Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kapak konusunun devamı.. Sand ve Chopın (s. 103) ve İzlenimcilik ve Programlı Müzik (s. 199), gibi... Belki bazı kutularda daha derinlesmek isteyenlere yardımcı olacak kaynaklar da verilebilir. Bazı başka konular da kutu yapılabilir. Sanırım karar verme hakkı yazarın olsa bile öneri yapma hakkı okurun olabilir. Kendimce bir iki konu kutu daha olsa diye düşünmüştüm. Sözgelimi, kitapta Liszt'in Istanbul'a geldiğinden söz edilmekle (s. 114, sütun 1, par 2, son satır), yetinilmiş. Oysa ilgi çekici bir öykü olarak bir kutu yapılabiIirdi. Liszt'in bu ziyareti sırasında Sultan Abdülmeçit için bir yapıt bestelediği dc biliniyor. Üstelik bu yapıtın bir kaydı da yapılmış Türkiye'de. Liszt'in ne ziyaretinin ne de onun ürünü olduğunu gizlemeyen ama pek de önemli olmadığı açık olan, bu yapıtın dünya müzik tarini açısından ilginç bir yönü olmayabilir. Yine de, bugünün Türkiye'sinden bakıldığında abartılmaması, ama bilinmesi gerekcn hoş bir olay olarak görünüyor. Bir başka kutu da Kadın Besteciler olabilir... William Dunham'ın The Mathematical Universe, (John Wiley & Sons, New York, 1993) adlı kitabın "W" harfine karşılık gclen bölümün başlığı Where are the Women? (Kadınlar Nerede?) idi... Orada matematiğe katkı yapmış kadın olmadığı görüşü ele alınıyor. Doğru olmadığı anlatıldıktan sonra Sofıa Kavalevskaia üzerinde duruluyor. Ben aynı sorunun bu kitapta da yeri olduğunu düşünüyorum. Çünkü, kadınlardan besteci çıkmadığı idüiası da matematikçi çıkmadığı gibi sık sık gündeme geleoiliyor. Belki inanması zor ama çağımızın ünlü bir orkestra yöneticisi olan Sir Thomas Beecham "kadın besteci yoktur, olmamıstır, olmayacaktır" buyurmuş/ Üstadın Hildegard von Bingen'i bilmediğini; ya da Fanny MendelssohnHensel, Clara Schumann, Alma Schnidler (MahlerWerfel) ve Amy Beach'i (Marcy Cheney) anımsayamadığını varsaysak bile herhalde çağdaşı ve memleketıisi Dame Ethel Smyth'uen haberi olmadığını düşünmek zor. Bu durumda Sir Thomas Beecham'ı "kadınlar, kadın olduklart için besteci olamazlar" demiş diye yorumlamaktan başka çare kalmıyor galiba... Ünlü şcfin bu konuda açık sözlü olması, ne yazık ki, bu konuda yalnız olduğu anlamına gelmiyor... lşte bu nedenle kadın besteciler için bir kutu açılsa iyi olurdu diye düşünüyorum.'Yukarıdaki isimlere ek olarak Sofia Cîubaidulina ve Sorrel Doris Hays gibi çağdaş müzikte söz sahibi olmuş bestecilerin ya da Sıdıka Özdil gibi ülkemizin besteciferinin varlığını göstermenin iyi olacağını sanıyorum.'' Kitabın eki olan CD'ler (kasetler) de ayrıca önemli. Bir dönemi ya da bir besteciyi okurken, onun müziğini de duvabilmek büyük bir avantaj. Bu tür bir derlemeye hangi bestecinin, hangi yapıtının, hangi böiümünün, kimin icrasından alınmasının uygun olacağı konusunda sonsuza dek tartışılabilir. Kendimi bu açıdan yctkili görmüyorum. Benim ölçiitüm, bir bölümü ya da besteciyi okuduktan sonra müziği dinlediğimde benim kafamda oluşmakta olan resmin bcrraklaşmasına katkısı olup olmadığı. Kendi deneyimin bana çok yararı olduğu biçiminde. Zaman Içinde Müzik'tc rastladığım bazı temalar bcni onlar üzerine düşünmeye itti. bir kısnıını buraya aldım. Bestecinin efendisi Kitapta benimsenen, müziğin evrimini toplumsal gelişmeler ışığında ele alma yaklaşımı, ilginç soruların sorulmasına yol açmış. Bunlardan birisi de bestecinin kimin için müzik bestelediği ve dolayısı ile özgürlüğüniin tartışıldığı bir bölümde yer alıyor. Aynen aktarıyorum: "Beethoven ile sanatçı toplum ıçinde yeni bir ışlev kazanmıştır. Artık soylu aiSAYFA 4 ••* Evin tlyasoglu dan nefis bir müzik tarihi Zaman Içinde Müzik Baa temalar üzerlne döşüncelep leler, prenslikler gıbı küçük pıtlarına olan sürekli istetoplulukların hızmetlısi demin kaynağına e/endi diyoğtl, yapıtlartyla geniş kttlerum. Söz konusu kaynak lerın sesi halinc dönüşen geçmişte daha çok dini kubir kahramandır. Tarihın rufuşlar, lordlar, prensler ya akışını, kendi özel yasamı da toprak ağaları olurken, gibi miizi&ine ısleyebilir XX. yüzyılda devlet veya iş 19. yüzydda toplum ve bıdünyası olmaya başlamış. rey tlişkısı, besteci ve dınleYukarıdaki pasajda sözü yicisinin ilişkisıne benzer. edilen "esin kaynaklartnt iç Özel müzik patronları ortadünyasında [arayan] ... onu dun kalkar; konser kurumelbet günün btrınde değerlart ve festivaller artar. lendirecek... ideal bir kitle" Özenle eğıtilmış küçük bir için müzik yazan ve dolayıdinleyıci kitlesi, yerini eğısıyla hiç kimsc tanımadan timsiz bir orta sınıf dınleyi Zaman Içinde Müzik açlıktan vefat ya da bestecicisıne bırakır. Besteci bir (Ba.şlangıcından Güniimii likten istifa etmiş müzikçiyandan küçük kitlenin is ze ürneklerle Batı Müzi leri bir tarafa bırakıyorum. tekleri doğrultusunda, sı ğinin Evrimi/ Evin llyasoi Başka bir deyişle böyle bir nırlı zevklere göre beste lu / Yapı Kredi Yaytnları / özgürlüğün geleceği günleüretmekten kurtulmus, dı 319 s. ri beklemenin düş olduğu lediği özgürlüğe kavusmuskanısındayım. tur; öte yanda hiç tanımadığı geniş bir Bestecilerin efendileriyle olan ilişkilerikıtleye seslencbilme kaygısına kapılmısni birkaç örnek içinde göstermeye çalışatır. $imdi yükselen kişiler politikaalar, yım: generalleri,] bankerler ve sanaytcıler olJohan Sebastian Bach kimdi? Pazar muştur. Bu insanlartn sanata aytracak çok ayinlerinin kilisenin istediği biçimde gerzamanları yoktur. Besteci ve yöneticı kitle çekleşmesini sağlayacak müzik bulmakarastnda derin bir uçurum oluşur. Dinle tan sorumlu bir hizmetkâr. lşi istenilen yenıne hiçbir zaman ulasamadığınt düşü biçimde yapmadığında başı derde girinen besteci, esin kaynaklarını tç dünya yordu. Efendisi, ondan öncekilerin çosında aramaya başlar. Müziğtni hemen ğunda olduğu gibi kiliseydi. kavrayan bir dinleyici kitlesi bulamadıFranz Joseph Haydn kimdi? Sırasıyla Sından, onu elbet günün birinde değer Prens Paul, Nikolaus Esterhazy'lerin lendirecek, şimdilık düslerinde yasattığt uşağı. Onların istediği müziği yapıyoridcal bir kitle için beste yapmaya koyudu... Yapmaya da mecburdu. Olsa olsa lur." Evin tlyasoglu: Zaman tçinde Müonları kızdırmayacak zekâ oyunları yapzik, Yapı Kredi Yayıncılık, tstanbul, tığında ve o ölçüde, bir de "efendisinin 1994, s. 789. etendisine" sığındığında, yani dinsel yapıtlarında, onun isteklerinin ötesine geBen bu bölümde yer alan tüm fikirleri çebilirdi... ele almaya kalkışacak değilim. Bu beni aşıyor, ama epeyce tartışılacak nokta olduğunu görüyorum... Ben bestecinin kimin için müzik yaptığı sorununu bestecinin e/endtsı kavramıyla karşılayıp tartışmak istiyorum. Burada e/endi kelimesini biraz geniş anlamda kullanıyorum. Bestecinin varlığını sürdürebilmek için yaDimitri Şostakoviç kimdi? Sovyetler Birliği'nin büyük sanatçısı... 20 yaşında bir besteci olarak isim yapmıştı. Sonra başı Stalin ve bürokratlarıyla derdc girdi. Sorun aynıydı. Stalin de Prens Esterhazy gibi, bu deta halk adına, yapıtlar ısmarlamak istiyordu. Ancak halk adına, halk için fakat halka sor[a]madan yapacağı o kadar çok işi vardı ki, bu istcğini iletmesini Andrey Jidonov'dan rica etmişti. O da herhalde, bir büyük sanatçıya emir vermenin ayıp bir şey olduğunu düşündüğünden (!) ünlü 1948 kararnamesiyle ne istendiğini "gencl" olarak duyurmuştu. Bu olaylar da gösteriyor ki, Şostakoviç özünde Bach ve Haydn'dan pek de farklı bir konumda dcğiJdi. Efendi, iste ğini zorlayabiliyordu. Sovyetler Birliği'nde dc öylc oldu. Şostakoviç'in mutsuzluğunu ise yapıtlarından ve anılarından görmek olanaklı...' Bu olay besteciler ile efendilerinin sancdı bir uyuşması olarak yorumlanabilir... Peki uyuşmazlık devam cdcrse, eğer besteci efenJisinin istemediği yapıtlar ortaya çıkarmayı sürdürürse ne olur? Tarihten anlayabildiğim kadarıyla bu durumda efendiler uşaklarını yok etnıişler. Asiller, asaletleri ncdeniylc olacak herhalde, genelde, işinden atmakla yctinmişler. Sonrası doğa koşulları tarafından belirlcnmiş. Hitler, asil olmadığı ve Stalin gibi başka işleri de olduğu için kestirmeden gitmiş... Yapıtlar yasaklanmış... Franz Schreker, Max von Schillings tarihe gömülmüşler... Bazı besteciler ise yokedilmiş, toplama kampında ölen Erwin Schuloft gibi... Arnold Schoenberg, Alexander von Zemlinsky, Kurt Weill ve Paul Hindemith gibi "dejenere müzik" temsilcileri Naziler'in Almanya'da yükselişinden dolayı olarak etkilenen Bela Bartok ülkelerini terk etmck zorunda kalmıslar ve ABD'ye sığınmışlar... Ancak müzikçilerin yapıtlarının ortaya çıkmasını engellemek yoluyla tarine gömmelerini sağlamak sadece Hitler'e özgü bir uğraşı tîeğil"... İki örnek vermek istiyorum. llki bir soru. III. Reich zamanında Almanya'da klasik müzik yapılmıyor muydu? Almanlar müzik yapmayı mı durdurmuşlardı Richard Strauss uışında? Kuşkusuz değildi... Sadece bugün III. Reich sanatı ve müziği üzerinde bir sansür sürdüğü için biz bunları pek bilmiyoruz... Ikincisi ise Ingiliz besteci Alan Bush... Adını ancak ansiklopedilerde görebileceğimiz bu bestecinin yapıtlarını dinlemek pek az kimseye nasip olmuş. Vaughan vCilliams'ın övgüyle söz ettiği bu Marxcı besteci de bir anlamda yok edilmiş... Neyse ki sanatçıların, yeniden doğma şansları var... Şu ara bir CD'si yapılıyormuş.'' Bir sanatçıyı yok etmenin bir başka yolu daha var. Üstelik çok daha uygar, kaba kuvvct ya da sanatçıyı aşaöılamak gerekmiyor... Bu nedenle de söz konusu yolun sonuçlarının daha iyi sorgulanması gerekli. Bir besteciyi örnek vererek konuya gircyim. Erich Korngold... 1897'de doğan bu besteci Mozart'tan sonra Viyana'ya gelen en önemli dahi çocuk olarak kabul edilmiş. Genç yaşta birçok önemli yapıt ortaya koymuş. O kadar ki Richard Strauss 1923'te Viyana Filarmoni Orkestrası ile Rio de Janeiro'ya yaptığı turnede kendisinin, Wagner in, Marıler'in yapıtlarının yanı sıra Korngold'un Viel Larm um Nichts"' adlı yapıtını programına almış. Ama sonra Hollywood'a ycrleşmiş ve ünlü bir film müzikçisi olmuş. iyi film müzikleri yapmış. Yani, bir Korngold yok olmuş, bir başka Korngold gclmiş." Bunu yapan kuşkusuz ABD'nin siyasal düzeni değil... Piyasa adlı yeni efendi...'2 Bu dönüştürerek yok etmenin özclliği ise, sanatçının bir türlü rızasıyla olması... Piyasanın efendi olması üzerinde biraz durmak istiyorum. Kitaptan yapılan yukarıdaki alıntıda Sn. Ilyasoğlu'nun burada da bir tehlike gördüğü anlaşılıyor. Çünkü piyasanın istem (talep) tarafında ctkili olanların bcnim gibi müzik eğitimi sek. Böyle kişilerin de ince zevkli nir asil ile aynı estetik değerlere sahip olamayacağı açık. Tartışmalı olan, bu tür insanların varlığı ve müzik istemi üzerinde etkili olduğu bir ortamın zorunlu olarak kötü müzik üretilmesine yol açacağı savı... Demokratik toplumlarda, bu tür yeni efendilerin sayısı fazla ve dolayısıyla bireysel etkilerinin pek fazla olmaması CUMHURİYET KİTAP SAYI 34 bile olmayan kişiler olması olasılıgı yük