05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bunun sırrtnm "o yazıları yazarımızın Tarık Dursun K.'ya yazdırması" olduğunu söylüyor TDK. Evet, böyle söylüyor." Çünkü T. Kakınç'ların kafemi farklı: Soğuk, nobran, tepeden bakan yazılar yazar." Dönüp dolaşıp yine 'tkizler Burcu'na' geliyoruz!!!. VarliK Dergisi'nde yayımladığı, sonra da kitaplaştırdığı yazılardan oluşan 'Ben Unutmadan' 33 portrenin yer aldığı bir portreler toplamı. Aslında anılarına yer etmiş, ona bir şey katmış, onun bir şey kattığı, bir şeyleri paylaştığı insanlar her biri. Anıların vatanı Izmir. Esas oğlan rolünde Tarık Dursun K. Onun çocukluğunu, deli dolu coşkulu ilk gençlik yıllarını, hüznü aşkı mutsuzluğu tattığı ilk gençliğini, fondan esen imbatın getirdiği kokuyu birlikte algılıyor okur. Yanı başında ağır aksak bir rasıl çalıyor. Ihlamurlar Kaşifi Necati Zekeriya'dan, Beyaz Kartal Buck Jones'e, yayıncı Oğuz Akkan'dan, Humphrey Bogart'a, Uçan Kaleci Cihat Arman'dan, Şövalye Şahap Balcıoğlu'na, 'Sevgili Sabahattin Eneş'e, 'Geçmiş Zaman Kıpi ile Ilhami Soysal'a, her biri bir öykü tadı veren yazılar. Okur kendini bir düş dünyasında buluyor. Bu, bir yanıyla edebiyatsanat tarihimizi aydınlatan, ona ışık tutacak birer belge niteliğindeki yazılar da. Ama o sıcacık, sevecen hüzünlü anlatım içersinde. Ben Unutmadan'la ilgili olarak şunları söylüyor Tarık Dursun K.: "Biradınarkasına sığınarak ve o adı aracı yaparak kendimden söz ediyorum. Kendimden ve hâlâ etkisinden kurtulamadığım, çocukluğum ve ilk gençliğimi geçirdiğim Izmir'i anlatıyorum. Birileri, geçenlerde, bir söyleşide doğru mu eğri mi bilemiyorum, şöyle bir yargıya vardı: Senin 'Ben Unutmadan'daki yazdıkların sonradan bütünleştiğinde ortaya değişik bir kent kültürü, îzmir kentinin belirli evrelerini, yaşantılarını söz konusu edcn ya da konu edilen bir kent kültürü ortaya çıkacak..." Tarık Dursun K. sürekli kendisini yenilemenin izini süren bir yazar. Sanıyorum bunun için de 'kiminneyinasıl yazdığını' uğraş alanı öncelikle eleştirmenlik olmamasına karşın biliyor. Bugün Türk edebiyatında bir öykücünün onun gözünden kaçmasının mümkün olmadığını düşünüyorum bu yüzden. Çünkü 'Her kim hikâye ve roman yazıyordur, rakibi ve düşmanıdır.' Onları izlemek zorundadır. 'Acaba benden iyiler mi, beni aştılar mı, beni geçtiler mi. Ve ben onlardan geri kaldım mı?' tedirginliğini, kuşkusunu hep taşır... Tabii, kitap tanıtma yazılarının bunda büyük etkisi var. Yazılanları zamanında ve sıcağı sıcağtna almakta ve okumakta çok okuyor. Milliyet eazetesindeyken haftada bir yeni yayınlar sütununun yazarlığına getirildiğinde bulduğu çabuk ve hızlı okuma yöntemiyle. Bu ancak kendisinin bildiği ve kendısine bile açıklayamadığı bir yöntem. Her gece düzenli olarak 3'te kalkıp 3'le 4,5 arasında. "Hem büyük bir sessizlik evreninde olursunuz, hem de günün bütün yorgunluklarından, arınmış olursunuz. Hem akıl bakımından, hem algılama bakımından ve bellek bakımından. lşteo saatlerde (Belki de o bcrraklığın, o billurlaşmanın getirdiği bir etki) hızlı ve çabuk okuyabiliyorum" diyor... Zaten birçok seçici kuruldaki seçici kurul üyeliği de yeni yetişen öykücüleri, daha yetişme aşamalarında farketmesini sağlıyor. O iyi öykücüyü seçtiği sözcüğün sesinden olduğu kadar sessizliğinden de tanıyabiliyor. Onun öykü anlayışındaki ilk basamak diün iyi kullanılmasıdır çünkü. Olmazsa olmaz bir koşuldur bu onun öyküye bakışında. Eğer yazarsanız, öncelikle dili çok iyi kullanıyor olmalısınız ve dili çok iyi kullanıyor olmak bir yazar için hüner değil, görevdir Tarık Dursun K. ya göre. Onun yazılarında dili iyi kullandığını söylerseniz üzülmez ama sevinmez de. "Siz bir marangoza rendeyi, metreyi, SAYFA 12 Tank Dursun K. sürekli kendlslnl yenllemenln Izinl süren bir yazar. çekici ne kadar iyi kullanıyorsunuz diyemezsinizki. Çünkü marangozun birinci ödevi odıır." divc vanıtlar sizi belki. Ama kendi öyküsü üzerine konuşması söz konusu olduğunda tepki gösterir. Bir yazarın yaptığı işi açıklamasının ya da onu tanımlamasının yadırgatıcı olduğunu söyler. Belki şöyle bir yanıt verebilir: "Ben hikâyeciyim. Yaptığım hikâyecilik. Yazdığım hikâyelerin geleneksel hikâye tanımına uyduklarını sanmıyorum." Ancak sizin suskunluğunuzun sürmesi onun sözlerini sürdürmesini sağlayabilir: "Her yazar başlangıç evresinde birçok yazarın etkisi altında kalır. Hatta birçok yazarı taklit ederek işe başlar, sonra etkisine girer. Sonra da kumaşında ve dokusunda gerçekten yazarlık var ise o etkiden kurtulur ve kendi sesini bulur. Belirli bir evrenin sonrasında yapmayı istediğim, tabii başarıp başaramadığım benim dışımdaki insanların yargısı olacaktır, kendi sesimin, Tarık Dursun K. hikâyesinin oluşup oluşmadığı üzerinedir. Tarık Dursun K., kitaplan Sırpça, Rusça, Ibranice, Almanca, Ingilizce, Italyanca, Makedonca, Arapça, Bulgarca gibi pek çok yabancı dile çevrilmiş, Çağdaş Türk Edebiyatı'nı Batı da başarıyla temsil eden yazarlarımızdan biri aynı zamanda. Belli bir yerelliğe dayanmadan, yaslanmadan uluslararası platformda sesini duyurabilen bir yazar. Gerçi 'Denizin Kanı'ndan başlayarak Bağnyanık Ömer ve Güzel Zeynep'e kadar verel motifli, yerelliği ön plana çıkarmış kıtaplarının çevirisini de yaptılar... O, yerelriği, edebiyatın sağlıklı gelişimi için koşul olmaması, çıkış noktası olmaması gereken bir özellik olarak görüyor yerelüği... "Hep söylenir, işlenir, yereflikten evrenselliğe geçme konusu... Ama yerellik aşamasını bir türlü bitiremedik biz." diyor. Gerçi siz 'düşler'inizi yazıyorsunuz ama yine de hep yapmayı düşlediğiniz, gitmeyi düşlediğiniz, gerçekîeştirmeyi düşlediğiniz bir yer, mekan bir olay var mı? "Belki yetişme nedenimden kaynaklanıyor. Bütün düşlerimi sınırlı tuttum. Nereye gitmek istediysem, o sınırlar içersinde gittim. Ne yapmayı istediysem yine o sınırlar içersinde gerçekleştirdim. Ama bir tek kaldı. Onu cla yakın zamanda gerçekleştirmek isterim. O nedir diye sorarsanız, bir aşk filmi yapmak! Pcki yeri gelmişken, aşk nedir sizce? Romanlannızda, öykülerinizdeen yoğun biçimde işlediğiniz aşk acılı bir şey mi? "Aşk nayatın bütünüdür". Romanın, öykünün nasü yazılacağını anlatan bir okul olsa... Böyle bir okulda Tar* Dursun K.Mkâyssi siz hangi derslerin okutulmasını istersiniz? "Yazarlık insanın içinde, yeteneğinde, genlerinde olan bir olgu. Okuldan yazar çıkmaz değil, edebiyat bilgilerini A'dan Z'ye veren okullar var. Öyle bir doğru, gerçek olsaydı bugün ülkemizdeki en başardı yazar ve şairlerin o okulları, fakülteleri bitirenler arasından çıkması gerekirdi. Okul işi ayn, yetenek işi ayrıdır. Yazın dünyasına adım atarken gerçekîeştirmeyi düşündüğünüz bir amacınız var mıydı? Varsa, bu amacı gerçekleştirdiniz mi? Vardı, diyenler çıkarsa ben inanmam. Burda yapılması gereken şey, yazdıklarınızın basılı nale gelmesi ve adınızın üne kavuşmasıdır. Siz, bir süre için göz açmamacasına adınıza çalışırsınız. Tek beklediğiniz şudur: Bu alçak adım bir gün mutlaka bana da çalışacaktır. Tarık Dursun K. Varlık'taki bir yazısında "Diişler, düş kuran için eskir mi ey Tank Dursun K.?" diye kendine yönelttiği soruyu yinekendisi yanıtlıyordu: "Hayır!" ve sürdürüyordu: "...Düşler kurun, arada bir de olsa düşlerde yaşavın..." Evet Tarık Dursun K.'dan alıntıladığım sözcüklerle yazımı bitirmek istiyorum: Düş kurun, mutlu olun... Düş kurmayı bilmeyen insan, mutlu olamaz çünkü... • Kondbıi yBnUsmonin omnıl YÖNETİM GELİŞTİRME MERKEZİ YAYINLARI MANAGEMENT DEVELOPMENT CENTER PUBLICATIONS KÂR YOLU baskıdan çıktı! Yönetim Geliştirme Merkezi'nin müşavirlik uygulamalarında 15 yıldır kullanılan, birçok işletmeyi iflasdan kurtaran veya kârını milyarlarca lira artıran Mehmet Özcan'ın Beklenen Kitabı İŞLETMELERİN KÂR ve VERİMİNİ ARTIRMAK İÇİN SİSTEMATİK ANALİZ YOLU şimdi bütün yönetici ve iş sahiplerinin hizmetinde! KÂR YOLU kitabını ve YGM'nin diğer yayınlarını aşağıdaki adreslerden temin edebilirsiniz. YÖNETİM GELİŞTİRME MERKEZİ Tel:(0212) 274 88 48 D&R Kitabevi, Etiler, Erenköy / Remzi Kitabevi, Akmerkez
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear