Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1976), Dilsiz Oyunu (Ccm Yayınevi, 1983) (Başaran'ın 40. Sanat Yılı'nda bu öykülerden seçilmiş Kalın Mavi Bir Ses adlı kitabı da 1992'de Ccm Yayınevi'nce basıldı.) adlı altı öykü kitabı sundu. Öykülerindc de aynı izleği sürdürdü başaran: Tonrak insanlarını anlattı, oradan zeytin dıyarına Edrcmit Körfezi'ne uyandı. Trakya oyalarından Anadolu coğrafyasına aktı. Öğretmenliğinin somut, keskin, sevecen gözlemlerini, öğrencilerinin, insanlarının yaşamlarıyla örtüştüğü saptamalarını ustalıklı bir Türkçeyle aktardı. Toplumsal gerçekliğimizi.yaşama biçimimizdeki değişimlcri öyküleştirdi; bunu yaparken dc insan duyıışlarını, direnişlerini yumuşakça sergiledi. Şiirsel, özgün, yalın bir Türkçenin örneklerini verdi öyküleriyle. "Âcıya süıgün" insanların çilelerini, öfkelerini, sevgilerini, sevınçlerini, hüzünlerini yazıya dökerek ölümsüzleştirdi. Topraklarımızdaki aydınlanma kavgasının bir tarihsel dönemine yürek tamklığı yaptı sanki. Yürek tanıklığını, yaşanmışlıktan aktardığı romanlarıyla da sürdürdü Başaran. Mehmetçik Memet'te (1979, 2. basım, Milliyet Yayınları, 1990), 2. Dünya Savaşı yıllarında güçlenen faşizm heveslilerinin Türkiye'nin aydınlık kazanımlarını yok eune girişimlerinden bir örneği anlattı. Zorlu yaşamınılan tanıklıklarla askcrliktc çavuşa çıkanlıp sürgüne gönderılen bir yasama tııttu aynasını. Sonra Yasaklı yı (Çağdaş, Yayınları, 1986) yazdı; yaşanmışlığa eklenen ve hemen hemen tüm Türkiyeli aydınların karşı karşıya kaldığı "yasaklanmışlığı" anlattı. 197181 arasında süren on yıllık bir pasaport serüvenini 1940'lardan 1980'lcrc kadar uzanan ülke gerekliğini dc eklcyerek anlattı. Giz Kokan Suskunluk'ta (Çağdaş Yayınları, 1991) yine 1980'Ii yılların karanlıını anı, belge kanşımı bir roman biçemiyle sundu. Kendine özgü bu romancılığını, ta çocukluğundan başlatarak yine 12 Eylül'ün "kızgın soluğu"nun aydmlık yüreklcrde açtığı yaraları irdcleyen Eylül'ün Kızgın Soiuğu ile sürdürdü. Yazıncılıgının bir damarını da Kuş Dili, Akça Kızı, Evvel Evvelken, Aç Kapıyı Bezirganbaşı, Yağmur Gelini, Armutlu Tarla, Boyalı Irmak, Söğütler Ses Verince, Çiçeklerin Dili, Güneşin Türkiisü gibi masal, şiir, öykü türünden çocuk kitapları oluşturdu. Memetçik Mehmet romanıyla "1979 Orhan Kemal Roman Armağanı", Elif Diye Bir Türkii öyküsüyle "1970 TRT Öykü Başarı Ödülü", "Ayrılanmak" adlı öyküsüyle "1974 Sabahattin Ali Hikâye Yarışması Ödülü" alan, "1993 Sabahatin Ali Günleri O n u r Ödülü"ne layık görülen Mehmet Başaran'ın 70. yaşı için lstanbul'da (PEN Yazarlar Derneği ve Evrensel Kültür Merkezi'nce), Kırklareli'nde ve Danimarka'da toplantılar yapıldı. 1993'te Edirne "Damla" dergisi ve Kırklarcli "Imece" gazetesi tarafından özel sayılar çıkarıldı. "Dünya Kitap"ın Nisan 96 tarihli 54. sayısında Başaran'a geniş bir yer ayrıldı. "Cumhuriyet Kitap" ve "Türk Dili Dergisi"nde (2) Başaran'ın tüm yapıtlarının toplu değerlendirmesi yapıldı. Düşün ve eğitim dünyamıza ilişkin yazdıklarını, şirlerini, öykülerini, romanlarını kısaca bir kez daha anımsattığım Mehmet Başaran Cumhuriyet'le birlikte sıradan insanların da yaşama her yanından katılabileceği, sanat cyleminin içinde olabileeeği koşulları yaratma çabasındaki uzun sofuklu bir aydınlanma atılımının çocuğudur. Bu aydınlanma atılımının en önemli aydınlarından birisi olan Köy Enstitüleri ışığı, yazınımıza Dursun Akçam, Talip Âpaydın, Behzat Ay, JMHURİYET KİTAP SAYI 337 Yusuf Ziya Bahadınlı, Fakir Baykıırt, Adnan Binyazar, Osman Bolıılu, Umit Kaftancıoğlu, Hasan Kıyafet, Mahmut Makal, Emin Ozdemir, Osman Şahin, Ahmct Uysal, Ali Yüce ve buraua adlarını sayamayacağını onlarca yazı emckçisini kazandırmıştır. îştc Başaran, Mehmet Bayrak'ın TOBDER Yayınlan arasında 1978'de çıkan Köy Enstitüleri Yazarlar Ozanlar adlı kitabında da belirttiği gibi, "Enstitüler kuşağının şiirdeki en önemli temsilcilerinden biridir" (s.237). Başaran hakkında şimdiye kadar yapılmış en genis incelemeyi içeren bu kitapta (kitııbın 229275. sayfalan Başaran'a ayrılmıştır.); Başaran'ın kendi ağzından yaşamöyküsü, sanat anlayışı, yapıtlarının listcsi, yazdı^ı dergilcr, I978'e kadar ki hakkında yazılan yazılar kaynakçası, yapıtlarının incelenmesi vc örnekler ver alıyor. Yaşamıyla vc yapıtfarıyla aydınlatmayı sürdüren Mehmet Başarın ustayı 70. yaşında saygıyla ve kcndisinin "Sorgucular" adlı şiirinin ilk beşli^iyle selamlıyorum: "Kimliğim mir* Türkiyc dedim Do^umum mu? 17 Nisan Sorun bcni Bedreddin'den, Yunus'tan Karacaoğlan emmimdir Dedem Pir Sultan..." • (1) Eylül'ün Kızgın Soiuğu, Mehmet Başaran'ın romanı, Çagdaş Yayınları, Nisan 1996, 192 s. (2) Öner Yağcı, Cumhuriyet Kitap, 25 Ocak 1996, s.310, "Dev Bir Aydınlık Ağacı"; Türk Dili Dergisi, MartNisan 1996, s.53, "Başaran'ın Düşün Adamlığı." 12 Eylül'ün solcu avcdıgıyla, okumuş insan düşmanlığıyla ruh hali, birleşince, değil 37'si, 5'i 10'u bile bir araya gclmcmiş, bundan sonra da gelemeyecek olan, Türkiyc'ye dağılmıs, dcğisjk görÜ!} vc anlayı^taki (^cylanköylü'yü, gizli örgüt kurucıısu vapıvordu. Tüm buııları, < n bcş yıl sonra bana > ycnidcn düşündürcn, Çağdaş Yayınlan'ndan yeni çıkan M. Başaran'ın "Eylülün Kızgın Soluğu"(l) adlı biyografik romanı oldu. Kısalığı nedeniyle uzun bir öyküyu dc andıran romanı, bir gecede soluksuz okurken, o karabasanı, okumuş insan avcılarının sactığı dehşeti yenidcn yasadım. Okudıığum çok moda bir korku romanı, gördügüm bir korku Hlmi dcğildi. Romandaki kahramanların tünıü gerçek ya^amdaki insanlar. Cîcrçck adlanyla, viırek parçalayan acılanvla, her s,cye karşın insanı güldüren şakalarıyla capcanlı. Hangisi daha gerçek, yaşam mı, roman mı diye düşünmeden edebiyorsunuz. Siz de Çete Amcayla, Sadık Ahmetle, Muazzez ablayla (Bu kişilcr şu anda sag ve (ücylanköy'de yaşamlarını sürdürmektedir) birlikte bir tutuklu yakınısınız. Onlarla birlikte acı çekiyorsunuz. Kimi siz dc onlarla konuşuyorsunuz, kimi siz de onlarla birlikte susuyorsıınuz. "Suskunlugu Sadık Ahmct Bozdu: "Yandı muazzez Abla. Daha koeasının nıezarı bile kurumadan, iki oğlu.. Yürck mi dayanır buna? Bari Cem götürülmemiş olsaydı... Kim arayıp soracak onları şimdi, kim destek olacak bu kadına? Dogru dürüst bir yakını da yok. Adam gibi muhtar olsaydı... Sayıklar gibiydi Çete Amca: "Benim korkum, ardı gelecek bunun. Ne diyordu adam, bir fesat yuvası varmış burda. Bilmem ne doğrultusunda derinleştirilecekmiş soruşturma. kemalettin'in, Ferhat'ın, Behzat'ın tutuklandıklarını duyacağız yakında... Muazzez kızımın başına gelen, hepsinden bctcri; ama tüm köyü Istanbul yollarına dökecek bu adamlar..." Hiç yoktan bunca acılar yaşandı 12 Eylül'de. Solun "S"sini bile ezdiler. Siyasal islamın önünü açtılar. Cumhuriyete karşı, Atatürk'e ve laikliğe karşı cihad için and içilen kuran kursları, meclisin içine kadar, pıtrak gibi sardı ülkeyi. "llalk diniyle daha çok ilgili olursa, memlekette olaylar azalır sandık" diyerek, kendilcrinin iyi niyetli ve masum olduklarını söylemcyc çalıştılar. Vc korumak için (!) geldikleri Cumhuriycti, Cumhuriyet düşmanlarına işte böyle teslim ettiler. Refah, iktidara 12 Eylül'ün döşedigi hahdan (seccadeden) yürüyerek geldi. Eylülün Kızgın Soiuğu, okuyucunun dikkatinden kaçırılmaması gereken bir 12 Eylül belgescli. Güncelliği, 12 Eylül'ün yeni biçimlerde sürmesinden ve Refah'ı iktidar yapmasındandır. Bitirmedcn önce, hiç kalem değmemiş olan 12 Eylül Dönemini yazarlarımız didiklemeye başlasalar artık, "sorguya alsalar" diyorum. Toplum öğrense "Bize Ne Oldu"ğunu... • SAYFA 5 Gerçek yaşamdan insanlar Eylül'ün Kızgın Soiuğu Bir 12 Evlul Belaeseli gün bııgiin deyip, göze girmek, yükseIcbilmek telaşıyla öyle aptallıklar sergilerler ki tam bir polisiye karamizah çıkar ortaya. Darbe yapan generalleri bile acı acı güldürürken, onlara bile "olmaz bu kadar" dedirtirler belkide. (Tutuklattıkları kişilerden birisi Kenan Evren'in korumasıdır çünkü.) Parça başına çalıştıkları için nc kadar çok kişiye suç atarlarsa o kadar kazanacaklardır. Atacak suç bulamayınca, bir kolayını bulacak ölçüde zekâ(!)lan vardır. Suçladıkları kişilerin tamamına yakını köy okulunu bitirdikten sonra da okumayı sürdürmüşlerdir. Öyleysc, bu köyde ne kadar okuyan kişi varsa, ilk elcle onlarm bir listesi yapılmalı, sonra da, bu kişilerle yakın görüşcnler listeye eklenmeli. (s. 24) Ceylanköy'de 37 kişilik gizli örgüt, bir gece "Çengel Ali'nin Kahvesi"nde, suç atıcılarla, askerlerin başındaki komutanın yaptı^ı toplantıda böylece ortaya çıkarılır. Sıra örgütün liderini saptamaya gelince, bu da zor olmaz. Kitapları yayımlanan, bir kez televizyona bile çıkmış, olan emekli öfiretmen Mehmet Can'ın (M.Başaran) lider olabileceği suçatıcılar tarafından belirtilince, TİKP naralelinde DEVSOL'un lideri de böylece oybirliğiyle belirlenmiş olur. IKİ yıldan fazla arama, baskın, tutuklama, yıldırmayla siiren bu haincc oyıın, Ist. Sıkıyönetim Mahkemesi'ndc pcrdclerini açınca, asık suratlı mahkeme yargıçları bile gülmemek için kendini zor tutar. Davada 37 kişiden çoğunun tek suçu, doğdukları köyde okulu liitirdikten sonra, girdikleri devlet sınavını kazanıp, kente okumaya gitmeleri başarılı olmaları, tatillerde köye geldiklerinde saygı görmcleridir. Başarısızlık kompleksi içindeki suç atıcılardın ruh hali, "Eylülün Kızgın Soiuğu", bugünü anlayabilmek için okuyucunun dikkatinden kaçmaması, kaçırılmaması gereken, 12 Eylül acılarının yarattığı, biyografik, anı, oelgesel roman... ŞEREF YALÇIN T rakyalı'nın devlete karşı önemsenecek bir soğukluğu hiç olmamıştır. tnönü hükümetlerinin, 2. Dünya Savaşı'nın bilinen koşullarında, ürettikleri buğdayın bir kısmına daha harmanda el koymasına duydukları tepkiyi, bunun dışında tutuyorum. Bu anı, onlarda en fazla merkez sağ partilere yönclmelerine, CHP'ye ise bir süre küsmelerine neden olmustur. Sistem dışı radikal sağa da sola da yakın durdukları hiç olmamıştır. Ceylanköylü ise alüjkanliklarına daha da bağlıdır. Ayçiçe^i, bu^day gibi üriinlerin taban fıyatlarını açıklartcen, zamanlamasının daha çok tücearın işinc yaradığını söyleseler de, bundan dolayı oy verdikleri partiyi bile degiştirmezler. Dcstekledikleri merkez sag parti, babadan oğula miras gibi geçer. Ne var ki 12 Eylül, bütün ülkenin üstüne olduğu gibi, hiçbir "olayın" olmadığı, dikkat çekici bir çocuk kavgasının bile yaşanmadığı Ceylanköy'ün üstüne de tam bir karabasan gibi çöker. Yaşlılarına, Yunan çetecilerin zulmünü anımsatan olaylar yaşanır köyde... Basılan bir düğmeyle ortaya çıkıveren suçatıcıların, işbaşı yaparlar. Bu yeteneksiz, silik, bir başarılarıyla cevrelerinin dikkatini çekememiij tiplere gün dogar. Ancak o denli ilkelin ilkclidirlcr ki, Baş arısıziık kompleksl