Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
I leştirmene takılmışlar, "Yalnız arkadaşlarının resimlerini beğeniyorsun..." diye "DoğI ru," demiş, "ben kötü ressamlarla bir türİLj arkadaşlık kuramıyorum..." Eleştirmen değilim, ozan arkadaşım da parmakla sayılır, Turgay Fişekçi işte onlardan biri... Şiirlerini • Solgun umut çiçekleri ORHAN BARLAS Turgay Fişekçi'nin şiirleri... 1 urgay Fişekçi şiirlerini, "Kardalşıltılar", "Kuşkuluyum Yaşadığımdan", "Yitik Bahar" ve "Dip Sevgi" adlı kitaplannda topladı. Orhan Barlas da aşağıdaki yazısını bu şiirler üzerine kurdu. lışır, bir bölük ise yaptığı işin neye yaradığının, kimlere hizmet gördüğünün ayırdına, bilincine varmamıştır... Ozanı bu yüzden "anlıyorum"... Şiirle nasıl değişebileceğini insanın Şiirin odun kesebileceğini Bilinmedik kumaşlar dokuyabileceğini Fişekçi, bu görevini üstelik benim aklımdan geçen, gönlümde tüten şeyleri bizlere iletmek amacı ile kullanıyor. Tertemiz caddelerin altı genç kemiklerleörtülü Yüzydın sonunda yine başa döndük Memet Fuat'la Semih Gümüş örtünmüş, aşırı bezenmiş şiirin (sayıca) arttığını, açık, duru kestirme söylemenin az görüldüğünü, bu yüzden de, şu günlerde bunların "şaşırtıcı" geldiğini konuşmuslar. Benim görebildiğim, okuyabildığim kadarı ile duru, açık yazmayı seçenseven epey ozan var... Ne var ki bunlar ikinci, üçüncü sıralarda durdukları için (belki dergi yönetenlerin iltifatlarından da yoksun kaldıkları için) pek göze çarpmıyorlar... Şu da var: Kapalı, örtülü şiirler sivrilik, kıyıda, en önde olma yanşı yaparlar, yapmakzorundadırlar... Bu özellikleri ile okurun burnunun önüne kadar gelebilirler... Sivrilik yaparak, aykırı benzetmelerle, söz oyunıarı ile içi boş, değersiz bir yapıtı, bir süre için okutmak kolaydır... Üstelik duruyalın şiirin naylonunu yapmak güçtür; kapalı, karanlık, derin anlamlar, demeçler içeren iyi şiirin naylonunu "imal etmek", "okutmak" çok daha kolaydır... Benim bildiğim kapalı da olsa, açık da olsa şiir, öncelikfe Türkçe olur... anadilimde üretilir... Hiç mi hiç anlaşılmıyorsam, benim dilimden saymıyorsam Portekiz ya da Danimarka dili ile yazılmış şiirlerin berbat çevirilerini (giderek asıllarını) okurum, daha çok tadınavarırım. Turgay Fişekçi, insanoğlundan, yeryuvarlağından anlatıyor. Ellerine sağlık. Fişekçi içinden kaynaya kaynaya gelen aşk şiirleri yazıyor... Ozan birçok tanıdık kimselerin adını şiirlerinde bulundurmaya bayılıyor. Bu tutumunda elbette Sıvas kıyımının payı var, ama yalnız bu olay ona yön vermi yor. Fi$ekçi, hemen hemen tüm sanatçılarla, ozanlarla bir arada olmanın, yan yana yürümenin sevincini yaşıyor. Hüseyin Erdem'in yazar, ozan olup olmadığını bilmiyorum... Başkaları da var: Can Yücel, Asım Bezirci, "Edip'le Ümit Yaşar", Sait Faik, Bedri Rahmi, Nâzım Hikmet... Fişekçi'nin anlatımında düşünceş^inde sanatçılann özel bir yerleri, ayncalıklan var... Kim ağlar işçi gazetesinde yazı yazar mısın deyince? Asım ağlar. Ozanın ayncalık tanıdığı bir şey daha var... Paris. tşte ozanla ayrı düştüğümüz yere geldik. Bu ilginç, şaşkınlık veren kente, umut görmüş yazardüşünür Hıfzı Topuz yirmi beş yılını vermiş... Fikret'in öliim yıldönümü imiş, okul arkadaşımı böylece yadedelim: "...hüsnünde henüz tazeliğin sihri hüveyda ha'la titrer üstüne enzarı temaşa..." Sonra ozanımız Fişekçi geliyor: "Ey taze kadın, ey onu takibe koşan genç..." (Paris'le tstanbul, o kadar olacak!) tki üç gün önce öğrendim, Paustovsky adlı bir yazar varmış.. "Bir insan Paris'i görmeden ölebilir Buna karşın oraya düşlerinde, hayallerinde gitmiştir," dermiş (Benden Sonra Tufan Marlene Dietrich). Nurullah Ataç, yerli yersiz, "Paris'i görmeden ölürsem ayıp olacak, öbür tarafta nasıl hesap veririm?" derdi... Ardından, önemle özenle, Edgar Allan Poe'nin, Paris'i hiç görmediği halde bu kenti sokak sokak, ev ev, adım adım bildiğini anlatırdı... Gerçekten öyle midir, bilmiyorum. . Olacak iş değil ya, elime Fransa'ya gitme olanağı geçse hiç duraksamadan Paris'e değil, taşraya (onların deyimi ile Province'e) gitmek isterdim. Üç beş yıl oluyor, bunu oraları iyi bilen birine söylemiştim... Hemen "Şato'lar değil mi?" dedi..." Yoo," dedim, "dar yollar, küçük oteller, lokantalar..." Nedenacaba? Acaba orda, otelin girişinde Françoise Rosay'ı göreceğimi mi sanıyorum? Acaba ufacık lokantada, ya da kahvede Raimu'yu, Michel Simon'u, Pierre Brasseur'u, Jean Gabin'i şarap içip kâğıt oynarken seyretmeyi mi kuruyorum? Taşralının gezi diişü de "taşralı" kadar olabilir? Taşralı yola, anıta, koca yapılara, korulara değil, insanlara bakmayı, onları izlemeyi öğrenmiştir... Bizim kültür, bilgi çemberimiz onlarla çizilmiştir... Sen istcrsen gene de Paris'e git, Fişekçi... • Dip Sevgi /Turgay Fişekçi / Adam Yaytnlan/60s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 239 DurufNrtar Turgay Flşekçlnln anlaümında düjünceslnde sanatçılann özH bir yerleri, ayncalıklan var... anlıyorum, beğeniyorum. öyle ise arkadaşlık: anlamak, beğenmek... Bu kördüğümde ipin ucunu aramaya nerden başlamalı? "Anlamak"tan deneyelim. fînb ıtiı nlnnh Memet Fuat, Semih Gümüş'e de gönderme yaparak bir değinip geçti. Turgay Fişekçi göze batacak kadar açık, duru yazıyor. Söz oyunlarının en azı... Süslerin, nakışların en azı... Bu türden allıklardan, rastıklardan özenle arıtılmış şiirlerde "anlamanın" kolaylaştığı sanılabilir. Bir bakıma öyledir, bir bakıma öyle değildir... lyi bir süslenmiş, bakımlı şiir ya da bile bile kapalı tutulmuş, karanlıkta bırakılmış şiir alıcının gözünü kolaylılda boyayabilir... ya da öyle düşünülür. Açıkduru, yukardan baktın mı dibi gözüken şiirde ise, sanatın özü, temefniteliği olan "çok anlamlı olmayı" sağlamak üstün S A Y F A yetenek, beceri ister. Fişekçi'nin şiirlerinde, bir anayol üzerinde bu özellik gözüküyor... Şiirin sonunda kapı açık bırakılmış... Ozan sizi elinizden tutup bir yol aynmına getiriyor, bundan öte özü, içeriği çoğaltmak, beslemek size kalmış... Köyevleri siler gözyaşımı Anasından uzakta Umutsuz, yalnız bir kuzucuk gibi Anadolu Ardımdan bakmasa Bir kedi yavrusunu sevmek için eğildin Fişekçi'nin şiirinde "sanada bir şey söylenir" görüşü gün gibi ortada duruyor. Aslında her sanat ürünü ile bir şeyler söylenmesine söylenir de, bazıları bu işi eteklerinin altında gizlemeye ça