Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Nabokov, "Infaza Çağn"da insanlann ölüm karşısındaki duyarsızlıgını irdeliyor Cincinnatus'a mektup Infaza Çağrı", gizliliğin, dolayısıyla bireyselliğin olmadığı bir saydamlar ülkesinde, saydamsızlığı savunan bir mahkumu, Cincinnatus'u anlatır. tnsanların ölüm karşısında ne ölçüde acımasız ve duyarsız olduklarını gözler önüne sererek hem de... NİYAZİ 2ORLU "Sağolun" diye bağırdı miidür, bu sözcüğün ne denli anlamsız kaçtığına aldırmadan. "Sağolun! Bir şey değil. Görev. Bcn her zaman. Ama, birsakıncası yoksa sorabilir miyim, yemeğinize nedendokunmadınız?" Dünya yeterince yuvarlak Cincinnatus. Onu sarıp sarmalamak istedikleri bir örnek kumaş nereden gerilirse gerilsin buru(şu)kluklar yaratır. O buru (şıı)kluklara çocukluğunda ya da ne bileyim ilkgençliğinde takilıp kalanlar veonların bugözsel (1. Gözebatan,2. Gözden kaçmayan, 3. Göze takılan, vb.) "temel yasadışilıklan" için aynı kutsalyasaişler. "Cıncinnatus'un temel yasadışıhğı ihtiyatlı bir dille, bir varsayım biçiminde ortaya konuluyordu. Kent yöneticileri bu mııhtırayla birlikte zaman zaman işyerindeki daha dikkatli meslektaşlarınca yapılan eski şikayetleri de incelediler. Eğitim komitesi başkanı ve öteki resmi kişiler teker teker onunla bir odaya kapanıp onu yasalarca öngörülen deneylerden geçirdiler. Art arda birkaç gün uyumasına izin verilmedi, sayıklamaya başlayana dek hızlı hızlı, abuk sabuk konuşmaya, birtakım nesnelerc ve doga olaylanna mektııplar yazmaya, günlük hayattan sahneler oynamaya, çeşitli hayvanlan, meslekleri ve marazları taklit etmeye zorlandı." Yürürlükte olanın kötü bir kopyası, beceriksiz bir üriin, insanlığın silik bir deseni olduğundan, seni dolaşımdan geri çekrne isteklerine biz de hak verdik. Elbette, görüldüğünüz her yer hapishanelcr, müdürler, gardiyanlar, avukatlar, cellatlar, hatta çoğu zaman ailelerle çevrilir ve gözleri korkmak isteyen kalabalıklar iyi bir infaz için bekletilir. Bilirsin, infaz sahnelcri her zaman çok çekicidirCincinnatus. Romanın ilk satırlarından beri senin sırtına üzerinde yattığın yüksek gerilimli acıya karşılık sana bahşedilen kırılmaz çünkü düz şiire bir kambur gibi çöreklenişimizi, bu mektubu saran okur heyecanına ver. Senin kadar biz de en çok da elimizi kolumuzu sallaya sallaya dolaşırken "hiç değilse ağaç tepelerini, hiç değilse uzak dağ dizilerini"görmeyeçalıştık,ayakuçlanmızda yükselerek... "Ama elbette hiçbir şey göremiyordu, yalnızca geriye dayanmış seyrek bir iki tel ak saçıyla maviliğe dayanamayan bulutların kalıntıları sıcak bir gökyüzü. Cincinnatus, ancak dibinde bir ikinci demir parmaklık bulunan pencere tünelinin iç tarafındaki parmaklığa ve onun taş eğiminin boyaları dökülmüş duvarlarında yinelenen gölgesine erişebiliyordu. oracıkta, yanda, daha önce okumuş olduğu yarı silinmiş tümcelerin biriyle aynı elden çıkma, tepeden bakan, özenli bir yazıyla şunlar yazıyordu: "Hiçbirşey göremezsin. BendeneSen bir yakışmayansın Cincinnatus. Aç gözlü duruşlann sardığı, toplum denen o devasa tablonun yaldızh çerçevesinin dışına doğru itilmek ya da o tabloya layık bir durıış kazanmak için başlatıldı bu tören. tlk açılış dansını gardiyan Rodion'Ia yaptın. Ardından hapishane müdürünle, kol düğmesini kaybeden terli avukatın girdiler sahneye. Gardiyanın dansçı kızi Emmie, her şeyden daha çok simgesel topuyla oynadı yambaşında. Kaçma teşebbüsün yabancılığını bir kez daha katlamak için hiicrenin hemen yambaşında sona erdi. Yan hücreye konuk olarak gelen yeni tutuklu Mösyö Pierre'le hapishane müdürü senin adına tanıştı: vermen beklcnen yanıtları verdi. Cîörüşmene izin verilen ailen koltukları, dolapları, ev hayvanlan, tekmil eşyaları ve ilişkileriyle hücreni doldurdular. Sahnenin tam ortasına doğru yakınlaşan kazmaseslerini bastırmak için öksürdün, boğazını temizledin. Yıkılan duvarın ve sanrının içinden hapishane müdürüyle Mösyö Pierre gülmekten katılarak çıktılar. Mösyö Pierre, senin cellatın olduğunu bir kez de "resmi" bir biçimde duyurdu. Sonra annen olduğunu söyleyen bir kadın da geldi. Herkcs kendileri için pek eğlendirici, kendilerini pek sağlamlaştırıcı rollerini oynayıp çıktılar. Herkes çıktıktan sonra.. "Ama yanlış anlama" dedi Cincinnatus ve bir kahkaha patlattı. Kalktı ve sabahlığını, gece takkesini çıkarttı. Keten pantolonuyla gömleğini çıkarttı. Bir perukmuşçasına başını çıkarttı, göğüs zırhıymışcasına kürek kemiklerini çıkarttı. Kalçalarını ve bacaklarını çıkarttı, demir kolluklarını andıran kollarını çıkarttı ve bir köşeye attı. Kendinden arta kalan ne varsa havada hemen hiç iz bırakmadan çözülüp eridi. Cincinnatus önce serinliğin keyfini çıkarttı; sonra gizli ortamına gömülüp özgürce, mutluluk içinde.. ..daha kimse girmeden önce. înfaz anında bizim çok iyi bildiğimiz dim." r Sevgili Cincinnatus, Senvarya! Senbelkidebirroman kişisi değilsin! Belki de Nabokov'un "lnfazaÇağrı"sınıduyupda gelmedin! Seni biz: "merakli korkaklar" Nabokov'dan çok daha önce çağırdık! Bizi bırak! Seni, şimdi ve geçmiş arasındakı o sonsuz kamaşma, dili mizin ııcuna yığılan titrek sözcükler, an be an yaşanan kâbusların gerçeklik alanımızı daraltan sizi, bir gibi'ler çokluğu ve gelecek adına "düşiinüzden koptuğu kadar" bir dakikalık saygıduruşu..çağırdı. Benzctmelerini istedik, kör tanrıların indirdiği kör tapınağın kör ayinitıde yaknıak için.. "Silkelenen yoî" de! "Uğuldayan bitki örtüleri" de! "Fısıldaşan ıhlanıurlar", "Solıık patikalar", "Küçük gökkuşaklarımız", "Kendi yansısına süziilen kuğular", "Söğütlerin gözyaşlarını akıttıkları çaylar", "Havayıyaran kırlangıççığlıklan" de! Şehre hâkim bir tepeye kurulmuş, kapatıldığın o eskil (hapis)haneden... Çünkü, biz dışarıdakiler, "öz benliğimizi bağrımıza basip güvenli bir yere götürme" gereği duymayanlar, dilsizliğimizi yazı ya da sözle tokuşturanlar "Kimi tutmuştur deniz?" sorusunun yanıtını her fırsatta, göğsümüzü gere gere veriyoruz: Seni, Cincinnatus'u tuttu bütün denizler. "Güvenilir kaynaklardan yazgının aşağı yukarı belirlendiğini öğrenince" diye dolgunbas sesiyle söze başladı, "şeyi kendime görev bildim, sayın bayım..." "Nazik. Çok. Siz." dedi Cincinnatus. Daha bunun düzenlenmesi gerekecekti. "Çok naziksiniz" dedi bir ikinci Cincinnatus boğazını temizleyip. 1 0 Cincinnatus (Hiç mi hiç bilmediğimiz) başını cellat taşına yatırır. Ama sen, bir diğer Cincinnatus, bedenden önce düşüncenin gövdeden ayrıldığı bir açıklığı yaşarsın. "Neden buradayım? Neden böyle uzanmış yatmaktayım? Ve bir kez kendine bu basit soruları sorunca, ayağa kalkıp çevresine bakarak yanıtladıonları." Şimdi sen düşlerin sonsuz tutsaklağı yargısını kırdın mı Cincinnatus? Boşalttığın yerden, sahnede kalan diğerlerine doğru, onları infaz edilecek bir imge kalmadığı gerçeğiyle başbaşa bırakarak kırdın mı? Yoksa Nabokov'un karşıkahramanlarına, karanlıkta attırdığı kahkahalardan birini mi atıyorsun sen de? Sen ne dersen de Cincinnatus, şiirin düze indiği o an, kuru kalabalığın dağıldığı, tutulan dalların (iktidarların) sapır sapır döküldüğü andır. "Herşey parçalanmaktaydı. Her şey devriliyordu. Hortumsu bir rüzgâr tozları, paçavraları, boyalı tahta kınklarını, yaldızh alçı parçalarını, mukavva tuğlaİarı, afişleri kaldırıp fırfırdöndürüyordu; Cincinnatus tozların, döküntülerin, uçuşan dekorların arasında, seslerine bakıhrsa, kendine benzeyen varlıkların bulunduğu yöne doğru ilerledi." Bu aynı zamanda benim senden ve romandan uzağadüştüğüm andır. • tnfaza Çağrı / Vladimir Nabokov/ îngilizce'den Çeviren: Seniha Akar/Ayrıntt Yayınlart/144 s. KİTAP SAYI 208 S A Y F A CUMHURİYET