Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kurumsallaştırma modellerinin ve kurumsal yapıların sürekli gözden geçirilmesi ve yenilenmesi, başlıbaşına en önemli strateji konularından birisidir. Ve böylece, strateji alanına daha ilk adımımızı atar atmaz bunun sadece askerlik ve diplomasi değil, toplum hayatının hemen her alanıyla ilgili olduğu gerçeğiyle yüzyüze geliyoruz. Işte Erol Mütercimler'in kitabı bu bilinci kapsamlı şekilde yansıtan çok yönlü bir çalışma olarak Türkiye'deki birikime katkısını yapmaya başlıyor. MEHMET TANJU AKAT lkemizde strateji konusundaki yayınlar niçin bu kadar az? Akademisyenlerin bu alana el atmaktaki isteksizlikleri nereden kaynaklanıyor? Ya devlet görevlerinde bulunanların eski bir refleksle bildiklerini kendilerine saklama eğilimlerine ne demeli? Yoksa bu, salt belli devlet kurumlarının tekelinde dar kadrolar arasında karar verilen bir konu olarak görüldüğü için mi? Veya sadece yönlendırme ve ilgi eksikliği mi? Stratejinin ağırlıkla askeri alana ait bir kavram olarak algılanmasından, genel birikim eksikliğine kadar içinde belli gerçeklik payı bulunan düzinelerce hipotez üretmek mümkündür. Hatta kimbilir belki birgün Türkiye gibi bir ülkede bu alandaki yayın azlığı bile başlıbasına bir araştırma konusu yapılabilir. Oteyandan var olan az sayıdaki yayının ne kadar ilgiyle okunduğu da bilinmiyor, çünkü kitap eleştirileri de yaygın bir gelenek haline gelmiş değil. Ancak şimdi üzerinde bir nayli durulacak bir kitapla karşı karşıyayız çünkü bu kitap stratejiyi olması gerektiği gibi, en geniş bağlamları içerisinde ele alıyor. Ulkelerin ve kurumların b^şarıları her alanda strateji geliştirme kapasitelerine bağlıdır. Sözkonusu olan, çeşitli gelişme stratejileri olabileceği gibi, çok temel bir şekilde, öncelikle bir "hayatta kalma" stratejisine duyulan ihtiyaç da olabilir. Gerçek durumlarda her düzey için bir dizi stratejidcn sözederiz ki, hepsi birarada gereklidir, birbirlerinin tamamlayıcısıdır. 21. Yüzvıl ve Türkiye layitirmemize neden olmustur. Kurumsallaştırma modellerinin ve kurumsal yapıların sürekli gözden geçirilmesi ve yenilenmesi, başfıbaşına en önemli strateji konularından birisidir. Ve böylece, strateji alanına daha ilk adımımızı atar atmaz bunun sadece askerlik ve diplomasi değil, toplum hayatının hemen her alanıyla ilgili olduğu gerçeğiyle yüzyüze geliyoruz. Işte Mütercimler'in kitabı bu bilinci kapsamlı şekilde yansıtan çok yönlü bir çalışma olarak Türkiye'deki birikime katkısını yapmaya başlamıştır. Başlamıştır diyoruz çünkü burada değinilen sorunlar ve tartışma alanları çözümler ve değerlendirmeler kadar, hatta daha fazla önem taşımaktadır. 670 sayfalık uzun ve yoğun bir incelemeyi tüm yönleriyle değerlendirmek bir dizi makaleyi hatta tartışma kitapları düzeyinde çalışmayı gerektirir (bunların olmasını umalım). Ayrıca bu kadar çok malzeme içerisinde herkesin farklı şeyler bulacağı da açıktır. Burada özellikle dikkatimizi çeken birkaç konuya değinmeye çal ışal ım. Kitabın en önemli yönlerinden birisi, ulusal güç kavramını ele alırken eğitim, kadınlann durumu, politik istikrarsızlık, meclislerin ülke yönetimine ağırlığını koyamaması ve dolayısıyla zayıf meclis ve hükümetlerin oluşturduğu devlet zaaflarını bütünlük içinde ele almasıdır. Bu devlet zaafları bizim için coğrafyamızdan kaynaklanan sorunlardan daha önemlidir. Coğrafyamızı değiştiremeyiz ve bundan kaynaklanan dış sorunları şöyle veya böyle çözmek durumundayız. (Kaldı ki bunu içinde bulunduğumuz zamanla kıyaslanamayacak kadar kötü koşullarındayken bile yaptık. Şimdi haydi naydi yaparız, ama niçin fahiş bir bedel ödemeli?) Sorunları makul bir bedelle çözebilmek içinse (bedava çözüm yoktur) köklü bir devlet ve yönetim reformu şartı bulunmaktadır. Bunun ana hatları güçlü bir meclis ve denetim, siyaset yapma biçimlerinde özgürleşmc, yerel yönetim unsurlarının (sadece belediyeler değil) tüm olumsuz koşullara rağmen geliştirilmesi ve hukuk devletine uyulmasıdır. Bunlar sadece eğitim ve kültürel süreçlere bağlı değildir. tradi atılımlar da gerektirir. Siyasi iradenin zayıflığı ve bununla birlikte artan devlet zaafları sonuçta askeri vesayet kavramını getirmekte ve Birinci Meşrutiyet'ten beri bunu adeta bir alışkanlığa dönüştürmüş bulunmaktadır. Halbuîü dış faktörler ne olursa olsun TSK'nın, mecliste başlayan güçlü bir sivil otoritenin karşısında vasi rolü oynamasına ne bir gerek, ne de olanak vardır. Bunun olmaması haline, günlük çözümler ve daha doğrusu ertelemeler, her seferinde sorunları bir sonraki döneme daha da ağırlaşmış olarak taşımaktadır. Ve nihayet, devlet zaafları yabancıların Türkiye'nin iç sorunlarını kendi çıkarlan için kullanmalarına ve büyütmelerine olanak vermektedir. Türk devlet geleneğinde aynı tarzda bir mukabelede oulunma yollarının aynı ölçüde geliştirilmiş olmaması (üstelik bu kadar olanak varken) özellikle sınırdaş hasım ülkeler tarafından memnunlukla karşılanmakta ve cesaretlerini arttırmaktadır. Kısacası, önermeleri ne olursa olsun, Mütercimler'in tüm bu iç ve dış sorunların birlikteliğine en geniş çerçevede değinmesi ve önermelerini cesaretle sunması istediği tartışmaları tahrik etmeye adaydır. Dış sorunlarla ilgili tartışma malzemesinin daha büyük bir yer kaplaması bunların karmaşık ve dinamik yapıları nedcniyle çok doğal. Ne var ki buradaki yoğunluk kimi zaman yazarın değerlendirmelerine temel aldığı görüşler silsilesini izlemeyi zorlaştırıyor. Örneğin "bu bölgede 20 yy. emperyalistlerince çökertilecek ilk devlet Iran'dır. Bunun ardından Türkiye, Yunanistan ve Israil gelecektir. Iran'ın olmadığı bir coğrafyada Israil'in yaşaması için Türkiye'ye gerek yoktur. Bu nedenle de Iran'ın yaşatılması Türkiye'nin yaşatılması için hayati..bir sorundur" sonucuna ulaşıldığı "Önasya'da stratejik ilişkiler" bölümü Erol Mütercimler'den yeni bir strateji kitabı U temelde Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da ulusal devletlerin istenmemesine, u devletlerin istikrara engel olmalarıb dayandırılmakta, ek görüş olarak na Türkiye'nin Yunanistan ve tran ile ba rış yapmasının AngloAmerikan dengelerini ve çıkarlarını tehdit edeceği için asla izin verilmeyecek gelişmeler olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca sorunları daha da karmaşık hale gctiren bölgedeki AlmanABD rekabeti, Rusya'nın Çin'e karşı güçlendirilmesi, Iran'ın din devrimini ihraç çabaları, petrol hatları, îran'daki 20 milyon Azeri Türk nüfus, PKK'ye verilen destek, Ermenilerle işbirliği gibi hususlara da değiniliyor. Ve keza emperyalizmin kadiri mutlak olmadığı da "dağılma sürecine giren Iran'ın hem bunu engelleme; hem de emperyalist planların tüm politik mükemmelliğe rağmen stratejik düzeyde bozulabileceğini ispatlama şansı vardır. Bu da Türkiye ile çatışmasıyla değil, tam tersine uzlaşma ve çıkarları ortak payda altında toplamakla olur" önermeleriyle ifade edilmektedir. Nihayet kitaptaki fikirlerden birisi de bu hesaplann gelişmesi çerçevesinde bölgede uzun vadede Suriye'ye kadar uzanan bir büyük Ermenistan kurulmasının planlandığıdır. Bu çok yoğun önermeler dizisinin, yazarın da tesfim ettiği gibi mutlaka daha çok açılması gerekmektedir. Gerçi şu veya bu bölüme ağırlık vermek yazarın takdiridir, ama sanırım okurların çoğu yukarıdaki alıntıların olduğu türden bölümlerin daha fazla gerekçelendirilmesini talep edeceklerdir Hele böylesi köklü ulusların kaderi bu kadar birbirlerine bağlıysa. Kitapla ilgili göze çarpan bir diğer husus da sübjektif yargılann tabii ki nispi olarak daha rahat bir şekilde ifade edilmiş olmasıdır. Ben asltnda buna taraftarım çünkü çoğu yazar izlenimlerini gizlemeye veya belli çerçeveye oturtmaya çalışırken hem kendisini hem de okurları fuzuli zahmete sokar. Mütercimler böylesi perdelere ihtiyaç duymuyor. Bu nedenle görüşlerine katılan ve katılmayanlardan eleştiri alacağı kesin olmakla birlikte bunun artılarının eksilerine galebe çalacağım düşünüyorum. Artıları malum. Eksileri ise bunların bazı hallerde herhangi bir sistematik araştırma veya karşılaştırmaya dayanmaması. Örneğin sf. 572'de Türk insanının nitelikleri veya sf. 496'da TürkJapon karşılaştırmaları gibi. Kıtabm genel sistematiğine bakarsak, ana hatlarıyla kavramlardan somut durumlara doğru geçişler izlenmeyi rahatlatmaktadır. İlk başlardaki uzun teorik bölümlerin birçok örnek ve tarihi gelişmeyle bezenmiş olması da uzman olmayan okur için ilginçliği arttırmaktadır. Ancak alt bölümlerdeki toplam 157 alt başlık yerine biraz daha az sayıdaki bölümleme belki de kaçınılmaz olan tekrarları azaltacak bir yöntem olabilirdi. Son olarak, bu kitabın tartışmaları canlandırması umudumuzu tekrarlayalım. Bunlar sadece belli görevlilerin yapması gereken şeyler değildir. Kaldı ki toplumda, en azından belli kesimler arasında yaygın bir tartışma ve bilinçlenme olmadan istenilen destekler sağlanamaz. Az sayıdaki uzman da görevlerini tam olarak yerine getiremez. Uİkemiz insanları dolaylı çıkarsamalar ve imalı açıklamalar yerine, açık tartışmalarla önlerindeki sorunları görebilirlerse Türkiye üzerindeki oyunlara karşı çok daha rahatlıkla bir cephe oluşturulabilir ve entrikacı siyasetlere karşı üstünlük sağlanır. Bu konuda çok yol alındı ama yapılacak daha çok şey var. Bilgili bir kamuoyu ülkelerin en büyük güçlerinden birisidir.» 21. Yüzyıl ve Türkiye "Yiiksek Strateji'/ ErolMüterctmler/ Ercıyaş Yayınları, htanbul, 1997 SAYFA 13 Uluslarm kaderi Ulusal giiç kavramı Seçanekler üretme Strateji en kısa tanımıyla hedeflerin, uygulama vasıtalarının ve olanakların belirlenmesini, bunların hayata geçirilmesinde izlenecek yolları ve bunları süreç içerisinde beklenen vc bcklenmeyen gelişmeleregöre revizeetmeyi, yaniher aşamada seçenekler üretebilecek konumda bulunmayı içerir. Bir başka ifadeyle, iyi tespit edilmiş amaçlarla vasıtalar arasındaki uygun dengeleri kurmaktır. Ne var ki bunların yapılması söylenmesi kadar kolay değildir vc tüm ülkelerin tarihleri büyük Daşarısızlıkların arasına serpilmiş tek tük örnekleriyle yazılmıştır. (Tabii burada kritik noktalar ve ağırlıkları iyi gözlemek gcrekir.) Bize gelince, bu fazlasıyla geçerlidir, çünkü tarihte bizim kadar büyük olanakları tam da stratcjisizlik nedeniyle yitirmiş olan çok az büyük toplum vardır. Tarihimiz boyunca strateji oluşturabilen liderlerle inanılmayacak kadar kısa sürelerdc inanılmayacak atılımlar yapabilmiş bir toplumuz. Ama zamanına göre ileri örgütlenme düzeylerini temsil eden kurumlarımızı yenilemedeki başarısızlığımi2, bu kazanımlarımızı fazlasıyCUMHURİYET KİTAP SAYI Muterclmler. lc ve dış sorunlann blrllktellâlne genlş bir çerçevede deOlnlyor ve önermelerlnl cesaretle sunuyor. 406