25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

diğini gözledik. Şiirinde biçimsel yapı ön planda değil. Bunun da Batı şiiriyle yüz göz olmanın, Batı'daki yaşama biçimi/ ilişkilerle yeni bir dünyaya tanık olmanın getirdiği bakışla örtüşen bir yanı var. Bu bağlamdaki soluk alışının şiirine yansımasını görüyoruz. Yazma ortamında da söylc bir durum sözkonusu: tki dillilik. Farklı bir kültürel ortanı, başka bir dil; öte yandan da Türkçe şiir yazma uğraşısı. Bir kez kendini bu ortamda önce nasıl hissettin? Bir kere şunu söyleyeyim; 1969 yılı çok onemli bir yıl. Ant dergisindeki açıkoturum, onun aıkasından bi/im kuşaktan üç şairin (tsmet, Ataol ve ben) kitaplarını çıkanşı. Hatta üçümüzün kitaplarının adı tck bir cümleyi oluşturuyordu: Evet Isyan Bir Gün Mutlaka Kuracağız Her Şeyi Yeniden. Benim kitabım çıkar çıkmaz toplatıldı. O sıra askeri cunta geldi. Cunta'nın mahkemesinde 8 yıla mahkum oldum. Bu yüzden de Turkiye'yi terk etmek zorunda kaldım. Önce Almanya'ya, sonra da isveç'e geldim. llginçtir, ilk yıllarda yazarlığımın öliı dönemini yaşadım ilk kez. Uzun bir süre yazarnadım. Bir yerde bıraktığım bir şey vardı, politik/militan bir şiir. Otc tarafta isc birden yeni bir dünya, yeni bir kültür, yeni bir yaşa ma tarzı ile karşılaşmıştım. Bu arada sesMzlik, ölü dönerni geçirdim birkaç yıl. I Iatta dergilerde, gazeteİcrde 'Ozkan Mert şiiri bıraktı' diye yazılar bilc çıktı. Sonra yavaş yavaş şiire yeniden girdim, daha doğrusu içinde yaşadığım dünyayı, kültürünü algılamaya/tanıma ya başlayınca yeni bir döncmim dc başladı benim için. Ve bu da Stockholm'de Mavi Saatler'Ie (1987) nokta landı. Bu kitabımdan sonra, dünyaya açık bir şıirin peşınde koştum surckli olarak. I ürkiye'de yazılan şiirden çok farklı bir şiirdi benim yazdıgım şiir. Çok kültürİü bir toplumda yaşamak, iki dillı olmak. . Butıin bıınlar bir ınsan için belli bir dönemde eksi puan sayılabilir. I'akat bunları aştıktan sonra, an cak bıınlar bir şiir ıçin zenginlik getirebilir. Nitekim Stockholm'de Mavi Saatler benım Batı dıınyasındaki şiirimin başlama sürccini oluşturur. Yeni kitahın Bir Irmakla Düello Ediyorum'a gelelim, dilersen. Bu kitabınla vardığın yer neresi? Daha önce dc bir yerde söylemiştim. Bir şairin ulaşacağı nokta yok, geçeccği ycrlcr vardır. Senin geçip geldiğin şu anki yer neGeldiğim yer şu: Içinde yaşadığımız dünyada büyük, korkunç çalkalanmalar var. Büyük degişimler var. Bir Irmakla Düello Ediyorum'da; ki, kitaptaki uzun bir şiirdir de bu, yaşadığımız dünyanın ayak izlerini yakalamaya çalışıyorum. Yani bu, Türkiye'nin dısına taşmış bir şiir bu. Batı dıınyasındaki değişimleri, daha dogrusu cagımızdaki dcğişimlcri yansıtan, en azındaıı tanıklıöını yapmaya, onun kalp atışlarını yakalamaya calışan bir şiirdir bu. Nitekim bu kitapta yer alan başka bir şiirım var, Bir Diinyalının Notları'yla da, sanıyorum bir CUMHURİYET KİTAP SAYI 287 resı • ." dünyalı olmanın bilincini işleyen bir şiir dönemim başladı. Şiirim yanna açık bir şiirdir. Geldiğin çizgide bugünkü Türk şiiriyle alışverişin nasıl, ne yönde? Benim bazım, temelim elbette ki Türk şiirı. İJzerinde yükseldiğim nokta Türk şiiridir. Ama öte tarafta ayn bir dünyada da yaşıyorum; tsveç'te sürekli olarak değişik ortamlara girip çıkıyorum, değişik ülkelere gitme olanağım oluyor. Orne£in Çin'c gidiyorum, oradaki olayları görüyorum; Latin Amerika'ya, Cüney Amcrika'ya gidiyorum... Oralardaki olaylarla ilgileniyorum. Sonra sürekli olarak dünya şiirini izliyoıuın. Böylete