22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

çok daha serinkanlı, çok daha hoşgörülüdür. Zor adamdır Hasan Hüseyin. Hırçınlığının altındaki sevgi dolu yiireği, Anadolu yaylaları kadar geniş... Ve o da tıpkı Âzime gibi doğanın çocuğu ve doğaya vurgun! Doğayı teninde bunca hissedebilen bu adama nasü sevdalanmasın Azime? Bakın nasıl dökmüş bir aşk mektubuna, coşkusu neredeyse ölümcül doğa hazzını, Hasan Hüseyin: " 'Ahh, topraga çırılaplak'uzandığtm yaz günlerı Öağlaraa anadandoğma dolaştığım günler Ve ağerlerımı kana1 tan morötesı ijinları Naul severtm güneşi ben' Ama şımdı yalnız başıma ısırıyorum ben o sıcak meyveyi ' " (s 517) Hayatı, mücadelesi, coşkusu korkusuz bir adam!.. Hasan Hüseyin'in özgürlük, sosyalizm, şiir ve aşk kavgasının arddüzleminde '60'ların Türkiye'si belirir. Çoğumuzun belleğinde göreli özgürlük dönemi olarak yer etmiş '60'lar... "Türküleri Yakanlar" değerli bir belgeseldir aynı zamanda ve "özgürlük" yıllarının kaç adet "sıkıyönetim" içerdiğini, nasıl da baskıyı, "sol" düşmanlığını, din istismannı içkinleştirdiğini serer gözler önüne. Türküleri Yakanlar"\x\ en derin ve üçüncü katmanı kitapta yazılı değildir: Azime Korkmazgil'in ilginç ve özgün kisiliğidir bu. Doğadan ve halktan köldenen Karacaoğlan'ca bir duyarlığı çağdaş bir aydının kavramlanyla ve sorumluluğuyla, bireysel özgürlüğü toplum bilinciyle, zekâyı ve kültürü dişil yaşamı aşkta ve analıkta olanca gücüyle yaşayabilme tutkusu ve iradesiyle harmanlayabilmiş bir kişilik! Azime Korkmazgil bugün yaşlı bir kadın. Tüm yaşamını, sevgilisiyle faytona binip, hayretten dili tutulmuş Uşak kentini boydan boya, başı dimdik dolaştığı gün gibi yaşamış bir kadın! O asla aşkın eözlerini kör ettiği bir zavallı olmadı. Yüksek farkındalığıyla her şeyi biliyordu. Duygusallığın tenselliğe dönüşmesinde, her çiftin arasında kaçınılmaz biçimde yaşanan o ince kırılmalar gibi yabancılaşmaları içtenlikle görüp de anlatışı gibi. Tensellik onun için yaşamsaldı, ancak aşk tenselliği kapsayıp aşan daha büyük daha yüce bir duygu, duyu ve eylem senfonisiydi. Erkek için öyle midir ya... Öyle olduğu anda dönüşür, tensellikten soyutlanıp Mecnunca ya da Ferhatça bir yaşantıya değişir, ya da bir anıya solar. Hayranlık ve nayret verici olan Azime Korkmazgil'in ner şeyi bilmesine karşın sevgiyi yeniden yeniden yaratabilmesidir, tükenmez bir pınar gibi. Yoo, hayret uyandıran bir şey yok aslında, çünkü Azime bireyin gerçek ve en geniş özgürlüğünün içsel çağrısını işitebilmek,ona uymak ve çağrının getirdiği tüm sorumlulukları yükleneburnek olduğunu bilen o nadir kişilerdendir. Azime Korkmazgil bir eski zaman bilgesi gibi, aşama aşama yükselen ve yükseldikçe yalınlaşan yaşamının bu evresinde, çekildiği doğum yeri Ağlasun'da, ninayet kendi yaratıcılığıyla buluşuyor. Ve inanılmaz bir vefa duygusuyla yaratıcılığını sevdiği adama adıyor. Azime Korkmazgil'in (*) Türkçemize armağan ettiği DU anıtsal yapıtına okuyucunun sahip çıkmasını dıliyor ve bekliyorum. • Havatıımz telelon.. Muzaffer Buyrukçu'nun yeni öyküler kitabının adı "Telefon Konuşmalan". Buyrukçu, bu kitabında on bir öyküyü, bir araya getiriyor. Öyküler çağımızın Tıern onunla hem cîe onsuz' olunmayan iletişim araçlarından telefon üstüne çeşitlemeleri içeriyor. MUSTAFA EMRE Muzaffer Buyrukçu'nun "Telefon Konuşmalan" M uzaffer Buyrukçu (doğ. 1930) 1950'li yıllarda başlayan öykücülüğünü günümüze değin kesintisiz sürdürmüş ve seçkin öykü yazarları arasında yer almıştır. Sait Faik, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Haldun Taner, Samim Kocagöz, Aziz Nesin ile altın çağını yaşayan öykücülüğümüzün son yıllarda geriye itilmesi, önemsenmemesine karşın Buyrukçu öykü bayrağını elinden indirmemiştir. O, ustalarından, özellikle Orhan Kemal'den aldığı destek ve kendine olan güveniyle edindiği deneyim ve birikimi öyküye çevirerek verimli bir çizgi izlemiştir. Yaşamı gözleyerek, insanı inceleyerek öykü dünyamıza yeni soluklar getirmiştir. Öykü dışında roman, günlük, eleştiri... yazsa da hep öykücü kimliği ile öne çıkar. Çünkü, anlattığı her şey öy kü havasında, tadındadır. Hiç kuşkusuz, günlük ve romanları öylcülerini besler, yazarlık ufkunu açar. Buyrukçu'nun romanları uzun öykü, günlükleri 'sıcağı sıcağına' yaşanmış ve yazılmış öyküler olarak değerlendirilebilir. Peki, nedir Buyrukçu'nun yaşaminsan sarmalında açılan, gelişen, yayılan, biriken anlatı ustalığı? Amaç ve araçlar, neden ve sonuçlar, ilişki ve çelişkiler, duygu ve düşünceler nereden gelir, nereye gider? O, gerek yaşama, gerekse insanlara yaklaşırken, bakarken dolu dolu bir insandır. Kendisi de öykülerinin başkişilerinden birisi olur bu tutumu ile. Sürekli bir düşünce ve eylem içindedir; görür, dayar, anlar, sezer, sorar, yanıtlar, imgeler, simgeler, düşler, düşünür; bileşimlcr arar, bulur Bu tutum bilgelik aşamalarına tırmanır. Parçadan oütüne, somuttan soyuta yol alırken sıirsel veriler de sunar. Bir anlamda Eaip Cansever'in şiir iklimi ile iç içe girer. Öykü ile iç içe gıren yazar, ayrıntı, ilişki, bakış ve konuşmaları ahverir, us ve duygu ile harmanlar, 'doludizgin' anlatır. Bu oluşum ve gelişim bir 'bilinç akışı'dır. Gelişmeler, yatağını derınleştiren bir akarsuya benzer. însandan insana, duygudan duyguya, geçmişten geleceğe, düşünceden düşünceye giren çizgiler, noktalar bir labirente dönüşür. Usta yazar, insandan aldığı sözü insana taşır. Oluşturduğu renkli, canlı akış hep denize ulaşma coşkusunda, seven, imrenen, üzülen, ezilen; ama umudunu yitirmeyen. Bu açıdan evrensel sanatın kaynağını bulmuştur. Bu kaynaktan aldığı yaşamı öykü ile dile getirmiştir. Buyrukçu'nun bir yaşam ooyunca yazdığı öykü kitapları şiir adlarını duyumsaıır. O adlargünümüze renk renk düşmüştür. Önce 'Katran'dır, 'Acı'dır, 'Korkunun Parmakları'dır, 'Bulanık Resimler'dir; sonra O'nu 'Kuyular'da, 'Cehennem'de, 'Kavga'da, 'Mağara'da buluruz. Ardından nüzün'lü adlar, yüzler, sesler gelir: 'Şarkılar Seni Söyler', 'Günlerden Bir Gün', 'Hüzünlü Kar Çiçekleri', 'Her Yer Karanhk', 'Şarkı Gibi', 'Bin Hüzün', 'Yüzün Yarısı Gece', 'Bir Aşk Daha', Bu adlar, yan yana, alt alta, iç içe Buyrukçu'nun şiirini de oluşturur. Günlük ve roman adları da öyle. O günden bugüne, o oyküden bu öyküye gelince lcarşımızaa Buyrukçu'nun yeni öykü kitabını buluruz: Telefon Konuşmaları' (Sel Yayıncılık, lstanbul1997, 208 s.) Yeni kitapları ile gelişme göstçren Sel Yayıncılık bu kitabı da yalın' bir kapak ve düzenleme ile sunuyor. Usta, bu kitabında on bir öyküyü, bir araya getiriyor. Öyküler çağımızın 'hem onunla hem de onsuz' olunmayan iletişim araçlarından telefon üstüne çeşitlemeleri içeriyor. Telefon çevresinde gelişen, yine insanı bütün durumları île anlatan, kişiler aynı olsa da, olmasa da olumlu, olumsuz konuşmalar, davranışlarla bir toplumsal içerik kazandıran yazar burada toplumun aynasıdır; olaya gırdiği ya da baktığı ner öyküde bizi bize anlatır. Nerede olursak olalım, durum değişmez. Yazar her şeyi olduğu gibi aktarırken, zaman zaman abartılı anlatımlara girer. Kimi yorumların dışında ele aldığı olaylarda, olgularda bir dönuştürme, bir arıtma kaygısı yoktur. Olayların ardındadır yazar. Genelde konuşmaların 'belden aşağı' olduğunu görürüz. Kişilerin ağzı bozuk'tur. 'Ye, iç, seviş' felsefesi ağır basar. Bu Konuda getirilen 'espri'ler 'hayata boş ver' diyen bir duruma düşmektedir. Bu eğilimi yazım kurallarına uymamakta da görüyoruz. Yazar, birınci kışi olarak olaya girer, çıkar. Bağlantılar belırsizdir. Yani tam anlamıyla bir 'yükselen değerler' vardır; alçalan eğilimler, ölçüler, yargılar... Bu noktada 'Acaba' diyoruz yazar günümüze ayna mı tutuyor? Ötobüste, dolmuşta, pastanede... bile dinlemek istemediğimiz konuşmalan dinletiyor? Oysa yaşamın gerçeği, sanatın gerçeği ile bir yerde bırleşir, bir yerde ayrılır. Şimdi, bu konu seçiminin olumsuz türevlerini örnelclendirmek, savlarımızı kanıtlamak gerekir, değil mi? Meraklısı okusun, bunları görebilir; olaylara mı, öykülere mi kızdığını, şaştığını karıştırabilir de. Dünya görüşüne, sanat anlayışına güvendiği sanatçıdan bir arıtma ve dö Yüksetan değerler Renkli, canlı akış Sıcağı 8icağına öyküler Türküleri YakanlarOzan Hasan Hüseyin'in Yaşamöyküsüne Bir Yaklaşım Denemesi/ Azime Korkmazgil/ Prospero Yayınları/ 622 f (*) Azime Korkmazgil'tn kttabt, ülkemtZtn yayımcıltk yajantnında hıç ekstk olmayan ve bız yazarlartn hıc akıl sır erdıremedı ğtmız çeutlı çapraşıklıklar ve çetrefılhkler nedemyle kıtapçılarda zor bulunmaktadır Muzaffer Buyrukçu, 195011 yıllarda başlayan öykücülüflunü günümüze deflln kesintisiz sürdürmüştür. CUMHURİYET KİTAP SAYI 369 nüştürmeyi de bekler. Bize olumlu örnekler de vermis olan Buyrukçu'dan bunları bekîemek ve istemek de hakkımız değil Telefon Konuşmalan / Muzaffer Buyrukçu / Sel Yayıncılık / 208 s SAYFA 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear