Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Fakır Baykurl yurtdışındaki insammıza bakıyor Yeni Kölelik mi? "Yeni Bir Kölelik mi?", çoğu kez bir 'döviz' makinesi olarak görülen yurtdışında yaşayan Türk insanının 'insan' olduğu gerçeğinin, usta bir kalemin ucuyla sergilenişinin, güzel bir örneğini sunuyor bizlere. NURAN OZYER yetişkinler ve özellikle son yıllarda çocuk ve gençler için yazdığı kitapların yanı sıra, "Yeni Kölelik mi?" adlı kitabında Baykurt, kendisinin de belirttiği gibi, göçmen ya da göçmen olmayan Türk işçileri ile ilgili 1980 yılından itibaren kaleme aldığı 26 yazısını bir arada toplamış. 1995 yılında kaleme aldığı "Yeni Kölelik mi?" adlı yazı ile sona eren kitap, yurtdışına gitmek zorunda kalan Türkler'in, yabanellerde tek başlarına ya da eşleri ve çocukları ile birlikte verdıkleri mücadeleyi sergiliyor. Adları önce "konuk işçi" olan ve daha sonra "göçmen işçi" olarak değişen Türk işçıîerinin, yaklaşık 30 yıldır rabrikalarda, ocaklarda, sokaklarda ve evlerinde yaşadıkları yaşam ve karşılaştıkları sorunlar üzerine yazılmış yazıların hepsi, titiz bir gözlem ve araştırmanın sonucu olarak kaleme alınmı^. Yabanellerde tek başına bırakılan Türk işçisinin sömürülüşü, bir tür köleliği, bu kölelikten kurtulma mücadelesinin yanı sıra, Türk kadınlarının erkekleriyle verdikleri mücadele, Türk çocuk ve gençlerinin evlerinde anne ve babalarının isteklerine, dışarda ise yabancı toplumun kurallanna uymak için verdıkleri mücadele ve çaba, yazarın büyütecinden detaylara inilerek sergüeniyor. Birinci neslin yabancı toplumda yaşadığı kültür şoku, kendini kurtarma çabasının yanı sıra, Almanya'da "Yabancı", Türkiye'de "Alamancı" damgasını yemiş olup, iki kültür arasında yaşamaktan kaynaklanan kimlik arayışı natta kimlik kaybına uğrayan ikinci neslin beklentisi ve Alman toplumuna uyum sağlamak için verdikleri çabanın panoraması, Baykurt'un yazılarında bir film şeridi gibi geçirtiliyor okurun gözlerinin önünden. Yazıların okunmasını bir solukta ta mamladıktan sonra, 15 yıldır değişen ne olmuş diye soruyorum kendi kendime. Yazarın amacı da bu sanırım. Baykurt da kitabının sonunda bu soruyu soruyor ve iyimser bir yanıt bulmaya çalışıyor: "Göç, insanda büyük yürek güçlü kol kanat istediği için, göçe kalkan insan biraz daha büyüdü gözümde. Büyüdü, büyüdü, kahraman oldu; hâlâ böylesine kahramanlıktır gözümde göçmenlik... Bu kitapta yer alan yazıları yıllar önce yazdım. Torbam, çantam not doluydu... Cumhuriyet Gazetesi sadece yedisini bastı bu yazıların. Yakınlarda o dosyayı çıkarıp bir kez daha okudum. On beş yıl geçmiş üstünden... Ufak tefek sayısal ayrıntılar değişse de, içi, içeriği nerdeyse aynıydı. Insanımız hâlâ ısınamadı buralara. Sinmedi içine bir türlü bu yeni toplum... Kalkıp geldiği zaman dil ağız bilmeyen insanlar elbet çok bcdel ödedi, acı çekti... Ama çocuklar büyüdü, okulîara girdi, diller öğrendi, biîgiler öğrendi... Okullarda başarılı olamayanlar cezaevlerine düştü. İki uç birbirleriyle atbaşı. Hatta cezaevlerine verdiklerimiz üniversiteye verdiklerimizden biraz daha fazla. Kolay mı göç? Ama kolay zor, sanırım yakında bunun da çözümünü bulacağız." (s. 154) Bugün Almanya'da yaşayan Türkler'in, birinci neslin aşırı reuakarlık ve gayretleriylc daha iyi bir konumda oldukları kesin. Eşleriyle, çocuklarıyla belki de göçmenlik sınavını başarıyla geçti çoöu, ama arzu edilen yer bu değildir elbette. Baykurt'un da deyişiyle "Avrupa'daki göçmen işçi yurttaşlarımız koşullarını yene yene ileri noktalara yürüyor. Paçayı epeyce epeyce kurtardı. Kuşkusuz kat eueceği daha çok yol var. Güveniyorum, önümüzdeki yıllarda şimdiye kadar geliştiğinden dana çok gelişecek. Onu tanıyorum, yete neğini biliyorum, o yüzden güveniyorum." (s. 156) Fakir Baykurt'a katılmadığım bir nokta var, o da "otuz yıldır orda kazandıklarıyla artıları vardır. Yurttakiler 'Almancı' derken haksızlık etmektedir. Gene de o, kendi savunmasını kendi yapacak duruma gelmemiş, gelememiştir. Otuz yılı geçti geleli, Avrupa çapında bir yazar çıkarmamıştır içinden. O yüzden bu iş de şimdilik benim gibi aslı işçi olmayan, ama kafası, gönıü işçilerden yapa olan yazarlara lcalmaktadır" diye düşünmesi. Sanat esari ve İçeriği Henüz Avrupa çapında bir yazar çıkarmadılar, ama ougün Almanya'da Baykurt dışında, hem işçi asıllı olup, yazan, hem de işçi asıllı olmayıp gönlü orada yaşayanlaraan yana olan Türkçe ve Almanca yazan tanınmış birçok Türk var. Çoğunun kitapları yabancı dillere çevrilmekte olup, çeşitli ödüller almaktadırlar. Ne var ki, Avrupa çapında bir yazar çıkarmada, sadece işçilerden yana olmanın, işçi sorunlarını irdelemenin yetmediğine inanıyorum. Çünkü, sanat eserini sanat eseri yapan salt içeriği değil, biçimidir de aynı zamanda. Işte bu biçim ve kurgu alanındaki başarıyı yakaladıkları anda Avrupa çapında yazarlarımızın çıkacağına inananlardanım. Hatta parıltılar görülmeye başladı bile. Yeter ki, cesaretle devam edılsin bu yolda. "Yeni Bir Kölelik mi?", çoğu kez bir 'döviz' makinesi olarak görülen yurtdışında yaşayan Türk insanının 'insan' olduğu gerçeğinin, usta bir kalemin ucuyla sergilenişinin, güzel bir örneğini sunuyor bizlere. • "Yeni Kölelik mi?/ Fakır Baykurt/ Çağda} Yayınlan/ 1996/157 s. E l debiyat ile yakından ilgilenen okurun, Fakir Baykurt adını, sinemaya ve tiyatroya başarıyla uyarlanan "Yılanların Öcü"nü, "Efkar Tepesi"ni ya da "Irazcanın Dirliği"ni hiç unutmadığını sanıyorum. Edebiyat yaşamına önce şiir ile başlayan Baykurt, daha sonra öykü ve romanla devam etmiştir. Özellikle 1950 ve 1960lı yıllann köy edebiyatı hareketinin, köy romanlarının öncülerinden olan Baykurt, 1979 yılında Türkie'den ayrılıp Almanya'ya göç edene adar, Türk köylüsünün yaşamını, sıkıntılarını, kırgınlıklarını ve yaşadığı çelişkileri eserlerine konu etmiştir. Yaşamı, bir yandan yazdığı roman ve öyfeülerivle çeşitli kurum ve kuruluşlardan aldığı ödüller, öte yandan da Bakanlık tarafından açığa alınma ya da sıkıyönetimce tutuklanma gibi oldukça zıt ve farklı çalkantılar ve zorluklar içinde geçen Baykurt, yaklaşık 20 yıldır Almanya da yaşamakta olup, eserleri günümüz Almanya'sında edebiyat ile ügilenen Türk ve Alman okuru tarafından ilgi ile okunmaktadır. 1996 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü Başkaldın ve Roman kitabıyla kazanan yazarımız Semih Gümüş'ü kutluyoruz. "Barış Çöreği" (1984) adlı kitabıyla Berlin Senatosu Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü, "Gece Vardiyası" (1985) adlı kitabıyla da Alman Endüstrisi Birliği Edebiyat Ödülü'nü alan Baykurt, Türkiye'de işsizlik nedeniyle köylerinden kalkıp Almanya'ya gitmiş olan ve artık işçi sıfatını taşıyan insanların ve onların çocuklarının sorunlarını, kitaplarında ele alıp işlcmeyi kendisine görev kabul etmiştir. Almanya'da yazan Türk yazarları alanında yaptığım araştırma gereği adına sık sık rastlamaktan sevinç duyduğum Baykurt, Çağdaş Yayınlan tarafından yayımlanan "Yeni Kölelik mi?" adlı kitabı ile uzıın bir aradan sonra yeniden Türkiye'deki okuruna sesleniyor. Almanya'da bulunduğu süre içinde CUMHURİYET KİTAP SAYI 363 Yeni KöleHk OĞLAKYAYINLARI