Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Mîna Urgan'ın "Bir Dinozorun Amları" rekor basktya gidiyor Yigit ve bilge kadın... "Bir Dinozorun Anıları" mesleğine âşık bir öğretmenin, hayatının sonuna yaklaşırken tüm ulusa armağan ettiği en büyük dersi. Bu dcrsi, ancak onun gibi birisi verebilirdi; kişiliği, Türkiyc'nin 20. yüzyüın ilk yarısındaki büyük sıçrayışla özdcşleşmiş olan Mîna Urgan gibi biri. ERENDİZ ATASU olun yarısını aşınca ufukta belirir grimsi boşluk . Giderek yakınla şan uzak belirsizlik...dcn ulaşır bize gepegenç birbeynin (henüz 82 yaşında) düşünee vc hcyccan titrcşimlcri; umııt ve bilinç aşılar. Mîna Urgan'ın sesidir bu. Onun anıları çiçek dürbünü gibidir, sondan başlar: Yaşlılık ve ölüm üstüne edebiyatımızın bclki dc cn içli, cn dirençli ve bilgece sayfalan arasındadır bu bölüm. "Dertleri zcvk edinmeyi" becerebilen bir halkın kızı, kişinin kendisiyle alay edebilmesini zckâ inceliğine bileyebümiş bir edebiyaün (lngiliz edebiyaünın) ustasıdır Mîna Urgan. Onun mizahi tonunda Shakespeare'in bilge soytanlarının (1)zekâsı, "baba erenlerin" olgun hoşgörüsü ve bir Marksistin gerçekçiliği vardır. Mîna Urgan'ın nayatını anlatmaya bugünden başiaması biîe bilincinin yaşanan gerçekliğe ne denli bağlı ve bu gerçeküğin ne denli farkında olduğunun tanıtı de ğil midir? "Günün" penceresinden bakar eeçmişe Mîna Urgan, "halini" arz ederkcn; çağrışımlar kimi kez Bodrum 'da dost sofrasına, kimi kez Paris'e, Paul Eluard'ın eşine, Dino'lara, ilk evladın doğuşuna doğru, anlanılı bir hayatın işlevsel anı zenginlig'i arasında kolan vurur. "Yaşlı" hugürıün ağır rengine janjanlar katan Mîna Hanım'ın anımsadıklan. Belki metniözellikle böyle kurmuştur yazar; belki de beyninın işleyişini ofanca doğallığıyla sıınmuştur bize. Anımsayışlar ncp pırıltı katmaz mı günümüze... onu gepegenç bir kadın, neredeyse daha çocuk siyasal mahkumlara giysı postalar, parti bültenini çogaltır. Her şcyi dostlıık adına yaptığmı söyler. Katkısını hic abart maz, nerdeyse önemsemez. 50 yıl sonra, 1989 yazınua lstanbul'da cezaevlerinin icler acısı koşullannın umarsızlığında açlık grevine girişen mahkumlann yanında bulıırıız onu. Sağbk sorunlan olan yaşlı bir insan... Ne yakınır gövdesine gönüllü uyguladığı zordan, ne vurgular yiğitliğıni1 I ler zamanki ijakaeı aleakgönüllülükle tamamlardirenişini. Pek do^al korkularını gizlemez kendinden ve okunından! Hiçbir zaman yalancı kahramanlıga soyunmaz. Hiçbir zaman yüreg'inin içtenliğini soldurmaz. Mîna Urgan yaşamınm toplumcıı/toplumsal yanını öne çıkarırken, kişiselliğini asla yitirmcycn anıları dikkat çekici biçimde ne;>nelli#e kavuşur, elimizdeki kitap hem yürekten bir seslenrş, hem belgescl bir tanıklıktır. Ve belki de, bir anılar demeti ancak "siyasal insanı" anlatarak ulaşabi lir bu ilginç bileşime. Böylecegeliriz Mîna 1 lanını'ın yapıtının ıkinci donığuna: "Bir Dinozorun Anıları" yaşamanın doğal sürecini tamamlayabile cek her insanın gri beklentisi yaşlılık üstüne telsefi ve şiirsel bir başyapıt olmanın yanında, 20. yüzyıl Turkiyesi'nin geçırdiğı de^i^irnlerin bir solukta okunan dürüst ve ıçtenliklı, renklı tanıklığıdır Tanımadığı mız kendimizi anlatır bizc. Belki her şcyden çok buna gereksinünimiz var! Kendi mizi öğrenmeye! "Bir Dinozorun Anılan" mesleğine âşık bir oğretmenin, hayatının sonuna yaklaşırken tüm ulusa armağan ettiği en büyük dersidir. Bu dersi, ancak onun gibi birisi verebilirdi; kişiliği, Türkiye'nin 20. yüzyılın ilk yansındalci büyük sıçrayışla özdeşleşmiş olan! Mîna Urgan doğdu, ufacıktı, top oyna Y Mîna Urgan anılarını derlerken bir seçim yapar; yaşantısının tüm aynntılarını değil, kişiliğini, ruhunu açarokuruna; karakterinin oluşmasına katkıda bulunan olaylardan, kişilcrden, dönemlerden ve karakterini dışavuran davranışlarından, tutıım ve eylemlerinden soz eder. Bu bağlamda çocukluğu vegençliği (s. 95244, "Çocukluğum', "Gençliğim", "Gençliğimde Tanıdığım Bazı Kişi ler") anılann, do&al ki, hacim olarak büyük böfünıünü kapsar. "Siyasal" başlıklı bölümle anılar tamamlanır (s. 247321), sıyaserin ınsana mahsusluğu nu vurgıılayıp da! Yaşantımız boyunca takındığımız politik [avırlar kişiliğimizin en çıplak halinin yansıdığı ayna üeğil midir? Korkii/yi^itlik, hırs/özveıi, sadakat/ilıanet, egeınen olma tııtkusu/teslımiyet güdiı sü gibi, in.saıihal varolusun derinindekı siniısel yıtallaıdan elekıriklenir siyasal tavırların kısa devreleıi. l^te bu kriz an larında yakalarız Mîna Urgan'ı. tkinci DünyaSava^ı'nın ilk aylarında P.ırıs'te oğrencidir. Lnsesinde lidnsu polisinın solugıı, gi/lı l'olonya Ko tııuni.sl Partisi uyesi arkadaşlarına yardım ederken görürüz SAYFA 8 ımçvtakhH dı acıktı ve ardından kendisini Türk aydınlanmasının ıçinde buldu. Bu müthiş enerjinin en insancıl dalga boylarını özümscdi. Kusağının diğer çocuklarıyla benzeşen ve ayrılan yanları vardı. Babasızdı, pek çok yasjtaşı gibi. Belki haşarılığı "erkek atiliği" ondandı. Ve sıradışı bir ananın kızıydı; r>aşeömez, gözünü budaktan, dilini doğru bildiğinden sakınmaz, gonliınün sevdiğine varan, sevgi kırılınca ayrılan Şefika'nın kızı! Mîna'nın özgür yaradılışı belki de doğrudan ijefika'nın eseriydi. Oksüzdü ama çok sevilen bir çocııktıı. Falih Rıflcı üvey kızı Mîna'ya kof kanat germişti. Mîna sevmeyi ve sevilmeyi öğrenerek büyü dü. Yatılı okudu, özcrklcşti. llkgcnçliğinden olgun gençliğine dek aile yaşantısı, ka dınlardan okışmuş bir evde, erkek egemenliğiniıı gölgesindeıı "azade" geçti. Mustafa Kemal Atatürk'ten Nâzım Hikmet'c, Neyzen Tevfik'ten Halide Edib'e, Falih Rıfkı'dan Sait Faik'e, Mehmet Ali Aybar'dan Behice Boran'a, ne müthiş bir portreler calerisinde serpildi yaşantısı! Yere çalınmıs, bir halkın yeniden dirilişine tanık oldu Mîna Urgan. Işgalin, yıkı nıuı ıstırabuu ya^amışlardan öğrendi, yurt sevgisıni, bağımsı/lık tutkusunu. Yıkıntı nın altından, birbirlcrine tutunarak hayata dönenlerden devir aldı halk sevgisini, dayanışma duygusunu. Alçakgönüllü, sorumlıı ve özveriliydi, yoksuldu ve onurluy du. (lumhuriyetin kuruluşuna emck katmış niceleri gibi. Mîna Urgan'ın anlattıgı Atatürk, Dolmabahçe'den kaçıp Sarı yer'de Kum balıkçılaıla türkü böyleyeıı adamdır, sevgilileri komyandır. Bu büyük insan öldüğünde, Istanbullu Yahudileı di ni geleneklerince, duğmelerinı kopanp ye re atarak yas tutarlar. Kaldırımlar "çıt çıt" sesleriy le inler. Atatürk'ün ölümünü şöyle anlatıı Mîna Urgan: "Mustafa Kcmcıl Dolmabahçe Sarayı'nda can çe kıştrken, hızler, ünıvcrs ttclı gençler, tahab akşam sarayın önündeki caJde ye gıderdık Sabah, fakültclcrı mtze gıtmeden, akjam evimize donmcdcn, oraya uğrardık rnut laka Sankı bir yakımmtz orada ağır hasta yatı yordu Saçma bir umutla, tyı baber alabilmck umudtıyla, gtrcmcdiğjmtz sarayın önünde s~e\~stzce dolanırdık Cıözlcrtntızı ta rayın damındakı bayraktan ayırmazdık Ve bir sabab, dokuzu beş gcce, bcn vc arkadas lartm, bayrağtn yartya ındınldıjhnı gordiile Gene sessızce, btrbirimize iarıldık. Bcnım yaşımda olmayanların bıç anlayamayacağı kı'jisel bir aaydı bu " (s. 165) Şefika, Mustafa Kemal'in ölümünden sonra söyle der: "Arttk bu mıllct \evgilı\ınt kaybetti, kocasıyla uslu uuu oturmau ge rekecck bundan bole." (s. 166) Mîna Urgan'ın anlattıgı Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı dönemi, on yıllarca sürmüş boğazlaşmalardan sonra, Anado lu halkının criştiği büyük barışmadır. Aynı felaketin ateşinden geçmiş yurttaşların birbirlerine duyduklan güven ve şefkattir, Atatürk'ün şahsında somutlaşan sevgi. Türkiye henüz masum bir ülkedir; solcularını hapse tıksa da yumuşaktır, bugünle kıyaslanmayacak denli! Mîna I lanım ı din leyelim: "...oğlum Mustafa, çok luhajdcnılebtlecek biçimde dünyaya geldi . Do ğuma daha uç durt hafta kaldıİınt urvlermşlerdı. Opazarkor kunç bir kar ttptsı vardı Ama daha sonra gıtmcm güç olur dı ye, Üsküdar Pa^akapıu Cezaevi'ndc yatarı arkadaşım Mch met Alı Aybar'ı görmek nte dim. liskiden fikır suçlulartna saygı gö'sterılaığı ıçın Mehmet Alı yı müdürün odauna getırdiler Yanında bızlert görmek isteycn ba^ka \ıya\ı mahkumlar vardı Aztz Nes/n le de o gün tanıtfım . " (s. 31) Sonra olanlara aneak koınedilerdc rastlanabilir. Mîna I la nını'ın su kesesi patlar. 1 lapishaneyi bir telaştır alır. Gardi yanlar, mahkumlar, ziyaretçiler lıep birlikte dışaıı iıılamiş, voğun tipi altında Mîna 1 lanını'ı hastaneye yetiştırebil mek ıı/ere taşıt peşine diış ınüştür. Biıı /.alıınet araba bu lunıır, Mîna I fanım'ı (îura ba'ya yetiştirirleı. Bebek dogar. Doğumunun hapıshane de başiaması, bekleııen allın miijdeli beliı tisi diye vorunıla Mlna Urgan dostlan Muhmet AII Ayo.ır II RJSIM NUH ııeri lle blrtlkte. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 4 60