcrini tcrk edcrck ruhlarıyla birliktc gidcccklcri, artık ordan hiçbir yere ayrılmayacaklan bir mekândır. Yalnız Jale Sancak, 'öteki dünyayı, öteki hayatı' okurun çağrışımında bırakmış, '1 layatın Bu Yakası'nda olun bitenlerin kendine çekici gelen, mutlaka yazılması eereken durıımlann bazılanna eğilmiştir. Ök kadın ressamlaıımızdan olan Hâle Asaf'ın yaşam serüvcninin son günleri üzerine kurulan öykü beni etkilemiştir. lkinci Dünya Savaşı'nın patlak vereceği, ayak seslerinin işitildiği dönemde, Avrupa'da, özellikle Fransa'da, f:ransa'nın başkenti Paris'te^çeşitli ncdenlerlc mcmlckctlcrini terketmiş ya da ııygun koşullar belirir be lirmez geriye dönccek olan sayısız aydın, air, ressam, ronıancı, gazeteci, siyasetçi ulunmaktadır tek dayanağıdır. "Aniante'yle bağıraçağıra söyfüyoruz şarkıları iki scvişmc arasında. Başka ne bastırabilir ki açhğımızı? Hastancnin tek iyi yanı bu, karnım doyuyor hiç değilse. Ya Aniante, yürekli sevgilim benim, o nasıl dayanıyor, nasıl doyuruyor karnını? Sahi, lurayı nasıl ödeyecek bu ay?" Ve Aniante, Hâle için duyduklarını, onun yaşamında tuttuğu yeri "Hiçbir kadını böylesine sevmedim ben. Hiçbir kadın bu denli mutlu etmedi beni, edemedi. Bunca yoksunluğun, bunca zorluğun ortasında." sözcükicriyle belirtir. Oykü, Aniante'nin hastanede ölüm döşeğinde yatan Hâle'yi ziyarete gitme kararıyla başlamaktadır. Onu çok sevindırecek bir şeyler götürmek ister ama ancak bir tek portakal alacak kadar parası vardır. "Hıçkırmak istedi. Portakalı fırlatıp atmak, ayaginın altında ezmek, delicesine koşmak sokaklarda. Tanrım, Tanrım nedcn? Niye bu kadar hasta? Niçin o, niçin? Niçin/ Birkaç resmi satılabilseydi... hiç değüse canının çektiöi seyleri alabilirdim. Allah kahretsin! Yazclıklanmı basacak tek bir yer yok. Benito'nun adamlan her yanda cirit atıyor. Sözde Paris'teyiz. Lânet olsun! Durmadan kötüye gidiyor her şey, durmadan! Ve ben bu yağmurda hastaneye dek yürümek zorundayım meteleksizlikten. Ah 1 lâle, kırmızı pavyondan sağ salim çıkabilecek misin canım? NfKlde birlikteolabilecek miyiz? Geçen Noel'i hatırla. Zaten unutıılacak gibi değildi ya. Vanue'deki o kulübe, o berbat mahalle... 1 litler'den kaçan Yahudilerin evinde geçirtliğimiz o umarsız Noel. Gene de güzeldi. Bütün geceyi içerek ve sevişerek geçirmişük, kucak kucağa. Birbirimizin sıcaklıöına sıgınarak./ Sensiz ne olurum ben Hâle?" Bu hazin öyküyüjale Sancak geriye dönüşlerle, anımsamalarla ama Hâle'yle Aniante'nin ağızlanndan anlatmaktadır. Vebiz, onlardan hem birbiri hakkında, hem dc çevreleri hakkında, Avmpa'daki yaşam ve ortam hakkında nc düşündüklerini, ne duyduklarını ö^reniriz. Bu, anlayış, uyum, özveri, ve aşkın perçinlendiği, cn koyu sefaletin bile yok edemediği bir ilişkinin öyküsüdür. 'Safranboncuk Pastanesinin Leylâsı' kitabın en ilginç öykülerinden biri. Leylâ, kültürlü, düzeyli nirailenin kızıdır. Babası askeri bir ataşedir ve bir gün evleri kundaklanır; annesiyle babası yanarak ölür. Bu kuşkulu bir yangındır. Bu bir darbc vurur Leylâ'ya, ama daha önce ycdiği başka bir darbe vardır ki nikâhlanacagı saatlerde sevdiği adam başka bir kadınla kaçmıştır. Bunlar, yıkmasa bile sarsar Leylâ'yı, dengesini bozar. ü artık evde duramayan, yanında bavulu, kirli saçları, uzun mantosuyla sokak sokak dolaşan, yazdığı aşk romanını okumak için her gün birkaç saat "Safranboncuk' pastanesinde oturan bir kadındır. Kimileri romanını ciddiye Jale Sancak'ın yeni öyküleri G Hazhıöykü alırken, romana ilişkin sorular sorarken kimileri ona deli gözüyle bakar, alay eder, pastanc sahibi ise müşterileri tedir gin ettiği için ondan lıoşnut değildir ve pastanesine adım atmasını istcmez. Leylâ'nın öyküsünü okura aktaran kişi, (Jale Sancak'ın kendisi olabilir) ona en insanca yaklaşan, anlamaya çalışan bir aydındır. Konuşur Leylâ'yla, anfamaya çalışmanuı tek yolu konuşmaktır. Konuşarak Leylâ'nın yabancılara kapılannı kapattığı dünyaya girmek, o dünyada bulunan bütün gizleri, bütün gercekleri irdelcmek, anlasılmayan bir Leylâ'dan anlaşılan bir Leylâ çıkarmak çabasındadır. Bu öyküde toplumsal ve bireysel sıkıntıların sıkıştırmasıvla çizgi dışma, yalnızlığa itilen r>ir kadının dramını ustalıkla sergilemeyi başarmış Jale Sancak. 'Sinemada Yangın öyküsü, birerkeğin bir kıza sataşmasının özündeki espriyi ve o espriye bağlı gelişmelcri, bir kisilik savaşımını; bir aile sarsındsının ortadan kaldınlmasını yansıtır. 'Kaybolmuş Bahçeler'de, Istanbul'un göçınenlerinin istila etmesiyle başlayan talan, yıkım, kentin betonlaşması dile getirilmistir. Jale Sancak, tanıdığı, bildifii, çocukluğunu geçirdifii ya da komşuluk ettiği beş bahçeden, yok olan güzelliklerin, büyülerin hüzünlü anlatımıyla söz eder. Artık içlerinde yaşayanlar gibi hay atta değildir o bahçeler... ölmüşlerdir ve sadece bir ya da birkaç resim olarak, birer anı olarak belleklerde duracaklardır. Jale Sancak, bu servetin belleğindc kalıp çürümesine gönlü razı olmadığı için okurla bölüşmüştür. 'Hayatın Bu Yakası'nda en uzunu on sayfa olan on dokuz öykü var. . Jale Sancak'ın öykülerini yazdığı kişiler, genellikle ilişki kurduklarının ya da kendilerinin yaptıkları yanlışlıklar, çıkar hesapları yüzünden tölcezleyen ve birbirinde aradıklarını bulamayan, hayal kırıklıklarına uğrayan, üzüntüyü, acıyı, pişmanlığı iliklerinde duyan, yaşamın her yanına şerpiştirilen tuzaklara düşen, kişılerdir. Önemli pek çok şeylerini yitirmişlerdir. Ovündükleri değerleri eksilmiştir varlıklanndan. Bu yitirme ve eksilme olgusu benliklerinde, ruhlarında, onurlarında, sağaltılması zor yaralar açmıştır. Kırgındırlar, küskündürler, mutsuzdurlar. Gülmeyi, ışıltılı bakısları ve güveni, yüzlerinden kazımışlardır. Çoğu karamsardır. Umutsuzdur, bunalımdadır. Bu yan aydınlık, loş, gri, siyah renklerin egemen olduğu durumlara Jale Sancak, kısa tümceli, duvgu, duyarlık, şiir, görüntü yüklü bir diÛe can vermektedir. Jale Sancak'ın öyküleri, durgun hareketsiz bir zcminde göverir. Heyecan, entrika, kurgu çarpıcılılğı, insanın yüreğini ağzına getiren bir coşku yoktur. Ama bir anlatım zenginliği vardır. Okurla başbaşa kalan kişilerin yaşamlarını besleyen göfcükleri, ayrıntılı ve dopdolu bir biçimde koyar ortaya. Ruhlardaki karmaşayla, o karmaşanın doğmasına neden olan olaylan ustalıkla kurcalar ve okurun iç evrenindeki olanaklann arttırdmasına çalışır. 'Sanat toplumun aynasıdır' derleryajale Sancak, toplumun bir üyesi olan bireyin varlığındald kıpırtılara ayna tutar, o aynayı benliğinin bütün katmanlannda dofaştınr, saptadığı gelgitleri, kavgalan, yükselme ve alçalmalan öyküleştirir. 'Hayatın Bu Yakası' Jale Sancak hayranlanna pek çok şey verecek niteliktedir.B Hayatın Bu Yakası I jale Sancak / Öyküler / Sel Yayıncıhk / S. 125. l Resim yapma tutkusu Türk resim tarihine adlarını yazdıran nel :k çok ressamımız oradadır, oradaki F. :ger, Andre Loth atölyelcrinde resim Leı öğrenmektedir, özgiin resme götüren yöntemlerle uğraşmaktadır. Hâle Asaf da bu öğrencilerden biridir. Coşkulu, çalışkan, içi dışı resim yapma isteğiyle dolup taşan bir yetenektir. Güzel, beğenilen resimlerle sanat evrenini zcnginlcştirirken o cıvıl cıvıl, o rüzgârlı, o müzikli, o her saniye .sevgi üreten bedenine kanser denilen illet girer ve altüst eder Hâle'yi. Berlin'de bir göğsünü alırlar. Bu şoku atlattıktan sonra ölüme kadar sürecck yasamını yeniden planlar, derlenip toparlanır. Şimdi daha bir tutkuyla, daha bir istekle, geceyi gündüze katarak çalışır. Yarım kalan resimleri tamamlar, yaratıcılığın en yüksek,en verimlinoktasınaerişir. Montparnasse'daki cafelerden birinde Mussotini ve Faşizmini yerden yere ealdıgı için Italya'dan kovulan ünlü yazar Curzio Malaparte'yle orururken başka bir ttalyan yazar olan Aniante'yle (adını hiç duymadım) tanışır. Aniante tanışma anını şöyle iletir bize. "Işıklar içinde küçücük bir kadın; buğulu gözleriyle, duru teniyle güzel mi güzel." Aşık olurlar birbirlerine ve çılgınca sevişmeye başlarlar. Bu sırada çingene falcının söylediği "Bir yıl, bir yıllık ömrün kalmış kızım senin. Hepsi bu." sözleri, açık seçik bir biçimde trajık sonun karanlığını gösterir Hâle'ye. Mussolini tarafından 'vatan haini' ilan edilmiş ve kitaplarının basılması yasaklanmış Aniante, CUMHURİYET KİTAP SAYI 488 MODERN KLASİKLERDEN BİRİ OLAN CESUR YENİ DÜNYA, HEM GEÇMİŞTEN GELECEĞE HEM GELECEKTEN BUGÜNE BİR ÇAĞRI.. ÇAĞRILARA AÇIK OLANLAR İÇİN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear