24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

"Üşüyen Sıcak düşlerim" Ali F. Bilir'in on bir şiirsel öyküsünü bir araya getiriyor. Çocukların oördüğü sıcacık düşlerden oluşuyor öyküler. ABDULKADİR PAKSOY azma uğraşı içiııde en çok zorlandığım yazılar "kitap tanıtma" yazılarıdır. Zorlanışım, yazmak istemeyişimden değil, nc yapsam nc etscm, kitabı yeterince tanıtamayışımdır. Karanlıkta bir eve giriyorsunuz ve elinizde küçücük bir mum var. îşte o mumdur kitap tanıtma yazısı. Oysa elektrik düğmesine basmanız gerekir; o da kitabın ıcendiksini okumadan olmaz. Ama, okuyup da bir tiirlii kıtaplığıma kaldıramadığım, söyleycyim de herkes okusun dediğim kitaplar durur masamın üstünde. Alçakgönüllüce bir tanıtma yazısı düşünürüm; ama, "okuyun", "okumalısınız" diycrck de geçiştirmek istcmem. Bu biraz da yapıtı nafife almak olmaz mı? Dahası, yanlış duyumsatmalar yapmaktan korkarım. Bunun için dc özet, kılavuz ya da açıklama yapmayı düşünmem bir edebiyat yapıtı için. Bilimsel yapıtlar için böyle şeyler olabilir, onlara bir diyeceğim yok. Ama bir edebiyat yapıtı için önceden böyle bir şey yapmak, bir bilmecenin çözümünü baştan vcrmek gibi bir şey. îşin büyüsii kayboluyor... Kısacası, hem yazmak isteği, hem de ne kadar yazsam (yapıtı okumadıktan sonra) boşuna oldıığu ikilemi arasında bocalar dururum... Ali F. Bilir'den bir ilk kitap: Üşüyen Sıcak Düşlerim ALİ F BİLIR Çocuk Düşleri ancak ben, "ülümün Eşiğinde Beklerken"de daha yakından duyumsadım bunu: Herkes, ömründe bir kez de olsa, toplumla bir hesaplaşmaya girmiştir duyuncunda. Ama DU hesaplaşmaların en içtenliklisi, hiç kuşkusuz, ölümle yüzyüze gelindiğinde olanıdır. Artık hiçbir şeyden (ölüm dışında) korkunuz, kaygınız, beklentiniz.. kalmamıştır. Toplumla aranızdaki bafi iyice incelmiş, ölümun keskin kılıcıyla kopmak üzeredir. Olüm dost mudur, düşman mı? Kimi saırler ölümü dost bilen şiirler yazmışıardır, kimi de düşman. Ama şurası bir gerçek ki, ölüm, ister dost olsun is Y îşte aylardır masamın üstünde, sevgi dolu gülümsemeleri ile bana bakıp duran bir kitap: Ali F. Bilir/ Üşüyen Sıcak Düşlerim/ Öyküler/ E Yaymlan/ 1994. Bir ilk kitap. Yukarıda kitap tanıtma yazısı yazmanın zorluğundan söz ettim. Şimdi konunun eşığine basınca aynı zorluğu yeniden duydum. Kalemi bir yana koyup kitabı elime aldım, kapağına içine öylece baktım. Öyküler, öykülerdcki olaylar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçip gidıyordu. Daldım. Bu küçük kitap benı, ilk okuduğum günkü gibi alıp götürdü ötelere.. tste bu sırada Duldum ne yazacağımı: Aluığım tadı, izlcnimlerimi.. Doğrusu ben, sözüm ona eleştiri dediklcri, kitabın bağırsaklarını ortaya döken, hep kusur gösteren kuru bir yazı yazmaktansa, böylesi kendimce bir yazı yazmayı yeğlerim. îşte size kitapta yer alan 11 öykünün bende yarattığı çağrışımlar: Bıınlan birkaç başlık altında toplamak, anlatıınıını kolaylaştıracak. Oncclikle bclirtmck gerekir kı, kita bın adı gibi içindeki öyküler dc şiirsel: Hem dil açısından, hem de öykülerin bütünlüğünün yarattığı imgelem açısından. Şiirle öykü arası bır yazın ürünü de diyebiliriz. Oykülükleri daha çok, CUMHURİYET KİTAP SAYI 283 Blrkltap anlatım tckniğinden kaynaklanıyor. Ama bu, yani sanat yapıtının türü hiç de önemli değil. Hele, edebiyat türleri arası yoğun bir akrabalığın, bir ıç içe geçişin gözlendiği günümüzde, yapıtın başarısını, işlenen özü yasatmada aramak gerekir. Ökuyucu kcnJisini, sergilencn yaşantının içinde bııluyorsa, yapıt amacına ulaşmış demektir. Bu da, yazın açısından estetik bir tattan başka bir şey değildir. Kullanılan dil dcdim oncclikle, şiirselliğe kanıt olarak. Îşte küçük birörnek: "(...) Dağı tırmanırken başladı öndeki yolcunun türküsü. Orman serinliği kokuyordu sesi; nüren, çam pürü, san borcakla yıkanıyordu orman. Çığlık çığlık yırtılıyordu karanlık gökyüzü, pırıl pınl açılıyordu önümüz. Dagİarın ıssız ürper^ tisini savurup götürüyordu yii reöimden. Sözcükler uçup gittikierinde ezginin acı ve umut yüklü kokusu kalıyordu geride... Gökyüzü birden aydınlanmış, yıldız ve samanyolu tarlasına dönmüstü başımın üstü. Parlak ay aa ağaçların arasuıdan yüzünü göstermişti. Türküyle birlikte yıldızlara, el değmcmiş düşlcnn kucağına uçuyordum sanki " Ben ömrümce nice yolculuklaryaptım. Ama "uçsuz su boşluğunun oynak soluğu"nu yüreğimde duyarak, bir öyküde hiç böyle uzun bir yolculuğa çıkmamıştım. Okuma telaşı, büyüme telaşı, adam olma telaşı.. "Son Yolculuk" öyküsü ile hepsini birer birer yaşadım. Vasadım ama öyle sıradan değil, çocuk telaşıyla yaşadıın. Şairin dedijti gibi: Şaşarak. öykülerin bütünlüğünün yarattığı üngelem açısından da şiirsel bulduğumu söyledim: Bir öyküyü okuyup bitirdikten sonra, hop diye öbürüne geçemiyorsunuz. Okuduöunuz düş size de düş gördürüyor. Dana çok çocukluğunuza gidiyorsunuz bu düşlerde. Içtenlik de önemli bir şeydir anlatımda. Ali F. Bilir'in dilı şursel ama, şairane dej^il. Yalın bir şiirs.ellik bu. Böyle olunca yapaylığa diişmüyor. Yalın şiirselligi; Türkçeyi ustalıkla kullanmasından, dile cgemen olmasından, dil bilincindetı kaynaklanıyor daha çok. Bu özellikleri de onıı, yapaylıktan kurtanyor, içtcnlikli kılıyor. îçtenlıği tüm oykülerde görmek olası, küler. "Gecentn Erikleri" öyküsü aynı zamanda çok önemli bir soruna, eğitim sorununa parmak basıyor. Yiizlerce kuru makalenin veremecfiğini bu öykü ve riyor: Suç ve çocuk kavramları birbirine o denli yabancdaşıyor ki.. Kesinlıkle yan yana gelemeyeceğini anlıyorsunuz bu iki sözcüğün. Tüm öğretmenlere okutmalı derim bu öyküyü. Bir yapboz oyunundan başka bir şey değil yaşam. Birçok öykünün bir araya getirilmesiyle oluşuyor. l langisini üste, nangisini ortaya, nangisini en alta yerleştireceği kişinin karakterini ortaya çıkarıyor. Yaşamın içinden gelenlerle, yaşamadan da yaşlananlar ne kadar farklı birbirlerinden. îvi ki yaşamışım diyorum "Öyküdeki Iki Asker"i okuduktan sonra. Ve özenle kuruyorum yapbozumu yeniden. Bir de bakıyorum ki, ortaya açılar içinde, ama seviyle gülümseyen bir insan çıkmış.. Yapboz terse düşman; toplumla en içtenlikli hesaplaşmamızı sağlayandır. Bu öyküdeki Arap Aba ile birlikte ben de toplumla bir hesaplaşmaya girdim. ülmeden ölmüı, gibi.. 12 Eylül 1980'den sonra, ülkemizde yazarlar arasında gözlenen toplumsal sorunlardan kaçış, özellikle Sosyalist Blok'un parçalanması, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra iyice hızlandı. Emekten, sömürüden, eşitsizlikten vb. söz etmek edcbivatın "yükselen değerleri"nden sayılmıyordu. "Konu önemli değil" denerek biçimcilik yaygınlaştı. Hiçlik baş tacı edildi. llâlâ da öyle değil mi.. Ali F. Bilir bunlara prim verenlerden değil. 68'liliğini şimui de oykülcrıyle surdürüyor. "Gccenin Erikleri", "Mutsuz Bir Günun Oyküsu", "Palto" öyküleri sınıfsal sorunları sanatsal düzeyde işleycn öy p Bu düsjer neden sıcak? Birincısi, bu düşleri çocuklar görüyor da ondan. îkincisi, yoksul evlerde görülüyor. En sıcak düşler en yoksul yuvalarda görülün Üçüncüsü de vazarından kaynaklanıyor: Ali F. Bilir, bu düşleri yeniden göı mek için istihareye yatmıştır; Toroslar'da, tek metal çivi kullanılmadan yapılmış ahşap evlerde; hayıt, çam, püren..kokuları içinde.Pekiyi neden üşür bu kadar sıcak düşler? Gerçekleşmez de ondan. Ali F. Bilir'i, Toroslar'da, çocuk düşlerinden dokunmuş kızıl bir yörük kiliminin üstünde bağdaş kurmuş olarak, bakışlan Akdeniz'de, Ulysses'in gemilerini gözlerken görür gibiyim. • Üşüyen Sıcak DüşlerimM// F Bılir/E Yayınlarıl SAYFA 7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear