Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
<<> j ; T CAPAN batarsa ve yiterse karanlik kuyunun kuytusunda. KLEOPATRA'DAN ANTONİO'YA İLETÎ II ]uan Luis Panero / Şiirler / Çeviren: Ayşe Nihal Akbulut 'Öfke yetersiz kalıyor, gözvasları vararsız' 1942'de Madrid'de doğdu. Amerika ve Avrupa'da birçok ülkede oturdu. Beş yıldır Katalonya'da yerleşik. Dört şiir kitabı yayımladı. 1985 yılında Barcelona lccntinin verdiği Ispanyolca yazılmış şiir ödülünü kazandı. KARDA HAYALETLER Kar altında yürümektesin, ıslanmış çizmelerin ve ak afgan ceketin, Hudson nchrinin donmus, kıyılarında, karanlik bir Şubat akşamı. Sonra, çıplak, sıcak odada, bakmaktayım kalçanın yumuşak kıvnmına, gözlerinin ıslak parıltısına, kar düşerken bir yandan camlardan aşağı kayarak. Hcp aynı şeyler olmakta, çok da bildik üstelik, yine de saklarım içimde bir an gelip de anımsarım diye dönüp düşünüğümde, ne sevgi ne de nefrctlc, anımsamak için yalnızca, yaklaşak geçmişimize, tek kalan elimizde öykücükler, eski fotoğraflar ve birkaç tüketilmiş sözcük Alnında damlacıklar ve gözlerinin parıltısı, göçebedirler ve bilinmcdik bir ülkede kueaklanırlar, bııgün hâlâ böyle gülmektcsin, böyle dönmekte geri ve böyle düşlemekteyim bizi, silik ve uzak, karda hayaletler gibi. terastaki güneş, havlayan köpek, gençlerin kahkahaları. Bu Paris'teki teras değil, çok zaman geçmiş üstünden, daha da bizim olan bir gelecek düşlediğimiz yüksek sesle. Ne de Madrid'deki teras bu, on oniki yıl önccsinden, daha o zamandan değişmişti sesler ve konuşmalarsenin dııdaklarında beyaz şarap, bedeninde keyiflı devinimler, maun rengi saçına vururken ışık yukarıdan. Bugün, artık ben değilim partiyı veren, yalnızca bir davetliyim, karaduyularla dinleyen şakaları ve gülüşleri, suratsız tanığıyım yitik bir geleeeğin ve mavi gözlüklerin ardında acıları anlatan bir devinim. Ofkc yetersiz kalıyor, gözyaşları yararsız, hayalet veda etmekte, gençlık havaları tutmuş, boş mezarda ilkbahar ateşleri. BELLEĞE ÇAĞRILAN IMGE UZAKLARDAN BÎR HOŞÇAKAL Konıışmııştuk, karaduygularla, sabaha karşı saat üçte, hüzünlü, esrikliğimiz dağılış, sabahlayanların uğrağı o gürültülii barda. Tuhaftır ama, ölüın konusuna rakılmıştık ve başka konuşrnaları anımsatfı bana, başka bir zamanı, olsa bile şimdi, yakın bir ölümdü yazınsal filan değilkasvetli, ve masa örtüsü üstendeki lekeler denli elle tutulur. Kapıdan çıktığıtnız anda bir ağırbaşlüık çökmıijtu ustümüze. anlamıştık yine ayrılmakta oldıığumuzu ve sıradan tavırlarla yok saymış gibi yazmıştık. Bugün, bilmem ncdcndir, bu imgeler dönüyor ve yeniden yaşamak istiyorum o geceyi, ne daha iyi ne daha kötü biçimde, yalnızca eskiden olduğu gibi yine. Geri gelse bir anlığına, o kadarcık ta olsa, gözlerindeki nem, yiızündek asılan o gülümseyişin, aklıma düşen soluk bir resim gibi, ya da, birbirimizden aynlışımız, arabamn camından yağmur damlaları, yol yok inerken, kayarak, birbirini silerek. Pembe gergin meme uçların, bu damlaları küçük gögüslerinde, kayıyor karanlik yarığından kalçalartnın, tıtreşiyor dalgalar arasında, yıldızların saçtığı ışıkta, yaz sonunun ılık denizinde. Sjimdi, yıllar sonra, aynı o damlalar iniyor hâlâ püriızsüz karnından, çukur göbeğinin gamzesindcn, sert ve kara kılları cinselliğinin, kırılgan ve belli belirsiz yarı ıslaklı^ı uyluklarının. Eğreti yakıalık, yaşamdan geri çağrılan imge, yıllara karşın, ardına düştüğümüz zamana kar>}in, ve biıden gözlennde senin, kuytularda çakan ^inı s,ek, o geceki ışık, havayj kaldıdığın ellerinden doludizgin kıyıya vurmakta ak köpükler. üvgüler düzme güzelliğime başkaları zaten yaptı bunu. Içime işle göğsümden ve sırtımdan, yaşamı duyumsat bana belimde ve kilitlenirse ancak senin bedeninle benimki durdurabilirler zamanın acımasız öfkesıni. Ama, zamanın bizi altettiği gün gelecek olursa da yas tutmaya kalkma sakın, sersem ayyaş seni, ve yüreklice bırak kendini aşağıya Kavafis'in yazdığı gibi daha önceşu karanlik kuytunun kuyusuna. PUSUDA Pusuda bir avcı gibi, bitmeyen akşamlar boyu, sessizce beklersin yelde yitivcren bir kanat çırpınışuıı, çevik gölgeleri, şiirin kaçak sözcüklerini. ROMANTÎK OZANIN PORTRESÎ Bir yumuşaklık var yüzünde, nerdeyse kadınsı, Kcats ya da Hölderlin sarışın sakalına karşın ve ününde kavuşturduğu iki elinın kararlılığına. lçeri sızıyor, açık bir pencereden, kırların ışığı, y eşil ve altın rengi, artık görmediği, ama bildiöi, k ılı kırk yaran dikkatli bakış, al gözüm seyreyle dünyayı, başka toprakların seslerini, biçemlerini ve renklerini yalayan. Keyfe gömülmüş bir duyumculuk, gözden uzak bir eldeğtnemişlik, atlar, yollar, ayrılıklar çıplak kadın ve erkck bedenleri ve yeniden yolculuklar, kürkler, barut ve kılıçlar, Byron ya da von Klelist bozguna uğramış savaşçılar. Apaçık kırılganlık ve artık yaralayan çelik, şiirden izler, yoksayan olumlama, niçliğin aynasında düşlerin buharı. SONRA BİRDEN GECE ÇÖKER Yaşamak öldüğünü görmektir, yaşlanmak budur işte, bıkkınlık vcren, üzerine yapışan ölüm kokusu, yinelerken sen, boşu boşuna, birkaç sözcüğü, suyu çekiliş kabuklar, titreşen cam. Öldüğünü görmektir başkalarının, ötekilerin, gerçekten de sevmiş olduğun birkaç kişjnin, çökmüş, çöziılmüş, şu cigaranın tükenişi gibi, yüzler ve anlatımlar, yanık imgeleı, burusjturulmuş kâgıt. Ve senin, evet, senin de öldüğünü görmektir, karıştırarak soğumıış külleri, silik yüzlerı, çarpış düşleri, bulanıklaşmış belleğı Yaşamak öldüğünü görmeştir, eldekiler kınlgandır ve her şey bilinmektedir ve kandırmaca olmamıştır, ancak et ve kan, gizemli akışkanlık, direnmek isterler, olanaksızı olumlayarak. Boş kadeh, titreşen nabız, kirli kültablası, Yaşamak öldüğünü görmektir, hiçbir şey öğrenilmez, her şey acımasız bir duygudur, yıllar, sözler, tenler, tirnak geçirilmiş sevecenlik, ölümün dondurucu sıcaklığı. Yaşamak öldüğünü görmektir, hiçbir şey korumaz bizi, hiçbir şeyin dünü olmamış, yarını olmayacaktır, sonra birden gece çöker. SAYFA 19 ANTONİO'DAN KLEOPATRA'YA tLETt I Başkaları övsün seni uyuyan güzelliğini, uzanıp yatıvermişken teninin yumuşaklığını, her bir yanının ölçülü yetkinliğini. Ben bunun için gelmedim yanına, yalnızca içine işlemeye geldim göğsünden ve sırtından, gözükara bir bıçak nasıl saydam suyu geçerek BAŞKA BİR TERAS, BAŞKA SÖZCÜKLER Soğuk beyaz şarabın buruk ve yumuşak tadı, Mayıs başının saran sıcaklığı, C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 5 1 0