benim Türk şiiri ile dünya şiiri arasında bir anlamda köprıı kurma gibi bir durumum var. Tüık şiirinden ne kadar etkileniyorsam, dünya şiirinden de o kadar etkileniyoıum. Bir anlamda da Türk şiırinın Batı'ya açılan bir pcnceresi, ya da Batı şiirinin Türkiyc'yc açılan bir penceresi olabilir bu. Batı'da yaşayan biri olarak, bir gözleminizi aktarmanızı isterim. Batı Türk şiirini nasıl görüyor? Şunu açıkça söyleyeyim; Batı'da Türk edebiyatı diye bir şey yok! Birkaç ya/.arın kitabı çevrilmiş, şiir olarak da tsveç'te bir iki şiir antolojisinde birkaç şairin şiiri yayımlanmıştır. Batı Türk şiirini bilmiyor, bilmek istediğini de sanmıyorum. Bunun ötcsinde bir başka teknik sorun var bence; Türkçeden dı ğer dillcrc çevıri yapacak olan insanların azlığı. Yoksa bilinmemesi Türk şiiri nin eksikliğinden decil. Dünya şiirini Batı'ya açan/tanıtan eleştirmenlerin LCvırmenlerin az oluşu... Tüm bunl.n Türk şiirini kendi içinde kapalı bir dı. rurna getiriyor. '60 Kuşağı şiiri/şairleri bugün nerede, hangi konumda? '60 Kuşagı, bir döncmde biraraya gelip ortak bir şiiri savunan kuşağın temsilcileri bugün çok farklı bir konumdalar: Ismet Özel Müslüman oldu çıktı başımıza. Sıvas'ta katledilen arka daşlarımızın kanları üzerinde dans ediyor. Bu olay bitmiştir, lsmet Özel'le birlikte. Öte tarafta Ataol uzun bir suredir susııyor, yeni bir şey yazdı mı yazmadı mı bilmiyorum! Sureyya Berfe'den de ses çıkmıyor. Bugün o dört şairin şiirleri çok ayn bir çizgide, ayn noktalarda gelişiyor. Bu da çok ilginç bir nokta. Bu da kaçtnılmaz bir olay. Yani bir kuşak vardır, bunun içerısinden birtakım şairler çıkarlar, daha önce birlikte olduklan yerlerden ayrılarak değişik yönlere doğru siirlerini geliştirirlcr. Ama bizimkisi çok ilginç bir kuşak, örnek verdiğim dört şairin dördü de bugün çok ayrı yerlerde. Bırbirleriyle hiçbir ortak yanının olduğunu sanmıyorum. Herkes değişen, gelişen dünyaya karşı tavrına göjre şiirini belirliyor. Kendi öznel konumuna göre.. Bunu da kaçınılmaz görüyorum. * * Özkan Mert'le sözü getirip dünya şairi kımliği üzerinde eyleştiriyoruz. Isveç şiiriyle alışvcrişini anlatıyor. îki dilin kendisi ıçin bir laboratuvar olduğunu dile getiriyor. Karşılaştırma, zenginleştirmenin yanı Mra şiirine değişik açılunlar safilaclığını söylüyor. tçsel görüntülcrin kaynaşmasından ortaya çıkan sen tez dünyalı olma duygusunu yaşatıyor ona. "Dünyalı olmak, onu sahiplenmek gerekiyor. Bu dünvada buluşuyorıız, buradan geçip gideceğiz. Onun için saygın tavır koymamız gerekiyor. Şi irimle bunun için yaşıyorum, varolmaya çalışıvorum..." Aylar sonra Kadıköy'de Baylan Pastanesi'nde bulıışfıığumuzda; Bir Irmakla Düello Ediyorum'un kanatlanan sevınciyle gelip, ilk solukta bu sözlerlc merhaba demişti. Sonra eklemişti: "lyi bir şair sözcükleri kendi anlamının dışına taşımalı. Her sözcüğün bahçesi var, onu görmeli. Arka ve ön bahçelerin gizemlerini bulabilmek öncmli. Bilmediğim şeylerin ne olduğunu tespit için yazıyorum. Şiirin bir işlevi de neyi bilmediğimizi tespit etmek. Yalnız bilinenden yola çıkmak çok kısır bir döngüdür. Şairin görevi sözcükleri en geniş boyutlara eriştircbilmektir. Bu anlamda hep kendime özgü bir şey geJiştirmeye çalıştım." Söz, onun en tutkun olduğu şey. Bir kez bununla kanatlanmaya görsün, alıp başını gidiyor ycryüzünün bir başka köşesine. Yüreğinin sesini eezginliğinin yurdu biliyor. Uzak, ayn eilerdc Türkçenin sesini yaşatmaya çalışıyor. • SAYFA S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear