24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Aydın Boysan, "Sev ve Yaşa"da, insanların her şeyden önce sevgi meleği olmalarını, scvilmek için sevmeleri gerektiğini çok degişik ortamlarda, toplumun çok değişik kcsitlerinaen aldığı görüntülerle ortaya koyuyor. Toplıımumuzdaki politikacılarımızın halkı nasıl kandırdıklarına da dcğiniyor. MUZAFFER UYGUNER Sev ve Yasa ki yozlaşmamız vc insanımızın bu konulardaki bilgisizliği de ya/.ılarda ele alınmıştır. Sözgeliıni, "Akşam Sofası"nda, bir tatil köyünde denize karşı akşam serası yapılırken bir toplantıda, kişilcrden biri, bir öğretim görevlisine son haftalarda ncler okuduğunu sorar, okuyamadığı yanıtını alır. Bir başkası da "Scn ömründe kae > roman okuduğunu bilir misinr " diye sorar ve aldığı yanıt, "Lisedeyken edebiyat öğretmenimiz görev vermişti. Mehmet Rauf'un Eylül romanının özetini çıkartmıştım. Ertesi yıl da llalit Ziya'nın Mai ve Siyah'ını okumuşttım." C")rnan Veli'yi tanımadığı da anlaşılır. Dinlenme için gcldiği yerde de kitap okun mayacağını söyleyince, "Uoca, kitap yorar mı hiç?" diye sorulan soruya da oluni lu yanıt veremez. "Divan Edebiyatı" yazısında da durııma başka bir açıdan yak laşır Boysan. 1950'den sonra çok partili döneme geçtikten sonra, Demokrat Parti sailarında faal politika yaptığını söyle yen bir kişi de edebiyat vesanat konusundaki olumsuz durumunu ortaya koymuş tur bıırada. Bir kişinin sözleriyle, dil konusuna, dil devrimine de değinilir, parti ci ortada kalır. Okunan bir eski dizeyi pek anlayamaz. "Olü bir dilin zorlamala n bunlar" diye karşısına çıkıl ve dil konusunda da halka yaklaşılmauığı belirti lir. Ahmet Haşim'in bile unutulduğu, bunda da ölü clilin yeri olduğu söylenir. "Sarayın eteklerine sarılarak kiimelencn Divan Edebivatı, geçerli sayıldığı zamanlarda da, halktan, insan kitlelerinden öy lesine kopuktu ki, ulus kavramını sürdürüp götüren etkenler, Yunus I'mre, Ka racaoğlan, halk sairleri oldu diye ders verilir kimliğini bilmeyenr Yozlaşmanın nedenleri olbette pek çoktur Boysnn, bu konuya önenı vermiş "Yozlaşma Basamakları"nda. Konuşmalarla kurulan bu yazıda, Nazım Bey, Cezmi Bey'i, lafı uzatma diye uyarır. Cezmi Bey de, 1950'li yılları anlatan Nazım Bey'e şunları söyler: "Sen, 1950 57 yılları arasında, Demokrat Partiliydin değil mi? Sen daha 1950 yılında, demokrat hükümct kurıılur kurulmaz başlayan halk dalkavukluğu hareketlerin nerelere varabilece ğinı anlamadm mı?" Önemli bir şey olmadığını söyleyen parriliye verilen yanıt da şudur: "Nasıl olmadı? Yıllarea 'Tanrı uîudur' diye okunan Tiirkçe ezanın, yi ne Arapçaya dönüştürülmesi, halk dalkavukluğu değil de neydi? 1 Ialkın, Tanrı buyruklarını anadiliyle okuması, kutsal buyrukları rek sözünü anlamadığı bir dille, papağan gibi anlamadan okııyaca;ına, anlayarak okuması, dinine daha biinçli bağlamasını sağlamaz mir* Olayı, ezandan başlayarak bu yörüngeye sokanlar, Demokrat Partililer ve onların günümüze kadar sergilenen kalıntıları değil mi?" (s. 125). Yukarıda andığımız "Bilmeceler"deki bilmecenin dört yüzyıl önce Francis Bacon tarafından bilindiğini biliyoruz. () zaman ile günümüzde pek fark yok galiba. Zaten Boysan da bu durunıu vurgulamıştır. Bu bilmecenin ar dından Shakespeare'in Can Yücel'in dilimize aktardığı şu dizeleri de okıınur ve bunlaıın da günümüzdeki durumu yansıttığına değinilir konuşmalarla: tın Değil mi ki korkudan dili bağlı sana Aydın Boysan'dan bir çağrı A ydın Boysan, son kitabı ile Sev ve Yaşa diyor bize. Toplumumuzda görülen birçok konuyıı mizahın gölgesınde ortaya koyuyor. Yaşamanın no olduğunu biliyoruz. Sevmenin de ne olduğunu biliıi/. kanısındayız. Seneos'dan aldığı alıntı ile şöyle açıklıyor bize sevmeyi: "Sevilmek istiyorsan sev!" Sevmek ise çevredekilere en güzel duygularla yakııı olmak olarak yorumlanabilır. •Boysan, konııya mizah ortamında yak laşıyor, dcmiştim. O, "düşündürmc sanatı olan mizahın bızde yaratacağı zihinsel irkilnıeleri" aramaktadır yazılarında. Raabc'yc göre de "mizah, hayat sıkıntıları nın cankurtaran simididir." Dediği gibi, "mizahın konularına sınır yoktur". Bu ne.de.nle. çok değişik konııları, yazınsal bir düzen içinde orLaya koymuştur." Toplumumuzda önemli bir konu par tiler ve particiliktir. Boysan da bu konuya değinmışrır yazılarında. Particilikte "yalaklık" da ön plancla gelmcktedir. Kirabın ılk yazısı olan "Seçim Yaklaşırken" adlı öyküsündc, scçime girip milletvekili olmak ve sonra da bakanlığa yükselmck amacını güden bir zenginin bir dü ğün düzeni içindoki davranışjarını ortaya koymuştur F.ski genel başkan istedi gini vermenıiştir vc bu yüzden onunla konuşmak bile istemez; nerşey yeni genel başkanı tavlaınaya dönüktür. Kcndisıni beğendirmek için yeniden bir servet harcamaktadır. "Bilmeceler" başlıklı yazısında, bir toplantıda, bir kişi şu bilme ceyi sorar: "Sık sık görülen bir şey de, bir partide sağlam bir yer edınmiş kimsenin, bu parti ka pılarmııı kendisine nasıl olsa sonradan da açık olacağı düşünccsiylc karşı partiye geçerek, yeni çıkarlar sağlaınağa yeltenmesidir." Bunu kim söyledi diye sorar; ama, yanıt alaınaz. Neden acaba? ÇOK kişi bu yola başvurduğu icin nıi? "Akıı" başlıklı yazısında da, bir toplantıda akılsız olduğu söylenen biri, karşılık olarak şu yanıtı verir: "Abicim, bende akıl ne gezer? Aklım olmadığı icin de, övünüyorum. Aklım olsa, bir parti kurar genel başkanı olurıım. Sonra da yedi siilalemi âbat eder, yalılarda, Avrupalar'da yaşarım. Bende akıl laıan yok" (s. 161) f Yozlaşma basamakları Değil mi ki çılgınlık sahıp çıkmış dü zene Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adım Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e: Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Boysan, birçok konudaki yozlaşmayı yazılarında mi/ah konıısu yapmıştır. Bunlardan birisi, bir zamanlar toplıımumuzdaki Amerika hayıanlığıdıı. "Missouri Ziyareti" başlıklı y.ı/ısında, yozlaşma konusundaki örnekler elbette pek çoktur Boysan, "A/ rail" başlıklı ya/ısinda bu konuyu, Azraıl'in gelıp ınsanları yak laması konusunuelealmıştır. Bu yoz inanca inanmayanların karşı görüşleri ile ele alınarak dıırıım irdelenmiş veyo/lugun du rumu ortaya konulmuştur. Aydın Boysan, mizahın göigeslnde toplumumuzun çarpıklıkiannı ve insanca ynşamanın sorunlannı yazılannda ortaya Kiiltür ve edebiyat alanında koymuştur. SAYFA 10 Yozlaşma Seni yalnız konıak var, o koyuyor adama. (s. 130). Boysan, "Türbc" başlıklı yazısında ge ne konuşmalar biçimini yeğlemiştir. Konuşanlardan Tosun, şunları söyler: "Ba yar ve Menderes gibi, Atatürk devrimlerini kundakJayan adamlar, Atatürk'ii kul lanarak çapulcıı kışkırttılar. Bunu da halk hareketigibigöstermeyeçalışrılar." Bun ların "gericiler nezdinde, bir etki birikimı olduğu, "Halkı aldatarak, duygula rını bezirgân işi sömürücüliiğii, kasaba politikacılarının da bu birikim mirasına konduğu konuşmalarda açıklanmıştır. Başka bir konuşmacı, "Anıt me/arla da kalınmadığı havalimanlanna da, stad yumlara da adı kondu. Bu çelişkilerin gençleremantıksinırlan içindeaçıklana bilmesi.olanak dışıdır" demistiı (s. 135). Boysan, politik yaşantımızdaki çelişkile ri böylece ortaya koyduğu gil>i bunun toplumsal yaşamdaki durumunu da açık lamıştır. "Medyadan Rcsimlcr" adlı yazısında, bastn yaşantımızdaki yozlaşmaya da değinmiştir. Cîazetelerin okur çekmek için giriştiği eşya dağıtımı, böylece gazete yerineeşya ticareti yapmaları ele alınmıştır. Boysan, insanların davranışjarını eşek, ayı, salyangoz ve nelikan gibi caıılıların anlatımıyla ortaya Koymuştur. Sözgelimi, "Asimus'ıın Vasiyetnamesi"nde, insanların inatçılığına değinmiştir. Fşek'e (Asi nııs'a) göre, inatçılık konusundaki durum şöyledir: "tnsanlar, bizim inatçı ol duğumuzu sanırlar. Onların inat sandıkları şey, bizden istedikleri olanak dışı bir görevi yapmak istemeyişimizden doğar. Atlama gücümüz olmayan biı hendeğin kenarında, bizi ille de atlamak için çivilı sopalarla dürtüşîürmesinin, insanlık olduğunu sanırlar. Asıl inatçı yaratıklar, in sanlararasmdan çıkar. Iktidaragelen politikacı, gitmek bilmez. Sanki o koltuk, babasının malıymış gibi yapışır kaLr. Zor la kaldırılmışolsalar nilegeri dönuporur mak için türlü maskaralıklar yaparlar." (s. 76) Aydın Boysan, Sev ve Yaşa'da, insanların her şeyden öncc sevgi meleği olmala rını, sevilmek için sevmeleri gerektiğini çok değişik ortamlarda, toplumun çok değişik kesitlerinden aldığı görüntülerle ortaya koymuştur. Toplıımumuzdaki politikacılarımızın halkı nasıl kan dırdıklarına da değinmiştir. Ona göre, "önemli olan devlerin güç lülüğü değil, halkın rııhsal güçlülüğü"dür; "Toplumları birleş tiren çimcnto, bilirn temcline oturan kiiltür ve sanat taçlanmasıdır" (s. 169). "Halkın kurtarılması, açık söyleyelim, bilim ve rilerine ve gcrçek sanata saygı duyma düzenine çıkarılmadık ça, hayaldir. Halk, insanların gercek büyüklüğünü va da küçüklüğünü algılamadıkça, bayağılıklara aldanır." Konuşmacı lardan Cezmi Bey, o söylettıği gıbi, "Çünkü, 'Kiiltür güneşinin alçakta olduğu ülkelerde, cüce lerin gölgesibüyük olur' der bir saygıdeğer kişi." () kişi de K. liraus'tuf. Cezmi Bey'in ağzından şunları dn okııruz: "ll.ılkı geçmiş /aman kuyularından çe kıp çmarmadan, bireylorin bi linçli oy veınıelcri bekleneme/" (s. 171). Aydın Bovsan, mizahın gölge sındc toplumumuzun çar|)ikhk l.ırını ve insanca yaşamanın so iLinlarını bu ya/ılarıııda ortava koymuştur. Insanı sevmeden va şamı süıdürmek inatçılıktır liir bakıma. Kişisel çıkarlar için sev s;ıyi bir yana itmek toplumsal bir \.ışam bakımıııılan oluınlu so nuçlar, iyi ilışkiler sayılama?.. • Sev ve Yaşa/ Aydın huy\an/ Yazılar/ liil^i Yaytntvı/ Ankara Vm/254 s K İ T A P C U M H U R İ Y E T S A Y I 4 35
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear