Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
TÜYAP 17. İSTANBUL KİTAP FUARI lerin haline; Mcmct I'uat Adam Yayınlan'nda çalışıyor; Doğan I Iızlan, Hürrivet'te yayuı danışmanı; Ahrnet Oktay, ydjarca TRT'de, gazetclerde çalıştı; Atila Özkınnılı, eleştirmenliği ikinci plana atıp edebiyat tarihçiliğine ağırlık verdi; rafımetli Asım Bezirci, emekli olııncaya kadar mııhasebe işlerinde çalıstı; Füsun Akatlı, bir reldam şirketinde çalışıyordu, sonra dramaturgluğa başladı, şimdi ne yapıyor, bilmiyorum; siz, Semih Gümüş, bütün gün Adam Yayınları'nda çalışıyorsunuz; ben, bu yaşımda, hâlâ kitap kolisi yapıyorum, hâlâ fatnralarla, irsaüyelerle, KDVbeyannameleriyle, vb. uğraşıyorum. Asıl işimiz olması gereken eleştirmcnlik hep ikincil işimiz oluyor. Bu koşuilarda eleştirinin ge, lişmesi zor. Iki binüç bin basılan romanların, hikâyc kitaplarının, bin basılan şiir kitaplannm okunmadiğı bir ülkede, bunlar için yazılmış eleşüriler, incelcmeler okunur mu? Bir de elestiriyi ikincil iş olarak yapmayanlarvar: Üniversitc öğretirn üyelcri. Berna Moran'ı kaybettik. Tahsin Yücel var, Yıldız Ecevit var, başkaları var. Onlar bizc göre daha talihli: F.leştiri yapabilmck için bir başka işte çalışma zorunlulukları yok; bizdcn daha vcrimli olabilirlcr, bizden daha iyi olabilirler. (Ama üniversite öğretim üyeleri içinde benim Türkiye'de Roman ve Tnplnnnal Değışme adlı kita bımdan "intilıal" (çalma) yapıpdaintihali fakültecc ödiıllcndirilen kişiler de var: lntihali yapan doçeııt, mahkcme kararı Yargıtayca onandıktan sonra profesörlükleödüllendirildi!) Bu koşuilarda bizde eleştiri koiay kolay gelişemez. Ölcütünıüz romanda Balt romanı isc eleştınde de liatt'dakr eleştirinin düzeyi olmalı değıl nıft Batı'da okıınan iki romancımız var: Yaşar Kenıal'le ()rhan Pamıık. Bu iki ro mancı, romanlarını Batı'ya "ihraç' edebiliyorlar. Ayrıta bu iki romancı Türkiye'de de çok satıyorlar. Yani yazdıklarının parasıyla geçinebiliyorlar, biıtün zamanlarını yalnızca romana verebilivorlar. Batı'daki eleştirmcnlc Türkiye'dcki eleştirmcn büsbiitün ayrı koşuilarda yazı yorlar. Batılı eleştinnen, Türk eleşlirnıcnin aldığı tclif ucretinin kaç katını alıyor, bilmiyorum. lstanbul'da cvlere temizliğe gelen hanımlar, galiba üç milyon lira alıyorlar; dörtbeş saatlik çalışrna karşılığında aLyorlar bu parayı. Bir de eleştirmcnin çalışmasına bakalım. Orta boy bir romanın (diyelim 240 sayfa) yalnızca ilk okuınası 810 saat sürer. tlk okuma yetmez, yeniden okumak gerekir, notlar almak gerekir, o yazann başka romanlanna bakmak da gerekcbilir; ondan sonra oturup yazarsınız, yazma da 34 saat sürer. Sonra bu eleştiri karşılığı eleştirmene ne ödenir biüyor nıusunuz? Bana birdergi üç milyon, bir başka dcrgi ile haftada bir yazdığım gazete daha fazla ödüyorlar; ama bu "daha fazla", aynı süıede bir temizlikçinin kazandığı paranın ancak yarısıru buluyor. Efendim? Ey okur! Ne dediğinizi duyargibiyim... Neyse... Lmek gücünün beyin gücünden dalıa değerli oldıığu tek ülke belki de Türkiye'dir. Emek gücü adına sevinmeli mi, beyin gücü adına yerinmeli mi? Bırakın "eleştirinin düzeyi"ni, hâlâ "eleştiri" varlığını sürdürüyorsa buna şükrcuin! hirole baktığtnızda Türkiye'de eleştirinin aurumıı ncdir? tnanılmayacak kadar mükemmel! Siz dc bclirlıyorsunuz; o zamanlar hcr yazar, hcr şatr, "Acaha bcnden söz cdtyar mu?" diyc Atac'ın yazdarını dört gözlc heklermts A slında kugiin dc pck çok yazar, özcllıklc genc romana ya da üykücülcr, "Acaba benden söz ettimt?" dıye Vcthı Naci'nin yazdarını beklcr Bu nasıl bir duygudur? Genç yazarlardan kişisel olarak tanıSAYFA 12 1 layatımı karartan düş kınklıkları: lktisat dıklarım pek az, üç beş kişi. Ama bu taıııFakültesi'ne asistan t)larak girip iyi bir ikdıklanmı tanımış olmaktan mutluluk duytisatçı olamamak ve bıınca hazırlıktan sonduğumu belirtmeliyim. ra bizi "politika"dan öylesine soğuttular Haklarında yazdığım gençlerin büyük ki, "politika"yı olumlu anlamda kullançoğunluöunu tanımıyorum. mak istedi^im zaman ben de Ataç gibi Böylebir beklentileri var, bu, beni hem "yurtyönetimi" dcmek istiyorum.) birşeymııtlu eder, hem de zaten varolan sorumler yapamayaca^ımı, "örgüt" adamı olaluluk duygumu daha da güçlendirir. mayacağımı anlamak... Kimi genç yazarlartn, ne kadar aceleci, ne kadar üne susamış olmalan beni ürküVe büyük acJar: Deniz'in, Emel'in o tüyor; onların umduklarını bulamamala"saçma" ölümleri... n (Bir ödül ya da övgii...) durumunda naO acılara, önce alkolle, sonra çalışmaysıl ağızlarını bozduklarını görünce edebiladirenebildim. "Yazmak",ki "çalışmak" yat adına umııtsuzluğa düşmemek elde demekbenim için "yazmak" demektir,bedegil. nim için her zaman kurtarıcı olmuştur. ü 70 yas, bana kalırsa, hâlâ yaslılığın iki aziz ölünün anılarına sunmak içinyazion dönemıni anlatmtyor. Belkibir öm dığım Türkiye'de Roman ve ToplumsalDerün ço9u yasandı gitti. Amagenedeya ğjşme, beni yeniden hayata döndürdü. şanacakyıltarvar. Geçen koca birömür O kitabın yayımlancbğı günlerde Lâle'yi lc gelccek ytllartnızı bir arada defcerlen tanımak, "yazmak" kadar yararb oldu hadırehilir mıtınızr' yatımda; onıınla huzur vc mutluluğu ya Evet, "bir ömrün çoğu yaşandı gitti." şadım, yaşıyorum... 1981'den sonra artan yazılar, kitaplar, hep bu birlikteliğin ürü nu... Gelecek günler, geçmiş günlerden farkIı olmayacalc: Genc okuyacağım, gene yazacağım, gene her "cııma" dostlarımla oturup kafayı çekece^im ve bir gün Nâzım'ın dizelerini okuyarak bu dünyaya veda edeceğim: .. .Pek de öyle güldürmedinse de yüzümü zü çalıştık gücümüzün yettiği kadar seni, bahtiyar kdalım diye. Devam ediyor bahtiyarlığa doğru gidişin, devam ediyor hayat. Içimizrahat, gönlümüzde hak edilmiş ekmeğine doymuşluk, gözümüzdc ışıgından ayrılmanın kcdcri, işte geldik gidiyoruz şen olasın 1 lalep şehri... • eleştirmendir kikahramanımız,hiçbirşey kaçmaz gözünden onun. Sonuncıa dizgi yanlışından yazım yanlışına, kahıaman adlarındaki karışıkhktan roman evrcnindeki mantıksal çatışmalara, bilgi yetmezliğinden yazınsal birikim yetersizliğine her notunu tek tek aktarır okuruna. Ne kibunlarıyapmak.yinedeüzeronu. 1 ler yazarı bcöenmcyc, onları bağrına basmaya hazırdır çünkü o! tşte 60 Tiirk Romanı, bize Fethi Naci'nin 1998'deki vurgulamalarını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamantla On Tiirk Romanı ile çıktığı bu yolda, yinııi yedi yıl sonra ulaştığı aşamayı vc birikimı dc gös tcriyor clbettef 1) Ara konaklarda sunduğu 40 Yılda 40 Roman (1994) ve 50 Türk Romanı (1997) başlıklı çalışmaları ile, "roman" kavranıını en azından başlıgına taşıdığı Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme (1981), Bir Romancı: Yaşar Kemal (1990), Roman ve Yaşam (1992), Reşat Nuri'nin Romancılığı (1995) adlı yapıtlarıni bir yana koyııp 60 Türk Romanı üzerinde duıalıın istiyorum biraz. 60 Türk Romanı, çok yönlü çağrışım larcsinleycn bir başlık.OneriImiş romanİarı da, değerlendirilmiş veya tanıtımı ya pılıp özctlerine yer verilmiş romanİarı da algılayabilirokur bu başlıktan, başka baş ka anlamları da; sözün kısası uçları çağrışımlara acık bir başlık bu! Ancak l'ethi Naci adıyla birleştiğinde bu başlık, böylcsinc uçlarda gczincn çağrışımfara varabilir mi? I Iiç sanmam. Çünkü Fethi Na ci adı, bu başlığa tek bir anlam yüklcycbilir ancak; tanıtımı, değerlendirilmesi, cleştirisi yapılan 60 roman! Nitekim Fethi Naci'nin 50 Türk Romanı için, "Amaç 50 Türk romanı hakkında derli toplıı bil gi vermekti," dcdiğini göz önüne alırsak, bu dile getirişin 60 Türk Romanı için de geçerli olacağı savlanabilir kolayca.(2) Fethi Naci, baştan bu yana sergilediği nesnel tutumunu 60 Türk Romanı'nda da sürdürüyor. Üstelik özneliiğini dc ncs nellik içinde ortaya koyarak. Örnekse, değer yargılarını yansıttığı yerlerde "bcncc", "öylcsanıyorum", "bildiğim kadarıyla" demeyi savsakJamıyor hiçbir zaman. l'ethi Naci'nin sıldıkla kullandığı sözcüklerdir bunlar... Böyle söyleyen bir cleştirmenin öznel olduğu ileri sürülebilir mi artık? Nitekim o, "Bende önyargı yoktur," diyerek de pekiştirir bunu.(3) i'arık Buğra'nın Dünyanın En PisSokağı'nı beöenmediğini yazarkcn bilc, "...Saucccbelirli bir dünya görüşüne hizmet için yazılrnış bir roman; beğcnmiyorsam kötü bir roman olduğu için beğenmiyorum, i'arık Buğra'yla tlünya görüşlerimiz ayrı olduğu için değil," (s. 285) diye uluorta açıklar tutumunu. İçtendir eleştirilerinde Fcthi Naci, ne söyıeyecekse apaçık dile getirir, kendini ele vermekten çekinme/. Omekse, "Başka dizelerde de vezin bozuklukları var ama... üşcndim," der (s. 17); "Bclki gö" CUMHURİYET KİTAP SAYI 455 Romana pomandan bakmak M. SADIK ASLANKARA ir romanı nasıl clc alırsınız, nasıl yaklaşırsınız ona? Şunca yıl boyunca biriktiregeldiğiniz degerlerle, gcnelleyıp kesinlediğiniz ölçütlerle, baş kalarına hep sizi öğütlcyen begenilerlc mi? Böyle bir ek alışta "o roman "a yak laşıldığı savlanabilirmi?() zaman başkaMiıın cleğil, sizin yazdığınız, yazacağınız, yazmayı tasarlayabileceğiniz bir romana görc elc alınmış olmayacak mıdır o ro1 man r Kışkırtıcıbiı önyargıylaçarmıhataşınıak değil ınidir bu söz konusu romanı? Hir roman, önce kendi nesnesi olarak elc alınmah öylcysc. Ona, bizim tcmcllendirdiğimiz bir roman nçsnesiymiş gibi degil, "o romann"nın temcllcndirdigi roman nesnesi olarak bakacağız ilkin. () bil dik atasözünün dilc getirdiği anlamı bir an için göz ardı edip şöyle demck en doğrusu bclki: I ler roman, kendi bacagından asılır! Ancak bu yaklaşım, anlatı sanatlarınm pay alclıgı alanların, öte yandan "roman "ın genelgeçer ilkeleri bulunduğu gerçeğini değiştirmez yine de. Bir romana, o romandan bakmak, asla sarsmaz doğrunun bu konumunu, tersine daha da pckiştirir bunu. üncınli olan, romana romanın kendisinden bakmayı becerebil mektir ilk önce. "Romana romandan bakmak" ise bir açıdan "romana Fethi Naci ile bakmak" anlamına da gelir bana göre. Nedeni açık: F7ethi Naci'nin bugüne dek kalcmc afdığı roman yazılannın hiçbirinde, onun ro man nesnesi dışına çıktığını göremezsiniz dc ondan! Roman ncsnesinc (cvrcnine, kişilerine, olay örgüsüne vb.) nesnellik içindc yaklaşmak da yetmez Fethi Naci'ye. Öyle içtendir ki yaklaşımında o; okumıış olun olmayın, sizc kılavuzlugunu yapar romanın. Bir büyücü gibi gözü nüzün önünde yeniden yo&urur romanı, onun bu yaklaşımıyla, sanki roman boy atar da dana bir serpilir. Nereye dek? Söz konusu roman için romanın genelgcçer ölçüderini, yani "roman değcri"niöniinüze alana delc! Romana romandan bakarkcn Fethi Naci, inanılmaz bir iş yapar; tutar roman yazar, romana romandan romanla bakar böylece. Bu yüzden yazdığı roman yazılarında, bir cleştirmeni degil dc, romancıyı düşünürüm ben elimde olmadan. 1 le yecandan nefesimi tuttuğum, yazdıkları B nı onun, yutarcasına okuduğum olur; yer ycr dc bir hüzün kaplar içimi, çizikler atılır durmadan yüreğimde, yüre^im sızlar. ()kudu|*u romanİarı, yazdığı roman yazılarını düşünürüm Fethi Naci'nin, kaleme aldığı romanİarı... Onca yıl içinde nicc nicc roman yazmıs olmalı I'ctlıi Naci, yoksa bunca yetkinlikle kuşatabilir miydi elc aldığı romanİarı? Anlatıcısı, hep "roman eleştirmeni" olan bir dizi romanın yazarıdır sanki o, nolisiye roman yazarlarının yarattığı uedektifler gibidir onun eleştirmeni... Romana "o roman" gözüyle bakan, her ne oluısa olsun nesnel tutumundan sıynlmayan, olağanüstü içtenli^iylc her romanı bcgenmek için hep hazır bekleyen bir eleştirmendir o. Yeter ki roman olarak sunulmuş olsun yapıt ona. Ama roman olarak sunulmuş olmalan yapıtların, barındırdıkları yanlışlar nedeniyle onları hoşgörmek gerektiği anlamına gelmcz yine de. Değil mi ki yazar, "bu benim romamm," diyerek yola çıkmış, yayimladığı kirabı cline alıp dalgalandırmaya koyulmuştur, öyleyse kuşku yok ki başını cıa uzatmıştır bu genelgeçer ilkelerin kıldan ince kılıçtan keskin köprüsüne. Bu aşamaya gelindiğinde, Fethi Naci romanlarındaki anlatıcı elestirmcnin de verileri tek tek ele alıp serimlediği, kanıtları birbirlcriyle ilintilcndirip bir vargıya ulaştığı görülür artık. Öyle bir anlatıcı