Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Farklı ve aynı olanın birlikteliği: Kimlik DOĞAN OZLEM odernizmin anayurdu Baıı'da, bazı filozof ve sosyal bilimciler (Nietzsche, Dılthcy, Burckhardt, Weber, v cl.) daha geçen yüzyılın son çeyreğınden beri, bu modernizmi teşrih masasına yatırmışlardı. Fakat modernizmin evrenselci, Aydınlanmacı, kozmopolit, egemen söylemi karşısında bu filozof ve sosyal bilimcilerin eleştirileri çok fazla yankı getirememişti. Yüzyılımızda art arda yaşanan iki dünya savaşı ve 1950'li ve 196O'Iı yıllardan günümiize doğru gittikçe yaygınlaşan ekonomik, politik ve kültürel bağımsızlık ve farkçılık (differantialism) akımları (milliyetçilik, dincilik), modernist Batı'nın kendi modernizmini geçen yüzyılını sonu ile bu yüzyılın ilk çeyreğinde olduğu gibi çoğunlukla felsefi/bilimsel gerekçeferle değil, zorlayıcı pratik/politik gerekçelerle bir kez daha teşrih masasına yatırmasını gerektirmiştir. Bu, Batılı filozof ve sosyal bilimcilerin son onvıllardaki gündemlerinin en önemli konuları arasında evrenselcilikfarkçılık tartrşmasının yer alması gibi bir sonuç doğurmuştur. Ülkemizin son ikiyüz yıllık tarinine bakıldığında, özellikle Cumhuriyet'ten bu yana, yukarıda değinilen gelişimle koşutluk gösteren yönleri fazlasıyla bulmak olanaklıdır. Son ikiyüz yıllık tarihimiz, Batılılaşma ile aynı anlama gelen bir modernleşme tarihi olduğu kadar, resmi tarihe pek yansımasa da antimodernist, antiBatıcı ve farkçı akım ve politik hareketlerin de tarihi olmuştur. Ve dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de, son 1520 yıldır ırkçı, milliyetçi ve dinci akım ve hareketlerin aksine oranla düşünsel ve sistematik olarak daha da gelişmiş bir halde ivme kazandığına tanık oluyoruz. Evrenselci ve farkçı düşünceler arasındaki gerilimin, bir etnik ve kültürel mozayik görünümündeki ülkemizde, etnik ve kültürel yönden nispeten homojen ve Batı ülkelerinden çok daha şiddetli yaşanmaya başlamış, hatta ülke bütünlüğünü tehdit eder boyutlara varmış olduğu açıktır. Evrenselci düşünce ile farkçı duşünceyi geniş boyutlarda ele alıp irdelemek, bunların birbirini dış NuriBilgin'den "SosyalBilimlerin Kavşağmda Kimlik Sorunu" Soru nu... Jülik M N u r i Bilgin, kitabında "kimlik" kavramını evrenselci ve farkçı düşünceler dolayımında ele almakta, ülkemiz için yaşamsal öneme sahip bir sorunu, "kimlik sorunu "nu, filozofların ve çeşitli alanlardan sosyal bilimcilerin görüşleri doğrultusunda çok geniş bir spektrum içerisinde irdeleyip^ değerlendirmektedir. layıp dışlamadıklarını görmek, aralarında bir bağdaşıklık kurulup, kurulamayacağı üzerinde düşünmek, bu konuda bir çözüm arayışına yönelmek, pratik/politik bir zorunluluk halini almıştır. Başta "Eşyavelnsan" (Gündoğan Yayınları, 1991) adlı kitabı olmak üzere, sosyal psikoloji alanında "kimlik" kavramında odaklaşan telif çalışmaları ve A.A. Moles'dan "Kültürün Toplumsal Dinamiği" (E.Ü. Ed. Fak. yayını, 1987) ve "Belirsizin Bilimleri" (Yapı Kredi Yayınları, 199^) adlıçevirileriyle tanınan Nuri Bilgin, son kitabında "kimlik" kavramını evrenselci ve farkçı düşünceler dolayımında ele almakta, ülkemiz için yaşamsal öneme sahip bir sorunu, "kimlik sorunu"nu, filozofların ve çeşitli alanlardan sosyal bilimcilerin görüşleri doğrultusunda çok geniş bir spektrum içerisinde irdeleyip değerlendirmektedir. Bir tanıtma yazısı için bu geniş spektruma ancak başlıklarla değinilebilir: Bilgin "kimlik" kavramını, felsefî planda evrenselci düşüncefarkçı düşünce, tarihsel ve siyasal planda evrenselcilikfarkçılık, sosyolojik planda modernlikgeleneksellik, modernlik postmodernlik, ulus planında sözleşmeye dayalı uluskolektif ruha dayafı ulus, etnolojik planda Batı kültürüyerel kültür, evrensel kültürcemaat kültürü, sosyal psikoloji planında benzerlik arayışııarklılık arayışı, kitleselleşmebireyleşme, çoğunluk etkisiazınlık etkisi, kategorileştirmeaynştırma, ırkçıhkantiırkçılık gibi kavram çiftleri dolayımında ve bu konulardaki en yeni tartışmaları da yansıtacak şekilde bir dikotomi sistematiği içinde