24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Şemsettin Ünlü "Yukanşehir", "Toprak Kurşun Geçirmez"den sonra "Yüz Uzun Yıl"ı yayımladı. Romancı yazdıklarıyla gerçeğe ulaşır Ilk şiirlerine 1950'den itibaren dergilerde rastlamaya başladığımız Şemsettin Ünlü, iki şiir kitabının ardından 1986'da romana yöneldi. İlk romanı "Yukarı Şehir" 1987 Orhan Kemal Roman Armağanını, ardından gelen ikinci romanı "Toprak Kurşun Geçirmez" ise 1989 Madarah Roman Ödülü'nüaldı. FERIDUN ANDAC dönük kapsayıcı bir görüşü dile getirse de; sözgelimi yukarıda imlediklerimizi de bir paydada toplayayabiliyor. Demek ki; iletişim çağına da girilse, teknolojik gelişmelerin insan beynindeki sonsuz güçle altüst edici savaşımı da sürse; insan varoldukça, onu çevreleyen gerçekler onu biçimlemeye, onunla biçimlenmeye mecbur oldukça; bir anlatı olarak roman, gerçeği aydınlatmaya devam edecektir. İşte romancı, bu bağlamda, yazdıklarıyla o aydınlat(ıl)mak iste(nil/ en)diğigerçeğe ulaşabüir, ancak! Evet, Aragon'un sözlerini bu kez tersinleyerek anarsak; romandan söz edildiğinde, insanın aklına önce birey/insan, onun serüveni, yaşam, yaşamsal gerçek(lik)ler geliyor... I. ir anlatı türü olarak romanın işlevi, kısaca; "gerçeği aydınlatmak"tır, diyebilir miyiz? Sanımca, evet! Yaşamda varolan, yaşanan gerçek/ ler birçok yanıyla duraldır. Derinliği yoğunluğu, anlamsal boyutları, içerleyici durutnu asıl onun görülmeyen yanlarındadır. Roman, işte yaşamın bu yanlarına açıklık getirir. Romancı, kurmaca dünyasında soluk aldırdıklarıyla yaşama renk verir, anlam katar. "Gerçeği aydınlatmak" tanımını biraz daha açımlarsak; yansıtılan gerçeklikler bütünüyle varılan yer, ortaya konulanlarla yaratılan ortamda roman/cı işte yaşamın (yaşam gerçeğinin) bu dural yanlarını devindiren; yeniden yaratımla olup bitenlere, oluşacak olanlara yeni anlamlar katan; tanımlar, açıklamalar getircn bir işlevi üstlenir. Bu anlamda Aragon'un; "gerçekçilikten söz cdildiğinde insanların aklına önce roman gelir." sözlerinin de bu tantma kapı aralayıcı biryanı var, bence. Aragon, bu düşüncesini biraz daha açımlayınca, şunları söylüyor: "Tanımıyla da roman, kişilikleri, genellikle çok sayıda kişilikleri sahneye koyan bir yapıttır. Ve gerçekçiliğin en başta gelen sorunu dajjerçeğin sorunudur, bu kişiliklerin gerçek varlığı ve onların bizzat yazarla ilişkileri sorunudur."* Romanın, romancının işlevi de bu aşamadan sonra başhyor doğrusu. Roman, bir düşiinme biçimidir aynı zamanda. Salt birtakım gerçekliklerin yansıtıldığı, açımlandığı bir anlatı değildir. Kurmaca gerçeklikle biçimlenenler belli bir düşünsel öz dolayımında gelişir. İşte bu gelişim odağında romancının yaşama bakışı, birikimi onun; ele aldığı konuyu, işlediği tema B yı, yansıttığı yaşam/kişi gerçekliklerini bu açımlayıcılık işleviyle pekiştirici kılar. Romancının başansı da, başarısızlığı da burada yatar. Hippolyte Taine'nin şu roman tanımı; "Roman, öyle bir aynadır ki, hayat ve doğanın biitün yüzleri onda yansır." her ne kadar 19. yy. romanına Şemsettin Ünlü'nün Yukarışehir'ini**, Toprak Kurşun Geçirmez'ini***, Yüz Uzun Yıl'ını**** okurken; romancının böylesi bir çabayı öncelediğini gözlüyorsunuz. Romancının anlatısındaki anlatım biçemi, katmansal yoğunluk okuru, insan yaşam gerçeğine adım adım götürüyor. Romancının kurduğu dünya okuru bir anda içine alıyor. Varolan, yaşanan gerçekle kurgulanan gerçeğin örtüşmesi hem okuru, hem de yazarı(nı) biryereulaştırıyor. Ünlü, klasik roman anlatı düzlemi dolayımında kurduğu roman dünyasım insana onun yaşamsal serüvenine bakışta oldukça zengin kılan bir yöntem izliyor. Roman(ların)da belli bir tarihsel toplumsal dönemi eksen alıyor. Dönemin gerçekliğini yansıtırken; yine belli zaman içinde belirli bir mekanı, bu mekanın doğasal, tarihsel, toplumsal, ekonomik, siyasal ve yaşamsal durumunu sergiliyor. îşte bu bağlamda öne çıkarılan da insanın bu konumdaki yaşam serüveninin evrildiği 'durum'ların, 'an'ların yansıtılmasıdır. ünlü, onu, dünü ve bugünüyle içiçe veriyor. Roman(ları) bu ana eksen üzerinde oluşagelen olaylar, işlenilen ana izlekler dolayımında kurulur. Osmanlı İrhparatorluğu'nun çözülüş süreci 1800lü yıllarda iyice hızlanır. Balkanlar'daki isyanlar, ayaklanmalar; ardı arkası kesiîmeyen savaşlar, antlaşmalar... "93 Rus Harbi" olarak bilinen 187778 OsmanlıRus Savaşı ile belli bir sona doğru hızla ilerlenilir... 3 Mart 1878 Ayastefanos (Yeşilköy) önbarışı, bunu izleyen Berlin Kongresi (13 Temmuz 1878) Osmanh'nın ölüm fermanı olur. I. Meşrutiyet'in (1876) getirdikleri/getirecekleri de rafa kaldırılınca (Nisan 1880); 1908'e, oradan 1923'e kadar sürecek olan bir dönem, Batı'nın Osmanlı üzerindeki post kavgaları ile doludur. Paylaşım savaşlarında da hep bu erek ön güdülmüş. n. Şairromancı Şemsettin Ünlü 1928 yılında Harput'ta doğdu. Ortaöğrenimini Elazığ Lisesi'nde, yükseköğrenimini Harp Okulu'nda tamamladı. Ayrıca ODTÜ tdari Bilimler Fakültesi Ekonomi tstatistik Bölümü'nü bitirdi. Askerlikten ayrılarak sivil devlet görevine geçti. tlk Şiiri 1950 yılındaVarlık dergisinde çıktı. O günden bu yana belli başlı dergilerde şiir, inceleme ve denemelerini yayımlıyor. Ük kıtabı "Durur Bakar Ibrahim" (1977),ve ardından gelen "Dirlik Düzenlik Türküleri" (1981) şirlerini biraraya getiriyordu. Ardından, Yukarı Şehir (1986), Toprak Kurşun Geçirmez (1988) ve Yüz Uzun Yıl (1993) adlı romanlarını yayımladı. Savaşım birçok cephede süredurur. Osmanlı'nın sığınağı, tek kalesi dukumuna gelen Anadolu ise, birçok yöresinde, bunlara sıcağı sıcağına tanıklık eder. Bu tanıklıklar yer yer romanımıza, belli dönemlerde, konu olmuştur. Halide Edip Adıvar, Mithat C'tmal Kuntay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nahit Sırrı Örik, İlhan Tarus, Hasan İzzettin Dinamo, Kemal Tahir, SaC U M HU R İ Y E T KİTAP SAYI 182 SAYFA 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear