Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ucuk Yazılar Çetin Altan'ın son kitabı "Uçuk"un içeriği, işte böyle 'ayamlatan, uyaran, eşsiz zekâsının atraksiyonlarını bir bayram şenliği kimliğinde sunan' yazılardan oluşuyor; 'absüraün, abstre'nin' temellerine oturtulmuş, alayı, yergiyi, eleştiriyi inanılmaz Doyutlara ulaştırmış yazılardan oluşuyor "Uçuk". MUZAFFER BUYRUKÇU abıâli'ye ayak bastığım 1943 yılından bu yana edebiyatımıza, kiilriirümüze, sanatımıza, basınımıza yaşam vcrcn, büyük katkılarda bulunan sayısız öykücü, romancı, şair, denemeci, incelemcci, oyun yazarı ve gazeteci gördüm, tanıdım, kimileriyle dost oldum. Babıâli'de ilk uğrağım Son Telgraf gazetesiydi. O günlerde Orhan Veli'nin yazdıgı şiirler, gazetelerin, dergilerin, konuşmaların manşetindeydi. Kaldır Orhan Veli, indir Orhan Vcli vc bir sürii alay, bir sürü küçümseme sözleri. Modern edebiyatımızın ileri gelenlerinin adlarını duymamıştım heniiz. Ayrıca ilgilenmiyordum onlarla, gazetede çalışanlarla, gazeteye gelip gidenlerle ilgifeniyordum, onlara yakındım. BunJarın arasında (bugün gazeteciyazar deniliyor) görkemiyle yeri göğü inleten Nizamettin Naziı vardı, Etem îzzet Benice vardı, Suat Dervis, vardı, Reşat Feyzi Yüzüncü vardı, Aka Gündiiz vardı, Selâmi îzzct Scdcs vardı, Haluk Cemal Beydeşmen vardı, Murat Sertoğ lu vardı, Oktay Verel vardı, Ahmet Mithat Efendi vardı... Gazetenin dışında da Falih Rıfkı Atay, Cevat Fehmi Başkut vardı, I Iüseyın Cahit Yalçın vardı, Burhan Felek vardı, Rcfi Ccvat Ulunay vardı... Bu değerlere, epey sonra tanıştığim Çetin Altan cklendi. Ankara'dan bir gelişinde karşılaşmış, saatlerce konuşmuştuk. Aslında, biz Orhan Kemal'le dinliyorduk, konıışan hep oydu. Güzcl, dolu dolu, takılmadan konuşuyor, konuşmasını el kol hareketleriyle güçlcndiriyordıı ve sık sık 'anlatabiliyor muvum?' diyordu. Durumlan, olayları birkaç açıdan ele alıp didikliyor, bireysel ve toplumsal yaşamlardan seçtiöi örneklerle 'bizi biz' yapan ya da 'bizlikten' çıkartan olguları yeniden, işitilmemiş bir biçimde ve zengin içerikli bir anlatımla tanımlıyor, yorumluyordu. Bu ozgün adanıı beğenmiş, etkilenmiştim. Artık her yazdığını dikkatle izleyen bir okıırdum. Küçük, igneli fıkralardan 'kö şe yazısı'na sıçramıştı ve orada harikalar yaratıyordu. Okurları hızla çoğalmış, okuyucuları yüz binlere varmıştı. Kitleler, nicedir aradıkları sozcülerine kavuşmuşlardı. Akşam gazetesinde, Milüyet gazetesinde yazdıklarıyla ekonominin, iş yaşamının ve ağır koşullann yükünii omuzlarında dcgil, içlerinde, cifierlerindc, beyinlerinde taşıyan emekçilerle, emekçilerden yana bir şeyler yapmak için didinen aydınları arkasından sürüklüyordu. Bütün gazctccileri, fıkracıları gerilerde bırakarak yukarlara fırlamış, doruğa yerleşmisti. Tck'leşmişti, efsaneleşmişti. Bir yandan rakiplcrinin kıskançlıklarını kışkırtıyor, bir yandan da kendısıne yöneltilen sevgilerlc, saygılarla esrikleşiyordu. Bulunduğu noktadan okurlarına, toplum, dünya, evren hakkında doğru olarak bildiği her şeyi okurlarını ürküten sorunlan görülmemış bir cesaretle söylüyordu. Sadece söylemekle kalmıyor, onları, ÇetinAltan dan B söylediklerinin doğrultusunda bir şeylcr yapmaya çagırıyor... Hedefe, hedeflere nasıl varabileceklerini, nerelerden, hangi koprülerden geçmclcri gerektiğini belirtiyordu. Derlenip toparlanmaljydılar; bütün ilkelliklerin, bütün yasakların üstüne gitmeüydilcr; soru soran, sorgulayan, yargılayan, araştıran, eleştiren bir birey olabilme bilincine erişmeliydiler? Söylediği her söz, yazdıgı her yazı, yönetim kaurosunda 'bana kimse dokunamaz havasıyla' despotlaşanların kulaklarına kar suyu kaçırıyordu. Ve onlar, cllerinden gideceği kaygısıyla yüzyıllardır adam yerine koymadıkları, sömürdüklerini, sersefil ettiklerini 'insan'laştırmaya çalışan Çetin AJtan'a diş biliyorlar, boyuna komplo kuruyorlardı. Şurdan burdan saldırıp suçluyorlardı, mahkcmeye veriyorlardı, hapse tıktırmak, hatta vücudunu ortadan kaldırmak için çırpınıyorlardı. Ama Çetin Altan, 'it ürür kervan yürür' misali, hak bellediği yolda dev adımlarla ilerliyordu. Bu savaşım sırasında başına gelenler, Solmaz Kâmuran'ın hazırladıgı (îpek Böceği Cinayeti, Fotoğraflarla Çetin Altan'ın Yaşam Öyküsü) kitabında anlatıldığı için o yana deginmcyeceğinı. Yıllar geçince daha bir gelişiyor, daha bir bilgelişiyordu. Birıkimlerini, birikimleri, kültürlerin iceriklerindeki derinlikleri, üst düzeyde bir fikir adamı olarak kullanıyordu. Anlattıkları köşe yazısı sınırlarını aşıyor, bir deneme kimfiğine bürünüyordu. Beynini hıç rahat bırakmıyor, tembellik yapmasına izin vermiyordu. Ondan çok şey bekliyor, şimdiye kadar kapalı kapıların arkasında tuttuğu herşeyi,yaratıcılığı sonsuzlaştıran bütün besinleri serbest bırakmasını istiyor, zorluyordu. Bu çabasının da karşılığını alıyordu elbet. Yazdıkları daha bir tatlanmış, daha bir güzelleşmiş, kapsadığı alan genişlemişti. Her yazısında, insanı sorunlarıyla, yaşadığı ortamla, ya^adığı toplumun yapısıyla birlikte ele alıyor, insanlığın neresinde bulundufiunu, bu evrene, bu hiçbir açlığını gideremeyen dünya vatandaşlarına ne getirip ne götürdüğünü, aydınlanma eylemine, uygarlıga neleri kattıöını ya da katmadıgını, katamadığınıirdeliyordu. Eleştiriyordu. 'Eğlendirerek öğretme' yontcmini çok iyi bildiğinden birtakım öyküler anlatıyordu. Yuka nda da belırttiğım gibi olgunlaşmış, duşünsel bir değişim geçirmiij, bu değişitnin kcndibine kazandırdıklarını okurlarına daha bir cömertlıkle sunmaya başlamıştı koşesindcn... Romanlarıyla, oyunlarıyla, sohbetleriyle, televizyon programlarıyla ve yazdıklarından seçilen kitaplarıyla. Son kitabı (Uçuk)'un içcri^i, i^tc böyle 'aydınlatan, uyaran, eşsiz zekâsının atraksiyonlarını bir bayram şenliği kimliğinde sunan' yazılardan oluşmuştur; 'absürd'ün, abstre'nin' temellerine oturtulmuş, alayı, yergiyi, eleştiriyi inanılmaz boyutlara ulaştırmiijtır. (Uçuk)'taki yazıları seçme görevini üstlenen 'Bir Levrek Iskeletı' romanının yazarı Solmaz Kâmuran şöyle dcmcktedir Çetin Altan ve kitap için. "Hayatı yazıyla eşdeğer görmüş bir büyük ustanın, Çetin Altan'ın elli iki yıldır sevgiyle, özveriyle, özenle tüm engellemelere ve önyargılara rağmen yarattığı ogüzelim 'akıl vegönül bahçesi'nden, ondan izinsiz derlenmiş bir buket bu kitap. Binlerce rengarenk, başdöndürücü, hayran olunacalc ahenk ve mükemmellikte kalem çiçeğinin arasından toplanıverildiler telaşla, yakalanma korkusuyla. Bu ne<,eli, uçuk, ele avuca gelmeyen 'delice' demeti şimdi sahibine geri veriyoruz, nice mutlu vasjar dileyerek... Yetmiş birinci doğum günün kutlu olsıın, mutlu olsun Çetin Altan..." tçınde kırk iki yazının yer aldığı (Uçuk)'tan birkaç alıntı... "Politikacı, sevgilisini düşünürken, karısı ne düşündüğünü sorduğunda 'halkımı' diyen adamdır. însanın belleği eşitliğe karşıdır. Kendisine benzcyeni dcğil, benzemeyenı unutmaz. Değirmenciylc politikacı arasında fazla bir fark yoktur. îkisi de başkalarının ürettiğini öğüterek geçinir. Sevi sevda ilişkilerinde insanın parasını yediği kişiye âşık olduğunu söylemesi doğaldır. Nasıl ki yöneticiler de vatanı çok sevdiklerini söylerlcr. Tarih korkaktır. Kimsenin doğrusunu yü/üne söyleyemez, daima ölmesini bekler. Aşka inanın... Hiç degilse yiyecc^iniz kazıklardan biri tatlı olsun. Yaşamayı becerememiş olanlara sevgiyle Dakın. Gencllikle kahramanlar onlardan çıkar. Hoşgörü, insanın erişebileceği dorukların en yüksegidir. Oraya bir türlü varamayanların hoyratlığı, insanU^ın da yük selmesini durmadan engelliyor. Canınızın gitmek istemedıği bir yerlere çağrıldığınız zaman kırık bir sesle hastalık uydurunuz. Eski Ankara 'rical'iyle Istanbul dukalığının donatımlı beyleri, Türkiye taşrasına uygarlık getirmek için mi uğraşmışlardır, yoksa Falih Rıfkı Atay'ın deyimiyle, taşrada 'bir sömürgeci gibi' mi dolaşmışlardır? Ostünde hiç düşünmeden duyup inanıverdifiiniz ve başkalarına da tekrarladığınız aoğru' ve 'gerçek'lerinız ne kadar doğru ve gerçektir?.." Ökuyun (Üçuk)'u. Daha pek çok şey bulacaksınız ve Çetin Altan'a bir kez daha hayran olacaksınız. Uçuk Yazılar / Çetin Altan /Sel Yaytnctlık/s ll'J Yaşam "Yenı Roman " 331 sayf*. 1.5OO.OOOO TL Değişen dünya koşullarmda kırılan umutlann yeniden umuda dönüşmesi... Ve tüm olumsuzluklartn arasından sıynhp filiz/enen ve yaşatm daha katlanılası kılan bir uşfcın öyküsü... • Büyük Kitapçılarda • jt % Adres: Mithatpaşa Caddesi 28C />Wf\ YenişehirANKARA arkad!.s Tel: (0312) 434 46 24 SAYFA 14