serimlemektedir. "Ben kimim?" sorusuna ancak insanın aidiyetleri çerçevesinde yanıt verilebilir. Ve özellikle günümüzde bu aidiyetler dikotomik niteliktedirler: Kimliğimize evrensel kültür kadar yerel kültür, bir ulusun üyesi olmak kadar bir cemaatin, bir azınlığın, bir etnik grubun üyesi olmak, vd. de damgalarını basmaktadırlar. Bu aidiyetler kendi aralarında çelişirler mi? Bir ulusa ait olmak ile bir etnik gruba ait olmak "kimlik" te bir parçalanmaya mı yol açar? Evrensel değerler ile yerel değerler bağdaşmaz şeyler midir? Bilgin bu sorulan yanıtlamak üzere, öncelikle evrenselci ve farkçı düşüncelerin bir betimini veriyor: Evrenselci düşünce, evrenin tekbiçimlileştirilmesi (uniformisation), tekbiçimli bir dünya organizasyonunu, standart bir dünyayı nedefler. Bu düşünce Aydınlanmadan beri, somutlaşmasını Batı standart bir dünyayı hedefler. Bu düşünce Aydınlanmadan beri, somutlaşmasını Batı tipi demokrasi ve serbest piyasa ekonomisinde, kısaca "Batılılaşma" da bulmaktadır. Farkçı düşünce, kozmopolitizme karşı milliyetçiliği, merkeziyetçiliğe karşı bölgeciliği, kitle kültürüne karşı özgül kültürü savunur ve somutlaşmasını etnosantrizmde, dinsel köktencilikle, milliyetçilikte ve cemaatçilikte bulur. Aydınlanma çağı evrenselci düşünceye biçimini vermiş, akıj ve bilim yoluyla dünyanın tekbiçimlileştirilmesine yönelmiştir. tnsan doğasının biricikliğinden hareket eden Aydınlanmacılar, özgürlük ve eşitlik ideailerini de, bu biricikliğe dayanarak bir genel yasa formunda ifade etmişlerdir. Bu, Aydınlanmaya özgü "dünya vatandaşhğı" fikrine de temel oluşturmuş. Insan, tarihsel kimliğinden ve yerel aidiyetlerinden çok, varsayılan ortak insanlık değerlerine göre tanımlanmıştır. Aynı Aydınlanma, "ulus"u da, zaten aynı tekbiçimlileştirici bakış açısıyla "ortak bir yasa altında yaşayan ortaklar birliği olarak, bir sözleşme fikri temelinde tanımlamış, "demokratik toplum"u iktidarı genel iradeye devreden toplum saymıştır. Aydınlanmacı ulusçuluk sözleşmeye dayanan ulusçuluk olmuştur. Bunun sonucu olarak Aydınlanma, uluslar arasındaki farkı doğal saymamış, bu farkın politik olduğunu ileri sürmüştür. Bu Aydınlanmacı/modernist ulusçuluğa karşı, ulusu tarihin ürünü topluluğun kollektif ruhunun ifadesi sayan romantik ulusçuluk, gelenek, otantiklik, milliyet ve dil birliği zemininden hareketle, farkçılığı savunmuştur. Bilgin, kuramsal irdeleme ve değerlendirmelerden sonra, kitabının son sayfalarında Türkiye'ye ilişkin bazı gözlemlerini de aktarıyor: Evrenselcilikfarkçılık çatışması Türkiye için yaşamsal bir öneme sahip iken, ülkemizin sosyopolitik ve kültürel yaşamında bir belirsizlik, bir tutumsuzluk hüküm sürmektedir. Sivil toplum örgütleri kendilerini günceli kurtarmaya yönelik hükümet politikalarına ayarlamakta, tabu kılınan konuları gündeme getirmekten kaçınmaktadırlar. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, aydınîar, akademisyenler, bir belirsizliğe, bir anomaliye teslim olmuş gibidirler. Politika hiçbir saydamhk göstermemekte, herkes günlük kısa vadeli ilgi ve çıkarlara dayalı bir "oyun" içinde bulunmaktadır. Bir aydın ve akademisyen olarak Bilgin, hiç olmazsa bazı aydın ve akademisyenlerin "oyun oynamama oyunu" oynamalarını talep ediyor. "Biz kimiz?" sorusuna açık yanıtlar vermek zorunda olduğumuz kritik bir dönem yaşıyoruz. Gerçek bir toplumsal konsensüs, başta aydın ve akademisyenler olmak üzere, çeşitli kesimlerin mevcut belirsizlik ve saydamsızlığı gidermek üzere kendilerini dürüstçe deklare etmeleriyle sağlanabilir. Dürüstlüğün safdillik olmaktan çıkıp tekrar erdeme dönüşmesini sağlamak, ülkemizin sorunlarına çare aramak konusunda atılması gereken en önemli adım olacaktır. Bu, basit ve sıradan bir ahlakçı talep değil, bu ülkede birlikte varoluşumuzun bir önkoşulu haline gelmiştir. Bilgin'in bu değerli çalışmasının zengin kuramsal içeriği kadar bu uyarıcı yönüyle de değerlendirilmesini diliyorum. • Sosyal Bilimlerin Kavşağında Kimlik Sorunu/ Nuri Bilgin/ Ege Yayınctlık/275s. SAYFA 17 C U M H U Rl Y E T K İ T A P SAYI 207